CHAT YAPMA İHTİMALİNİ SEVDİM Ben seni hiç sevmedim ki.... Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede, Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda, Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda, Benimle chatte olma ihtimalini sevdim. Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim Password ü yazmamla başlayan, Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk... Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun! Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim... "Tekrar merhaba" demeni, Yazı rengini yeşil yapmanı, Beni yalnız bırakmamanı sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki... Sorunlarımı dinlemeni sevdim. Away olduğun zaman, Yan yatmanı sevdim... Klavyeyi sevdim döndüğün zaman Gitmeni sevmiyordum; Korkuyordum sana kırılmaktan. Sen Online olmadığın zaman, Hotmail hesabıma baktım; Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım. (ve dayak yedim babamdan Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim. Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı, Okuduğumda gülümsemeyi sevdim. Ben seni hiç sevmedim ki.. Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim. Bir de yıldızları sevdim, Sayfamı süsleyen yıldızlar... Ben seni hiç sevmedim ki... Kanalda "op" olmanı sevdim. İktidara geçmeni, İnsanlara hatırlatmanı ; Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını. Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim Taşları sevdim başıma vurduğunda Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda Yalnız olduğumu anladığımda Odaya yeniden girmeyi sevdim Ben seni hiç sevmedim ki. Düştüğün zaman, Düşmeni sevdim. Server'ı sevdim geldiğin zaman... Kalmanı sevmedim; Korkuyordum sana alışmaktan... Yine de sevdim gülümsemeyi "bye" deyip ayrılışının ardından. Ben seni hiç sevmedim ki. Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim!
Tahir'le Zühre Meselesi... Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. 1949 Nazım Hikmet Ran
Unut Gitsin Yas mas tutma sevgilim, öldüğüm zaman. Toprakta böceklere güldüğüm zaman Duyurunca, paslı sesiyle, ölüp gittiğimi, bir çan... Yas mas tutma sevgilim, öldüğüm zaman Çürüyen gövdem gibi, yitip gitsin aşkın da... Ne bir mektup kalsın bizden, ne bir söz, ne bir eşya... Unut gitsin adımı, arkamdan da ağlama Göz yaşınla da eğlenir, onu da alıp-satar bu dünya...
Hayat Bize ...hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk... Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın... Yılmaz Güney
şiir köşesinde şiirleri bizimle paylaşan tüm arkadaşlara sonsuz teşekkürler , iyiki bu köşeyi açtınız .
rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan onu çok arıyorum onu çok arıyorum heryerinde vücudumun ağır yanık sızıları bir yerlere yıldırım düşüyorum ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
melankoli gül dalında kanar kankırmızısı küçük bir serçe ağaca konar cılız bir yaprak düşer dalından. amansız bir sıcaklık basar ikindiyi içimde koca bir boşluk, can sıkıntısı atarım kendimi içimdeki uçurumdan. hüzünlü bulutlar iner sonsuz maviliğe rüzgarlar toz kaldırır toprak yollardan uzaklardan yağmur kokusu gelir burnuma salınır ağaçlar, yaprakların seslerini dinlerim. hasret sarar içimi, iki gözüm yoldadır nedensiz terki diyar eder düşüncelerim. yükselir sesleri akşamüstü kırlangıçlarının pastel renklere boyanır yorgun gün tutar nefesini akşamüstü, yaprak kımıldamaz. birileri biryerlere ateş atar tutuşurum kurumuş yanlarımdan gönlümde koca bir orman yanar. serinlik çocuklarının sesleri doluşur alacalığa iki sevgili tutar evinin yolunu el ele tüm kapılar örterler geceye kendilerini. bir akşam kasvetidir düşer üstüme sanadır tüm düşüncelerim, hasretindeyim gecenin ağırlığı çöker ezer beni. ara ara baykuş seslenir derinlerden bir köpek korkusunu havlar karanlığa yorulmuştur lambalar, söner ışıkları ve gözümün önüne gelirsin, seni görürüm. sevdiceğim.., özlemisin biten her gecemin her defasında ben, sabaha çıkmaz ölürüm.
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiç bir anı tek başına yaşayamazlar her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık hava ağır toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı karanlık çöktü denize yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm- zehir zemberek aşkımız