PADİŞAH BALIĞI Eylül'ün ikinci haftasında Kandilli, Çengelköy, Kanlıca, İstinye, Yeniköy, Bebek, Küçüksu, Ortaköy, Beşiktaş gibi, lüferin genellikle yatak yaptığı klasik av yerlerinde ‘‘koruk lüferi’’ne çıkılırdı. Akşam yemlisinde kullanılan büyüklü küçüklü lüfer zokalarının kalıplarını yapmak da maharet isteyen bir işti. Sakız taşı ve kırmızı malta taşından oyulan bu kalıplar paket kağıtlarına sarılıp saklanır, pek çoğu yıllarca kullanılır ve babadan oğula intikal ederdi. Eski devlet adamlarından, ünlülerden birçok lüfer avı meraklıları arasında Sultan Aziz'in başmabeyncilerinden Nevres Paşa, Ahmet Rasim, Recaizade Ekrem Bey, Sahip Molla Bey ve Sait Halim Paşa'nın isimleri sık sık geçerdi. Paşa ve mirasyedilerden başka padişahlar arasında da Sultan Aziz lüfer tutmaya merak salanlardandı. Büyükdere'de oturan Abraham Paşa, av sırasında üşümemek için özel bir sandal yaptırmıştı. Sandal'ın üst kısmını camekanla kapattırmış, iç kısmının ambarında da oltasını denize rahatça sallandırmak için etrafı küpeşteli büyük bir delik açtırmıştı. O devirde, ağzında gümüş zokayla yakaladığı lüferi, balığa son derece meraklı saray erkanından birine sunan bir balıkçının bir kese altınla ödüllendirildiği bilinir.
lüfer şimdi tam hatırlayamıyorum ama bir yerde padişahların lüferin sadece yanak etini yediğini okumuştum, bilmem doğrumu. reis abinin bu konuda bilgisi vardır sanırım. saygılarımla.
padişahların lüferin neresini yediğini bilmiyorum ama ben ensesini,yanağını dudağını, affetmem.çenesinin içinde de biraz eti vardır.
Bana bir kez nasip oldu lüfer yemek Hakikaten çok leziz bir balık İstanbullu arkadaşlar şanslı bu konuda Ama tadı hala damağımdadır.