O Tuttu Biz Seyrettik

söze gerek yok

Masallah ne guzel aynalilar onlar oyle aviniz her zaman daimi bol balikli olsun . insallah haftaya bizde boyle aynalilarin gelmesini bekliyecegiz

 

tebrikler çok güzel av olmuş.bu zamanda tortum gölü çok bereketli av vermiş.

 

teşekkürler arkadaşlar inşallah sizede nasip olur. Ne ile tutulduklarına gelince şamandralı olta 0,22 misina ve tek 8 no alabalık iğnesi yem olarak alabalık yemi ile yapılmış hamur kullanıldı .

 

Balıklar harika ama resim üzerindeki photoshop işlemeside şık durmuş

 

tebrikler güzel av olmuş

 

tebrıkler ellerınıze saglık.paylasım ıcın tesekkurler.sazanların hıkayesınıde dınlemek ısterız

 

Gayet güzel bir av olmuş.

Böyle raporları göre göre ben de bir deneyeyim dedim onca yol gittik sazanın s sini göremedik yav

 

Önder38 teşekkür ederim
Kral-ozcan teşekkür ederim bu balıkların tutulma anında nerdeyse biz yoktuk balli telefon edince yanına gittik .Dolayısıyla hikayeleri balli anlatsa iyi olur.

sağolasın ama photoshop işlemesinden kasdın nedir?pek anlayamadım.

 

sanırım bizim buraların en iyi özelliklerinden biride budur.kışın çoğu göller yarım metre kalınlığa yakın buz tutar.fakat bu tortum gölü daha çok karadeniz iklimine yakın olduğu için ve de bu kış çok sert geçmediği için avlanma şansımız çok ama yazın alabalık kaynar buraların gölleri ve akarsuları.fakat bilinçsiz avlanma malesef buralarda da çok yaygın.

 

Bu takım aslında avlanmak istenen hedef balığın alabalık olduğunu mu ifade ediyor? Çünkü sazan avlayan, hele aynalı hedefse asla 0,22 misina kullanarak risk almaz. Yem de alabalığa göre hazırlanmış yanılmıyorsam.
Eğer doğru düşünüyorsam böyle sürprizleri hepimiz yaşıyoruz Sazan takımına turna ve yayın yakaladığım çok olmuştur.
Sizden rica etsem, Tortum gölüne tekrar gittiğinizde gölü tanıtıcı detaylı resimler sunar mısınız? Benim de avlanmak istediğim göllerden biri çünkü. İstanbul'da Erzurum'a uçakla günlük keklik avı düzenleyen tanıdıklar var. Niye balık için olmasın? diye düşünüyorum.

 

üzüntü ile o balıkları tutarken yanında olmadığım ızn üzgün olduğumu belirtir sana daha büyük başarılar dilererim balli hocam.arkadaşlar bana olta balıkçılığını sevdiren arkadaş ballidir.Bunu yayınlayam murat abiyede saygılarımı sunarım keşke bir kuş olsaydımda tortum göletinde balık tutarken oltana konup o kamışın sarsıntısını ve o sevimli gülen yüzünü görebilseydim. Nice balıklı günler dilerim derken seninle her gün neşeli ve sevinçle geçiyor çünkü bünü yaşadım tabi murat abi ile birlikte slm

 

buyursunlar efem...

Arkadaşlar öncelikle her birinize ayrı-ayrı teşekkür ederim. Sağ olun, var olun. İğneniz keskin, misinanız sağlam, avınız tadında ve gönlünüze göre olsun.

O günün hikayesine gelince: Rabbimizin sınırsız lutfu ve keremi o gün bir kere daha en bariz bir şekilde tezahür etti. Aslında her daim bu böyle ancak, biz gafil olduğumuzdan iyice gözümüze-gözümüze sokulunca, anca fark ediyoruz.

Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra 110 Km.lik yolu devirip avlağa vardık. Çantamı kontrol ettim. Kasnaklara sarılı hazır vaziyetteki iki takım dip oltamı evde unutmuşum. Geçen hafta Kandilli seferine giderken kalabalık yapmasın diye 0,50 mm sazan takımını yatağın altına koymuştum, anladım ki hala orada “yatıyor.” Neyse, önemli değil, nasılsa 9 haftadır aynalı vurmadı (en azından bana) gökkuşağı için de bu takım yeterli diyerek fazla endişeye mahal olmadığına kendimi ikna ettim. Ve hemen oracıkta, malzeme çantamdan dam spezi 0,22 mm F/C misinalı 8 no iğne, hazır alabalık kösteklerinden çıkarıp fırdöndüye iliştirdim. Makarada da aynı markanın 500mt’lik misinası hazır zaten. Murat’ın alabalık için yaptığı yeminden avuç büyüklüğünde bir topak aldım.

Attık oltaları bekliyoruz. Bir amatör balıkçının yapması gereken en birinci görevi de budur zaten; Beklemek. Hem de “dibine kadar beklemek” Sabah 9 dan öğlen sonrasında 2 ye kadar bekledik. Beş saat boyunca en küçük bir hareketlilik yok. Arada bir yemleri kontrol edip oltaları tekrarlıyoruz o kadar. Göl de uyumuş öylece yatıyor. Henüz bir-iki gündür yeni-yeni kendini doğanın kollarına salan birkaç arı etrafımızda şaşkın vızıltılarıyla sessizliğin tellerine arada bir vuruş yapınca, hayatın aktığını hissediyoruz. Hakkını yemeyelim bir de kelebek dostumuz var. Bir kez uğradı, başımın üstünde bir yarım tur atarak geldiği yöne döndü tekrar. Havanın güneşli olmasının keyfini çıkaracak bir uyuşukluk içerisinde oturdukta oturduk.

Yemek sonrasında bizimkilerin muskaları sıkmaya başladı. “Haydin bir başka yere gidelim. Yav bu ne biçim iş?” Homurtuları yükselince ve de kontrolden çıkmaya ramak kalmışken “siz giden ben burada bekleyeceğim, hele bakalım ne olur” dedim. 3 kafadar giderken, güya, balıklar o gittikleri yerdeymişçesine bana da ısrar ettiler ancak, ben yinede gitmek istemedim. “Size rast gele ağabeyler, güle-güle!” diyerek hayır dualarla yola vurdum bizimkileri.

Yarım saat sonra gölün sağ tarafından tatlı bir esinti ile göl hareketlendi. Adım-adım ancak kararlı bir durumda dalgalar tüm gölü süpürerek geliyor. O an içime doğdu da “hazır ol abici işte geliyorlar” dedim kendi kendime. Dalgalarla aramda 100 mt ya var, ya yoktu ki, gökkuşağı alabalığı için hazırlanmış oltamın hafif şamandırası daldı. Bekledim 3 saniye kadar akabinde bir sıkı tasma vurdum ancak, iğne o hızla gelip başımın üstünden aşarak arkama düştü. Ucunda yem yok. Namluya fişek sürer gibi oltayı yenileyip, tekrar savurdum. Aynı filmi 3 kez daha izledim peş peşe. Az zamanda çok iş başarmıştım ve heyecandan ağzım dilim kurumuştu. “Bu nasıl iş, biri benimle dalga mı geçiyor? Bu bir hayal mi yoksa? Güneş ve boş oturmak bana iyi gelmedi canım” diyerek dördüncü kere saldım oltayı. (bu işte de bir terslik var aslında. Şöyle ki, bizim bildiğimiz klasik hikâyelerde en fazla üçüncüde işlem tamamlanırdı çünkü. Her neyse mevzuya dönelim…) Atar-atmaz, şamandıra “eyvallah” edince yine 3 sn bir bekleyişten sonra bir tasma ve “aha takıldı.!!!” İşte olta ucunda. Ben gökkuşağı beklentisi içerisinde olduğumdan “hopla da gel zıpla da gel, stresimizi şöyle bir alda suya boca et gubani” diyerek sarmaya başladım. Ancak ne hoplayan var ne zıplayan. Bir kabadayı, sağa yalpalıyor. Ağır-ağır dönüp sola çekiyor. Allah, Allah. Yahu bu aynalı mı yoksa demeye kalmadan, “kardeşim” suda ayna verdi. Ula, ula, ulaa! Resital başladı, aynalı sazanla dans resitali. Tamam, kalama açık balığı yormak kolay da, kıyıya nasıl alınır bu ağabeyimiz?

 

Bu sezon ilk kez aynalı misafir ağırlıyorum, selam vermiş dostumuz bir kere. O’nu orada bırakmak olmaz elbet. Dost dediğin yakında olur. O suda, sen kıyıda olunca elbette ki muhabbet yavan olur. Ancak, misinamın çekeri 3,5 kg. eee, şimdi ne olacak? Kepçe de yok yanımda? Bizim büyük balıkçılar büyük balık tutacakları için onu da götürmüşlerdi. Yeniden haydi bismillah deyip, kolları sıvadım. 5-6 dakika aynalıyı “gezdirdim.” Derken, kıyıya dik açı yapacak bir pozisyonda doğrultup, oltanın ucu ile hafif kendime doğru yönlendirerek çekmem, O’nun da canına mimnet oldu. Kuzu-kuzu yanaştı kıyıya. Bir elim misinada, diğer elimi galsamadan geçirip, “hoş geldin gubani” diyerek bir öpücükle aldım dışarı.

Aksilik işte, livar da onlarda. Mecburen taşlardan bir yatak yapıp dostumu oraya yatırdım. Artık bir sigara molasını hak ettik galiba. Çay daha iyi olurdu da, termosu da götürmüş bizimkiler.!!! Tabi ki, ne yapsınlar zavallılar? O kadar balık tuttuktan sonra, bir yorgunluk çayı içmek çok iyi gelecekti. Çay, asıl onlara lazımdı ne de olsa. Öyle değil mi?

Aynı yol-yöntem, aynı işlem derken, ziyaretime gelen dostlardan 2 adet daha yatılı misafirim oldu. Gün sonunda toplamda en az 15 kez boşa çıkan vuruş aldım. “Kaçan balık büyük olur” sözü benim için de o gün yeniden tekrarlandı. Öncekilere nazaran daha kısa bir gezdirme sonrasında, tam destelemek üzereydim ki, bir kafa darbesi ile iğne kopup gitti. İki dakika kadar kıyıda dizlerimin üzerinde soluklandıktan sonra bizim kilerden dakika ve skor aldım. Her zamanki gibi “Bişe yok” tabi ki. “Gelin kardeşler size de yer var. Sevabına termosu da getirin zira ağzım dilim kurudu.”

20 dakika sonra damladılar. “Hani nerde, hele bakayım, Nasi tuttun, derinlik ne verdin?” diye beni soru yağmuruna tutan 3 ayrı meraklıyı teskin edip konuşlandırdıktan sonra, bekleme faslı yeniden başladı. Hava, rüzgar, dalga, olta düzeneği, yem aynı. Değişen bir şey yok. Yine benim oltaya gelen birkaç vuruşun akabinde, Edoç’un kepçelediği aynalıyı da zulaladık çok şükür. Ancak bir kez daha anladım ki, balık patırtı şamatadan hazzetmiyor. Timur’un ordusu gibi üç ayrı koldan meydana dalan bu cengâverlerin gümbürtüsünden hangi zavallı balık orada durabilirdi ki? Duran bir gafil vardı, ki o da, yine inadına bana selam verdi.

Ha, onlar mı? Evet onlar, onlar, büyük balıkçılar. Ancak tek vuruş bile alamadılar ne hikmetse. Bir de uğraşmaya ne gerek var canım? Gelen çaya karşılık balıkları dörde böldüler. Oldu-bitti. Sen uğraş-didin işin yoksa. Bir ara “bu balıkları ben tuttum hiç olmazsa bir resim çekiniyim yahu” dedim de, ona de pek fırsat vermediler. “Kepçeli Erdemin” ardında, yüzünün çeyreğini zar-zor göstermeyi başaran şahıs, benim arkadaşlar. Ben de az uyanık değilim hani, ne edip- edip kareye girmeyi başarmışım dimi.

Hikâye istediniz, işte hikâye. Kısa hikâye olmaz, elbet uzayacak. Nitekim de uzadı kusura bakmayın sevgili dostlar. Selam ve sevgilerimle…

 

Helal balli seni ben kendim haftanın balıkçısı ilan ediyorum sana bir sorum var lütfen cevap verirmisin balık sıfatamı yememi gelir evet veya hayır cevabı lütfen çünkü sen mantıklı bir şekilde hareket edip balık tutarken bazılarının göldeki balıklar sıfatını gördükler için balık tutamamışlar. Bir arkadaşım derli nasibin olmadımı dayak bile yiyemezsin haklı çünkü KRAL balıkçı balli iyiki varsın saygı ve selamlar.

 

Akıllı ol gubani, rahat dur. Bak, seninki bu hafta "dümdüz" oldu, daha toparlanamamış, sen tutmuş yara kaşıyorsun.

Benden söylemesi, kendine dikkat et.

 

lafı bu kadar uzatma son zamanların bir türküsü var sen onu söyle

Yaram içerde yaram içerdeeeee
veremmi kansermi durur içerdeeeeeee

 

helal olsun usta maşallah ne ballıymışsın sazanlarda yakışıklı her sazancının gönlünde yatan aynalı eline emeğine sağlık usta

takımın sazan için bir kusuru yok tabi kullanmayı bildikten sonra ki sen bunu ıspatlamışsın

merak etiğim tek şey yemın içeriği bu konuda da karalama yaparmısın ballı usta