Solunum kontrolü Dolaşım ve solunum sistemlerinin scuba dalışa verdiği fizyolojik tepki serbest dalıştakine benzerdir. Nefes tutulması sırasında dolaşım sistemi, oksijeni akciğer, kas ve kandaki stoklardan az miktarlarda kullanmaya çalışır. Dolaşım sisteminde karbon dioksit giderek artar ve kimyasal alıcılar (kemoreseptörler) beyindeki solunum sistemi merkezine sinyal gönderir. Diyafram bunun sonucu istem dışı kasılmaya başlar; ilk kasılmalar şiddetsizdir. Dalgıçta art arda gelen nefes alma istekleri büyür ve çok güçlü bir dürtü oluşturur. Bu istek dalgıcın su yüzeyine, hava almak için dönüşüne kadar sürer. Dalgıcın nefesini ne kadar tutabileceği, dokularının oksijensizliğe karşı verdiği fizyolojik tepkiye bağlıdır. İstemsiz olarak, dalışta nefes tutmaya verilen fizyolojik tepki barikardi * dir; dalan memelilerdeki fizyolojik mekanizmaya benzer. Ancak barikardi, dolaşımı yavaşlatmakla beraber dalan memelilerde olduğu gibi insanda da oksijen ihtiyacını azaltmaz. Fizyologlara göre apnetik barikardi , soğuk nemin yüzle teması sonunda harekete geçer. Eldeki tüm bulgulara rağmen kalp atışındaki azalmanın asıl nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Nefes tutmak normalde (karada) kalp atışını artırır. Soluk alamamaya karşı barikardi oluşması memeli refleksi olarak bilinir. Balina, yunus, fok gibi deniz memelileri dalış sırasında bu refleksten yararlanırlar. Dalış refleksi sayesinde erişkin insanda 10ºC'de ve daha soğuk sularda boğularak ölümlerin bir bölümünün engellenebildiği gözlemlenmiştir. Vücutta oluşan barikardi, dokulara giden oksijen miktarını azaltarak, hayati organların normalden daha uzun bir süre mevcut oksijeni kullanmasını sağlamaktadır. İki sistemli hareket sualtında nefes tutma süresini uzatır. Bunlardan birincisi dalgıcın rahatlaması, yerinde ve telaşsız hareket etmesidir. Böylece dalgıç daha az enerji harcaması dolayısıyla oksijen tüketiminin ve karbon dioksit üretiminin azalması sağlanmış olur. İkinci sistem ise, dalış öncesi yüzeyde yapılan art arda hızlı solunum, yani hiperventilasyondur. Ancak hiperventilasyon, oksijen tüketiminde herhangi bir düşüşe neden olmayacağından yüzeye dönüşte büyük problemlere yol açabilir (sığ su bayılması). Aletli dalışta ise nefes tutularak yapılan dalıştan farklı olarak, dokular daha uzun süre daha yüksek miktarda basınçlı solunum gazı etkisinde kalır. Aletli dalışta iki tip hareket solunumu düzenler ve/veya sualtında solunum düzensizliğine bağlı olarak meydan gelebilecek problemleri engeller. Birincil olarak dalgıç rahat olmalı ve sakin hareket etmelidir. Denge kaybında, dengeyi tekrar sağlayabilmek ya da sadece hareket etmek için kolların kullanılması; sualtında dalgıcın fiziksel anlamda kendini zorlaması (ağırlık kaldırmak, daha hızlı yüzemeye çalışmak gibi); heyecanlanması gibi bir takım faktörler solunumu hızlandıracaktır. Scuba teçhizatındaki herhangi bir problem de solunumun hızlanmasına sebep olabilir; örneğin hatalı ağırlık seçimi, kuşatması (ağırlıkların bir tarafa daha çok yüklenmesi) veya hatalı denge yeleği kullanımı sonucunda denge kaybolur ve dalgıç yeniden dengeyi sağlayabilmek için daha fazla enerji harcamaya başlar. Regülatörde meydana gelecek bir problem de (örneğin hava akımının düşmesi, serbest akışa geçiş, solunum direnci vb.) direkt olarak solunumu hızlandırıcı etkiye sahiptir. Sualtında rahat ve sakin olan scuba dalgıç daha az enerji harcayacak ve dolayısıyla metabolizmasının oksijen tüketimi ile karbon dioksit üretimini azaltmış olacaktır. Beyindeki solunum merkezi yüksek basınçlı karbon dioksitin etkisine (kara solunumunda çok daha düşük bir değerdedir) alışık değildir. Solunum merkezinin, dakikadaki solunum ihtiyacı için temel aldığı değer karbon dioksittir; dolayısıyla metabolik faaliyeti etkilememekle birlikte karbon dioksit kısmi basıncında meydana gelen bu tip bir artış, beyindeki solunum merkezini yanıltacak ve vücuda daha fazla solunum yapması iletisini göndermesine neden olacaktır. Yani dalgıcın scuba sistemde hiperventilasyon (aşırı solunum) yapması için, sualtında yeterli basınç altında solunum yapmaktan daha fazlasına (yorucu faaliyet, heyecan vb. gibi) pek de ihtiyacı yoktur. Sualtında hiperventilasyonun sonucu bayılmadır (bilinç kaybı). Hiperventilasyon, tetikleyici mekanizmalar (aşağıda nefes tutma sonucu nefes nefese kalma, denge yeleğini daha az hava tüketme kaygısıyla ağızdan şişirmeye çalışma, zorlu hareketlerde kısa süreli nefes tutma, hızlı yüzme vb.) sonucunda bir kez devreye girdikten sonra dalgıcın tecrübesi ne olursa olsun, tekrar sakin solunuma geçmek oldukça güçtür. Tecrübesiz dalgıçlar genellikle hiperventilasyon yapar ve bunu fark etmez. Eğitmenler ya da dalış liderleri gruplarındaki dalgıçları sürekli olarak hiperventilasyona karşı kontrol etmelidir (hiperventilasyon yapan dalgıç neredeyse aralıksız olarak suya kabarcık bırakır). Hiperventilasyona başlayan dalgıcın en kısa zamanda yüzeye dönmesi ve dalışını bitirmesi gerekir. Sualtında solunum dengesizliğine engel olabilmek için kullanılacak ikinci solunum hareketi ise, derin ve ağır solunumdur. Böylelikle dalgıç, ölü hava boşluklarında (akciğerlerinde havayı alveollere taşıyan yapının içindeki hava boşluğu ile regülatörünün ikinci kademesinde yer alan hava boşluğu) biriktirdiği ve her solukla birlikte öncelikli olarak akciğerlerine gönderdiği karbon dioksiti seyreltmiş olur. Ayrıca derin ve ağır solunum dakikadaki solunum hacmini düşüreceğinden, sınırlı olan hava kaynağının dalgıca daha uzun süreler yetmesini de sağlayacaktır. Solunum hacimleri Akciğerlere giren ve çıkan havanın miktarı, vücuttaki oksijen ile karbon dioksit gazlarını normal seviyede tutmak için içeri alınan oksijen miktarı ile vücuttan atılacak olan karbon dioksit miktarı ile ilgilidir. Su üstünde normal şartlar altında ve özellikle de daha çok molekülün aynı hava hacmine sıkıştırılması durumlarında (yani sualtında yüksek basınç altında solunumda) vücut, solunumu sadece karbon dioksit fazlalığını atmak için yapar (yani solunum gazında daha çok oksijen bulunuyor olması solunum miktarını düşürmez). Dalgıç bu solunumu istenilen seviyede yapabilirse vücuda gerekli olan oksijeni sağlamış olur. Dalıştaki çeşitli durumlarda dalgıcın ihtiyaç duyacağı oksijen miktarını, hangi miktarda karbon dioksit çıkardığını, akciğerlerini veya dalgıç başlığını havalandırmak için ne kadar havaya ihtiyaç olduğunu bilmek oldukça önemlidir. Bu tip bilgiler özellikle nargile (yüzeyden beslemeli dalış sistemleri) sistemlerde verilecek havanın miktarını belirlemekte fayda sağlar. Kullanılacak karışımı, karışımın akış süratini ve dalgıcın nasıl bir aktivitede bulunacağını bilmek, dalgıç tarafından harcanacak oksijen miktarını ölçmekte önemli birer referans olur. Normal bir dalışta bu miktarları ölçmek veya önceden kesin tahminlerde bulunabilmek mümkün olmayabilir, ancak yapılacak işin detayları biliniyorsa, daha önceki tecrübelerden de elde edilen verilerle birlikte tahminlerde bulunmak mümkündür. Bir insanın yaptığı iş solunum miktarına bağlıdır. İnsanın tükettiği oksijen, çalışma hızını en iyi belirleyen faktördür (Tablo 3-3) [IMG]