Yer: İstanbul Yemler: Ev yapımı sazan hamuru, Kuru üzüm, Mısır (Jelibon deneyecektim almayı unuttum) Takımlar: 2 ve 3 iğneli dip oltası ve Sazan yayı Tutamadı istediği gibi bir tatlı su levreği, bari şu sazan sezonu açılsada şöyle güzel bir kamp kurup yeni maceralara atılsam diyor, içindeki ses. 16 Haziran muhteşem bir yaz gününde yakın bir arkdaşıyla aklına ne geldiyse yanına alıp çıkarlar macera yoluna. Saat 20:00'da artık o huzur bulduğu doğayla kucaklaşmış, yeşilin göl ile birleştiği en güzel yerlere doğru kürek çekmektedir. Artık seçim zamanı gelmiştir, havanın kararmasına yaklaşık 10 dakika kalmıştı ki, gölün en ucra en ıssız yerinden bir koy kiralamıştılar bile bizimkiler. Güneş son parıltılarını vurup kaybolurken buğday sarısı tepelerden, hızlıca oltalar hazırlanıp, suya bırakılmıştı. Artık ay ışığı altında, yıldızların sahnelediği görsel şölen izleniyordu. Derken bir tıngırtı duyuldu oltaların birinde, uzun zamandır bu heyecana uzak kalmıştı, şimdi nede güzel gelmişti bu tıngırtı kulaklarına. Heyecan, adrenalin ve mutluluk, hepsinden azar, azar katılarak oluşturdukları o an, işte bütün herşeyi unutup sizi parmak uçlarınıza kadar rahatlatmaya yeten o an. Güneş tekrar gülen yüzüyle karşı tepeden el sallayana kadar, gece boyunca ellerinden sıyrılıp kaçan, yolda iğneden kurtulan kısmetsizlik diyebileceğimiz ama insand farklı bir heyecan uyandıran bu gibi an'lardan sonra, gün açmadan ellerinde 3 sazanları vardı. Artık gün aydınlanmış; kurbağa sesleri yerini kuş cıvıltılarına bırakmıştır. İki arkadaşdan biri, nöbeti diğer arkadaşına devredip, gecenin yorgunluğunu biraz olsun atmak için, ufak bir ağaç gölgesinde, o çok içden gelen uykusuna dalmıştır. Öğlen güneşi, sıcak ışığını vururken en dik noktasından, bir yandanda gölün durgun ve sakin seyri lodosla birlikte aynı anda değişir. İki kafadar, artık dönüş yolunun gözüktüğünü düşünerek, herşeyleriyle bot'a yüklenip, dalgalara karşı kıyasıya bir kürek savaşına girerler. Harika bir macera yaşadıklarını düşünen bu arkadaşlarımız, hikayelerini okuyup beğenen herkese, saygılarını sunar. ( Keşke şöyle güzel bir pullu sazan yakalıyabilselerdi dimi ... )
Vaay, benim güzel kardeşim, vaay benim canım. Yine koca yüreğinin büyük azmiyle düşmüş yollara. Özlemle dere tepe gitmiş sevgili balıklarıyla buluşmaya. Güzel gönlündeki balıklar ona selam vermemiş ama, "ait olduğu yer"e vasıl olmanın bütün müstesna anlarını yaşamış doyasıya. Açıkhavada uyku uyumuş daha bir gürbüz büyümek adına. Gecenin sessizliğini, sabahın nefesini, gökyüzünün sonsuzluğunu da bize getirmiş. Sağolasın İbrahim. Harika anlatım ve herşeyi ile çok güzel bir paylaşımla anı biz de yaşadık. Ellerine, o güzel gönlüne sağlık. Rastgelir inşallah en güzelleri, en pullusu, en cumbullusu.
Ne güzel sazanlar tutmuşsun işte daha ne istersin be yav güzel bir macera olmuş da bu gölde koy aramak için bota çok gerek de yoktu sanki be abi ,ellerinize sağlık,tebrikler..
ibrahim teprikler ortak,çok güzel bir av olmuş senin adına sevindim resimler harıka olmuş sanatını konuşturmuşsun bundan sonra daha iyilerine rastgelmen dilegimle....
muhteşem bir anlatım olmuş. bayıldım vallahi... tebrik ederim. çok daha güzel avlarınız olur inşallah.
Her şey cok guzel botun ıcınde yatmanız baya mantıklı.gunes kremı var galıba agaclı fotoda oda baya guzel ve orjınal fıkır.oltaları koydugunuz tekerlklı alet de hersey cok orjınal. tebrıkler balıklarda guzel gorunuyor
sevgili İbo, avlarında hiçbir zaman skor peşinde koşmadığını bildiğim üzere,harika bir ortamda avlanmışsın diyebilirim, fotoğraflar harika çıkmış ayrıca ortamda süpermiş, kıskanmadım desem yalan olur