Nedir bu yakala bırak işi (sonuç)

Konu, 'Makaleler' kısmında ÇaylakÇıldırlı tarafından paylaşıldı.

  1. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Yazdıklarımdan öyle bir sonuç çıkmaz. Hepimiz yakaladığımız balıktan çok daha fazla masraf ediyoruz, demek ki balığa gitmemizin tek bir nedeni var o da bu işten aldığımız keyif.

    Balığı yemek ise yaptığımız işi toplumca kabul edilen normlara getirmenin yoludur. Elbette her yakaladığımız balığı yemek zorunda değiliz, dünden beri yaptığımız yazışmalarda hangi avlarda yakalanan balıkların yemeye hangilerinde yakalananların salmaya uygun olduğunu da söylüyoruz. Böylece yiyenin de salanın da birbirine saygı göstermesi gerekir. Bu iki grup birbirini suçlarsa, hiç balık yakalamayan adamlar bu argumanları alıp her ikisini de suçlamaz mı?

    Volkan arkadaşım yazdığı yazıda Afrika'ya aslan avlamaya gidenleri örnek verip avcılık et için yapılmaz demiş. Aslan gibi bir hayvanın zevk için avlanmasını doğru bulan var mı aramızda?
     
  2. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Martı, kedi, yapmadığımı kim söyledi ki? Ama hala bir şeyleri anlamamış görünüyorsun: zevk için diye bir şey yok.

    Biz basitçe içgüdü diyoruz. Seni bir şeyleri yapmaya zorlayan, ilkel beyinden kaynaklanan, hormonel vs. dürtüler, falan filan. Karışık konu, meraklısı gidip araştırabilir.

    Ben diyorum ki: İçgüdülerin seni avlanmaya yönlendirir ve bunu neden yaptığını bile bilmezsin hatta. Bu zevk meselesi falan değildir. Bunu yapmak, yani içgüdülerin seni bu yönde güdülüyorsa, baskılıyorsa ve hatta dayanma eşiğinden daha fazla güdülüyorsa, yaparsın, neden yaptığını, hatta yaptığını bile farketmezsin.

    Diyorsun ki: "Amatör balık avcılığı da benzer şekilde, bazı güdüleri diğer insanlardan daha önde kişilerin bir yönelimidir ve toplumun kabul edeceği normalara uyarlanmalıdır."

    Ama toplumsal normlar doğrudur diye bir şey yok maalesef. Yamyamların toplumsal normları mesela. Ve bu normlar değişebilir. Fakat bilimsel gerçekler bu normlara göre değişmez, onlar gerçektir, taa ki biri çürütene, doğrusunu bulana kadar. Bugün toplumun algısı, balık tutup yemek olayı diye, balıkçılık olayının böyle olması gerektiğini söyleyemeyiz. Bu ne pragmatik, ne de bilimsel bir yaklaşım olur. Bilim söylüyor: Hepiniz balığa bu bu nedenden gidiyorsunuz. Ha, gelirken ne yaptığınız başka bir mesele.

    Şimdi hal böyleyken, toplum bir şeyi böyle görüyor diyerek, o şeyin doğru olduğunu iddia etmek, en baştan hatadır. Bu toplumda, "kızını dövmeyen, dizini döver" ve "kocalar hem döver, hem sever" gibi bir olguda mevcuttur. Buna göre, kocası kızının her gün ağzını yüzünü dağıtsa, doğru mu yapmış olacaktır? Baban anneni ve kızkardeşini, "gelin bakalım, şu meşe odunumu da alıp.." diyerek her fırsatta dövse, doğru mu olacaktır?

    Toplum bir şeyi öyle görüyor diye, doğru olacak diye bir şey yok. Toplumun kabul edeceği norm diyerek, kimse beni veya başkasını, yakaladığım balığı salmaktan geri de koyamaz. Toplumun normları yanlışsa, toplum gitsin kendini düzeltsin, doğru mu?
     
  3. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Martı ve kedileri de oltayla yakalayıp gezdiriyorum diyorsan zaten daha diyecek lafım yok. İyi ki daha önceki mesajda verdiğim örneğe "onu da yapıyorum ki" diyerek cevap vermedin, belki de cevap vermek istemedin. :) Hormonlar, dürtüler, falan filan karışık konular elbette.

     
  4. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Sevgili Volkan, yanlış düzelteceğim derken, daha büyük yanlışlara saplanıyorsun.

    Önce bir kaç şeyden bahsedeyim. Newton, yerçekimi kanununu buldu filan ya. Yanlıştı o kanun, Einstein buldu doğrusunu. Ama bu Newton'un fizik ve genel olarak bilimde bir çığır açan kimse olduğu gerçeğini değiştirmez.

    Freud'da, modern, analitik psikolojinin temelini atmış biridir. Onun bu çıkarımlarının bugün yanlışlanmış olduğu gerçeği de, onun önemini azaltmaz.

    Kısaca, bu Freud yaklaşımı maalesef günümüz koşullarında yanlışlanmış bir şey.

    Ve şuna gelelim. İnsnalarda içgüdü yoktur dediğinde, en büyük hatayı yaparsın. Doğa insanlar, hayvanlar, bitkiler olarak ayrılmaz. Hayvanlar tek bir gruptur ve insanlarda buna dahildir. Diğer gruplar, bakteria, fugina vs. vs. gider. Bu şu demektir, hayvanlarda olan ne varsa, bizde de vardır. bizde olan her şeyde diğer hayvanlarda. Ha, ama azıcık, ama çok. Ama her türde, ama sadece bir kaç türde. Fakat insan hiç bir açıdan yeğane değildir.

    Bu nedenle insanlarında içgüdüleri vardır. Ama hayvanlar gibi mi, elbette değil, insan içgüdüleri, insana özgüdür. Ama köpek içgüdüleri de köpeğe özgü. Fakat, temel noktada bunlar belli başlı noktalardan benzeşirler.

    Geçmişteki yanlışlardan biri, sadece insanların düşünüp, isteyerek bilinçle hareket ettiği, hayvanların ise, düşünemediği ve hep içgüdüleriyle hareket ettikleriydi. Ama bugün görüyoruz ki, hayvanlarda kendi çapında düşünüyor, her şeyi içgüdüsel olarak yapmıyor. İnsanlarda her şeyi düşünerek yapmıyor, çok zaman içgüdüsel şeylerde yapıyor.

    Ama bu, ortadaki içgüdü kavramının çok çok karışık bir mesele olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fakat, şöyle bakarsak, bir leoparın avlanmasına yol açan içgüdüyle, bizim avlanmamıza yol açan içgüdü temelde aynı. Ama detaylarda çok çok şey değişebiliyor. Tıpkı, onunda bir kuyruğu var, bizimde olayı gibi. Fakat bizim kuyruğumuz nerdeyse yok denecek kadar kör, belli belirsizken, onun ki malum. Ama kuyruk mu, kuyruk işte. En iyi örnek, kan. O da akyuvar ve alyuvarlar olan bir kana sahip. Kırmızı. Kan grupları var. Bizimde. Ama detaya bakarsan, onun alyuvarları bizimkinden daha çok oksijen taşıyabiliyor filan.

    Kısaca insanlarda içgüdüler var, tıpkı tüm hayvanlarda olduğu gibi. Ve insanlar bu içgüdüleri üzerinde bir otokontrol mekanizmasına da sahip, ama hayvanlarda da öyle genel olarak. "İnsanda içgüdü yoktur" diyenin, bebeğin meme emmesini gören biri tarafından ciddiye alınıyor olması zaten bir başka heyuladır elbette.

    Sorun bu değil, sorun, geçen zamanla, içgüdü tanımının değişmiş olması. Eskiden ortaçağdan beri içgüdü, "insan dışı hayvanların otomatik davranışları" olarak tarif edilir ki. Ama bakıldı, görüldü ki, yok böyle bir şey, canlılar robot değil. Ama gene bir şey var. O şeye gene içgüdü dendi ama başka bir anlamda: "bir canlının bir davranışı göstermeye meyilli olması". Yani onu bu davranışı yapmaya güdüleyen bir takım düşünsel ve fizyolojik etmenlerin var olması.

    Yani eski tanımıyla, insanlarda içgüdü yok. Doğru ama, o içgüdü, hayvanlarda da yok. Bugün bahsedilen içgüdü, çok daha farklı bir şey.
     
  5. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Yaz yaz dur, iki tane kıytırık lafı alıp kadınlar dövülmesini toplumsal norm gibi göstererek bile kendini haklı çıkarmaya çalışıyorsun.
     
  6. volex21

    volex21 Volkan

    Mesajlar:
    6.735
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    Okuma V System 2.40 Lineaeffe Spirit Surf 3.90 (fiyat performans 9/10)
    Favori Makine:
    Spro Red Arc 20'lik (Fiyat/Performans : 8/10)
    En İyi Avı:
    Levrek (57 cm - 2.100 gr ) Sargoz (700 GR kadar) Palamut (40 cm üzeri), Lüfer 40 cm, Çipura 950 gr
    Yazdıklarından, avcılık özetle, et ihtiyacını karşılamak için yapılır cümlesini birkaç yerde vurguluyorsun. Belki kasteddiğin şey bu değil ama okuyanlara etkisi en çiğ halinde olacaktır.

    Kabul etmediğim durum da bunun çevresinde, bu fikrin vurgusunda yazmandır.
    Yoksa yaptığımız avcılıklar aşağı yukarı aynıdır belki de.
    Bende avladığımı eve götürüp yemeye bayılıyorum. Hatta bu konuda bayağı da titizimdir. Teknedeki avdaşlarımın yanlış anlamayacağını bilsem tuttuğumu aynı kovaya atmam. Açıkla deseler sebebini de açıklayamam.
    2 kiloluk levrek tuttum diyelim. Aynı avlakta 2 adet 2 kiloluk levrek tutan biri yanıma gelse ve deseki, senin levreğe karşılık ben iki levreğimi vereyim dese, kendi tuttuğum levrekle değişmem.
    Çünkü onu ben tuttum, o benim avım, o yüzden çok değerli, parayla falan da ölçülemez benim için.

    Sorun yemek veya salmak değil. Anlaşamadığımız nokta avcılığın temelde et için yapılıp, yapılmadığı. Bende yiyorum tuttuğumu. Lakin tutarken de belli kıstaslarımdan şaşmıyorum. Belli bir saygım var, her yol mübah değil.
    Yoksa kimse salmayanı aşağılamak hakkına sahip değil, ki zaten bende çoğunu eve götürüyorum.

    Aslan örneğim, tartışılır elbet. Eti yenmeyen bir hayvan olsun diye rastgele aslan yazdım. Bunu domuza da çevirebilirsin ki domuz vurmak toplumda rahatsızlık uyandırmaz. Oysa aslan ne kadar hayvansa domuz da o kadar hayvan. Bi farkı yok temelde.

    TV'de görürsün lüks ciplerle dağ tepe tırmanırlar, onca organizasyon, hatta parayla belli başlı avlaklara girerler. Ne için? Müslümanlarca eti haram olan domuz avlamak için. :rolleyes:

    Avlanmanın yegane, tek bir sebebi olamaz. Çok yönlü birçok sebebi vardır.

    İD'te : Avlanma
    EGO'da : Niteliği ve kuralları
    Süperego'da (vicdan bölümü) : Hedefe ulaşıldı, eve mi götüreyim, salayım mı?

    Birçoklarıyla Süperogo'da ayrılıyoruz, ben kısmen alıyorum, Serdar abi hiç almıyor, kimisi her tuttuğunu alıyor olabilir. Kimse kimseye üstün değil.

    EGO bölümü düzgün çalıştıktan sonra hiiiiç sorun yok.
     
  7. Tarık ERSAL

    Tarık ERSAL Tarık ERSAL

    Yaş:
    64
    Mesajlar:
    624
    Şehir:
    ANKARA
    En İyi Avı:
    YANGELE BALIKÇI MODU :-))
    Tartışma harika gidiyor da aman dikkat balatalar yine ısınıyor. ;)
    Durumun frenleri etkilemesine ne olur izin vermeyin.
     
  8. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Belki meraklısı çıkar, ekleyeyim şunu.

    Newton diyordu ki, "Yer elmayı çekiyor, yerçekimi var." Ama öyle değilmiş, yerin elmayı çektiği filan yokmuş halbuki. Olan, yerin ve elmanın etrafındaki mekanı büzmesi imiş. Karışık bir konu ama öyle. Einstein bunu ortaya koydu, çeken, çekilen filan yok, büzülen mekan var. Ama biz buna gene hala yerçekimi diyoruz.

    Aynı şekilde, içgüdü kavramı da değişti, çok daha karışık, kapsamlı bir hal aldı. Ama adına hala içgüdü diyoruz.
     
  9. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Hımm.. İlginç...

    Sen toplumsal normların doğru olduğunu gösterip, bizim onlara uymamız gerektiğini söyleyip kendini haklı çıkarmıyor muydun?
     
  10. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Verdiğin örneklere dikkat edersen yine toplumsal normlar devreye giriyor.

    Aslan gibi nadide bir hayvanı vurmak tabii ki hoş karşılanmaz. Aslan ülkemizde yok ama geçenlerde nesli tükenen bir Anadolu leoparını ördürdüler diye haklı olarak kıyamet kopmuştu. Bugün kim çıkıp da ben avcılık içgüdümü tatmin için leopar öldürdüm deyip kendini savunabilir? Sokakta bir fare öldürsen kimse sana kızmaz ama bir kedi öldürsen ülkede istenmeyen adam ilan edilirsin. Çünkü biri sevilen diğeri sevilmeyen bir hayvandır. Domuz da aynı şekilde hem dinen yasaklı olduğu için sevilmez, hem de tarlalara zarar verdiği için avlanması toplumda tepki çekmez.

    Bu normların hepsinin doğru olduğunu iddia edemeyiz, bana göre her hayvanın doğada bir yeri vardır ve öldürülmemeleri gerekir. Örneğin bir yerde yılanları öldürmüşler ve her yeri fareler basmış. Başka bir yerde belediye sineklerle mücadele başlatmış. Sinekler yok olunca her taraf pis kokmaya başlamış, çünkü sinekler koku yapan bakterileri yiyormuş.

    Balıkçılık konusuna gelince, evet farklı şeyler söylemiyoruz ama sportif balıkçılık kavramının, balık avı amacının içini doldurmakta yarar var. Bazıları balık avcılığının gün geçtikçe yakala&bırak avlara doğru gideceğini ve bir gün herkesin böyle avlanacağını, avını eve götürenin ayıplanacağını düşünüyor. Ancak gelişim bu yönde olmayabilir. Almanya gibi ülkenin yakala&bırak avları neden yasakladığını düşünmekte fayda var.

     
  11. volex21

    volex21 Volkan

    Mesajlar:
    6.735
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    Okuma V System 2.40 Lineaeffe Spirit Surf 3.90 (fiyat performans 9/10)
    Favori Makine:
    Spro Red Arc 20'lik (Fiyat/Performans : 8/10)
    En İyi Avı:
    Levrek (57 cm - 2.100 gr ) Sargoz (700 GR kadar) Palamut (40 cm üzeri), Lüfer 40 cm, Çipura 950 gr
    Olabilir tabi, ben liseden çıkalı çok oldu. Gerçi verdiğim alıntıda yüzyıllardır çürütülemediği yazıyor ama neyse... :rolleyes:
    Eğer varsa çürüten ve sen bu bilgiye ulaşmışsan okumak isterim. Lisedeyken de çok severdim psikolojiyi. Bana kendimi ve insanları analiz edip, tanımakta çok yararı olmuştur. :)

    Belki senin Billy isimli levrekle deney yapan araştırmacıyı da ben çürütürüm. :D
    Gerçi raporlara bakınca çürütmeye bile gerek kalmıyor, çürümüş şey, çürütülmez. :D
     
  12. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Elbette tartışmasız kabul edilen normlar için dediğim geçerli. Ülkede kadının erkek tarafından dövülmesini toplumsal norm olarak kim bize sunuyor? Yasalarda bile suç bu dediğin.

    İçgüdülerimiz böyle yönlendiriyor deyip konuyu açıkladığını zannediyorsun ancak içgüdülerinin söylediği her şeyi yapmaya kalkarsan iki gün sonra hapse girersin. İçgüdülerimiz bizi çok şeye yönlendirir, biz de ya bunları bastırırız ya da toplumca kabul edilen normlarda yaşarız. Binlerce yıl önce yaşayan atalarımız muhtemelen beğendiği kadınla birlikte oluyordu, bugün böyle bir şeye imkan var mı? Tartışması bile yersiz. Balık avı da, diğer avlar da aynı şekilde. Önce yasal kurallara, sonra vicdani ve toplumca kabul edilmiş kurallara uygun olarak bu dürtülerimizi tatmin etmek durumundayız.
     
  13. roy

    roy roy

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    4.646
    Şehir:
    dünya
    Favori Kamış:
    Ron Thompson heavy telecoast, daiwa crossfire,lineaeffe extreme,Pezon&Michel Rafale pro pike
    Favori Makine:
    Daiwa tournement entoh 5500, Mitchell compact gold 7000 , Okuma Razor 65, Daiwa procaster A 4000
    Napiyoruz simdi? Zevk icin essek arayip kedi vemarti mi avliycaz? :D
     
  14. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Gülüyorsun ama balıktan ne fazlası var saydıklarının? Zevk için koca balığın ağzına çengel takıp çekmeyi normalleştiren diğerlerini de normalleştirmiş olmaz mı? O yüzden balık avının daha iyi bir sebebe ihtiyacı var.
     
  15. roy

    roy roy

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    4.646
    Şehir:
    dünya
    Favori Kamış:
    Ron Thompson heavy telecoast, daiwa crossfire,lineaeffe extreme,Pezon&Michel Rafale pro pike
    Favori Makine:
    Daiwa tournement entoh 5500, Mitchell compact gold 7000 , Okuma Razor 65, Daiwa procaster A 4000
    Yaptigimla cennetlik olurum, sen yiyirsun diye cehenneme gidersin atesinle isinirim demiyirum ki. Mesru kilmaya kalkan da yok zaten. Onu varsa no kill avlaniyirum ve bu mesrudur hakdir, helaldir diyene demek lazim
     
  16. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Evet, balığa gitmekten aldığımız keyif. Ne demiştik: ilkel beyin, içgüdüler adamı. Yerien gelince de ödüllendirir, serotonin, dopamin falan. İşte keyfin katmerlisidir bu hormonlar. Sigaradan alkole, kahveden uyuşturucuya kadar, keyif veren nereye bakarsan, bu hormonları görürsün.

    Ve doğru. Hepimiz o keyf için gidiyoruz, et için filan değil.

    Toplum bazı normlar koyuyuor diye, bu normlar doğru olacak diye bir şey yok. bunu söylemiştik zaten.

    Yakalanacak ve salınacak balıklar dersek, teknik olarak tüm balıklar salınabilir de, alınıp yenebilirde. Evet, bir kaç zehirli tür var, ama işlemesini bilirseniz, zehrinden etkilenmeden afiyetle yiyebilirsiniz. Tadı kötü mü geldi? biraz baharat, marinat filan mucize yaratabilir.

    Fakat bu, her yakalanan türün, hem salınmaya, hemde yenmeye müsait olacağı gerçeğini etkilemez. Bir kaç tür, bırakınca zaten yaşamaz, salmak abestir. Bir kaç türde yersen öldürebilir, o yüzden yenmez. Ama bu bir kaç istisna dışında her balık salınabilir de, yenebilirde, keyfinize kalmış.

    Hiç balık tutmayan adam, gelip hepimizi suçlayabilir: Can yakıyorsunuz, öldürüyorsunuz vs. vs. Ama mazeretimiz var: doğamız böyle, genlerimiz. Bunu yapmak zorundayız, biz ne yapalım? Alsan ceylanı yiyecek. Aslında bu lafta yanlış, aslan ceylanla uğraşmaz. Aslan fili yiyecek, doğası böyle, yapacak bir şey yok, aynı hesap.

    İki grup aslen birbirini suçlamıyor. Ama genel olarak yemek için yakalayanların, diğerlerini suçlaması veya aşağılaması olgusu görülüyor. Ben hiç şurada, koyduğu bir kaç lüfer yada bir iki kilo istavrit için, bunları niye salmanız geri diye çatan kimseyi görmedim şahsen. Velakin, aynı şekilde, aynı sebeple aynı süreci yapan iki grubun birbirine edecek bir lafı olmadığına katılıyorum. Kaldı ki, yukarda dediğim gibi, doğamız bu, kınanamayız bu yüzden.

    Aslan gibi bir hayvanın zevk için öldürülmesi ile, lüfer gibi bir hayvanın zevk için öldürülmesi arasında pek bir fark yok. Sonuçta, oturup yiyor olmanız, oradaki öldürmenin tamamen yemek ihtiyacınızın karşılığı olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. En başta diyorsun ki, balığa keyf için gidiyoruz. Evet, çok doğru. Ve tuttuğumuz balığı öldürünce, aslen işte o zevk için öldürmüş oluyoruz. Maalesef bu da doğru. Hırlamana gerek yok, zira bende her tuttuğumu salıyorum diye bir şey yok, kaç lüferin azraili olduğumun sayısı belirsiz. Ama aynen, keyf için gittim, keyf için öldürdüm. O lüfere, onu yemeye ihtiyacım filan yoktu zerre kadar.

    Bu noktada, ama taze, günlü, şöyle böyle filan denecektir. bunlar gene boş mazeretler. Mesele, hayatta kalmak için yemekse, balığın çok tazeside, balıkçıdan alınanı da yeterince besleyici olacak kadar kifayetli zaten. Gidip, taze, daha çıtır, daha mis gibi balık yemek, birebir işin içine av keyfinin yanına gurme keyfi eklemek demek sadece. Yani, zevk üstüne zevk. Ve o lüferde aynen zevk için öldürülmüş oluyor idk idk Bu arada canımı çektirdin, bir fırsat bulayım, gidip bir kaç tanesini poşetleyeyim tuzla'dan filan lüferin de, güzel bir kılçık ayıklama operasyonu yapayım.

    Ve gördüğün gibi, lüferde zevk için, aslan da zevk için ölmüş oluyor. Fark yok aslen. Doğa açısından, ölen şeyi, böceklerin, bakterilerin veya senin mi yediğinin de önemi yok. Ölen, ölmüştür. Onu senin yemiş olman, bu olayı değiştirmez, zevk için öldü o.

    Bu nedenle, zevk için öldüren kimsenin, başkasını kötü görme hakkı maalesef olamaz.

    Aslan olayında sorun, aslanların neslinin tükeniyor olması. Zevk için öldürme neyse, ama zevk için bir türün yok edilmesine katkı verme, işte bu kabul edilemez.

    Bu noktada, şu örnek daha makul bir yerde. Gergedanlar boynuzları için avlanıyorlar. Şimdi, avlayan adam diyor ki, "yahu boynuzu sattım, parasıyla bebeğimin karnını doyurdum, ne yapsaydım?" Boynuzu alan adam diyor ki, "kuşum ötmüyordu, boynuz sayesinde şakıyor, yoksa bebek sahibi olamayacaktım." Şimdi bu durumda, o gergedanın öldürülmesi, hemde böyle sapına kadar zevk için nihayetinde mazur mu oluyor? Demezler mi, onda bir parasına viagra vardı diye? Demezler mi, adam gibi bir iş tutup çalışsan da ekmeğini öyle çıkarsan diye?

    Ve dahası soru şu. Kimse aslan etini yemiyor. Ama aslan öldürmek için binbir zahmet, masraf ve tehlikeye giriyor. Bu da bir avcılık. Peki onlar şimdi bunu et için mi yapıyor? Yapmıyorsa niçin yapıyor?
     
  17. volex21

    volex21 Volkan

    Mesajlar:
    6.735
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    Okuma V System 2.40 Lineaeffe Spirit Surf 3.90 (fiyat performans 9/10)
    Favori Makine:
    Spro Red Arc 20'lik (Fiyat/Performans : 8/10)
    En İyi Avı:
    Levrek (57 cm - 2.100 gr ) Sargoz (700 GR kadar) Palamut (40 cm üzeri), Lüfer 40 cm, Çipura 950 gr
    Toplumsal normlarla bakmıyorum ben olaya.
    Sen Aslan vurmak doğru mu deyince, hadi domuz olsun ne farkeder demek istedim. Benim için ikisi de hayvan.

    Gün geçtikçe yakala bırak avcılığa gidermi kestirmek zor, ancak tartışılabilir.
    Balık stokları düşer de, akla gelemeyeck durumlar yaşanırsa yasalarla bile yalnızca yakala bırak avcılığı yaptırılması ihtimaller dahilinde.
    Mantıklı, böyle olacak demiyorum, ihtimaller dahilinde diyorum!!!

    Ben şahsi olarak hiç bir zaman yakala bırak sportif avcılığı teşvik etmeyi amaç edinmedim esasen. Birçok yerde yazdığım, kıstaslı avcılıktır. Benim kıstasımla başkalarının kıstası tutmayabilir ama herkesin belli bir kıstasta belli bir prensipte avlanmasını her zaman teşvik etmeye çalıştım.

    Buna örnek Tekirdağlı avcılar, Kadir abi, Tamer abi, Yasinler vs.vs.

    Bunların hepsi de balık alıp, yiyen insanlar ama belli kıstaslarla yapıyorlar bunu.
    Avladığını eve götürüp yemek bana göre maçı kazanıp kupayı kaldırmak gibi bişey.

    Maça çıkmak, oynamak zevkli, bu benim için avlanmak.
    Kazanıp kupa kaldırmak, istediğim, hedeflediğim balığı yakalamak.
    Kupadan sonra tebrikleri kabul edip, bu heyecanı paylaşmak eve götürüp ailemle yemek.
     
  18. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Evet, olur. Ve işin acayip şekilde haklı olan tarafı, her ikiside aynı şekilde normaldir.

    Ama her ikiside, aynı şekilde içgüdüsel değildir. Biz kuş avcısı değiliz. elindeki tüfek olan arkadaşlar o içgüdülere sahip. Belki onlar bunu iyi bir fikir olarak görebilirler. Balık avcılığı daha farklı, daha fazla bileşen içeriyor. Bir tür kumar zevki veriyor. Oltanın ucunu göremiyorsun filan. Martı avlamaktan bin kere daha çok heyecan, zevk veriyor.

    Eğer insanlar martıyı böyle yakalayıp yiyor olsalar, eminim yakalayıp salanlarda çıkardı aralarından.

    Burada normal olmayan, içgüdülerinin martıyı bir av olarak görmemesi. Görüyor olsaydın, yapıyor olurdun zaten. O uzun mesajda izah etmiştik bunları. İlkel beynin balığı bir yemek olarak görmez, o yüzden de "ye bunu" içgüdün devreye girmez. Benzer şekilde, martıyı bir av olarak görmediğinden, avla bunu içgüdün devreye girmez.

    Küçükken sapanla kuş avlardık. Bazen kuş yaralı olurdu. Eve götürür, kanadını sarar, iyileştirir, günlerce bakar, besler filan birde salardık. Taa o zamanlar varmış serde yakala bırak demekki.
     
  19. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Hala aynı şeyi söylüyorsun. Toplumca kabu ledilen norm, kocanın karısını dövmesi değil mi? Bu norma istinaden her gün bir sürü kadın bir ton dayak yemiyor mu? Bu normun yanlışlığı, hatta toplumun kabulüne rağmen, yasalarla ortaya konmuyor mu?

    Eğer toplumun normları yanlış olabiliyorsa, toplumun balığı yemek için tut normunun yanlış olmadığını kim söylüyor? Ben söylüyorum işte, bu norm yanlış. Ben bu normu tanımıyorum. Ama toplumun normlarına uyalım diyen sensin, sopa getireyim, kızın varsa veya olduğu zaman hemen?

    Toplum böyle diye bir genellemeyle yola çıkmak, zaten baştan kaybetmektir. Toplum böyle diyor diye dünya yuvarlak demekten çekinilseydi, bugün hala ortaçağ karanlığında yaşıyorduk.

    Ve kendi adıma, toplumun varsa öyle "tuttuğun balığı öldür ve ye" bir normu, kabul etmiyorum, herkese de kabul etmemesini salık veriyorum.
     
  20. Tarık ERSAL

    Tarık ERSAL Tarık ERSAL

    Yaş:
    64
    Mesajlar:
    624
    Şehir:
    ANKARA
    En İyi Avı:
    YANGELE BALIKÇI MODU :-))


    Sonuçlar da büyük fark var. Tamam.
    Elde tüfek kara avı yapanın ya da zıpkın ile balık avlayanın yakala, eline al, bırak yapması mümkün değil.
    Bıraktığı an ölü hayvan yere düşer ya da aldığı yara nedeniyle kısa süre sonra mekan değiştirir.
    Tetik düşer. Saçma, zıpkın veya mermi hedefi bulduysa, yani av ile av aracı buluştuysa avın sağ salim geri bırakılması artık mümkün değildir.

    Balık avında durum malum.

    Tamam da bunlar av aracının yarattığı FARKLI sonuçlar.

    Ben kara avcılığımı farklı, balık avcılığımı farklı dürtü, güdü ya da benzer sebeplerle yaptığıma inanamıyorum.

    Evet. Çocukluğumda sapanımla vurduğum Çaprazgaga'yı iyileştirmek için harçlığımın tamamını veterinerde harcamış, ölünce de ağlamıştım.
    Ama ilk vurduğumda ölmüş olsaydı, ondan öncekiler gibi onu da çoktan afiyetle yemiş olacaktım.

    Son yıllarda vurduğum halde ele geçiremediğim, ama bir ayağını salıp giden kekliğin ardından da gözlerimin yaşardığı olmadı değil.

    Sonuçta neden kara avcısının yaptığı ile balık avcısının yaptığını içgüdüsel ve değil diye ayırdığını anlamadım.

    O FARKI yaratan bileşenler nedir?