şimdi ben bunu yazıyorum ya 9 ağustosta. başlangıç 8 ağustos. senelik izindeyim bir süredir. bitmek üzere. hayatımın en vasat iznini geçiriyorum. 2 gündür üst üste denize çıkma fırsatı buldum. dün 105 parça istavrit. bu gün sanki ısmarlamışsın gib 206 parça istavrit. 2 de lüfer. hikayeye gelince: dün bir arkadaşım aradı. muratlı'dayım dönüyorum dedi. eğer oraya gelir tekrar dönersek çok geç kalırız, sen atla otobüse çorlu'ya gel, orda buluşalım, sahile iner denize açılırız dedi. yahu dedim, üzme beni. malzeme çantası, kamış, benzin bidonu. silivriden henüz geleli 1,5 saat olmuş. bu sıcakta anam ağlamış. valla sen bilirsin dedi. hanıma dedim: "ben gidiyorum". arkadaşı aradım "geliyorum" dedim. hastalık işte. tahmin ediyorum, ölüm döşeğindeyken çağırsalar, gel balığa gidiyoruz deseler, azrailden bir süre müsaade isteyip gideceğim. (hoş, vasiyetimdir. ben ölünce atın beni denize balıklar yesin diyorum hep. allah inşallah son nefesimi denizde vermeyi nasip eder. o derece tutkunum.) neyse gittim tabi. açıldık tekneyle. istavrit sapıtmış. canavar dolu deniz. yaklaşık 40-50 metre derinde. dipte. ama deli gibi sarıyor çapariyi. ben kamışla avlanıyorum, 75 gr. kurşun ikili üçlü alıyorum, arkadaş el oltası atıyor ucunda çapari, kurşun istedi, dedim 150 gr. lık war. alt sular o biçim akıyor. iyi olur dedi. hatta başka çare yok, yoksa dibi bulamayacağız. makinemde misine ince olduğundan ben iniyorum dibe. arkadaşa werdiğim takım (rüzgar ve ayak önüne topladığmızdan karışmayı engellemesi açısından 0.70 beden yapmıştım onu verdim ona) kalın misina. 150 gr. da kurşun taktık. içimden diyorum " tam misafir oltası oldu bu. ben tutarım, o kurşun 50 metrede yarım kilo olur, 10 dakka sonra kol çıkarır arkadaş". ama hasetliğin sonu ne zaman iyi olmuş ki. ben en iyi ikili üçlü çekerken arkadaş başladı mı yedili sekizli çekmeye. neyse. biz istavritleri sayar ve adam başı böleriz teknede. o yüzden fazla hayıflanmadım ama , içimden de demiyor değilim ben niye sekizli çekmiyorum diye. lüfer saati yaklaştığından yıllardır aynı merada 5.5 kulaca atarız çapayı ve yine attık. 2-3 saat bekledik yok bi şey. döndük eve. bu gün evde miskin miskin oturmuş gazete okuyorum. televizyonun hele hafta içi ne kadar saçma sapan programlarla dolu olduğuna bu izinde dikkat ettim. iğrenç. neyse ayrı bir konu. telefonum çaldı. aynı arkadaş demesin mi: çorludayım gel, balığa çıkalım. dedim vallahi olmaz. bu kadar malzemeyle otobüs tepelerinde uğraşamam. arabam orda. dükkandan al gel, gidelim dedi. heeee. o zaman iş başka geliyorum dedim. gittim. rüzgar ve akıntı kararsız. istavrit dünkü gibi çok açıkta ve derinde. ama dünden daha arsız. 206 parça yaptık. 2 kişi. bu arada yaklaşık 20 yıldır balığa çıkarım. çok duymuştum ama hiç yaşamamıştım. bu gün çaparide yarım istavrit geldi. sanki lazerle kesilmiş gibi. oval bi şekilde. hayvancağız hala canlı. ugh dedik. noluyoruz. lüferin kıyıda olması lazım. 50 metrede ne işi var bunların. adrenalin tavan yaptı bizde. açığa mı çapa atsak diyoruz, mümküğn değil o biçim sular var. zokalar dibi bulamayacak. kıyıya gitsek her zamanki yerimizeeee, lüfer açıkta. neyse istavrit faslını bitirdik 206 parçayla. döndük kıyıya. açıkta kalalım dedim biraz. iztavrit derine kaçmış, lüfer de pek kıyılamayacak belli. diğer teknelerden 100-150 metre kadar açığa attık çapayı. lambamızı yaktık ve yemleri kestik. attık zokaları. onuncu dakikada ben bir tane aldım (sarıkanat tı) 2 dakika sonra arkadaş bir tane aldı (lüferdi) .... sonraki tırtıklamaların sonucu 3 adet iri istavrit. bir gece önce tuttuğumuz istavritleri birlikte yeme programımız olduğundan, çok fazla ısrar etmedik ve eve döndük. bizim mutfakta istavritleri pişirdik, arkadaşa bir büyük su, bana bir büyük rakı açtık, 3 tava istavriti miğdeye indirdik. az önce gitti kendisi ve ben bilgisayarım ve balikavi.net le başbaşayım... (lüferdeki havyarlar 12 lik fişek gibi. patlamak üzereler. bir hafta on güne kalmaz asrın lüferlerini yaparız gibi geliyor bana).. havyarlar soğumadan, rakı kadehte ısınmadan gideyim ben.... hoşçakalın.....