Standart length, standart boy; balığın burnunun ucundan, kuyruk çatalının başladığı yere kadar olan uzunluk. Bu pek kaale alınmaz. Fork length, çatal uzunluğu; Kuyruk çatalının dibinden, burnun ucuna kadar olan boy. Total length, toplam boy: Balığın kuyruğu bastırılarak olabildiğince düzleştirildiği haldeyken, kuyruk ucundan burun ucuna kadar olan boy. Bazı balıklar çatal (FL), bazıları ise toplam boy (TL) ile ölçülür. Bu temelde, kuyruk ucunu bulmanın, düzeltmenin, aramanın vs. daha zor/daha kolay olması sebebiyledir.
Bir ilave yapayım, Aşınan, kırılan yüzgeç ucuna karşılık, kuyruk çatalının ortası daha stabildir. Populasyon dinamiği çalışmalarında daha doğru sonuca ulaşmak için de kullanılır. Fakat son kullanıcı açısından denetlemesi zor bir ölçü olduğundan, düzenlemelerde Tam boy kullanılır.
Daha önce defalarca kez söyledim tekrar söylüyorum yukarı göç esnasında mayıs ayında tutulan 25 cm civarı balıkların hepsi havyarlı. Ayrıca 30 cm civar tutulan lüferlerde havyar yoktu. Belki türkiyeye özgü konu ile ilgili araştırma yapılması gerekecek. 2012 mayısında bu konu ile ilgili bir çalışma şahsen ben yapıp burada rapor olarak yayınlamayı düşünüyorum.
Benzer bir olay benimde başıma geldi... ama balık Lüfer değil de Kefaldi.. Üreme dönemi olduğunu tamamen unutmuş ve biri 25cm civarı, diğeri 38cm büyüklüğünde iki balık almıştım... İlki, yani 25cm civarı olan havyarlı, diğer 38cm olan ise havyarsızdı.... Ertesi gün, aynı yerde avlayan arkadaşlarla durumu paylaştığımda küçüklerin havyarlı ama büyüklerin öyle olmadığını öğrendim ve bu durum yaklaşık olarak geriye dönük 2 ay boyunca aynıymış... Bunun sebebi nedir? Küçükler, büyüklere göre daha mı doğurgan oluyor? Yoksa yavru olanlar, büyüklere göre üreme dönemlerini geç kapatabiliyorlar mı? Asıl gelmek istediğim nokta, Lüferde de böyle bir şey söz konusu olabilir mi?
Şimdi bakalım, lüfer nasıl kurtulur? Lüfer niye kurtulsun ki, ne güzel yiyoruz işte, kurtulmasının kime ne faydası var? Önce bir bu meseleye bakmak lazım. Lüferi kurtarmak, "er ryanı kurtarmak" gibi bir ego, bir hinoğluhin çevreci hareketi vs. midir, yoksa daha öte bir şey mi? Bugün mercan, rofoz vs. gibi taş balıkları zaten rüya. Onları afrikadan alıyoruz. Geride kalan, ekonomik anlamı olan bir kaç tür, göçmen pelajik balıklar ki, kültür balıkçılığı dışında ana ekonomik değeri bunlar oluşturuyor. Bu türleri saysak, lüfer, palamut, istavrit ve hamsi, birazda uskumru, olyoz gibi balıklar geliyor. Orkinos bir değer ama, ekonomik olarak çok anlamlı değil, çiftlik olayı daha anlamlı. Ama onuda saymak lazım. Şimdi bunların içinde hangi tür ne kadar ekonomik değer tutuyor? Lüfer, nispi bolluğu ve yüksek fiyatıyla hemen öne çıkıyor. Hamsi bol, çok, zebil gibi, ama kasa kasa bedava dağıtılıyor, bir ekonomik getirisi olamıyor. Çünkü, öyle yada böyle, ihtiyaçtan fazlası tutuluyor. İşte olayın bam teli burada. bir acayip yarış ile, takımları gereğinden fazla büyük ve çok yapınca, işte bu sorunlar ortaya çıkıyor. Bu noktada ise, lüfer bir yıldız olarak duruyor. Fiyatı yüksek, satışı garanti, ender bulunuyor. Şimdi bir bakalım. Sn. Başbakan veya ilgili bakan bir telefonla öğrenebilir. Acaba kredisini ödeyemediği için kaç büyükçe gırgır teknesi haczedildi, edilecek, işlemler başladı? Benim kulağıma gelen, sadece Beykoz Ziraat Bankası'ndan 87 takımın haciz işlemlerine tutulduğu. İşte lüferi kurtarmak, aslen o batan, heba olan takımları da kurtarmak demek. 1200 büyük takımın önemli bir kısmı zor durumda. Belki seneye, belki öbür seneye onlara da haciz gelecek. Zira, artık o takımları dolduracak balık kalmadı denizde. Hamsi mi, hamallığı var sadece malum. Kısaca lüferi kurtarmak demek, en başta Türkiye'deki balıkçılığı kurtarmak demek. Bu hususta sorun ne? Bir tarafı legal. 20 cm gibi kabul edilemez bir boy limiti konmuş olması. Daha iki sene mi oldu, 14 cm limiti koyalı bu tarım bakanlığı? 2 senede ne oldu, nedir ki iki sene, bu sene 20'ye çıkarıyorsunuz? Bir tepki oldu, olmadık şeyler oldu. Ama ortada bir şey ayan. 2010 yılında yakalanan lüfer nesli, 2009 yılına göre %50 azalmış. Seneye bir %50 daha azalacağı da kesin. Peki balıkçının bu %50 zararını kim karşılayacak? Eğer bu böyle devam ederse... bizim oralarda bir laf vardır: "Aç köpek fırın (arkasından) deler" derler. Bu durumda, o adamın ya kuzgun leşe, ya devlet başa diyerek trole dayanması kaçınılmaz. Sonuç, bir sene daha uzatır belki kaçınılmazın gelişini, ama denizin mahvolduğu da bir gerçek olarak önümüze çıkar. Yani sorunun illegal boyutu ortaya çıkacaktır. Eğer siz lüfer, istavrit, hamsi vs. için balıkçıyı kollayacak bir regülasyon uygulamazsanız, işler böyle sarpa sarar gider. Ki bugün yaşanan da bu. Sonuç olarak, lüferi kurtarmak, balıkçılık sektörününde kurtuluşu demektir. Lüfer bugün bitince sıra neye gelecek, var mısınız bahse? istavrit mi, Hamsi mi? İstavridi sadece şu malum tişörtlerde göreceğimiz günler pek ırak değil, böyle giderse. Bunun en orta yolu ise, böyle boy vs. limitlerinden ziyade, doğru dürüst bir takip, kontrol ve kota sistemi olabilir. Serbest piyasa diye bir şey var. Hamsi az olsun, pahalı olur belki biraz ama, en azından var olur, satan mutlu olur. Alanda. Ama böyle bir rejim, yıkılan, yok olan balıkçılık sektörümüzün belini doğrultmasına imkan tanır. İşte, haczine başlanan 87 saç tekne, yıkılan bu sektörün çatırtısından başka bir şey değil. Öncelikle bunu görmek elzem. Burada biz belki olaya kendi at gözlüğümüzden bakıyoruz. Bunun şöyle ve böyle yanlış, sürdürülemez bir şey olduğunu görüyoruz. Doğruda görüyoruz. Fakat olaya ekonomi penceresinden bakınca, ortada olan durum çok daha vahim. Asıl görülmesi gereken bu. Lüfer yok olunca ne olacak? Sıra istavride mi gelecek? Hayır. Zira ekosistem, yunusun, orkinosun, palamutun, toriğin yokluğunu bile hazmedemedi henüz. Birde lüfer giderse, sitem kendi kendini yok etmeye başlar. Nasıl mı? bilmem, ama belki şöyle. İstavridin en önemli yemlerinden biri havyardır, balıkların yumurtası. Havyar işinde öyle ustadır ki, denizanasının kollarının arasından yumurtalarını tek tek çalıp yiyebilir. İStavritler, bizim denizlerde, yaz ve kış açtır, bahar ve son baharda ise tok. Yazın bir istavrit yakalarsanız, midesinin boş olduğunu görürsünüz. İşte o yüzden ipe filan her şeye atlar. Çünkü, ana yiyecek kaynağı havyar, baharda boldur. Bunun bizimle alakası ne? Eğer siz lüferi yok ederseniz, istavridi kim zaptedecek? İstavridin kendi havyarı dahil, hamsinin vs. havyarını yiyip tüketmesini kim engelleyecek, bizim gırgırlar mı? Keşka, ama o imkan cidden yok. Ve bu 2-3 sene içinde mevcut göçmen balıkların, hamsinin vs. küt diye ani bir şekilde yok olması ile sonuçlanıverir. Nerden geldiğini bile anlayamaz kimse. Olası senaryolardan budur işte, lüfer yok olursa olacaklar için. Artık bunları görmek lazım. Lüferin kurtarılması, tüm balık ekosistemi ve ekonomik sistemi için elzem bir husus. Seneye çok geç olabilir, bunu anlamak gerekiyor. Bu olayın legal boyutu. Yani yaptırım tarafı. Lüfere kota koymak, av sahasını küçültmek, boy sınırı getirmek vs. vs. VE muhakkak illegal boyutunu da ele almak gerekiyor. Yıllarca kanunlara ve sirkülere uyarak denizden ekmeğini çıkaran, vergisini veren, sirkülerdeki hususlardan hiç bir ceza yememiş mesleğine saygılı bir balıkçı veya balıkçılık kooperatifi gibi tüzel kişiliklerin, alınmayan önlemler, uygulanmayan denetimler, göz yumulan usulsüzlüklerin sonucu gelirlerindeki düşüşü, balık türlerinin kayboluşu, stoklardaki tükeniş nedeniyle uğradığı kayıplarını kim tazmin edecektir? Lüferin kurtuluşu bir çevre meselesidir, ama daha da ötesinde, balıkçılık sektörünün de kurtuluşu olacaktır. Artık bu gerçeğin farkında olunması ve ilgililere bu gerçeğin gösterilmesi gerekiyor.
Cinsiyetine bakmayı aklettiğinizi sanıyorum Erkek olabilirliği bir yana, "unsexed" yani bir tür cinsiyetsiz olması durumuda mümkün hatta. Sanırım bu vaziyeti Yakup hocam benden daha iyi açıklar.
AB çalıştaylarında kota meselesi tamamen değerlendirmeye alınmış ancak bakanlık nezdinde hala bir çalışma olmadığı da gerçektir. Serdar daha dönülmez akşamın ufkuna gemedik dur bakalım neden yazıyoruz. gelmemek adına. Sezon başlamış av yasakları tamamlanmış bu saatte kotayı oturtturmak çok zor ama zor gibi görünüyor. lez Olayına gelince anlaşamayız bu konuda bu 2009 senesine kadar lezmi vardı marmarada. o sene bastı marmarayı. karadenizde lezmi oluştu. yok sadece ve sadece marmaraya akan balık göç etme noktasına geldiğinde karşılaştığını varsayalım lezle zaten o senede meralarda lezden öncede balık vardı ki o sene gerçekten çok balıklar tutuldu. ancak dönem yine balık göçünün sonlarına rastlayan tarihlerdi. ne oldu balıklar akarken lez sayesinde yokmu oldular? bence hayır. deniz analarının bol oluşu deniz suyu sıcaklığının çok fazla oluşu küresel ısınma gibi nedenlerle oluşmuş bir durum. dersenki lezle beraber balık ta meraları bastı ve hareket etti. yok oda değil. üreme alanları nın tamamının daha yok edilmediğini düşünüyorum oda uygulanan mayıs döneminde başlayan avcılık sayesindedir tek nedeni ki kesinlikle 1 Nisana alınmalıdır diye düşünüyorum. Açılışının ise yaptığımız tartışmalar sonucunda 15 kasım gibi bir tarihe getirilmesinin sorunun yaklaşık %60 lık bölümünü çözeceğini düşünüyorum. balık yukarıda gırgırlar ve Troller diyelim çünkü belirtilen haritamızın çoğu bölgesinde gırgır ağları çalışmaz dip yapısı gereği trol diiyelim.yanında lezin zehirli suları derken Tuzluluk oranı %18 lerden % 23 lere artan bir ortamda zannetmıyorum. Sıcaklık deniz suyu sıcaklığı daha buyuk etken olarak düşünüyorum. Ne oldu bizmi ısıttık denizleride dersek evet bizler ısttıık tepemizde koskoca bir delik açarak. Önünde yemi bol olan bir hayvan hangi mantıkla hareket edecektir. kesinlikle yeminin peşinde yürüyecektir. arkasından peşnden geldiği balık orta kanaldan akmayacağına göre meralamak zorundadır. yemini bulamayacak olursa balığın ne işi var burda geçip gidecektir bir şekilde. heleki onu rahatsız edecek bir güç yoksa. şu an varmı lüferi boğazda tutabilecek bir güç. ben göremiyorum. ya yemi bol olacak yada maalesef yine lüferi daha karadeniz kıyılarından başlayarak yok etmeye devam edecekler. bunun içine çinekoplar ve sarıkanatlarda muhakkak girecektir. boy sorununa gelince benim lüferdeki boyum maalesef dahada sıkıntılı 26-27 cm ler benım ideal boylarım. 10 adet bu boy balık tutmakmı boyu 90-100 cm lere ulaşan bir kofanayımı derseniz anaç balıkları dahada korumak ve kollamak zorunda olduğumuzu bir kez daha net olarak anlarız. üreme boyu ile ilgili olarak 20 cm de karar kılınırken toplantıda 18 cm olacak dıye bas bas bağıran reislere bunu neden anlatamadık. nedeni tabiiki büyük bir rant olayı o yüzden. 20 cm olsun bari denildi. ki yanlış denildi 25-26 ları kesin yakalamalıydı rakamlar. hatta dahada ötelerini Ayrıca dün açıklanan ekonomik büyüme rakamıda bak neler estirdi.... Büyüme şampiyonu balıkçılık sektörü Türkiye ekonomisinde 2011 yılının ikinci döneminde sabit fiyatlarla en fazla büyüme gösteren sektör, balıkçılık oldu. Geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2,3, bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 12,5 büyüyen sektör, bu yılın aynı döneminde yüzde 20 büyüme gösterdi. Sektörün cari fiyatlarla büyüklüğü, 1 milyar 129 milyon liraya yükseldi. Daha çok kültür balığı yiyeceğiz galiba....
Skoylu Alıntı; Şimdi bu nasıl dağıtılıyor, işin ilginç tarafı burada. Aylara göre, bu kota pay ediliyor. Deniyor ki, ocaktan nisana kadar 100 ton tutulacak. Nisan ila mayıs 150 ton. Böyle böyle pay ediliyor. Ve her dönem için, teknelerin bir defada kaç ton tutabilecekleri belli. Tekne boyu vs. yok. Fakat bir diğer mesele var. Eğer, o dönemde, belirlenen kotanın belli bir eşik değerine ulaşılırsa, bu "tek seferde tutulabilecek en çok lüfer" değeri ciddi bir kesintiye gidiyor. Örneğin, Ocak - nisan arası için, toplam 200,000 libre kota mevcut. Herhangi bir tekne, bir defada en fazla 5,000 libre lüfer getirebiliyor. Eğer kotanın, yani 200.000 librenin 75%'ine ulaşılırsa, bu limit 200 libreye (100kg) indiriliyor. ========================== ilgili ülkede amatöre dahi vergilendirme mevcut. ki bu pazarda 23,7 milyar dolar ekonomik hacimden bahsediliyor amatör avcılık konusunda.vergi salmak suretıyle amatörün dahi hem ekonomiye hemde doğal hayatı korumaya yardımcı olmasını becermiş.
kadem aslolan 25 cm lerde değil 30 lar ile konuşmak lazım biz en az 25 olsaydı dedik ama blim çevreleri dahada ilerde 33-35 lerde rakamlar. mayıs 2012 de aman sen yapma bu araştırmayı bende yapmıyim o yukarı çıkacak lüfere ihtiyacımız olacak bak kesin....
haritayı destekler metinde şu şekilde değerli Serdar. dediğimiz gibi Konusu önce tabiri caiz ise defne yaprağı- çinekop diyelim anlaılacak dilde olayın ilk eli "0" yaş durumu; Aliço reis; herkes konuya bildiği kadarıyla bakıyor. Hep bir şeyler eksik kalıyor. Bence esas baskıyı bilim çevrelerine ve bakanlığa; Boğazdan geçen göçmen balıkların üreme göçünün tamamlanması için alınacak tedbirlerin bir an önce belirlenmesi konusunda yapmak lazım. Sizin bahsettiğiniz bu saha sınırlaması lüferi kurtarmaz. Çinekop'un esas kırıldığı bölgeyi kapsamıyor. Karadenizde Batıda Podima'dan Doğuda Şile'ye kadar olan kıyı şeridindeki tüm karasularımızda İstanbul Boğazının tamamında Marmarada Güneyde Çınarcık'tan Kuzeyde Bakırköy'e çizilen hattın kuzey ve doğusu ile tüm Marmarada kıyıdan 2 mil mesafede boyu 15 metreyi geçen gırgırlar ve her türlü ve her boydaki trol ve karides algarnası adı altındaki teknenin Nisan -Aralık ayları arasında avlanması yasaklanmalı. Karadenizde çinekop avcılığı yönünden Ortasu trolüyle avcılığa da sıkı denetim getirilmeli. Aksi taktirde balık birinden kaçar, ötekine peşkeş çekilmiş olur. ====- Bir de amatöre yasak getirmek lazım Her amatör balıkçı bir günde sadece 10 adet avlayabilir. Amatör balıkçı bu kotasını defne yaprağıyla yada kofanayla doldurmakta serbesttir. Amatör balıkçıya boy limiti yoktur."demek lazım" http://img163.imageshack.us/img163/4725/anavasyakatavasya.png
Evet, balıkçılık mart-nisan-mayıs ayında en büyük büyümeyi göstermiştir, aksini düşünemem bile: Balık son bir yılın zam şampiyonu Mart 2011 itibariyle balık, yüzde 50,44 ile yıllık bazda fiyatı en fazla artış gösteren ürün oldu. Fiyatları yıllık bazda en fazla artan diğer maddeler yüzde 50,02 ile maç giriş bilet ücreti, yüzde 40,62 ile sakatat, yüzde 35,49 ile pamuklu kumaş olarak sıralandı. Bu arada madem istatistiklere bakıyoruz, biraz daha yakından bakmakta fayda var sanıyorum. Hani değişen pek bir şey göremiyoruz, yakalanan balık ne kadar belli. Lüfer ise belli olmuyor pek, daha yakından bakmak lazım: Lüferin beli 2005'te kırılmış görülüyor açıkca. O sene, Üsküdar'dan, 15 cm bile olmayan lüferleri (biz yaprak, onlar çinekop diyor) hamsi parasına alıp geldiğimizi bilirim Ramazan ayında. Ne olurdu onların yarısını tutmasaydık, hiç düşündünüz mü acaba? Ve işte istatistikler meydanda. Kötü, çok kötü gidiş apaçık ortada. Hal böyleyekn çıkıp "amanda balıkçılık en büyük büyümeyi getirdi", "Aman tutulan balık oranı şu kadar arttı" gibi laflar, ancak boş laf oluyor. Ve birazda düşünülmesi gerekiyor. Filozof olmaya gerek yok, şu iki grafik her şeyi gösteriyor zaten. Hamsi yi merak ettiniz, toplam ile paralel gidiyor.
Lüfer tabi canım olmazmı yukarıdaki eğrinin yanındaki rakamlara dikkatli bakmanızı rica edeceğim...... 2005 yılı mihenk taşı gibi o yıl çok öenmli bir olay olmuşmuydu acaba 18 000 tondan 4 bin tona....
Sürdürülebilir balıkçılık adına biliyorumki herhangi bir balığımızın stoğu maalesef bilinmemektedir. ve halen Lüfer stoğumuzun neyle sınırlı olduğu konusunda bir çalışmanında yapılmadığı kanaatindeyim. daha elimizdeki rezervin miktarını bilmemekle beraber. neyle nasıl ve hangi kriterlerle bunu belirleyeceğiz bunuda bilen biri bana lütfen soylesın.
Ben zaten mayısta gitmiyorum son 2 senedir. Balık ta havyar görünce o balığı tutmuyorum bir daha. En son eşkinada havyar görünce haziranda onunda avcılığını bıraktım. İçim burkuldu havyarlı olduğunu görünce. Yanıma olta almadan elimde cetvel ile ölçüm yapıp havyarlı olup olmadıklarının araştırmasını yapacağım. Bu sene tutanlar ile de görüştüm 25 cm civarı çinekop-sarıkanatlarda havyar olduğunu 30 cm civarı tutulan balıklarda havyar olmadığını onlarda teyit ettiler. Serdar köylünün bahsettiği bahar yavruları dönüşte havyarlı dönüyor kanaatindeyim. Bahsi geçen ingilizce makaleler okyanus için yapılmış araştırmalar sanırım. Ülkemiz için de benzer çalışmaların yapılması gerekli. Bu balıklar nerde yumurta döküyor? ne zaman döküyor? Bütün bu alanların komple balıkçılığa kapatılması gerekli o dönemde. Sadece gırgırlar-troller değil > uzatmacılar voliciler hepsine birden en azından yumurtlama mevsiminde yasak getirilmeli. Yukarıda biraz bahsettim ama konu sadece lüfer le sınırlı kalmasın bakın çanakkale civarında uskumru ve kolyozu bitirdiler gece avcılığı ile bu balık marmaradan sonra çanakkaleyi de terkedecek.
yazılanlar müthiş ve korkunç şeyler..bu sene binlerce yaprak var marmara kıyılarında akibeti ne olacak eğer bu balık kıyıdan uzaklaşmaya başlarsa...istavritle karışık aktığını düşünemiyorum hepsi telef....
Sıfır noktası, balığın var olmadığı zaman. Bu eğriler 1 yaşından başlar ve onu sıfır olarak alır. 2 yaşındaki balığın boyu o 30 cm. yani.
Bir balığı 2 yaşına getirmek inan zor iş değil hemde hiç değil. üremesini sağladıktan sonrası hiç mi hiç zorluk kalmıyor. bundan sonrada onu kapalı ve dar alanda korumak kalıyor.Balık denizlerde hala bol bol diyenler acaba hiç soruyorlarmı bu balık 30000 tonlardan 18000 tonlara arkasından 4000 tonlara nasıl düştü diye 2000 yılından beri ivme bir kere yukarı hareket etmedi. hep aşağı aşağı bu seneki verilerde herhalde 1500 tonlar civarına inecektir. yada inmemesini sağlanacaktır. 1500 -2000 ton lüfer avlayacağına hiç avlama daha mantıklı bence. Acilen ama acilen önlemler hızla alınmalı çok ivedilikle. yoksa 2015 de göremeyeceğiz galiba bu süreç bu şekilde hareket ederse.
2002 yılı çok enteresan o dönemde ne oldu. dünya genelinde 43000 ton lüfer avlandı gerisimi malum 25 000 tonu bizden çıktı diğer ülkeler tutar balığı biz tutmazsak onlar tutacak dediğimiz ülkerden Yunanistan ise aynı dönem 100 ton balık avlamış.....