Mil yamulması olayı bir ihtimal tabii ki; zira surf makinaların kafası çok daha fazla yukarıya çıkıyor doğal olarak ve şaft mili de onunla birlikte fazladan çıkmak zorunda; makaranın en tepe noktasında da bu milin en fazla baskı aldığı durum oluşuyor; tüm diğer makinalara göre en zayıf oldukları nokta bu... Ancak Entoh'un miline bakmadım ama öyle zayıf bir şey olacağını da sanmıyorum; en azından bendeki Power Aero milinin çapına yakın bir ölçüsü olabilir diye tahmin ediyorum ki oldukça çaplı olan bu milin yamulma ihtimali de pek yok bana göre; fakat bunu kesin olarak diyebilmek için bu makinaları en azından iki yıl falan kullanmak gerek bu ağır şartlarda; ben zaten surf tipli makinaları kullanmayı bir türlü beceremediğimden maalesef böyle bir imkanım olmayacak; zaten bendeki makinanın turu 3,5 ve at-çek gibi zorlu bir avlanma stili için sarım miktarı oldukça düşük kalıyor... Elbette tercih edilmelerinin nedeni atış kabiliylerinden ziyade Boğaz'ın belli başlı birkaç bölgesinde aşırı akıntılı ve zorlu sularda ve ağır kurşunlar ile kullanılırken düşük devirlerinden dolayı torku yüksek olan bu tip makinalarla rahatlıkla; ya da diğer makinalardan daha rahat olduğu varsayılabilecek sarma-çekme kapasiteleri...
durumu sartlari biliyorum kerem, powerliner makina ile entohu, biomasteri ayni kefeye koymamak lazim. powerliner bildigim kadari ile orta kalite tam bir göl makinasi. ha iste avrupa yakasinin mülayim avlaklarinda kullanilir o makina az bir bütçe ayirmak isteyen için. yukardaki mesajda dedim ya, okyanus kiyisinda çok gördüm. ultegra kullanan bir vatandas makina dönmüyor yahu dedi, bir baktik makara rotora yapismis. iki makina ben parçaladim ayni bölgede. biri 40lik colt, digeri bir mitchel. bir banax baska bi yerde parçaladim. istanbuldayken bi tane de silstar parçalamistim zamaninda.
Eski Ultegra 4500 ve 5500'ler ki zaten gövde aynı; bu tip işler için zayıf kalıyorlardı maalesef; bu makinalar çok daha hafif işler için ideal; çoğunluğu bir şekilde problem çıkarttı haliyle; ama halen bu şartlarda kullanmaya devam bir-iki istisna mevcut; onlarda hem çok iyi bakıyorlar; hem çok zorlamıyorlar ve birkaç makina sahibi olduklarından dönüşümlü kullanıyorlar bu makinaları... Ancak Super Ultegra veya 10000 v.s. Ultegralar bu zafiyetin dışında kalıyorlar... Yeni modellerini bilemiyorum ancak karakter itibariyle yine küçük olanların zayıf kalacağını düşünüyorum... Eğer ağır şartlarda surf makina kullanılacak ise Roy'unda genel olarak ifade ettiği gibi kesenin ağzın açmak ve çıtanın üzerinde olan makinalardan kendimize uygun olanını seçmek gerekiyor...
Arkadaşlar 20kilo sazanı çeken makina,boğazda 200gram kurşunumu çekemiyor,kulanım hatası olmasın sakın bu milin eğilmesi.. Son senelerde üretilen makinaların daha kötü metallerden yapıldığını biliyorum ama bu kadarda kötü yapılacaklarını zanetmiyorum,milin eğilmesi çok zor bir olay,makinaya devamlı yükün binmesi gerekir,şimdi takım suya atılınca siz devamlı makina üzerine yük bindirip çekerseniz,eh bir gün mili eğmeniz normal olacaktır,daha çok kamış ile çelışıp,makinayıda sarmak için kulansanız,durum değişecektir,makina zaten sarım görevini üstlenir,misinayı toplamaya yarar,makinaya yük bindirip çekmek istiyorsanız o zaman çıkrık tipi makina kulanmanız gerekir...
Ama işte bu denmiyor(du). "Amanda şimanoo al" deniyor ve birlierinin başı yakılmış oluyordu. Evet, Şemsipaşa'da bir sürü shimano telef oldu yada sahibini telef etti, raw2'ye döndü adamlar el mahkum. İşte asıl sorun bu. Bahse konu sorun o ultegralarda gene var. Ancak Stella alırsanız, o zaman memnun kalma ihtimaliniz söz konusu olabiliyor. Birde boğazda surf makine olmaz, hacet yok filan gibi şeyler deniyor. surf makine elzem. Ama surf makine, takımın, sistemin bir parçası olarak görülmeli. Kamışı, kurşunu vs. vs. buna göre düzenlenirse o zaman en iyi netice alınıyor. O kamış, o misina için, surf makine olmazsa olmaz oluyor. Eldeki "çok memnunum" misinayla, takımla vs. çıkarsanız zaten olmuyor o iş.
Bunu yapma şansı yok maalesef abi. 170gr kurşun, derin sudan, akıntıya karşı ve son sürat çekilecek. bu da akşama kadar defalarca yapılacak. Kamışla yapılabilecek bir iş değil. Eğer makinaya yük bindirip çekmek istiyorsanız o zaman çıkrık tipi makina kullanacaksınız, yada adam gibi makina. Adam gibi makina'da, ya Daiwa oluyor, yada iyi kötü biraz stella. Mesele, "Shimano'dan iyisi yok, aha bu, en iyi bu, daha da yok" gibi gösteriliyor olması. Bu da bahse konuş şartlarda takır takır çalışacak Daiwa gibi ürünlerin yok sayılmasına yol açıyor. Sonuç olarak, insanlar surf makina vs. nimetlerinde vazgeçip, daha farklı bir disipline göre yapılmış ve daha konforsuz olan modellere, jig makinalarına filan bakmak durumunda kalıyor. Olay basit: Shimano, Daiwa vs. al birini vur ötekinedir. Hiç birine amanda en iyisi, en kralı diyemez, onu rakipsiz ilan edemezsiniz. Ettiğinizde işte bu yaşanıyor. Adam zirvedeki makineyi aldım sanıyor da, daha dağın eteğinde olduğunu farketmiyor, sonuçta perişan oluyor.
Shimano'nun olayı, ileri çevirirken tekerleği dönüdürken, geri çevirince döndürmeyen malum bisiklet arka göbeğini icat etmesiyle başlar. 1920 filan yıllarından bahsediyoruz. Daiwa'nın olayı ise, mitsubishi'nin balık avlayan adamlarına, daha çok balık avlatacak, ikide birde dağılmayacak bir makine var etme çabasıyla başlar. İlk Daiwa'lar, bir tür no-name olarak üretilip balıkçılara "iş makinesi" olarak verilir. Akşama kadar at çek usulü 10-20 kg'luk orkinoslar filan toplamaktır bu makinaların görevi. Bu makineler çok tutulup, istenir olunca, bilhassa diğer asya ülkleri tarafından, olay şirketleşir ve Daiwa çıkar. Bunlar lüzumsuz ama zevkli bilgiler elbette. Şu olguda öyle. Japon veya çinli, bisikletine atlar, oltasını atar ve balığa gider. Shimano bisikletin yanında shimano makine elbette daha hoş duracaktır. O yüzden, nerdeyse bütün japon bisiklet üreticileri, makinede üretmiş yada bir başkasından alıp markalayıp satmıştır. Ama bu tarihsel gelişim, bu şirketlerin ürünlerine damgasını vurmuştur. Daiwa sağlam, sorun çıkarmayan makine üretme hedefinde iken, Shimano gösterişli, albenisi olan makineler üretmeye yönelmiştir. Bu noktada Shimano, bisiklet alıp balığa gidecek olanları hedeflerken, zaten öyle çok sağlam vs. gibi kaygılar hissedemezdi. Ama Daiwa zaten balıkçı olan için üretiyordu ve alıcısının beklentileri yüksekti. Bu yüzden 1950 yılından kalma ve hala takır takır işleyen bir sürü daiwa var piyasada, ama aynı yıllarda üretilmiş shimanolara pek denk gelinmiyor. Bu aradaki fark, bir mantalite farkı olarak iyi anlaşılması gereken bir fark. Shimano süslüdür, ama taş gibi makine değildir. Daiwa sadedir, ama taş gibi makinedir. Birisi hafta sonu balığa gidecek, evinde duvara koyduğunda, bisikletiyle giderken arkada gösterecek makine üretiyor. Albenili, kendini gösteren, şık aletler. Caddede giderken bisikletinizdeki makinenin göz alıcı olmasını elbette istersiniz. Diğeri ise, tekneye konmuş, her daim güldür güldür çalışacak makine arayana yönelik yapılıyor. Bu şu demek değil: Makine ya süslü olacak, yada güçlü olacak. Böyle bir ikilem yok. Bir makine ikisi birden olabilir. Ama şirketlerden biri "güçlü makine yap" diğeri ise "güzel makine yap" baskısı altında. Öbür baskıyı hissetmiyorlar pek. Bu da ürünlere yansıyor elbette.
Bu tez bana mantikli gelmedi Serdar abi Yakinda bianci makinadami görecegiz yani. Dag pisikleti, alabalik, düz mantik, 20lik spin makinadan baslasinlar o zaman Selim abi, iste anlatmaya ugrastigimiz olay bu. 20kilo degil 30kilo sazani da çeken makinalar düz çekise geldimi hink diyor kaliyor bogazin bazi yerlerinde. Çikrik aliskanligimiz ise malesef yok millet olarak.
F.I.V. Edoardo Bianchi S.p.A, yani Bianchi bir italyan firması. Onlarda böyle bir alışkanlık yok. O yüzden pek sanmıyorum onun öyle olacağını.
serdar abı makıne konsunda boyle bır dusuncen var pekı surf kaıslar hakkında neler dusunuyorsun turkıye pıyasası belı baslı bır kac markanın bellı modellerı arasında sıkısıp kalmıs bu fırmalar ve ıthalatcılar neden baska markalrın modellerını getırmıyorlar yada ıstanbulda balıkcılıkın ıcın bogazda bunlar yeter bunlarla ıdare etsınler dıe mı dusunuyorlar. yurt dısında cogumuz hıc duymadı yada hıc gormedıgı cok guzel kamıslar var bunlara neden bızler rahatlıkla ulasamıyoruz buralarda
Burada unuttunuz galiba Serdar bey, Daiwada bisiklet üretimi içerisindedir. Golf & Tenis ürünleri de üretir. Yani oldukça geniş üretim yelpazesine sahip bir firmadır. Bir stellaya bile '' Eh işte '' diyebilecek bir donanım sergileyebiliyorsanız, fazlaca söze gerek yok sanırım. Ama şunu her zaman söyledim ve söylemeye de devam edeceğim ki, Shimano her fiyat aralığında, o kıstaslar dahilinde kaliteli makinalar üretir. Piyasada ki arz talep dengesi ve kullanıcı tercihleri de bunun işareti olsa gerek. Siz diyorsunuz '' Şu fiyata kadar bunu alma, şu fiyata kadarda Daiwa alınmaz.'' Ben ihtiyacım olduğu an, 90 lraya bir Crossfireyi bile severek, güvenerek alır kullanırım. Onu bir stella gibi sever, ama hiç bir zamanda milyarlık makinadan alınabilecek verimin beklentisi içerisinde olmam. Gerektiği kadar yük yüklersen ve yeminide verirsen, aslanlar gibi size hizmet eder. 11. Sayfa da yazdığım cevabınızdan sonra, sanırım ikilem içerisinde değilsinizdir. Sevgilerimle.
Bende diyorum ki sana, 90 TL'ye Shimano yada Daiwa alacağına, git 75 TL'ye bir Abu Garcia, SPRO filan neyse işte, onlardan al, tepe tepe kullan. Ama sen bunu hiç demiyorsun abi. Sen diyorsun ki, varsa yoksa şimanov, başka kuş tanımam. Yada ben diyorum, dayva, illa da dayva, billa da dayva. İşte olayda burada başlıyor zaten. Bu iş böyle değil. Ucuz modellerde, beklentilerin düşük olduğu segmentte, shimano veya daiwa'dan çok daha akıllıca çözümler var, bunu bir görmek gerekiyor. Sizinle benim aramdaki farkta burada. Siz, varsa yoksa shimano'cularsınız. Böyle bir eğilim vardı geçen dönemde. Ama bir şekilde artık bu törpülenmeye başladı, iyi oldu işte. Sizin karşınıza birinin çıkıp, hadi ya, şimanov'da makine mi diyebilmesi, o cesarete sahip olması gerekiyordu ki, arkadaşlar burada olayı daha iyi görebilsinler. Satıcıya gidince "Şimano ya, daha ne olsun" diyen tezgahtara "atma recep, altı üstü şimano işte" diyebilsinler. Yoksa, görüyoruz... Dikkat edin, boğazda telef olan bir sürü shimano'yu bir alanlar vardıysa da, satanları yok saymamak gerekiyor. Bu hususu düzeltmenin yoluda, makine almaya gideni, şartlamamaktan geçiyor.
Fazlaca yazmaya gerek görmediğim bir seviye olunca, noktayı koyar geçerim. Bende diyorum ki size, kalın sağlıcakla. ( . )
Shimano büyük bir şirket. Geçenlerde bunlar gittiler, karbon fiber üretim kapasitesi olan ve kaliteli kamışlar üreten G.Loomis'i satın aldılar. Bu firmanın kamışları ciddi manada kaliteli şeylerdi. Şu anda da öyle. Sonra bunların karbon fiber teknolojisin geliştirip CI4 olayına çevirdiler. Ama kamış olayını geliştirmektense, makine olayında işi ilerletmeyi tercih ettiler. Fakat, G.Loomis kamışları zaten yeterince iyiydi, daha gelişecek yanı da yoktu pek. Velakin, bir kaç teknoloji transferi ile, Shimano kamışları çeşitlendirdiler. Velakin çorba oldu. Alivio dendi fakat asıl kamış farkını Alivio olması değil, AX mi, CX'mi olduğu gösterir oldu. Yani Shimano Alivio kamış demeniz bir anlm ifade edemez oldu pek. Kafar karıştırıyor bu da haliyle. Velakin, işte o AX, BX vs. içinden doğru tercih yapabilirseniz, kalite kamış bulabilirsiniz. Daiwa zaten ayrı bir hengame kamış işinde. Daiwa'nın üst seri modelleri piyasaya pek kolay gelmiyor. Ben hemen hiç rastlamadım. Ama şu var, Daiwa üst modelleri cidden bu işin ferrarisidir. Mesela kılavuzsuz kamışlar gibi. Diğer markalar içinde durum aynı. Asıl soru/sorun şu. Bizim piyasada kamış olayı, teleskopik olmakla özdeştir nerdeyse. Velakin, teleskopik dizaynda sağlam kamış üretmek cidden çok güçtür. Fakat yurtdışında parçalı kamışlar, 2 parça kamılar daha çok tercih edilmektedir. Bu da şu meseleye sebep oluyor. Kaliteli teleskopik kamış üretirseniz, satması güç. Parçalı kamışları da Türkiye'ye getirirseniz, gene satması güç. Bu ikilemi aşmak biraz zor. O yüzden pek kaliteli kamış Türkiye'ye gelemiyor. Türkiye'de mevcut kaliteli kamışlar ise, aslen kaliteli olmaktan biraz uzak. Sadece, olanın iyisi olabiliyorlar. Bu noktada da şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Diyelim ki, Çin'de bir karbon fiber üreticisi (Çin olmaıs şart değil, ABD'de olabilir) bir sebepten elinde kalmış bir sürü stok ile uğraşıyor. Bu stok genellikle istenen evsafta olmayan, defolu vs. mallardan oluşuyor. Bazı üreticilerde, bu stoğu ucuz fiyattan elde edip, bir marka model vurup piyasaya sürüyorlar. O mamül, 2-3 sene belki piyasada oluyor, ama sonra anlaşılmaz şekilde piyasadan yok oluyor. Lineaeffe Extreme Cast gibi mesela. Sebep, artık o ürünü o fiyata üretme imkanı kalmamış olması. Bu şekilde piyasaya ara ara hiç olmadık markaların, hiç modelleri girebiliyor. Denk getirir alırsanız, güzel bir kamışa, ucuz fiyata sahip oluyorsunuz. Bunu takip edebilmek lazım. Benzer şekilde, mesela Vercelli Enygma kamışlar geldi bir ara. Cidden güzel kamışlardı ve muadillerinin yarı parasına satılıdı. bir tanesi bende. Baktım, bir kaç kozmetik hata yüzünden (Bazı harflerin bacağı basılmamış, kılavuz, kılavuz çizgisine tam denk getirilmemiş vs. gibi) bu kamışlar defolu durumda. Temel kamış özellikleri kesinlikle çok iyi, sorunsuz. ama o bir kaç kozmetik sorun, bunların ucuz fiyatla elden çıkarılmasına sebep olmuş tahminen. Bu şans eseri filan denk gelebilen iyi mamüller dışında, sürekli kaliteli üretimi olan mamülleri piyasada bulabilmek güç. Bulsanızda, alabilmek güç. O yüzden tavsiyem, piyasayı kollayıp o tür ucuz ama güzel kamışları denk getirmeye çalışmak. Yada, paraysa para diyecek, kıyıp güzel bir kamış alacaksınız, yurtdışından getirtip bilhassa.
Burada sana katılıyorum,shimanonun fiyatları oldukca uçuk gerçi daiwada ondan aşağıya satmıyor,bu iki firma dışında kaliteli makina üreten bir çok firma var,ama gel görki bir çok forum bu iki firmaya takılmış kalmış, şu vermiş olduğum linkteki makinaya bak,bu kalitede başka firmaların mallarına dokunamazsın bile... http://www.gerlinger.de/content/okat-sonderkatalog/html5.html#24
selim abı bızı bu kadar buyuk bır sektorde 3-5 fırmaya hapis ediyolar yurtdısından getırme alma ımkanı olmayanlar ıcın burdakı bellı baslı 3-5 marka uzerınde konusuluyor zaten cunkı dıger markaları cogumuz kullanma gorme sansı bıle yok artık herseyı gectık ıyı dedımız markalrın bıle yok cın mı yok malezya mı yok japon mu onun pesındeyız
Çünkü, iyi markanın iyi malına değil, ucuz malına bakıyoruz. Eğer stella veya saltiga 1.500 TL iken, Exage veya Regal 90 TL altında ise, bu mutlaka arada bir şeylerin eksik olmasından kaynaklanıyor. Yanlış şurada, Stella'ya bakıp, bu süper makineymiş diye gidip Exage alıyorsan, gaflete düşmüş olursun.
elinde ucuz makinası varken o tip makina hoşuna gidiyor bir arkadaşımızın..ve 3 misli para daha ödüyerek daiwa alıyor,makina bozuluyor, şuan o ucuz olan makinaya talim ediyor, buyur burdan yak Serdar ağabey
