shimano activecast

Konu, 'Makineler' kısmında aileron tarafından paylaşıldı.

  1. 29519

    29519

    Mesajlar:
    1.340
    Sizin harbiden dünyadan haberiniz yok. Balık tutmaktan da, boğaziçi balıkçılığından da zerre anladığınızı zannetmiyorum. Yazdıklarınızdan bunu çıkartıyorum. Allah sağlık sıhhat versin.
    :D
     
  2. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Benim sıhhatimden şikayetim yok. Boğaz, boğaziçi filan diyorsan, daha dün akşam ordaydık, oradan da şikayetim yok.

    Size birisi yeni bir yol, yöntem vs. gösteriyor, siz ise bunu "amanda dedemizden böyle görmedik, aha şurdaki ustalardan böyle görmedik" diye kabul etmiyorsanız, sağlığınız hakkında bir şey diyemem ama, o boğaz kıyılarında daha çok pösteki sayıp, boş boş atıp çekip balık yok diye geri döneceğiniz muhakkak...

    Bundan da sanırım sizin şikayetiniz, o zaman ortada bir şey de yok. Buyrun boğaz orda, gidin, balık yok diye sallanıp gelin, kimsenin sizi neden boş geldiniz diye falakaya yatıracağı ya da dalga geçeceği yok.
     
  3. 29519

    29519

    Mesajlar:
    1.340
    Eee teşekkür ederim lakin, ben mevisimindeyse ve denizde mevsimine ait balık varsa tutamadığım çok nadirdir. Oldukça zorlu şartlarda da balık tutmuşluğum vardır. Ayrıca boğazda balık var. Tutamayıp dönen sizsiniz ben değil. Bana balık tutamadığımı zaten ima bile edemezsiniz orası ayrı. Boğaz balıkçılığında da kusura bakmayın ama üstad diyeceğim bir insan yok. Siz illaki kendinize şak şak yapacak birilerini istiyorsanız eğer parası ile değilmi tutun 3 - 5 adam bravo aferin ne büyük adamsın sen Serdar abi desin sizde gülümseyin filan ya da ne yaparsanız yapın. Hadi sağlıcakla.
     
  4. 3182

    3182

    Mesajlar:
    1.186
    Serdar köylü

    Dün akşam boğazda ne tuttun çok merak ediyorum.?
     
  5. balikoltasi

    balikoltasi Birol

    Mesajlar:
    1.130
    Şehir:
    istanbul
    Düşük devir, yüksek devir tartışmaları çok kez yapıldı. Yüksek devirli makineleri zorlu meralarda bizzat bende denedim. 200 gr kurşunla, 100 mt açıktan, 60 mt derinlikten aldıkları sarıkanatı iki büklüm çekerek saranları gördüm. Kullandıkları makine de dandik bir makine değildi.
    Kış balıkçılığında (şubat-mart gibi) boğazın derinliklerinde yatan sarıkanatları 140-150 gr kurşunla o akıntıdan zor çıkarırsınız. İstediğiniz kadar ince örgü kullanın. Balığın suyuna bile inemezsiniz.
    Hele ki yüksek devirli makine ile kaşık kullanarak son hız çekerseniz, kaşık makinenin 10 turunda balığın suyundan çıkıp orta sularda yüzecektir. O zamanda yanınızdakiler balık alırken siz bana niye gelmiyor der durursunuz.
    Benim makinem 3,4 devirli ve 81 cm sarıyor ama hiçbir zamanda yanımdakilerin alıp benim alamadığım (palamut-lüfer) bir günü hatırlamam. Kaşık ilede avlanıyorum bazen ve gayet güzel balıklar alıyorum.
    2 gün önceki rüzgarda ve akıntıda, çok da derin olmayan bir avlakta, gerçek 0,17 naylon misina kalınlığındaki örgüyle 200 gr ile dibi zor buldum ve balık aldım.
    Haa tabi lodosta üsküdara giderseniz 140 gr ile dibi bulursunuz. Ona birşey diyemem. Ama poyrazda sert akıntıda üsküdara gidip 140 gr ile atarsanız ve takımınız akıntının etkisiyle sizden önce atan kişinin önüne geçerse sizi o meradan kovalarlar öyle söyliyim.

    Yüksek devir düşük devir olayı kişinin tercihiyle alakalı bir durum. Ben yüksek devir+zorlanarak sarım yerine düşük devir+zorlanmadan ama makinenin kolunu gerektiğinde biraz daha hızlı çevirmeyi tercih ederim boğazda.
    Bu makine de düşük devriyle boğazda yormadan avcılığı sağlayabilecek güçlü bir makinedir.
    Ağırlığı da bir surf makine için fazla değildir.
     
  6. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Bırak allasen uluç yaa...

    Ben şak şak eden mesajları bizzat kendi elleriyle silmiş biriyim. Kime ne anlatıyorsun ki sen? Kafandan "amanda şöyle böyle" diye bir şey uydurup kendin inanıyorsun. Tıpkı benim şak şak peşinde koştuğumu sanman gibi.

    Ama kendinin uydurup inandığın tek bu değil. Biride şu: Benim tutamadan döndüğüm yok ki.. Hele ki boğaza gidiyorsam, ama bir tanedir, ama bir sürü, boş dönmüş değilimdir genellikle.

    Ha, hep mi dolu? yok devenin nalı artık, o kadar da değil elbette. Gün olur, 3-5 arkadaş toplanıp balık bakalım deriz. Yada tekneye doluşur gideriz. Maksat balık tutmak kadar birlikte olmaktır. Gidilecek yer vs. onlara tabi olur. O zaman bazen boş döneriz.

    Ama planımı yapıp yola çıkarak gittiğim hemen hiç bir seferde boş döndüğümü hatırlamam.
     
  7. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Bir terslik var bu işte ama nedir bilmiyorum...

    Akıntı mı akıntı. Herkes 170gr atıyor, oturmuyor. Ay şubat. Balık 65 metrede. Ben atıyorum 100 veya 115 gr. Küt oturuyor takım dibe. Nasıl oluyor bu o halde? Deniz bana torpil mi yapıyor?

    İşte çanta şurada. Dilediğiniz an gelip bakabilirsiniz, bir tek 150 gr dahi kurşun bulamazsınız. En büyüğü 125 gramdır ki, asansör yapmak için kullanırım onu da genelde.

    Kaşık atmıyor muyuz? Atıyoruz da, aynen tutuyoruz da... Elimzde ki alette bir turda 120 cm sarıyor. Eee? Nasıl oluyorda oluyor?

    Diyorsunuz, suyundan çıkar balığın. Elbette çıkar ama, ucunda bir balıkla çıkar. Eğer siz yeterince hızlı sarabiliyorsanız, zatne lam diye yapışır balık, öyle uğraştırmaz.

    Buradaki mesele şu. İnsan 40 km süratle koşabilir. Ama kaç saniye, hadi olsun dakika. İnsan vücudu yüksek tempoda çalışacak bir şey değil. Biz kanguru gibi kilometrelerce koşamayız. Ama iş maratona binerse, yürümeye binerse?

    Aynı hızı sağlamak için daha çabuk çevirmektense, daha yavaş ama biraz daha torkla çevirmek her zaman daha az yorucudur. Olayı basittir, çıkın deneyin. Son sürat ne kadar koşabiliyorsunuz? Sırtınızda 10kg yük varken ne kadar süre gidebiliyorsunuz, hafif tempo koşuyla?

    Ama asıl mesele, lüfer ve palamut gibi hızlı kaçan şeye dayanamayan balıklar için, cidden yüksek hızda çekmek gerektiğinde yaşanıyor. O zaman düşük devirli makine ile nefes yetmiyor resmen.
     
  8. furunotr

    furunotr Haluk

    Mesajlar:
    1.965
    Şehir:
    Istanbul


    Fazla birşey yazmak istemiyorum; iyi bir teorisyensiniz ancak işi pratiğe de dökmek lazım... Bizler bu işin pratiğini uyduruyoruz; mesela sizin o şok düğümü dediğiniz nane 10 yıldır belki daha fazla kullanılır Boğaz'da... Kim ile muhatap oldunuz da anlatamadınız bilemiyorum...

    140 gram ile kurşunu oturtacağınız günler vardır; 125; hatta 115 gram ile de... Ancak bu günlerin sayısı çok fazla değil... Şimdi dynema diyeceksiniz; bilmemne diyeceksiniz... Benim bulunduğum avlakta bunlar efektif değil; elbet Boğaz'ın bazı yerinde başarılı bir şekilde kullanan arkadaşlar var... Ancak onunla bile gün oluyor 180-200 gramlara çıkmak zorunda kalıyorsunuz...

    Diyoruz ki kaşık kullanımı ve başarılı olması eskiye oranla çok azaldı %10 bile değil; mazide kaldı... Vobler çeşitleri deniyoruz genellikle; ben değil pekçok kişi de deniyor bunu siz farklı bir yorum getiriyorsunuz... Evet kaşık ve bazı takımlar mazide kaldı; şimdi daha gelişkin ürünler var...

    Bugün yüzlerce kişi bu yöntemleri kullanıyorki bunların arasında bu işe gönül vermiş ve usta diyebileceğimiz hiç de azımsanmayacak miktardaki kişi de bu görüşte ki bu yöntemleri, bu tarzı kullanıyor... Siz olmaz diyorsunuz... Pek fazla polemiğe girmek ve işi sidik yarışına döndürmek istemem ama o halde buyrun gelin; kuzey rüzgarlarının sert estiği; akıntının çok olduğu bir günde 140 gramla kaşığı şak diye oturtup o 120 cm. saran makinanız ile şöyle bir 40-50 atış yapın; bir de balık tutun da biz de bu iş böyle yapılıyormuş diyelim o zaman...

    Aslında iddialaşmak ve inatlaşmak hiç tarzım değildir ancak üzülerek inatlaşmak durumunda kalıyorum ki benim gibi düşünen yani uygulamaları benim gibi yapan insanların sayısı hiç de az değil...
     
  9. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Sevgili Haluk abi, bunu yaptık zaten. Neden bir türlü bunu anlamak istemiyorsunuz? Sanıyorsunuz ki, makine başında oturup, bir şeyler çekip filan sayıklıyoruz burada, aha şöyle, yok öyle değil böyle diye...

    Evet. Gittik. Mesela Şemsipaşa'ya gittik. Attık, 175 gr kurşun oturmadı, havada uçtu gitti. Evet, aynen bunu yaşadık. 200gr attık, ancak biraz işte. Ama sar bakalım hadi.. Oha bu ne yahu, Naim Süleymanoğlu'muyuz biz? Koca göbekli adamın tekiyiz, bizde o nefes yok.

    Evet, aynen dediğim gibi biz bu durumu yaşadık. Ama bu durumu geçmişte yaşadık. Ve gördük ki, bu iş değil, en azından bizim işimiz değil. Eee, ne yapacağız? Balık tutmaktan vazgeçip dantel kursuna mı gideceğiz ya?

    Yanisi şu. Bu sorunu gördük ve çözmek için bir şeyler araştırdık. Yaptık, ettik, denedik, olmadı başka türlü yaptık vs. ve sorunu çözdük. Ve deneyip, pratik edilmiş ve çözülmüş meseleden bahsediyoruz buradaki, nedense şuradaki hiç kimse bir türlü bunun farkına varamadı.

    Yani, biz zaten pratik edilmiş bir şeylerden bahsediyoruz. Aha daha dün akşam. millet 150gr atıyor, akıntı hooop 5 dk. sonra kıyıya indiriyor yemi. Biz ise 115gr atıyoruz, sanki kazık çakılmış gibi kalıyor nerdeyse yerinde.

    Bir türlü anlamıyorum bunu abi. Ben size "Amanda mars'tan getirilmiş taştan kurşun yapacanız, bilmem ne galaksisinde yaşayan bilmem ne böceğinin kozasından misina yapacaksınız.." diye bir tarif vermiyoruz ki? Bizim kullandığımız malzemelerde piyasadan bulunan malzemeler zaten. Hani deniyor ya, "sen milleti salak mı sanıyorsun?" Peki biz salak mıyız, merak eden herkesin gidip yapıp deneyebileceği şeyi, alanen anlatıp, gösterip iddia edip, ya birde denerse, bizim tarif fos çıkarsa, madara olacağımızı bilemeyecek?

    Size denenmiş olmayan, cidden netice verdiği kesin olmayan hiç bir şeyi tavsiye etmem. Boru değil bu, aha böyle dersiniz, olmazsa, aslı çıkmazsa rüsteva olursunuz. Salak mıyız biz ki, bunu yapalım?

    Bi gidin deneyin. Hemen her hafta boğazdayız sayılır. Buyrun gelin. Kim geldi de, adama kafagöz dalıp gelem,görme benim takımımı, taklavatımı demişiz ki? Buyrun, gelin ve görün. Aslı var mı, yok mu, teori miymiş, yoksa pratik olmuş ve çatır çatır kullanılan şeyler miymiş, kendiniz görün.

    Ama nedense buna yanaştığınız yok. Varsa yoksa, görmeden, öyle midir, böyle midir vs. neyse "amanda olmaz. aha burada bi sürü ustalar var, onlar bilmiyor mu?" gibisinden laf üretmek.

    Sevgili abim, burada "aha böyle" diye söylediğimiz her şey, defaten denenmiş ve öyle olduğu kesinleşmiş olan şeylerdir. Eğer denenmemişse "şöyle olursa, böyle olabilir, bakmak lazım" vs. gibi söylerim hep.

    Ama nedense, bunu kaç keredir söylesem de, hala sanki teorik laf üretiyormuşum gibi düşünülüyor ki, bu da insanı üzüyor, geriyor.
     
  10. furunotr

    furunotr Haluk

    Mesajlar:
    1.965
    Şehir:
    Istanbul
    Zaten denediğinizi biliyoruz... Biliyoruz da çok da keskin yazmıyoruz; ancak bulunduğum avlakta dynemaanın pek de efektif bir kullanımı olmadığını söyledim; zaten genelde 140-150 gr. kullandığımı; 170 veya 180'i de çok çok nadiren kullanmak durumunda kaldığımı; birkaç atıştan sonra da vazgeçtiğimi söyledim veya söylüyorum... Ama işte bazen gerek olduğu durumlar oluyor... Aslında ortalık sakin olsa; bayram namazında safa durar gibi olta sallamak zorunda kalmasak belki de o çok sert günlerde bile biraz yürümükle 140-150 gramlarla kurtarabileceğiz...


    Yine de bazı özel günler veya bazı özel avlaklar var efektif bir av için 200 gram gerektiren; örneğin Kuleli kayalıkların bulunduğu yerdeki anaforda öyle...

    Ama sorun şu ki avlaklarda alan ziyadesiyle dar ve o kalabalıkla dolaşmadan mümkün olmuyor 125-150 gramlarla avlanmak; eninde sonunda sorun çıkıyor...

    Kimsenin isteyerek ve özellikle 200 gram attığını-atacağını sanmıyorum... Zaten fazlasıyla yorucu oluyor, hem kullanıcı; hem de kullandığı donam için ama şartlar onu gerektiriyor...Üstelik bazen sadece akıntıyı değil, rüzgarı da yenmek için kullanmak durumunda kalıyorsunuz böylesi ağırlıkları ki sert havalarda atış yaptığınız zaman kurşunun bir notadan sonra size doğru gelmeye başladığını görüyorsunuz resmen...

    Ben 0,25-0,26 monoflamente 0,35 bazen de 0,37 şok kullanıyorum benim değerlendirmelerime ve avlağımın şartlarına göre... Monoflament kullanıyorum ki öyle ya da böyle bir şekilde ilişkene takıldığımda çok fazla zorlanmadan takımı şok yerinden kopartabileyim; yoksa arkanızdan bütün atanlar gelecek ve hepsi sizin takımınıza kilitlenecektir ki istenmeyen; istemediğim bir durum bu...

    Diğer konulara gelince evet palamut hızlı ister; ancak hasbelkader yavaşta da gelebilir; ancak lüfer; özellikle bu aralar düşük hız istiyor ve bu şekilde avdan randıman alınabiliyor; makine devir konusuna gelirsek bu tercih meselesi; birkaç turlu makina kullanan var; ancak tercih genellikle orta ve düşük devirli makinalardan yana... Bilemiyorum hiç denk geldiniz mi akıntının karıştığı noktalar var işte kurşun oraya girdimi jöle veya gres yağının içinden çekermiş gibi bir dirençle karşılaşıyorsunuz; bu durumda sizdeki gibi bir makina istemem doğrusu; benim 4,6 turlu üstesinden geliyor bunun; hele 3,5 turlu olan tereyağından kıl çeker gibi... 5,8 turlu makinamı bir kere denedim o sularda ve hemen kaldırıp kutusuna koydum; 2 atışta bitirir beni çünki... Aslında devir konusunda iddialaşmak yersiz; sonuçta kişinin fiziksel özellikleri ve tercih meselesine göre değişecektir bu durum; benim tercihim düşük devirlilerden yana ve şükür avlaktan genellikle balıksız dönmedim; dediğim gibi 1 kol yerine 1 çeyrek veya 1,5 atarım yeri geldiğinde ve benim için yorucu olmuyor...
     
  11. furunotr

    furunotr Haluk

    Mesajlar:
    1.965
    Şehir:
    Istanbul
    Serdar Hocam en sonunda kulladırtacaksınız şu dynemaayı; kesiksiz 200-300 metre biraz da uygun fiyata bulsak...

    Aslen birkaç yıldır izmarit yemlisinde deniyorum; oldukça artısını gördüm ama şu at-çek için bahsettiğim gibi pek de efektif gelmiyor... Kopması da zor meretin...
     
  12. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    :)

    Haluk abi, takma o kadar kafana. Biz eğlence olsun diye balık tutuyoruz. Eğleniyorsan, ötesi boş.

    Çünkü olay dyneema ile bitmiyor. Tamam, o elzem ama, tek başına yeterli değil.

    Sorun şu. Alakasız bir konuda, laf arasında kullanılan bir cümleyi çekip çıkarıp, oradan bir yerlere varmaya çalışıyor millet. Burası, akıntıyla mücadele nasıl edilir topiği değil ki. Biz, surf makinayı tartışıyorduk, Shimano Activecast'ı. Bir "Kaşık çekerken bu düşük devir mesele olur" dedik, olay nerelere gitti. Efenim 200gr kurşun atıp çekerken olmazmış. Doğrudur belki. Fakat 200gr kurşun ne zaman nerde atılacak? Falan filan...

    Konu ne kaşıkların konusu, ne de akıntıya dik duran takım nasıl olmalı konusu. Öyle olunca da, şöyle oluyor. İnsanlar karanlıkta döğüşür gibi, nasıl bir şeyden bahsedildiğini vs. anlamadan, anlamak istemeden, kafalarında şekillenen mefhuma göre hemen bir değerlendirme yapıp, amanda öyle olmaz, o iş olmaz, sen hiç boğazda halt etmemişsin vs. diyerek çıkıyor.

    Belki bizde hatalıyız, insanların algısındaki durumu değil, farklı bir durumu ifade ediyoruz. Biz başka şey söylüyoruz, onlar başka şey anlıyor. Olabilir elbette.

    Fakat bu, "yahu birader, kaşıkdiyon, hızlı çekmek diyon, palamut ve lüferin ilacı diyon, ne diyon, nasıl oluyor bu iş, nedir aslı astarı?" noktasına gitse, sorun yok. Ötesi gelir çorap söküğü gibi. Ama öyle olmuyor, "Efenim kaşık balık tutmaz, tutsa tutsa onda birdir faydası. Wobbler olur bu işe vs. vs." diyerek, bizi yalanlamak noktasına gidiyor. İnsan bir izan eder. Lüfer hakkında tüm internete en fazla şey yazmış adam, lüferin neyle tutulacağını bilmez, wobbler vs. bilmezde, çıkar kaşık der mi? Ya bir bildiği varsa?

    Ama yok böyle bir yaklaşım. Hemen olmazda, etmezde.. Hemen "200 gr kurşun oturmuyoo, 125 gr olur mu hiç?" Tabi ben salağım ya, hayatımda boğazı da küçükken kartpostallarda gördüm ya! Bilmem di mi, oralarda nasıl kurşun harcanır, nasıl alır gider akıntı... Ve burda bu kadar boğaza kurşun atan varken, çıkıp bunu diyecek "200 gr yerine 125 kullanırsınız, oturur" diyecek kadar da embesilimdir ya... Aslı astarı olmayan şeyi ortaya atacak?

    Aslında olay şu. Belki aslı olmayabilir. Atıyorumdur. O zaman kimseye faydası yok olayın. En fazla biri bir kez dener, olmuyormuş der, yüzüme veya ardımdan bir güzel söver, başka? Yani kimseye faydası olmaz. Zararı da olmaz aslen.

    Ama ya doğruysa? Ya gerçekten hızlı sarınca, uygun kaşıkla lüferi, palamutun gözüne vuruluyorsa? Ve bunu yaparekn bele, kola, kamışa ziyan 200gr kurşun atmak zulmünden de kurtulunuyorsa? Bunun aslı varsa, herkese faydası olmaz mı?

    Bu noktada ben olsam, "Hoca bu nasıl bir iştir, bu uygun kaşık nedir, çay kaşığı filan mı, nasıl olacak bu?" der, o noktadan girerdim. Alır, kullanır eder, dener görürdüm. Olmadı mı, olmuyor mu? Bir denemekle başım kel olmazdı. Ama eğer cidden oluyorsa, işte size bir fayda...

    Bu hep böyle oluyor. Bir takım tarif ediyoruz. Bir yöntem tarif ediyoruz. Bir şey söylüyoruz. Hemen olmazda, etmezde, sen bilmeyon, sen hiç ondan tutmamışsın, sen hiç olta atmamışsın. Daha da var. Mesela, neymiş efenim, ben bir halt bilmezmişim de, çeviri yapıyormuşum filan... Dilin kemiği yok, sallada salla.

    Bir günde çıkın, bu işin ardını getirmeye, sorgulamaya, araştırmaya bakın. Eğer uydurma ise, zararı bana olacak, madara olan ben olacağım di mi? Ama ya doğruysa? Herkesin balık yok diye sallanıp çıktığı yerden, kovayı doldurup çıkmak mutluluk olmayacak mı?

    Elbette bu insanın şevkini de kırıyor. Bir konu açayım vs., bu işin detayını yazayım vs. gibi bir güdüyü de yok ediyor. Şeytan diyor salla gitsin. Sen herkesin balık yok diyerek sallanıp gittiği yerden, balığı kırıp geliyor musun, geliyorsun di mi skoylu? Millet (tekneden) 400gr kurşunla ancak dibi bulup, çekeceğim diye iflahı kesilirken, sen 100gr la işi bitirip çerez yer gibi çekiyor musun? Eee, boş ver, millet bildiği gibi uğraşıp dursun. Ama ne bileyim, yapamıyoruz işte nedense..
     
  13. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Elbette en doğrusu bu.

    Bu da makine alırken bir kaç kez düşünmek gerektiği gerçeğini ortaya çıkarıyor.

    Biraz yakından bakmak lazım olaya. Bu olay öyle, amanda devir sayısı denecek basitlikte bir olay değil.

    Elimizde bir dişli mekanizması, bir kol, bir mil, bir rotor ve makara var. Pek çokları bakar, hemen dişli mekanizmayı görür, işte şu oranda, demekki... Hesap basit: Koldan çıkan kuvvet = DevirOranı x Misinadaki kuvvet.

    Yani, bu aslen "bakkal hesabı" olan hesap, bize şunu der. 200 gr kurşun çekiyorsanız,

    3.9 x 200 = 860 gr.
    5.4 x 200 = 1080 gr.

    Yani, 5.4 devirle çekmek için, diğerinden kafadan +25 daha fazla güç harcamak lazımdır.

    Ama bu maalesef bir bakkal hesabından öteye pek gidemez. Çünkü orada sürtünme vs. meseleleri ve görünmeyen bir diğer kaldıraç/çıkrık sistemi vardır: Çevirme kolu ve ayna mahruti dişli.

    Çevirme kolu, bildiğimiz çıkrık olarak görev yapar.

    [​IMG]

    Basit makineler denen bir konu başlığı ile, orta 2'de öğretilir bunun şusu busu..

    Burada, dişli küçük disk, kol ise büyük disk görevini görür. O zaman, küçük dişli ne kadar küçük, kol ne kadar büyükse, elinizde o kadar çarpanı olan bir çıkrık var demektir.

    İşte bu noktaya hiç bakılmaz genelde. Hafif olsun diye incecik, kırılmasın diye de kısacık yapılır o kollar. Küçük dişli ise, küçük diş demektir ki, ucuz maddeden olursa, sıyırır kolayca..

    İşte bu yüzden, çoğu makine, heleki ucuz makineler kısa kollar ve büyük dişlilerle gelir. Ama bu sorunu aşmış bir sürü makine vardır. Malzemenin hakkını vermiş, kalite malzeme kullanmış. Haliyle pahalı olmuş ama, hız için dişli oranını sağlarken, dişli çapı ve kol ile de kuvvet mevzusunu aşmış..

    Böyle bir makine ile, yük binince sanki hafiflemiş gibi hissederseniz. 100gr kurşun attınız çekiyorsunuz ya. Bir de balık biner üstüne kocaman, acayip bir şey olur, makinenin sarması daha kolaylaşır.

    Aslında bu bizim algı sistemimizin abesliğindendir. Sararken aynı zamanda kamışa da yükleniyoruz ya. yük binince kamışa binen yük katladı haliyle. O bizi daha çok zorluyor. Makine de de yük arttı, sarmak daha çok kuvvet gerektiriyor ama, kamış iyice bastığı için, bize onun sarması daha hafiflemiş gibi geliyor. Bir tür duyu yanılgısı yani.

    Ama ortadaki durum budur. Bir makinenin yüksek devirli olması, kafadan çekerken zorlayacak diye bir şey yok. 5.4 devirli bir makine, 3.9 devirli birinden daha kolay sarabilir de. Eğer kalite bir şeyse, zaten kalite üreten adam düşünür: insan yiyecek, pardon saracak bunu...

    Kısaca, makineniz iyiyse, yüksek devir sorun olmaz zaten.

    Bir defasında Balta limanı tarafındaydık. Patır kütür çinekop tutuyoruz. Hatta, o gün konya'dan bir arkadaş gelmiş, tanışmıyoruz, hiç birbirimizi görmedik, ama ellerimin alacasından tanımış beni. Neyse, bir ara balık vurmakta gecikti. Bende susadım. Çay söyledim. Çay 3 TL ama, getirseler bari, getirmediler de. Bu da neyse. Dedim bakkala gideyim, kola alayım. Çevredekiler bana da sigara filan. Neyse gittim. Dönüşte benim takımı birisi sağolsun sarmış, balık vurmuş, o da çekmiş.

    Dedi ki, "Makina 3 devir filan herhalde, çok hafif sarıyor". Dedim, "yok, 5.1 devir." Cevap, "Yahu bizimki 4 devir, bundan ağır sarıyor.. Kıymetini bil, güzel makine..."

    Aradaki fark bu. Yani, devir oranı, ancak her şeyi aynı iki makine arasında bahse konu farkı gösterir. Makinenin diğer parçaları da dişli oranı kadar çekme yüküne etki eder. O yüzden, yüksek devirli makine aman zor sarılır, yorar vs. sözleri bir şehir efsanesidir. Elbette makine alırken nereye bakacağını bilmeyen, sonra da "Aman öyle memnunum ki, öyle böyle değil" diyenler gibi, bu detaylara dikkat etmeyip, öylesine bir makina alırsanız, "yüksek devrili makina zor çekilir" gibi bir efsane ile avunursunuz.

    Kısaca, yüksek devri, düşük devir vs. hikayedir, detaydır. Bütünün bir parçasıdır. Makine alırken telinden, sapından, devirne vs. hepsi bir bütündür ve tümüne bakılır. Kimi makine yorar, kimi yormaz, fark ve de olay budur.
     
  14. furunotr

    furunotr Haluk

    Mesajlar:
    1.965
    Şehir:
    Istanbul
    Bir noktaya temas edeyim devir konusunda; benim bahsetmiş olduğum makinalar Shimano'nun orta sınıf makinalarından olup aynı modeller...

    Biri Aceration SW8000 PG: 4,,6 tur bir kolda 88 cm. sarma kabiliyeti;
    Diğeri Aceration SW8000 HG: 5,8 tur bir kolda 109 cm. sarma kabiliyeti...

    Makinalar her şeyiyle aynı olup devri farklı olunca gayet gerçekçi bir kıyaslama yapmak pekala mümkün olabiliyor... Bunlar dişli oranları harici kullanılan malzeme, kol kuturları, teknolojisi, v.s. herşeyi tıpatıp aynı olan ürünler...

    Elbet kol kuturlarının sağladığı faydayı; fakat dezavantajlarının bulunduğunu da biliyorum; ya da en azından benim için öyle (dezavantajı)...

    Daha önce kullandığım Ryobi'de kuyu çıkrığının kolu gibi kol vardı biraz abartmalı bir benzetme ile ve bu kol çevriminde inanılmaz bir rahatlık sağlıyor; şu an Power Aero'da var kolu bu tarz olan; fakat daha küçük kollu ve kendi de nisbeten daha küçük olan makinaların benim tarz kullanıcılar ya da daha doğrusu benim kullanım tarzım için (kolayca evrilip çevriliyor ve küçük makina üzerinde daha fazla hakimiyet sahibiyim ki küçük makina deyince yanlış anlaşılmasın bilindik 65'lik makina işte) daha efektif olduğunu söyleyebilirim...

    Sonuç olarak kullandığım makinaların kalitesi şüphe götürmez ancak kol kutru da kişinin fiziksel özellikleri ile kullanım tarzına göre tercihan değişebilir bir özellik durumunda... Kimileri için küçük kuturlu kollar makbul iken kimisi için büyük kol kutruna sahip olan makinalar vazgeçilmez olabiliyor...

    Konu bir makina tercihi hakkında açılmış iken buralara kadar geldi ve madem öyle şu hafif kurşun (tabii bu tabir Boğaz için geçerli) nasıl kullanılır; ne gibi malzemeler ve donama ihtiyaç vardır yazın da biz de ızdıraptan kurtulalım bari...

    En azından deneriz oldu veya olmadı deriz... (Zaten dyneema hariç geriye kalan malzeme elimde mevcut kanaatimce...)
     
  15. furunotr

    furunotr Haluk

    Mesajlar:
    1.965
    Şehir:
    Istanbul

    Tamam eğlence için tutuyoruz ya da tutmaya çalışıyoruz da keyif ızdıraba dönünce pek eğlencesi kalmıyor bu işin...
     
  16. aileron

    aileron murat DAĞCI

    Mesajlar:
    336
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    şıpşıp
    En İyi Avı:
    mercan
    Tesadufi olarak actigim konuyu gordum makinayi uzun zamandir kullaniyorum okuma ve ryobiden cok cok iyi yag gibi kayiyor 10 uzerinden 7.5 yildiz....