Sevgilim bil ki senden uzak ne güzellikleri avutur beni bu şehrin, ne de yıldızlı aksamları!... özlemin bir nehir olmuş yarar girer içimde ki dağları!... Seni sevdiğim kadar yaşasaydım,ölümsüz olurdum.... "Sen hala sonsuzluğun yüzünde bir damla gözyaşısın..." Biliyordum,seni seviyorum derken yeni bir alfabe keşfettiğimi,kimsenin okuma yazma bilmediği bir kentte... Fırlatmıştım kalbimi uzağa,en uzağa.Denk gelirde rastlar diye bir yıldıza...Yanılıp susturdum,ağrımın çağrısını,çagrimin köhnemiş ağrısını... Oysa kim bilir ki ,yanağımda yangınlardan çok önce o yarin bıraktığı öpüş izi var... Yüreğimde anılardan kalan bin düş izi var... Kanmadım aynalara sana kandığım kadar...içimde bir boşluk sana yandığım kadar.. Bir çift yeşil göz yüzünden içimde bir sonbahar acıyor; öyle acıyor ki, acılar acısız kalıyor, mevsimler üstüme devriliyor,kışlar kışsız kalıyor... Paslı bir yalnızlıktı avuçlarımda...Ardımda bir yürek yükü rüzgar...Ne zaman sevmeye koyulsam,doğrulup çoğaldı ayrılıklar Seni sildiğimde, anılar defterinden,biliyordum söküp attığımı hayatımın yarısını....
KIMI SEVSEM SENSIN kimi sevsem sensin / hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarim bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin gibi içiyor kimi sevsem sensin / hayret senden nedense vazgeçilemiyor her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum atılla ılhan
kumsalda ayak izleri ne bir bulut vardı gökyüzünde ne de uçuşan ak martılar yalnız bir bedendim kumsalda içimde gençliğimden kırık kalıntılar deniz üzerinde sığıntı bir mavilik içimde sensiz kanayan sonbahar ufka dalmış yorgun gözlerim kaybolmuş, dağılan benliğimi arar kağıttan bir gemi gibi atsam yüreğimi bıraksam, alsa köpüren dalgalar sürüklensem azgın suların koynunda çözülse tenim, mavilere boyansa tan kızıl ufuktan doğana kadar Cahid Aylar
yürek sızıntısı her kafadan bir ses cıktığında ve duymamaya başladığımda sesleri hep birşeylerden kaçtığımı sanırdım kendimi kendime anlatmaya çalışır bir portre boyardım içimde ben o resimdeki yüzü tanımazdım kapattığımda gözlerimi, daldığımda düşüncelere kimbilir kaçkez kopmuştur film orta yerinden beyaz bir perde önünde öylece kalakalırdım bazen boş caddelere atardım kendimi karşıdan vururdu ayaz, dudaklarım donardı her attığım adımda kendimden arınırdım iç savaşlarım olmuştur ruhumun derinliklerinde özümde yaralanmalar, ölüm vermiştir fikirlerim yanar, kanar, içimde kaybolmuş birşeyler arardım yeniden tanırdım her defasında kendimi benden başka birde ben olduğuma her sızlayışında yüreğim, kendime şaşardım varoluşun gizemli köpüklü dalgalarında açılıp ruhumun engin maviliklerine kaderi tekneme yelken diye takardım ulaşılamazdım bazen, kilit vururdum ruhuma veya tutuklardım kendimi, zindanlarda çürütür yada faili meçhul aşklar yaşardım
Sevgi Duvarı Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Dilimizde akşamdan kalma bir küfür Salonlar piyasalar sanat sevicileri Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi Kumkapı meyhanelerine dadandık Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri Çöpcülerin elleriyle okşardım seni Yalnızlığım benim süpürge saçlım Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi Baktım gökte bir kırmızı bir uçak Bol çelik bol yıldız bol insan Bir gece Sevgi Duvarını aştık Dustuğum yer öyle açık seçik ki Başucumda bi sen varsın bi de evren Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi Yalnızlığım benim çoğul türkülerim Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi Can YÜCEL
Mare Nostrum En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak... En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun, Ama aşkolsun sana çocuk, AŞK olsun! Can YÜCEL
YOK KARŞILIĞI YÜZÜNÜN Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen beklemek kadar acı, anlamak kadar zor nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi yok karşılığı yüzünün Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen Yakınlaştıkça imkansız uçurumlar nedensiz hayatların o büyük acısı gibi yok karşılığı yüzünün cezmı ersöz
SÖZLER, YAPRAK bazı sözler karanlıkta söylenir, diyorum uykularımın birinde bazı sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanırken bazı sözler karanlıkta söylenir bazı sözler hiçbir zaman diyorum armaların birinde öyledir, iki yanı ağaçlı yollar, arasından geçip gitmektir şiir ağaçla, yolla, ne tarafa ve hangi zaman imgenin şiddetiyle çoğalır anlam parçalana parçalana geçtiğimiz yollardan onca yaprak düşer birkaç şiir kalır yalnızca o derin ağaçlardan kendi sesimize uyandığımız rüyalarda murathan mungan
Antepin Hamamlari sallanir Külhanlari hosgör Mahallesinin dip dibedir damlari cig köftenin adina baklavanin tadina ye derler muradina hele hele hele anteplim gel yanima dili datlim cifte telli caliyor kalkinda oynayalim su kilisin hallari gelorum der dilleri mutlak halebe düser kacacakcinin yollari mercidabik ovasi kara yilan yuvasi calar barrak havasi hele hele hele anteplim gel yanima dili datlim cifte telli caliyor kalkinda oynayalim torroslarin koludur bizim gavur daglari aci mirra icerler agalari beyleri pamuklar tarlasinda tekirin yaylasinda agalar havasinda hele hele hele adanalim gel yanima gadanalim cifte telli caliyor kalkinda oynayalim
MIRILDANDIKLARIM Kırdın mı incittin mi birilerini Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan... Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hâlâ bir umut var mıdır Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim Senin ve benim , yani bizim için murathan mungan