Serkan kardeşimin anısını okuyunca, kendi başımdan gecen benzer bir anımı sizlerle paylaşmak istedim.Daha henüz ortabire(6.sınıf)gidiyorduk,baharda gelmiş, bir arkadaşımla beraber okulu kırdık doğru sahile baktık kayaların arasında kocaman ispariler dolaşıyor,birer el oltası satın aldık,biraz sonra kurşunları koparttık bir kurşun bir kurşun derken cebimizdeki harçlığıda bitirdik ama ispariler hala kayaların arasından göz kırpıyor ne yaparsın kurşun yerine ne bağlarsın önce dış kapının anahtarını sonra dairenin anahtarını yetmez anahtarlığın kendisinide denize verir ikitane balıkla döner gelirsin.Birkaçgün sonra anahtarların bende olmadığını anlayan babam:anahtarlar nerde?Ben:ses yok.Babam:düşürdünmü?Ben:ses yok.Babam:biri elindenmi aldı söyle Ben:ses yok Babam:Eşşoğlu...diyerekten bir tokat atmış,akabilinde kapının kilidini teğiştirtmiş ve benden altı yaş küçük kardeşimin eline anahtar vermiş banada yok sana anahtar diye çıkışmıştı.Çok seneler sonra aklıma gelip babama bunu ''Anahtarları balığa kaptırmıştım''diye anlattığımda,Rahmetliyle gözümüzden yaş gelinceye kadar gülmüştük Sağlıcakla kalın
Balıksever olduğum doğru da Yalnız bu yazılanlar, Türk erkeği profilini allak bullak etti, nelere kadir balık avı
fikrim geldi Benim de “balığa gitme” konusunda bir iki sözüm olacak. Bu durumu “yalan” bağlamında nasıl gördüğümü ifade etmeye çalışayım. Sevil hanım bu durum sadece türk erkeklerini ilgilendirmiyor, bütün dünyada böyle zannımca. Tamam durum bundan ibaret ancak, nedenlerine bir göz atalım derim. “nedir olay” yani? Olay şu: bütün dünyada balık hususunda yalan söyleyenler veya daha doğru bir ifade ile söylemek zorunda olanlar var. birde yalan söylenilenler var. Yalan söylenilenler kategorisinde daha çok bayanlar var malum. (ablalarımız, annelerimiz, eşlerimiz v.s) iyi de niye? Çünkü bayanlar balık avını erkekler kadar benimsememiş. Hatta çoğu kere gereksiz, fuzuli ve manasız gördüklerinden olsa gerek. Gel desen gelmez, git desen (balığa) gitmez. Üstelikte seni de bırakmazlar. E, peki ne yapalım? Çözüm yolu önerebilir misiniz? Hiç sanmam. Bu durum (gitmez-gelmez-bırakmaz-götürmez) tarih boyu ve her toplumda böyledir çünkü. Yalan, evet var. Ama sebebi de var. Ve bu sebep ortada durduğu müddetçe yalan da olacak. Kadınları mı ortadan kaldırsak ne yapsak.
Arkadaşlar ebeveynlerin balığa gitmemize karşı olmaları (bu yaşımda annem bile ) çocuklarını koruma içgüdülerinden kaynaklanmaktadır. Eşlerin karşı olmaları da sadece bencilliklerinden kaynaklanıyor. Eşlerin balığa gitmemize rıza göstermemesi, kesinlikle bu hobinin mali külfeti değildir. Bence tek sebebi kadınların eşlerini kim ve ne olursa olsun paylaşmak istemedikleridir. Balık tutkusu da onlar için eşlerini kendilerinden çalan bir rakiptir. Bunun için de bu hobimize sert bir şekilde tavır almaktadırlar. Doğal olarak ta ortamı yumuşatmak için beyaz yalanlar uydurmak ta biz erkeklere düşüyor. Ben yalan söylemiyorum doğruyu söyleyip olacaklarla (bir iki gün küs durmak gibi ) zor da olsa mücadele ediyorum.
yerden göğe haklısınız Sevgili Sedat abi turnayı tam gözünden vurmuşsunuz. Haklısınız işin kökeninde dedikleriniz yatıyor. Ben bekarım, eşim yok. Annem babam hayatta. Onların da bu tutkuya yaklaşımında sizin açıklamalarınızdaki “koruma- kollama” duyarlılığını görüyorum. Ayrıca ben genelde biraderle (stres-yapma) balığa giderim. O evli. O’nun şahsında da eşler için ifade buyurduğunuz durumu görüyorum. Misal yarın 23 nisan resmi tatil. Balıkta mı değerlendirsek? Gibi bir soru kafamızda lakin, ebeveyn ve eş durumu yine bizi kara kara düşündürüyor. Ne yapsak acaba diye. Biz de de yalan yok, hilaf yok. Gideceğimizi, gittiğimizi açık net söylüyoruz. Bir sürü tantana çıkıyor. Ve evet bazen küsüyorlar ama ne yapalım bir yol bulamadık henüz. Galiba bu işin üstesinden gelemeyeceğiz ve bu ilelebet böyle devam edecek. Sitemizin bayan balıkçıları acaba ne önerirler. Lutfeder, aydınlatırlarsa gayet memnun oluruz. Bu hem biz erkeklerin aile saadeti hem de “amatör balıkçılık” ‘ın yılmaz neferleri olan bizler için pek makbule geçecektir. Selam ve sevgilerimle…
necmi bey kardeşim, bizimkiler balık yemeyi de pek sevmezler. arada balık götürünce gizli saklı bir memnuniyetle yedikleri oluyorda restaurant işini henüz denemedik. ayrıca, restoran işi bu durumu bizim beklentilerimize denk gelecek şekilde çözmez biliyorsun. anlık bir durumda kabul ederler fakat ben balığa gidiyorum dedin mi iş bitmiştir. hemen gardlarını alırlar maalesef. sevgilerimle..
Her birinizden alıntı yapmak istedim ama çok uzuuunnn bir yer kaplayacak Hepinizin savunmaları çok hoş ve bazı durumlarda haksız da değilsiniz Ancak yine de size bir çözüm gerek Eşlerinizin de kesinlikle hobleri vardır, siz de onlar bunu gerçekleştirmek istediklerinde işi yokuşa sürüp, " ben balıkavına gideceğim zaman sorun oluyorsa, sen de bu istediğini yapmakta özgür değilsin" diyebilirsiniz Alışveriş ile kandıramazsınız söyleyeyim, istediğimizi aldırır yine de dırdır ederiz Ama komşuya kahve içmeye, dantel örmeye, vitrin dolaşmaya yasak gelecekse bazı şeylere göz yumabiliriz Alın size bir kaç tüyo
ahh,ah... Tüyolarınız, eşi olan balık avı tutkunları için belki işe yarar -ondan da pek emin değilim de, var sayalım öyle- ancak, benim yarama merhem değil maalesef. Çünkü ben bekârım ve üzerimdeki baskı daha çok babamdan dolayı. Bu hususta yıllardır doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor. (yaşım 42 ancak, sonuçta onun “çocuk”larından biriyim) Balık malzemesi alma ve balığa gitme konusunda kesinlikle ‘beyaz’ da olsa yalana başvurmayız. Aramızda gizli saklı bir şey yoktur. Ancaaak! Kendisi balık avını “DÜNYANIN EN KÖTİ İŞİ” olarak görüyor. Öyle katı bir muhalefeti var ki, saatlerce olayın iyi-güzel yönlerini anlatarak ikna etmeye çalışmamız nafile. Balık lafını duyunca kırmızı görmüş boğalar gibi kontrolden çıkıyor. Hemen her balığa gidişimize müdahale eder, surat asar, tat vermez kısaca. Gerçi şu ana kadar gitmeyin dediği için gitmemezlik etmedik, yani hep gittik sayılır fakat yine de içimizde bir burukluk oluyor. “madem babam bu işe karşı o halde biz de gitmeyelim” de diyemiyoruz. onun hilafına balığa gitmekle iyi mi ediyoruz acaba? sorusu hep içimizde. Saygıdeğer Sevil “ablamız”. Lutfedip, konuya “tüyo” babında katkı sağlamışsızın. Kendi adıma teşekkür ederim. Ben isterdim ki karşı cenahtan bu yönde büyük destek alalım. ama nerdee? Hemcinslerinizden ses seda yok. Sanki oh olsun der gibiler. Demek ki “amatör balıkçılık ruhu”, bu konuda kadın-erkek arasındaki dayanışma için yetmiyormuş. Gülmekle ağlamak arasında kalmanızı gayet iyi anlıyorum Sevil hanım. Çok haklısınız. Neylersiniz ki biz balıkavı tutkunu erkeklerin durumu gayet trajik ve bir o kadar da komik. Selam ve sevgilerimle…
Sorun babada ise maalesef bunun için hiç bir tüyo söz konusu bile olamaz O' nu kırmadan ava gitmekle de neden kötü bir şey yapmış olasınız ki ? Babayı kırmadan ava gitmek caizdir Bu arada her zaman arkadaşlarımıza organizasyona eşleri ile gelmelerini, bizim sayemizde onların da balık avına alışacağını söylüyoruz, ama çoğu eşini getirmeyip, şikayet ediyor. Gelenlerin ise söyledikleri şey," daha bu organizasyon biter bitmez, eşim yenisi ne zaman diye sordu" oluyor Sonuçta Allah hepinizin hakkında hayırlısını yazıp, yalanlar söylemenize mecbur bıraktırmasın inşallah
Abi ben bu balık hastalığına babam sayesinde tutuldum küçükken benide hep yanında götürürdü balığa ve çok zevk alırdım. Hala babamla balığa gideriz ve bu beni hala çok mutlu ediyor İnşallah benim çocuklarımla da beraber gideriz Dede-Baba-Torun olarak.
gıpta edilecek bir durum sevgili mustafa. inşallah kardeşim inşallah. torun, baba ve dede üçlüsü... düşünmesi bile mutluluk verici. sevgilerimle.
bu sözünüz beni hepten çökertti... ben de "babayı kırmadan ava gitme"nin cevaziyetine inandığımdan zaten gidiyorum. ama allahtan "ya ben, ya balık" demiyor. işte o gün felaketim olur. zaman zaman tansiyon yükselse de, ayarında tutuyoruz yine de. tekrar selamlar.
En son üç hafta önce kendime yeni bir takım aldım (kamış, makina v.s.). Aldım ama sadece almış oldum. Henüz kullanmak nasip olmadı. Neden mi? Uyduracak bir yalan bulamadığım için cesaret edip hala eve götüremedim . İşyerinde duruyor. O bana bakıyor, ben ona . Bu arada balığa gittim ama yeni aldığım takımı kullanamadım. Balığa da gitmek için önce şartları yerine getirmemiz gerekiyor. Ben sürekli bir arkadaşımla balığa giderim. İkimizin de ortak sorunu şu; "hanımları nasıl kandırsak da balığa kaçsak". Sürekli hafta boyunca plan yaparız, ne yapsak ne etsek diye. Şimdilik ortak bir noktada buluştuk gibi ama nereye kadar gider bilmiyorum. Haftasonu 1 günü hanımlara ayırmak kaydıyla diğer gün balığa gidebiliyoruz. Tabi bu durum biraz masraflı oluyor. Çünkü hanımlara ayırdığımız gün onlar açısından iyi geçmemişse balığa gideceğimiz gün yine ambargolar başlıyor. Yani hanımlara ayırdığımız günde onlara iyi vakit geçirmelerini sağlamamız gerekiyor. Balık için katlanıyoruz, ne yapalım? Yeni aldığım takım için bir yalan bulmam lazım . Sağlıcakla kalın.
murat'ım senin mevzuyu işyerinde arkadaşa okudum. kendisi yalan ustasıdır. hemen sana ufak bir yalan hazırladı. iyi günlerde kullanman dileğimle... "hanım bak, işyerinde ayın başarılı personeli seçildim. balık hastası olduğumu bildiklerinden olta takımı hediye ettiler." bir tüyo da benden: önce iş yerinden yakın arkadaşlarını ve şefini bilgilendir. ne olur ne olmaz. Ofsayta düşmekte var. sevgiyle kalın...