Saros Fatihi'nden 42 Kg.lık LAHOZ

Balığın Hikayesi

Arkadaşlar,

Balığın yakalanma hikayesini aynen babamın ağzından yazıyorum.

Rastgele...

SAROS FATİHİ'nin Ağzından Lahozun Hikayesi

Tarih 6.12.2006, günlerden Çarşamba. Masmavi bir gökyüzü, pırıl pırıl güneş, yok denebilecek kadar az bulut ve 2 – 4 zaman zaman 5 kuvetinde esinti. Olta balıkçılığı için mükkemmel bir gün.
Yine babamla, Ahmet İş’in balık satış tezgahına bakan kardeşi Ali’den (lakabı Berbat Ali) 2 kg yakın taze sardalya aldık ve gerekli olan diğer hazırlıklarımızı da yaptıktan sonra denize haraket ettik. Yarım saat sonra limandaki sandalımızın başındaydık.
Burada da gerekli olan malzemelerimizi arabadan sandala aktardıktan sonra, motorumuzu çalıştırıp denize açıldık.
Yolumuz üzerinde bulunan muhtelif kerterizlerdeki balık yerlerimize bakıp, saat 12.00 gibi esas avlanacağımız ve 150-160 metre cıvarında derinliği olan yeri istikamet alıp bastık motorun gazına. 15-20 dakika sonra yerimize vardık. GPS kayıdından da yeri teyit edip suların akıntısını da gözönüne alarak çapamızı attık. İlk önce ince takımlarımızı (0,50 köstek ve beden 0,60 olta kısmı 200 gr iskandil) yemleyip saldık.
Fazla zaman geçmemişti, babam 1 kg dolayında bir fangri mercanı çekti. Baktık oltalarımıza arada sırada normal boylarda istavrit gelmeye başladı. Bunun üzerine hemen beyaz tüylü çaparimi (istavrit genelde beyaz tüye gelir) açtım ve sandalın ortasından salıp dibi bulduktan sonra ıskarmoza bağladım ve arka güvertedeki yerime geçip kalın takımımı açmaya başladım. Ön tarafta oturan babam çoktan kalın takımını yemleyip denize atmıştı.
Ben de 2 kötekten oluşan takımımı 1.nci kösteğe bütün sardalya, 2.nci kösteğe canlı olarak orta boy bir istavrit taktıktan sonra arkadan biraz sandalın açığına fırlattım ve dibi bulduktan ve boşluğunu da aldıktan sonra sol tarafımdaki takım çantamın taşıma kolunun altına sıkıştırıp bıraktım. Bu meyanda hem ince takıma hemde çapariye bakıyordum. Çapariyle epeyce istavrit,ince takımla da 0,500 kg bir fangri aldım.
Babam da ona yakın bir mercan daha aldı. Yarım saat geçmemişti,birde baktım benim kalın takımın kaloma için boşta bıraktığım 1-2 kulaçlık misina gitmiş ve sonuna dayanmak üzere. Hemen takımı aldım elime, ama nerde canavar götürüyor durdurmak mümkün değil. Misinaya bir taraftan kaloma veriyorum bir taraftanda elimle fren yapıyorum, amacım balığı yormak ve bana doğru dönmesini sağlamak. Bunda da başarılı oldum ve o an anladım ki rakibim oldukça büyük bir LAHOZ.
İşte esas kimin galip geleceği mücadele şimdi başlıyordu. Tabi o anı,o olayı bilfiil yaşamak gerekiyor. Çok balık yakaladım, oltaya yakalanan her balığın, özellikle irileştikçe heyacanı bir başka oluyor. Ancak, iyi bir olta balıkçısı hiç bir zaman telaşlanmaması gerekiyor. Balıkçı ile balık arasında başlayan büyük mücadele sırasında telaş yapıp balığı idare edemezsen, balık seninle dalga geçer gibi mücadelede galip gelip çekip gidiyor ve ben bu tür olayları çok yaşadım.
Tabi benim bu balıkla mücadelem 4.8.2006’da yakaladığım 46,5 kg LAHOZ’la yaptığım mücadeleden çok daha fazla sürdü. Hele hele orta sulara yaklaştığında bir anda dönüp çok hızlı bir şekilde dibe doğru gitmesi,çok samimi olarak söylüyorum ayaklarımın titremesine neden oldu. Şimdi burada bazı arkadaşlar, Lahoz bu hızlı şekilde çek bulunduğu suyu değiştir vurgun yesin ve işi bitsin diyebilirler, ama bu ancak 100, 120’ lik veya daha kalın misina kullanıyorsan ve iğnenin (oltanın) balığın ağızına iyi bir şekilde geçtiğini varsayarak olabilir. Benim kullandığım takımın köstek ve bedeni 0,60 kalınlığında misina, zaten heycan ve ustalıkta burada. Balık yine vurgun yiyor,ama ancak orta suyu geçtikten sonra, nitekim her iki lahoz’da vurgun yemişti. Daha aşağılarda vurgun yememe nedeni, sen zaten takım kopmasın diye, 5 metre çekersen 2 metresini balık alıp aşağıya götürüyor ve bu şekilde kendini vurguna karşı dengelemeye çalışıyor ve dekompresyon yapıyor ve bir sürede yoruluncaya kadar başarılı da oluyor. Neyse fazla kafa şişirdim herhalde, balığı dibe yakın bir yerden çevirdim, hayvan sanki aşağıya yaşadığı yerlere veda etmek için gitmiş gibi, o deliliğini kaybetmiş çokta fazla direnmeden ,zaten aradan1 saate yakın zamanda geçmişti, mücadelede sen galip geldin balıkçı dercesine, sandalın 10-15 metre yan tarafından suyun üstüne çıktı. Teslim olmuştu ve vurgun da yemişti.
Çalkalantı da biraz çoğalmıştı.Yavaş yavaş sandalın arkasına doğru yaklaştırdım, kepçeye girmesi yani sığması mümkün değil, ancak kakıçla alınması gerekiyor, onu da
öyle bir ters yere koymuşuz ki çıkartılması çok zor. Ellerimle galzamalarından tutup içeri alayım dedim ve o anda bir debelendi ve kafasını oynatmasiyle pat diye iğneyi kırdı ve suyun akıntısıyle sandaldan başladı açılmaya.
Babam korkunç bir heyacan ve telaş yapıyordu. Her şeyden önce denizde diğer oltalarımız da vardı. Babama hemen çapa ipine kaloma ver dedim,ipe kaloma verince sandal da daha hızlı bir şekilde, 10-15 metre açılmış bulunan balığa yetişti ve tam arka güvertenin sağ tarafından , ellerimi galzamalarına sokmamla beraber aldım balığı içeriye, ama bir hafta jiletle kesilmiş gibi olan parmaklarımın tedavısıyle uğraştım.
SİZLERE TAVSİYEM; çok mecbur kalmadıkça sakın ola Hani türünden orfoz,
lahoz v.s. gibi balıkların gerek ağızına ve gerekse galzamalarına (hele ağızına kesinlikle)ellerinizi sokmayın,gözlerinden tutmaya çalışın.
Güverte üzerinde duran balığı sürükleyerek sandalın ortasına götürdük ve babamında yardımıyla galzamasından geçirip ağızından çıkardığımız ipten de tutup bir iki poz fotograf çektikten sora, kafasını oturak tahtasına, kuyruk kısmını da sandalın yanına bağlayıp, çapayı da kaldırıp hemen limana haraket ettik. Bazı arkadaşlar balığı bağlamamı merak edebilirler, onunda sebebi şudur; Vurgun yiyen balıklar genelde belli bir süre sonra (15-20 dk gibi) tekrar kendine gelebiliyor ve sandalda tehlikeli durumlar yaratabiliyor. Size başımızdan geçen bir olayı anlatayım; 22.9.2002 yılında yakaladığımız 31,6 kg bir lahoz’u yalnız kuyruk tarafından bağlamıştık, 15 dakika sonra kendine geldi ve bir hareketle motorun alüminiyumdan olan kasnağının (şarz dinamosu kayış kasnağını) bir parçasını kopardı ve kayışı da denize fırlattı.
Sandalımız limana biran önce varmak için, Saros’un o masmavi sularını ikiye yararak ilerlerken, mücadelenin galibi olarak, pür dikkat balığa bakıyordum ve içimdende OĞLUM AZİZ SEN BANA “SAROS FATİHİ” demekte gerçekten de haklıymışsın galiba diyordum.
KULANDIĞIM TAKIM:
Olta Kısmı: 0,70 lik Bayer Perlon misina (Krokodil’de olabilir)
Beden: 0,60 lık Sufix XL Strong
Köstek: 0,60 lık 2 karış uzunluk
İğneler: 4/0 Fransız
YEM OLARAK: Benim kullandığım taze ve bütün sardalya vecanlı istavrit tercihlerim arasında, ayrıca iri karides, sübye, ahtapot, vanoz ve akyemler de olabilır.

BÜTÜN OLTACI KARDEŞLERİME RASTGELSİN DİLEKLERİMLE............
Mustafa EROĞLU “Saros Fatihi”