Bir Anka Kuşu Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler Teşhis edilmek için savurdular önüne "Yeryüzündeki acıların Hepsini, hepsini tattım" Heder oldum, ekmeğime tütün kattım Beni milyon kere yaktılar üstüste Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım" Geceler tanır beni; konarım göçerim ben Geceler taıir beni; kan damlar içerim ben Anne, sen beni unut karanlığın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi "Prometheus'tum, çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında Aslanlara yem oldum, tükendim Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum Kerbela çölünde Hüseyin Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu ? "Tanrılardan ateş çaldım," Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım" şu anda bu şarkıyı dinliyordum içimden geldi sizinle paylaşmak istedim
zaten şimdilerde niye yazamadığımı zannediyorsun. son zamanlarda su ve gazozdan başka birşey içmiyorum
Perişanım, affet Allahım Perişanım,affet Bir felaket sonucu enkazım Nice olunmaz yaralarda Biçare garibim Kurumuş otlarda kör makas Şeydayım umursamaz bir bülbül Fırtınalı dallarda gezen Perişanım, affet Bir cinayetin faili mechulü Bir leşten daha kokuşmuş Pıhtılaşmış bir kanım simsiyah Vatansız kalmış bir sefilim Hicranım sensiz ömrün yolculuğunda Perişanım,affet Süngü yemiş bir bedenim Buz gibi ayaz gecelerde Duayım bembeyaz saçlarında Belkide eli kanlı bir cani dudaklarında Perişanım,affet, Kapındayım Allahım Bir ışık ver ıssız yollarıma Bu yok olası perişanlığıma Kötü ruhuma inat, Çaresiz dertlere care Ve İlahi adaletini istiyorum Jale Keskin
BOŞUNA Sen yoksun......... Boşuna yağıyor yağmur... Birlikte ıslanmayacağız ki..... Boşuna bu nehir...... Çırpınıp pırpırlanması..... Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki... Uzar uzar gider.. Boşuna yorulur yollar.. Birlikte yürüyemiyeceğizki.. Özlemlerde ayrılıklar da boşuna Öyle uzaklardayız.. Birlikte ağlayamayacağız ki Seviyorum seni boşuna.. Boşuna yaşıyorum Yaşamı Bölüşemiyeceğiz ki ... AZİZ NESİN
Ya kızım yeter anladık şiiri seviyosun. Ama asıl olman gereken yere, yani konular haricine dön lütfen.. Sensiz olmuyor, olmuyor..
YALNIZLIK Semsiye yapimcilari islanmaktan tek kisiyi koruyacak genislikte kesince kumaslari yagmur degil yalnizliktir yagan Daha da hüzünlendirir her gece kentin sokaklarini bekçinin nefesiyle düdügün içinde dönen nohut taneciginin yalnizligi Ne çok sevinirim bilseniz bir yilan mezarima girerde gögüs kafesimin kemikleri içinde kis uykusuna yatarsa SUNAY AKIN
Ben bunu eklemişdim diye hatırlıyorum.. Biraz araştırmacı olda, kim ne eklemiş önceden diye bir tarama yap
YAĞMURDA UNUTULAN ŞARKI Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm Önce ıpıslak iki kuş Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden Sonra insanlar iki gözüm İnsanlar Kahrolmuş Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu Öksüz anılar üstüne iki gözüm Kırık ikindiler üstüne Kuşkulu bir yağmur yağıyordu İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar Yüzler karanlıktı iki gözüm Düşünceler dar Bir geçit bulamıyordum sana Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik Hep yabancıydı çaldığım kapılar Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden Oysa yürek yürek son yeşermemdi Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur Ah sonra o yağmur iki gözüm Ah sonra o Yağmur Şimdi, En kırık vaktidir uzak imbatların Öykümüzün en yaralı yerinden Damlar yüreğime ılık bir sızı Sonra birden duyar gibi olurum Hoyrat yağmurlar altında Martı çığlıklarına karışıp giden Çocuksu şarkımızı...
Öyle bir hayat yaşıyorum ki Cenneti de gördüm, cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de Baziları seyrederken hayatı en önden Kendime bir sahne buldum oynadım Öyle bir rol vermişler ki Okudum okudum anlamadım Kendi kendime konuştum bazen evimde Hem kızdım hem güldüm halime Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin Korkak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin Öyle bir hayat yaşadım ki Son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman Hep acele etmem bundan anladım... Nietzsche
Bahar Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, Afrodizyakların en etkilisi, sevdanın suç ortağısın. Yapma bunu bana!.. Bahar, yalvarırım çek git isine!.. Salma üstüme çiçeklerini, aklimi çelme!.. Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; Sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.. Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek... Kavaklar kıpır kıpır, islik ıslığa meltem... Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtüböcek... Yapma bunu bana bahar, Böyle üstüme gelme!. Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı... Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime... Kalbimin buzları erimiş. Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir.. Bir de sen çıldırtma beni... Krizdeyim ben... Tembelliğin sırası değil, uyamam sana... Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol. Meltemlerine söyle, deli gibi islik çalıp sokağa çağırmasınlar beni.. Bulutların üşüşmesin başıma... Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!.. Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi, Sevdanın suç ortağısın. Kıyma bana!.. Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; Gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin. Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, Beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin... O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman... Ne o delişmen sabahlar kalacak, Ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları... Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan... Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında... Yeşerttiğin çiçekler yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz.. Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye... Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da... Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak. İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar... İş açma başıma... Git isine! Yoldan çıkarma beni!.. Can Dündar
Bence Malumdur dikenin kalbime battigi bir sonbahar gunudur senelini bulutlarin icinde gezdirirsin bulutlar senin gozlerinin ustunde yururler icini kurtlar kemirir bence malumdur bugulanmis camlarin arkasinda masmavi yuzun senin atesler icinde oldugun bence malumdur ellerin muhakkak cocuk elleridir hep kimsenin bilmedigi turkuler dusunursun onlar neden daima okul turkuleridir suleymanciktan bahseder kara toprakta acik yesil bir yildiz gibi akip giden suleymanciktan ve karinca yuvalarindan bahseder isiksiz komursuz karinca yuvalarindan gokyuzunde kizil bir hilalin kaydigini gorursun sen ansizin gokyuzunde gorunursun gozlerinin rengi bence malumdur elinde degildir aksam serinliginde usursun eylul'den itibaren geceler hazindir uzundur sokaklar yorulur uykuya varip gelirler sokaklarin ustune bulutlar gelirler bulutlarin ustune yildizlarin gozleri gelir bir yildiz bir yildizin ardinca gider yildizlarin kaybolduklari yer bence malumdur karanlikta bir seyler kopar dagilir uzaktan yabanci sesler duyulur sen elini bulutlarin icnde gezdirirsin elin hayalerimi dagitir bilirsin sen elini bulutlarin icinde gezdirirsin Attila İlhan
Mahur Beste Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız O mahur beste çalar Müjgan 'la ben ağlaşırız. Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı Gittiler akşam olmadan ortalık karardı. Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara Geceler uzar hazırlık sonbahara. Attila İlhan
Herşey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... Can Yücel