HÜRRİYETE DOĞRU Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, İçinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin; Gideceksin ırıpların çalkantasında. Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; Sevineceksin. Deniz gelecek eline pul pul; Ruhları sustuğu vakit martıların, Kayalıklardaki mezarlarında, Birden, Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler [cümbüşler mi? Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı? Heeey! Ne duruyorsun be, at kendini denize; Geride bekleyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere Orhan Veli Kanık 1947
GALATA KÖPRÜSÜ Dikilir Köprü üzerine, Keyifle seyrederim hepinizi. Kiminiz kürek çeker, siya siya; Kiminiz midye çıkarır dubalardan; Kiminiz dümen tutar mavnalarda; Kiminiz çımacıdır halat başında; Kiminiz kuştur, uçar, şairane; Kiminiz balıktır, pırıl pırıl; Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra; Kiminiz bulut, havalarda; Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı, Şıp diye geçer Köprü'nün altından; Kiminiz düdüktür, öter; Kiminiz dumandır, tüter; Ama hepiniz, hepiniz... Hepiniz geçim derdinde. Bir ben miyim keyif ehli, içinizde? Bakmayın, gün olur> ben de Bir şiir söylerim belki sizlere dair; Elime üç beş kuruş geçer; Karnım doyar benim de:. Orhan Veli Kanık 1947
DALGA I * Mesut sanmak için kendimi Ne kâğıt isterim, ne kalem; Parmaklarımda cıgaram, Dalar giderim mavisinden içeri Karşımda duran resmin. * Giderim, deniz çeker; Deniz çeker, dünya tutar İçkiye benzer bir şey mi var Bir şey mi var ki havada Deli eder insanı, sarhoş eder? * Bilirim, yalan, hepsi yalan; Taka olduğum, tekne olduğum yalan; Suların kaburgalarımdaki serinliği, İskotada uğuldayan rüzgâr, Haftalarca dinmeyen motor sesi, Yalan Ama gene de, Gene de güzel günler geçirebilirim; Geçirebilirim bu mavilikte, Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız. Ağacın gökyüzüne vuran aksinden, Her sabah erikleri saran buğudan, Buğudan, sisten, aşktan, kokudan... * * II * Ne kâğıt yeter ne kalem, Mesut sanmam için kendimi. Bunların hepsi... hepsi fasafiso. Ne takayım, ne tekneyim, Öyle bir yerde olmalıyım Öyle bir yerde olmalıyım ki, Ne karpuz kabuğu gibi, Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi... İnsan gibi. Orhan Veli Kanık* 1.12.1949
Bugün romantizmin doruklarındayım Araya girip hayranı ve tutkusu olduğum Orhan Veli Kanık'dan birkaç şiiri hoş görünüze sığınarak sizinle paylaştım Selam ve sevgiler
At Kokusu Son evi gösterin bana İstanbul'da vapur sesinin duyulduğu ki kapısını çalıp söyleyeyim içindekilere daha çok kedi yavrusu ezilsin diye eski iskeleleri sahil yoluyla ayırdıklarını denizden Karşılığında ben de size kanaryası ölüp kuaför salonuna dönüşmeyen kaç mahalle berberinin kaldığını söylerim ya da kaç fötr şapkanın tutsak olduğunu köhne bir konağın askısında Kaç faytoncunun artık taksicilik yaptığını da bilirim ama söylemem onu da siz bulun dikiz aynasına takılı boncuklardaki at kokusundan Sunay Akın
ISTANBUL AĞRISI "kanatları parça parça bu ağustos geceleri yıldızlar kaynarken şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen sen eğer yine istanbul'san yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim pançak pançak şiirler tüküreceğim demek yine ben limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları mavi asfaltlara çökmüş diz bağlıyor eğer sen yine istanbul'san kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyle bıçaklanıp intihar dumanları içindeki haydarpaşa'dan anadolu üstlerine bakıp bakıp ağlayan sen eğer yine istanbul'san aldanmıyorsam yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine senin emrindeyim utanmasam gözlerimi damla damla kadehime damlatarak kendimi yani şu bildiğim atilla ilhan'ı zehirleyebilirim sonbahar karanlıkları tuttu tutacak tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şöförler uykusuz dalgalanıyor ulan istanbul sen misin senin ellerin mi bu eller ulan bu gemiler senin gemilerin mi minarelerini kurdan gibi dişlerinin arasında liman liman götüren ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor antenlerinden neden peki istanbul ya ben ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas ya benim kahrım ya senin ağrın ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi burgu burgu içime boşalttığın o senin ağrın o senin eğer sen yine istanbul'san yanılmıyorsam koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine satır satır okumak istediğim sen eğer yine istanbul'san eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim ulan yine sen kazandın istanbul sen kazandın ben yenildim kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine emrindeyim ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa yanılmıyorsam sen eğer yine istanbul'san senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir ulan bunu sen de bilirsin istanbul kaç kere yazdım kimbilir kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 1949 eylül'ünde birader mirc ve ben sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık sana taptık ulan unuttun mu sana taptık" attila ilhan
Sorular İmkansızı seçmek, Gerçekleşmesini istemediğinden midir, Mümkün olanın sonundaki mahkumiyetin? Zoru seçmek, Vakitini adayıp, düşüncelerden kaçmak için midir? Sadece kendinden kaçamayağını öğrenmiş olan için… Kolayı seçmek, Kendini geri çekip gizlenmek istediğinden midir? Sorumluluk almaktan korktuğun içinse, En kolayın da sorumluluğu yok mudur? Mümkünü seçmek, Rahatına düşkün olmak mı; yorulup pes etmek midir? Mümkün olan en iyisiyse, neden imkansızı ister insan? Susup, suküneti sunmak insanlara, Sessiz, tek kişilik bir protesto mudur? Etrafı dinlemek midir, kendini dinlemek midir? Tıkamak mıdır duyucaklarına kulaklarını? Huzuru bulmak mıdır, susmak? Konuşmak için midir? Sadece nezaketen midir, ilk merhabalar, günaydınlar, Konuşmak niyedir olur olmaza, susmak huzursa, Aşk mıdır, Kurtuluş yalnızlıktan, Yalnızlık mıdır, Ana babanın yetmediği, ille de bir sevişme isteği, Aynayla sevişen muhabbet kuşu misali… Geciktirmek için midir, Görülen sonun gelişini, seni seviyorum demeler
BİR SUÇMUŞ SENİ SEVMEK BEN SEVGİNİN SÖZLÜK ANLAMINI DAHİ BİLMİYORDUM SANA "SENİ SEVİYORUM " DEDİĞİMDE ! BENİM İÇİN SEVMEK AYNI HAVAYI SOLUMAKTI AYRI CİĞERLERDE HİÇ HABERDAR OLMADAN AYNI ŞARKIYI DİNLEYİP YOKLUĞUNLA EFKARLANABİLMEKT İ SENİ DÜŞÜNÜRKEN . AYNI RENKLERDEN HOŞLANMAKTI..DENİZİN MAVİSİNDEN VE YEŞİLİNDEN TURKUAZ SEVDALAR HAYAL ETMEKTİ .. GÜNEŞİN HER ÜSTÜME DOĞUŞU SENİ GÖREBİLECEK OLMA İHTİMALİMDİ VEDE OGÜNÜN HEYECANI HER GÜN YAŞASAMDA.. GÜNÜN EN GÜZEL SAATİ SENİNLE GEÇİRİLENLERDİ. SEVMEK HER FIRSATI SENİNLE YAŞAMAKTI. SANA MESAJ ATTIĞIMDA DAHA MESAJ GİTMEDEN AYNI MESAJIN SENİN TARAFINDANDA BANA ATILMIŞ OLMASIYDI SEVGİ.. KALBİMİN KALBİNE VE KALBİNİN KALBİME KARŞILIKLI OLMASIYDI .... ZAMANI HİÇE SAYMAKTI. SEVGİ HER SOLUKTA SENİ YAŞAMAKTI, SANA YAŞAMAKTI ADINI EZBERLERCESİNE SAYIKLAMAKTI..HER KÖŞEDEN DÖNENİN GÖLGESİNİ SANA BENZETMEKTİ. SEN OLMADINI BİLE BİLE .. SEVGİ ÖLMEKTİ UĞRUNA. KORKMADAN SEHPAYA KOYMAKTI BAŞIMI BOYNUMUN BİR CELLAT TARAFINDAN VURULACAĞINI BİLE BİLE.. SEVMEK ÖZGÜRLÜKTÜ , SEN BENİM ÖZGÜRLÜĞÜMDÜN. HİÇ BİR MECBURİYETİN KISITLAYAMADIĞI, HİÇ BİR SETİN DURDURAMADIĞI HİÇ BİR KANUNUN SINIRLAYAMADIĞI. VE SEVGİLİ BİLİYORSUN Kİ BEN SENİ İŞTE BOYLE SEVDİM; ZİRA MEĞER BİR SUÇMUŞ SENİ SEVMEK CEZASI HİÇ YERE TERK EDİLMEK OLAN !! GİDERKEN SEVDA HEVESLERİMİ DE ALIP GİTTİN. BEN ŞİMDİ KİMİ , NİYE VE NASIL SEVEYİM Kİ.... ALINTI
Umudumu yitireli hayli zaman geçti yeniden sevebilmek zor ellerimin arasından kayıp giden sen.. yeniden doğarmısın karanlık sabahlarıma, aşk..seni tarif edebilmek imkansız mükemmelsin,mekemmelliğin ayrıntılarında gizli.. bir elin mutluluk veriyor,diğer elinse acıyı ve mutluluğu almadan acıyı almak o kadar zor ki..? kelimelerimi dizdin boğazıma dar ağacında asılı kaldım..kalbime bir kuşunda ben sıkıyım dedim olmadı yapamadım,yapamazdım EYY...KALBİMİ SARAN MUAMMA BENDE BİR KUŞUNLUK CAN VAR AMMA VURULURSUN DİYE AKLIM ÇIKIYOR işte tek nedeni bu..! sen..yeşil cennettim aşk senin ezip geçeceğin kum taneleri değil.. üstüme bastığın yeter,ezip geçtiğin yeter her an kaybederim korkusuyla hayatımı zindana çevirdiğin yeter.. istediğin bir değil bin çiçekse istediğin başka bir ten,başka bir bedense.. istediğin ben değilsem eğer peki.. azat kuşunu yüreğine bıraktım geçmişi gömeriz en dipsiz kuyulara,sevda şarkılarını yok ederiz.. bir sen birde ben vardık evvel zaman içinde... masallara devrediriz yitik sevdamızı bir varmış bir yokmuş oluruz unutursun... unutulursun belki... şimdi. bırakıyorum seni.. gözyaşlarım işkencelerde,kelimeler kifayetsiz umutlar yitirilmiş.. ne yeni doğacak gün için can kalmış bedende nede geçmişi unutacak kadar kalpsiz bir yürek hadi..al git ne varsa topla yüreğimin kırıklarının hadi.. bir tekmede sen at savur çamuruma hadi..hiç yaşanmamış say beni.. hadi..git ne olur göm diri diri beni.. (hala unutmak için çaba veren bana yazıklar olsun) ALINTI
Yalanmış aşkın ================================================================================ Sana hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bütün sözcükler yetersiz.. Hiçbir şey yazmak istemiyorum. Engin denizlerde kulaç attığım, üstüme gökkuşağını kuşandığım bu aşk yalanmış. Şimdi karanlık sularda boğuluyorum. Gökyüzü kurşun gibi ağır. Ne yana dönsem yalan. Gülüşler yalan, vaatler yalan..İnsanlar yalan. Ben seni mi sevdim..Senin gözlerinle mi baktım dünyaya.. senin ellerinle mi çiçek derledim.. sevinçti, aşktı göğsüme bastım. Kocaman bir yalanı seninle mi yaşadım? Gözlerine baktığım zaman cennet bahçesine geçerdim.. Bir aldatmacaymış, kötü bir rüya.. Kötülüğün bile bir yüzü vardır, bir görünüşü.. ama en beteri buymuş.. bu aldatmaca. Bir masal olsaydın razıydım, bir şiir olsaydın, alır saklardım.Güzel bir yüz kalırdı senden geriye, hoş bir anı.. kimsenin dokunamıyacağı bir tarih. Ama hiçbir şey kalmadı.. Bir yokluğu varsaymışım. Bir HİÇ’e sarılmışım. Çölde serap bile değilsin. Serabın gizli ışığı vardır. Sen ışığı yutan karanlık.. bir kör kuyu.. Ben kör kuyularda kaynak suyu aramışım. Nasıl olsa biterdi bu aşk. Ama unutulmaz bir hatıra, gençliğin en güzel anısı olarak kalsaydı.. Sen hiçbir şeyin değerini bilmedin. Kökün çürük, yaprağın kül, meyvan zehirmiş. Ben seni aşkın yerine koymuş aldanmışım. Kabahat sende değil, ben insan tanımamışım. Sana karşı öfke duymuyorum, kırgın değilim, kızgın değilim.. Çünkü sen zaten yokmuşsun. Asıl kızılacak kişi benim.. Küçücük bir toz tanesini bir mücevher sanmışım. Senin ihanetin bana koymadı..Beni kahreden, beni yokeden, beni bin pişman eden tek şey.. bir aşk yaratmış tek başına yaşamışım. Sen zaten yokmuşsun ki.. senin neyine yanayım?
"O gün geldiyse ve hala ses yoksa...Gitmeli..." Gün geldi... Vaktidir firarın. Suların üzerine yıkmalı köprüleri Yarin rüzgar saçlarını bırakıp geride Ve hayat ışığı gülüşlerini Ateşe yol alma vakti... Küllere ulaşmanın Gök karanlık artık... Gök güneşsiz... Prometenin ateşine el atıp Kaf dağına dönmeli... Küllerden doğacak yeni hayata... Gün geldi... Vaktidir firarın... Sky-19/08/2007
Denizce Denizin yüzünde Esrik bir gülümseme Albatrosların hikayesini Anlatıyor Biteviye… …. Deniz olmasaydım eğer Bir denizim olurdu yine Bunca ırmak varken Ama Soylu bir sevda kalırdı Ancak Son damlamdan geriye ….. Denizin yüzünde Çoğul bir serzeniş Eski yaralarını Okşuyor Sevgili yerine
DÜŞÜNDÜKÇE En uzak: Yaklaşıyor... Yakın: Uzaklaşıyor... Deyince... Düşünceler, Daha berraklaşıyor... Unutulmuş... Atılmış... Aldanmış... Aldatılmış... İnsanlar yığınına, Ne kıymetler katılmış... Buğulanırken gözler, Geçiyor birer birer: Hatıralar dizisi Halinde, Üzüntüler...
Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize. Tersine çoğu kez zalimdir. Her zaman aynı fırsatları sunmaz. Toyluk zamanlarını ödetir, hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla kalırız bir gün... Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz; Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir... Murathan Mungan
Ne senle yaşanıyor nede sensiz oluyor Bu garip bomboş dünyada. Ne kahrın çekiliyor ne dertlerin bitiyor GÜlmüyor bu yüzüm gülmüyor Ben senin kulunmuyum beni senmi yarattın Keşke seni sevmeseydim Seninle yaşanmıyor sensizde olmuyor Keşke seni hiç görmeseydim Hem senin yokluguna bu kader oyununa Nasıl dayanırım ben nasıl Bahtıma kara oldun gönlüme yara oldun nasıl dayanırım ben nasıl Ne umdum neler buldum mecnundan beter oldum Öldürür beni bu sevda keşke hiç görmeseydim aşk nedir bilmeseydim Öldürür beni bu sevda. Hem senin yokluguna bu kader oyununa nasıl dayanırım ben nasıl. Bahtıma kara oldun gönlume yara oldun nasıl dayanırım ben nasıl Ben senin kulunmuyum beni senmi yarattın Keşke seni sevmeseydim Seninle yaşanmıyor sensizde olmuyor Keşke seni hiç görmeseydim Hem senin yokluguna bu kader oyununa Nasıl dayanırım ben nasıl Bahtıma kara oldun gönlüme yara oldun nasıl dayanırım ben nasıl. Müslüm BABAAAAAAAAAAAAAAA
İçim acıdı ''Yüreği nasırlaşmış insanlara'' Şiirimi vurdular canımı acıttılar canımdan can aldılar beni de ucube sandılar masumane sevgimi, yafta vurup popülizm yaptılar. Sandım ki; burası farklı olacaktı herkes şiire meraklı, sevgisizlik çağında kaybettiğim sevgi burada herkeste vardı. Yanıldım; burada da maskeler varmış kırkı geçen şiirler popülizm yaparmış lanet olsun böyle düzene lanet olsun bana popülist dedirten kahrolası şiire…