Eğer mag seal makinem böyle bir garabete uğrayacaksa, almam hiç, olur biter. ALınacak makine mi kalmadı, suyu mu çıktı mag seal olmayan makinelerin? Bu işin bir boyutu. Velakin, bir de başka boyutu var. Mag seal makineleri yağlamak için, mag seal kısmına dokunmak gerekmiyor. Kaldı ki, daiwa'nın makineleri genel olarak öyle aman aman yağlamak filan gerektirmiyor. Dahası, öyle kolayda bozulmuyor. Ve daha dahası, mag seal makinenin öyle bir sıkıntısı olursa, ilgili yağı bir enjektörle önce garantiye alıp, sonra sökmeye girişmek seçeneği de elimizde var. Ha, böyle olsa da, mag seal makine alırmıyım? Sanırım almam, gereksiz para vermiş olacağımı hissediyorum şahsen o teknolojiye. Mag seal, yağlama için değil, bir nevi conta görevi için kullanılan bir şey. İçine su gitmesini önlüyor. Eh, kaç kere denizden topladım makineleri, bir ziyanını görmedim şahsen. Ama bilmem su kaçmadı bir şekilde, ama kaçtı da vız geldi alete. Neden gereksiz bir şey için, bir sürü para vereyim ki?
Tırt değilmi? Sen konulara hakim değilsin galiba Serdar, bak bu konuda arkadaşın makinasına ne olmuş. http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=58744 Dişli kırmış,hatta dişlinin dişleride değil,dişliyi kola bağlayan metal parça çat diye kırılmış. Sen gel 100 euro civarında bir para öde,ondan sonrada dişli çat diye kırılsın. Daha sonra daiwanın parçayı ücretsiz olarak göndermesi beni hiçmi hiç alakadar etmiyor,kırılmayan parça yapacaksın. Parçanın içine bakınca,bu metalin dökümden yapıldığını görüyoruz,iyi makinalarda dişliler dökümden yapılmaz,yapılıyorsada o makinalar 30-40 TL civarında makinalar olur, yok efendim öyle 200/300 TL istenmez,söylüyoruz anlamıyorlar ne yapalım,bizde kenardan seyrediyoruz...
bu yağı daiwa'nın vermesine gerek yok. biraz araştırma yapınca "ferrofluid" adı altında 60 gramının kargo dahil 68TL'ye satıldığını öğrendim. bu kadar yağ ile en az 100 kez rulmanlara bakım yapılabilir. manyetik yağı güvenli tatbik için şu şekilde damlalıklı-mıknatıslı setler mevcut ebayda;
Çok doğru. Mil ve dişli bir şekilde yamulmuş. Üretim hatası mıdır, olabilir. Kargoda vs. başına bir şey mi gelmiştir, o da olabilir. Kullanıcı hatası mıdır, o da olabilir. Ama müşteri her zaman haklıdır, kesin olan budur. Ve evet, kesin olan bir diğer şeyde, kırılmayan parça yapacak, olay bu. Ama yok, yapmıyorlar ki, maalesef. Dediğim gibi, spin makineyse, en az 190 - 200 TL vermek lazım. Ha, bu fiyata alınanlardan da kırılmayan parça çıkmıyor zaten. Ama en azından kullanılabilir oluyor.
Bu yağın yağlamak gibi bir kullanımı yok mag seal makinede. İçine su kaçmasın diye, bir nevi o-ring, yağ keçesi vs. gibi bir amaca hizmet ediyor. Yani alıp rulmandır, bilyadır, mildir vs. boca edip bir fayda beklemek mümkün değil.
abim yağlamayı düşündüm ama makineyi sökmek istemiyorum. tekrar toplayamazsam hepten ederiz içine işin. siz parça getirtme konusunda avantajlıymışsınız ama benim gibi binlerce kullanıcının böyle bir şansı yok ne yazik ki. en kısa yol ithalatçı firma. benim anlamadığım şey japonların iş ahlakıdır. oldukça profesyonel bakarlar işlerine ama türkiyede çokta iyi yürümüyor.
bir de abilerimden ricam; makinenin neresini hangi tür yağ ile ne kadar yağlamamız gerekir? kısaca bilgilendirirseniz çok makbule geçer, görsel ile olursa daha da açıklayıcı olacaktır.
Kaba formül, dişliler gresle yağlanır. Bilya ve mil yatakları ince yağla. Ama ince formüle geçersen, kullanacağın gres, yağ vs. nin niteliği önemli olur. Şimano gibi adi makinalarda, en çok sorun çıkaran yer, sarma telindeki bilya, yüzük vs. dir. Bunun icap ettikçe bakıma alınması gerekir. Önce söküp, pulları, yüzüğü vs. hepsini çıkarırsın. Sonra bunları küçük bir kaba, mesela kola şişesi kapağı vs. gibi bir şeyin içine koyarsın. Üstlerine WD-40 sıkar, eline alır kağıt havluyla iyice silersin. Ardından tekrar kaba koyar, bolca WD-40 sıkarsın. WD-40 bilya gibi şeyleri yağlamak için çok kötü bir seçimdir. Ama suyu, pası, tuzu, eski yağın yanık kalıntılarını vs. iyice temizler. Kabın ağzını bir şekilde kapatır, yarım saat kadar bekletirsin WD-40 içinde. Sonra çıkarır, tekrar iyice siler, kurularsın o bilyayı, pulları vs. Kağıt havlunun ucunu kaptaki WD-40'a batırır, bilyanın olduğu yeri de temizlersin. Bu noktadan sonrası biraz ilginç olur. Bilyayı bir kargaburun vs. marifetiyle tutup, ocak, tüp veya doğalgaz ateşine tutarsın. Bir anda bilyanın üzerinde kalan WD-40 yanar. Alevin rengi sarı gibi olur. Oyalanmadan, o sarı alev geçer geçmez bilyayı ateşten kurtarırsın. Sıcaksa soğumasını bekler, biraz silip, ince yağla yağlarsın. Gene şimanonun meşhur modelleri, exage vs. gibi döküntülerde, bilya dandik olduğu için sıradan yağ pek iyi olmaz. Bu nedenle zincir yağı denen bir şey, motosikletlerin zincirini yağlamak için kullanılan bir yağ, daha iyi netice verir. Zincir yağı, berbat yapışkan, ağır bir yağdır. Bu iş için aslen iyi bir seçim değildir. Ama o döküntülerde, bilya ilk kullanımda ısınıp, mevcut yağı yakacağı, santrifüj nedeniyle atacağı için, hemen yağsız kalacaktır. Zincir yağı ise bu sorunlara daha dayanıklıdır. Böylece en sık yapılacak bakım yapılmış olur. Dişliler, kol ek yeri, klape, rotor vs. gene aynı şekilde, ancak gerektiği zaman bir yağlama vs. ister. Genelde gerektiğini sesinin değişmesi, harekete tepkisinin değişmesi, sertleşmesi gibi işaretlerle belli eder makina. Bu durumda ilgili yer, sökülür, önce temizlenir. Temizlik kağıt havluyla silmek, gerekirse gene WD-40 ile silmek şeklinde yapılır. WD-40 kullanılırsa, iyice temizlemek gerekir. Sonra da rulmanlar ince yağ, dişliler ise gresle yağlanır. Dişlileri yağlarken, cimri olmak lazımdır. En iyisi, ucuz bir fırça alıp, gresi fırçayla boya sürer gibi incecik bir tabaka halinde, dişlere sürmek olacaktır. Makineye ne zaman bakım yapılır, kesin bir şey söylemek zordur. Dandik bir makina, şimano gibi yani, her av dönüşü bakım isteyecek kadar dandik olacaktır. Hallice bir makine ise, klasik kullanımla sezon veya mevsim boyunca bakım filan istemez kolay kolay. Eğer illa yapacağım diyorsanız, mevsim değişimlerinde bir bakım yapmanız yeterli gelir. Elbette makine eli ayağı düzgün birşeyse. Bendeki emblem pro mesela, 3-4 sene oldu, bir kaç kez sarma telini temizledim. Bildiğin tuz, pislik doluyor orası zira. Ama başka hiç bir bakım filanda yapmadım, hala saat gibi işler. Emcast, hiç bakım filan görmedi, hala aynen tıkır tıkır işliyor. Bunlar defalarca nerdeyse adam boyu balıkta çekti, boğazda defalarca 180gr kurşunla at-çekte yapıldı. Sorun yok. Makineyi hissedin. Sesi, hareketi vs. değişiyorsa, geri dönüşte bir bakım yapın. Ama gerektiği kadar yapın. Yani kol ekyeri sertleştiyse, sadece orayı yağlayın, gidip makinayı dağıtmayın. Peki sen coşup her gün yapsan ne olur? Olacağı, o çıkarıp taktığın parçalar, vida yuvaları, yataklar filan laçka olur. Yani bakım yapıp ömrünü uzatacağım derken, iyice ömründen yer bitirirsin makinenin. Temel prensip, ne kadar az yağlarsan, yağ kullanırsan o kadar iyidir. Yağ gerektiği yerde iyi bakınca görülecek kadar az olmalı, sağa sola bulaşmamalı. Kozmetik bir sorun değil, toz vs. toplama gibi ciddi bir soruna yol açar her şeye bulaşan yağ.
farklı markadan makine açmadığım için bilmiyorum bu tarz dişlilerde döküm malzeme kullanılıyor mu ama gördüğüm kadarıyla üst düzey makinelerde bu tarz parçalarda döküm yöntemi kullanılmıyor lexa benimdi zaten muhtemelen taşıma sırasında bir hasar aldı çünkü gelen parça ile söktüğüm parça dayanım olarak gerçekten farklı o kadar çabuk bir kırılma öngörülemez, döküm olsun olmasın dokunmadan bırakmıştı kendini zaten hani benden dolayı oldu desem götürmemiştim balığa daha kullanamamıştım bir kez götürdüm o kadar
İyi, güzel de bu kalemlere ürünlere ödenen vergi başka kalem ürünlere ödenenden fazla değil diye biliyorum; navlun ve komisyonlar dahil olmak üzere vergi ile birlikte % 30 civarı falan olsa gerek bu vergi oranının; eh... Bunlar bizim gibi perakende de almayacaklar nihayetinde; bir de bizden daha ucuza almaları gerek sanırım; fiyatların daha yüksek olması alınan vergilerden kaynaklanmıyor gibi geldi bana; bence bu tip ürünlerin yaklaşık yurtdışı perakende fiyatları ile ülkemiz perakende fiyatlarının aşağı yukarı aynı olması gerek; 3-5 farkedebilir tabii ki... Üstüne üstelik verdiğiniz linkteki model bir eski olan...
Sen almazsın olur biter; elindeki döküntü ile yola devam et... Şırınga ile o yağı nasıl çekiyorsun ayrı bir merak konusu; Kızılay Kan Merkezi mübarek; sanki kan alıyor... O senin için gerekmeyebilir; demek ihtiyaç var yapmış adamlar; bilhassa suya giren spinciler için oldukça faydalı görünüyor... Makina içine toz toprağın kaçmasına engel olması da ayrı bir fayda... Makina dediğin obje bakım ve yağlama ister; bunun ötesi yok...
O mantıktan yola çıkarsanız 68 lira falan vermeye gerek yok; yağ parası ve şirketin lazer printerinden temin edilecek az miktar tonerle de oluyor "ferrofluid" adlı yağ; ancak bunun makinalarda kullanılabileceğinin; kullanılabilirse işini göreceğinin; veya makinanın içine kaçıp-kaçmayıp zarar vereceğinin-vermeyeceğinin hiçbir garantisi yok... Yağın tatbik edileceği aralık da çok fazla değil; damlalıkla değil belki şırınga ile uygulama yapılabilir; ancak homojen bir uygulama yapılabilir mi o da muamma??? Buyrun % 100 yerli ferrofluid yağ yapımı... http://www.bilim-teknoloji.com/akiskan-manyetik-yapimi-ferro-fluid/
Bakım portu yok mu bu modelde??? Elbet yoksa ve siz de bu işe yatkın değilseniz sizin sökmemeniz daha doğru olur; ancak kendinize güveniniz varsa Youtube'de bir sürü söküm-bakım vidyosu var onlardan faydalanabilirsiniz belki...
Ben Shimano'nun yağ kitini kullanyorum imkan varsa getirttirebilirsiniz; bir setini 3-5 yıl kullanırsınız... Bunu temin edemiyorsanız klavuz ve rulmanlarda ince makina yağı; dişlilerde silikonsuz, kauçuksuz, yapışma özelliği olan, viskozitesi çok yüksek olmayan tuzlu su için üretilmiş greslerden kullanabilirsiniz... Yine youtube de uygulamalar mevcut...
Sen malum yağcılıkta gayet iyisin Haluk abi. O yüzden yağlamaya devam et. Bizde kullanmaya devam edelim, bizim işimizde o zaten. Hiç makina görmesek, kullanmasak... Yok içine toz toprak kaçmasını önlemekmişte... Senin makineler içine toz toprak alıyorsa, seni iyi kandırmışlar demek haluk abi. Benim o döküntü dandik şimanovların bile içine toz toprak kaçtığını görmedim, duymadım hiç...
Shimanoda alt seviye makinalar gene is goruyor ama is daiwa cepesine gelince bencede alt seviye makinalari harbiden cop bes para etmez dandik olurda bu kadar olmaz kesinlikle 5 kurus verilmez adamlar makina olsun diye yapmislar donuyormu donuyo taman ust seviyeler cok iyi fiyatlar da iyi tabi arada kalite bakimindab daglar var spin makina bakiniyordum onceleri frems alim dedim sonra caldia almisken luvias alalim desik ve son olarak certate ye karar kildim makinamdan cok memnunum adamlar yapmis ben bunu tavsiye ederim frems den asagi daiwa ya para vermeyin kesinlikle elinizde kalir ucuz makinalar ama kullanamadiktab sonra bedava olsa neye yarar
Sen gene zırvalamaya başladım; sen hangi disiplinde balık avlıyorsun ki makinanın içine kum; ıvır-zıvır girmeyeceğini beyan edebiliyorsun; hiç spin yaptın mı??? Ya da bu konuda bilgin varmı; adamlar kayalık, dağlık, kumluk demeden; gerek kıyıdan; gerekse su içine girerek balık avlamaya çalışıyorlar; bu durumda makina içine tatlı veya tuzlu su; kum, toz-toprak girmesinden normal ne olabilir??? Senin hangi Shimanon var merak konusu oldu benim için... Ayrıca ben zaten yukarıda bahsettiğim disiplinde avlanmadığımdan böyle bir sorunum yok; kullandığım makinalar da olabildiğince izole edilmiş durumda ve kısa süreli suya düşmelerde bile su almayacaktır %90... Ancak %10 bir olasılık da var... Bahsettiğimiz teknoloji ile üretilmiş makinalar ise kullanılan manyetik yağ ile bu sorunu minimuma indirmiş durumda; hatta belki tamamen su veya başka madde geçirmiyorlar içeriye ki bu yukarıda bahsettiğim disiplinde avlanan arkadaşlar için ciddi bir avantaj; tabii bütçeleri yetiyor ise... Yağcılıkta senin üzerine yok sanırım; geçen bu forumdan bir arkadaş göndermişti sana bir makina; müthiş yağcıymış çok iyi yağlamış falan diyordu; hatta yağlama için ben de sana göndermeyi düşünüyorum makinalarını zamanı gelince...
Sen belki benden çok yaşamışsın ama, biraz boş yaşamışsın. Senin dünyan, atıyorum şemsipaşa'da her defasında aynı taşın dibine dikilip, aynı kurşunu, aynı sahteyi vs. takıp aynı şekilde, at, çek, denk gelirse bir kaç zavallı lüfer yavrusunu da eve al götürden ibaret olmuş. Bu apaçık ortada, inkar edilemez bir hakikat. Eee... Diyeceksen yok öyle değil, böyle vede şöyle hede hodooo... Sen nerden biliyorsun ki benim hangi stillerde, nelerle avlandığımı? Emin senin rüyalarında bile göremeyeceğin şekillerde av çok yapmışımdır, spin ne ola ki? Ve gelip gidip buralarda, amanda sürekli yağlayın edin cart curt diyerek o döküntü şimanoların yağdanlığını yapan sen değil misin? Bilmiyoruz sanki, aman yağ falan derken makine iyi kötü ayakta kalsında, bizim takkemiz düşüp kelim görünmesin derdindesin. Ne de olsa arada gene öyle dağılanlara, "amanda bu senin hatan, kullanmayı bilmiyorsun" der bir de atkestanesi yağı gibi üste çıkarsın. İyi makine, yağlama, bakım vs. istemez. Ama sen o ufacık dünyanda, üsküdardaki bir taş, ev, iş ve zavallı lüfer yavrusu dörtgeninde kısılıp kaldığın için bunu asla bilemezsin.
haddim olmadan araya gireyim dostlar... farkındamısınız bilmiyorum ama sevdiğimiz ve saydığımız, bilgi ve tecrübesinden şüphemizin olmadığı iki abimizin konuya ve konuyu açan arkadaşa faydalı bir iki bilgi paylaşmak ve tavsiyede bulunmak yerine, bir üstünlük, bir bilgi yarışına ve sonucunda da karşılıklı kinayeli laf dokundurmalar ve aşağılamalara kadar varan seviyesi gittikçe düşen bir tartışma ortamı yaratmasına açıkçası hiç bir anlam veremiyorum. bu ne sizlere, ne de forum üyelerine bir fayda sağlamaz, aksine hepimizi üzer ve gereksiz yere yorar. yapmayın lütfen... rica ederim yapmayın...
Buradaki sorun, rafadan yumurtanın sivri taraftan mı, yuvarlak taraftan mı kırılıp yenmesi gerektiği değil. Turşunun sirke ile mi, limonla mı yapılması gerektiği de değil. Sorun, bir takım yanlış bilgilerin, bilmediğimiz bir sebepten, insanlara yalan yanlış verilip zarar etmelerine sebep olunması. Burada apaçık şekilde bir aldatmacadan bahsediyoruz. Ve dahası, bu noktayı farkedip uyarmaya çalışanları da, yalancılık, ahmaklık, beceriksizlik, şey atma falan gibi triplerle itham edip, karalamak ve itibarsızlaştırmak kaygısı görüyoruz. Ve birilerinin bu duruma bir dur demesi elzem. Bak bu tartışam babında söyleyeyim en basit örneğini? Arabanın motor yağı ne zaman değişir? Her eve geldiğinizde mi? Yoksa yağ çubuğuna bakarsın, göstergeye bakarsın, ona göre mi? Yada yeni modaya uyarsın, amanda 10 bin km olmuş der, servise koşar, yeni yağ doldurursun. İyide, değiştirdiğin eski yağın değişecek kadar nitelik kaybettiğini nerden çıkarıyorsun? Onu daha önce değiştirmen, senin cebine zarar, çevrene zarar değil mi? Peki neden koşarız, birilerinin bizi güdülemesinden, böylece bir takım baronların ceplerinin daha çok dolmasına hizmet etmek için. İşte aynı şekilde, her gün bakım yap, et diyenin tek amacı olabilir, birilerinin kesesine hizmet etmek üzere sizi kandırmak. Bunu görmek çok mu zor sence?