teşekkkür ederim engin edebiyat bilginizi bize yansıttığınız için benim bu akvaryum kültürüm olmadığı için balık isimlerini bu şekilde adlandırdım...
Yok, estağfurullah. Edebiyattan anlamam pek. O daha bir derin konu. Ama Türkçe ve yazım kuralları konusunda çok takıntılıyım. Saygılarımla...
Yusufçuk: Bu da boş kalan kabuğu (yada derisi, veya her neyse işte): Geçenkinden sonra, benim "yaratık" odama giren eşim bir çığlık daha attı. Bu ufaklık da çıkmıştı, paludaryumun bir hayli dışına (1 metre kadar) taşan bir bitkinin üzerine konmuş bir halde durmaktaydı. Resimlerini çektim ve bunu da göle geri bıraktım. Eşim bunları sevmeye başladı sanırım. "O mavi olanlardan yok mu?" diye sordu bana. Ah, o mavi olanlar hangi larva, bir bilsem... Saygılarımla...
Gerçekten inanilmaz güzel resimler , tebrik ediyorum. Yusufçuğun bu türünü daha önce hiç görmemiştim, küçük ve çok güzel bir tür. Buradakiler (Samsun) kocaman oluyor da Resimlerin devamını bekleriz, teşekkürler, saygılar...
Aman Allahım.... Arkadaşlar, hiçbir canlı beni ürkütmediği halde, yusufcuklara karşı fobim var... Haklarında bilgi edindim ve civcivlerden sonra listede en zararsız hayvanlar diyebiliriz Ancak kendime hakim olamıyorum, üzerime doğru geldiklerinde bayılacak gibi oluyorum, bembeyaz kesilip 1 saat kendime gelemiyorum... Sizlere yusufcuk anılarımı anlatsam, gülmekten yerlere yatarsınız. Fotoğraflarda çok çok güzeller... Ama ne olur bana doğru uçmasınlar Çok korkuyorum... (600 kişilik bir sinema salonunda, o kadar kişinin arasında gelip benim yanağıma konmuştu bu hayvan Gerisini tahmin edersiniz )
İlgi ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim. Ben bu böceklere bayılıyorum. daha doğrusu suda, su kenarlarında yaşayan bütün canlılar ilgimi çekiyor. Bunlar larva ve pupa aşamasındayken (suda yaşarlarken) son derece yırtıcı oluyorlar. Küçük böcekleri, küçük balıkları ve balık yavrularını avlayabiliyorlar. Ve bu aşamalarda son derece çirkin oluyorlar. Ama en son kabuk değişiminden sonra ortaya son derece güzel, zarif ve sevimli bir canlı çıkıyor. Fobi olayını iyi bilirim. Benim de arılara karşı fobim var. Eh, küçükken kovana çomak sokmuştuk, ondan sonra oldu. Ceplerimden bile arı çıkmıştı. Saygılarımla...
Evet sayın blutfu tatlı su balıklarını akvaryumda besleyebilirsin, ben bizzat denedim, akvaryuma tatlı su kefali, 25 cm lik bir pullu sazan ve yaklaşık 12 cm lik kızılkanatlar koymuştum Ama hiç tavsiye etmem, koyarsan bile yavru balık koymalısın. Aksi taktirde akvaryumun ne kadar büyük olursa olsun suyu çok çabuk kirleniyor, otomatik filtreler bile yetmiyo temizlemek için şunu da belirtmeliyim ki, elektrik kesintilerinde çok çabuk ölüyorlar bol oksijenli akar sularda yaşadıkları için. Fakat sazan kolay kolay ölmüyor benden söylemesi
Mehmet kardeşim Sazan akvaryumda ne kadar büyüyor.O herzaman gördüğümüz büyük sazanlar kadar olabilir mi?Bir de yavru yetiştirebilirmiyiz.Aslında büyük planlarım var.Gölde yüzer havuz kurmak.Birisi ilçe tarıma başvurmuş havuz için bakalım yanıt ne olacak.
Onur hocam turna akvaryumda yaşarmı? Hocam resimler bi harika .ben de turna için düşünüyorum.Bilgi verirseniz sevinirim.
Konuyla ilgili başka bir başlıkta da aynı konuda sormuşsunuz. Orada cevapladım. Bence akvaryumda turna olmaz. Ama turnaya benzer türler var, bunlardan bakabilirsiniz. Turnanın bakımı çok zor olur diye tahmin ediyorum. Saygılarımla...
tebrikler toprak Aklın karışmasın,ben 25 yıl Samsun'da yaşadığım için toprak dedim Gerçeklen sen bu akvaryum olayını bitirmişsin.Ağustos'ta Samsun'a geliceğim(Oğlanı sünnet ettirecem de...) O zaman görüşebilmek üzere.Senle tanışıp feyz almak isterim doğrusu
oltaya gelirmi arkadaslar bu baliklar ve melek baligi icin ne tur bir takim ve yem uygun olur sizceguzel paylasim tesekkurler
arkadaşlar işte size tanrının bir harikası olan bu hayvanlar hakkında bir dip not dünyada tek evrim geçirmemiş hayvanın yusufçuk olduğunu ve bir çok helikopterin yapılmasına ilham kaynagı olduğunu biliyormuydunuz selamlar
Kişisel görüşümdür; evrime inanmıyorum. Bundan dolayı evrim geçirmeyen tek canlı türünün yusufçuk olduğuna da inanmıyorum. Daha doğrusu canlıların hiçbirinin evrim geçirmediğini düşünüyorum. Ama doğal şartlara uyum sağlamak için bir takım değişimlere uğruyorlardır elbette. Konuyu da dağıtmak istemem ama şu şekilde açıklayayım: Afrika'da yaşayan insanlar uzun boylu, kıvırcık saçlı ve zayıftır. Kuzey Kutbu'nda yaşayanlar ise kısa boylu, düz saçlı ve tombulcadır. Kıvırcık saç, yapısı itibarıyla sıcağı deriye direkt olarak geçirmez. Uzun ve ince vücut yapısı da sıcak iklim koşulları için en uygun olanıdır. Kuzey Kutbu'nda yaşayan insanlar ise düz saçlıdır, Afrika'dakilerin tersine saçları kıvırcık değildir. Vücutları da soğuk iklim şartlarına uyum sağlamakta, yağlı ve kısa-tıknaz vücut yapısına sahiptirler. Ayrıca Afrika'da yaşayan insanlarla Kuzey Kutbu'nda yaşayan insanların burunları da farklıdır. Afrika'da yaşayan insanların burun yapısı yayvan ve basıktır. Kuzey Kutbu'nda yaşayan insanların burunları ise biraz daha geniş ve iricedir. Soludukları havayı iri burun içerisinde nemlendirerek vücuda almalarını sağlar bu. Her iki bölgede yaşayan insanların Latince adı (Homo sapiens) aynıdır. Yani farklı canlılar değildirler. Sadece farklı iklim şartlarına onbinlerce (veya daha fazla) yıldır uyum sağlamışlardır. Bu evrim değildir. Bunlar sadece örnek. Yani örnek olması açısından verdim, pek bilimsel olmadı ama idare edin. Evrim tartışmasına girmek istemiyorum. Bu arada yusufçukların helikoptere ilham kaynağı olduğundan haberdarım. Saygılarımla...
Çok güzel. Bir zamanlar ben de heves edip küçük bir akvaryum düzenlemiştim. Bir akşam ısıtıcının termostatı bozulmuş, sabah kalktığımda bir "buğulama" manzarası ile karşılaştım. Akvaryumu komşuma hediye edip orada noktaladım bu merakımı. Muhteşem bir akvaryum, ve çok güzel fotoğraflar. Paylaştığın için teşekkürler ve kocaman kocaman tebrikler. Ellerine, emeğine sağlık.
Ben de...ben de. İşte bu kadar... Güzel Türkçemizin hakkını vererek yazan arkadaşlarımın yazıları beni bir başka mutlu ediyor. Üyesi olduğum birkaç yerde aynı konuya sıkıla sıkıla değiniyorum. Neden noktaya, virgüle, satırbaşına, özel ismlerin yazılışına bu kadar biganeyiz, anlayamadım gitti. Konuşurken daha dikkatli olduğumuz halde, neden o sözleri klavyemizde tren gibi sıralıyoruz bilmem. Oysa sadece birkaç saniye fazla zaman ayırmakla okuyucunun gözlerine saygı göstermek varken... değil mi ama? Derin bilgine, bu bilgileri dağarcığına eklemek için sarfettiğin gayrete, yazarken imla kurallarına uymak suretiyle okuyucuya verdiğin değere imrenmemek elde değil. Sağlıkla kal.