Seni seviyordum ve senin haberin yoktu. Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte. Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler... Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum. Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara, vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun. Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller. Ben seni seviyordum, bilmiyordun. Sevinçlerim oluyordun arasıra, sen hiç bilmiyordun. Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları... Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların bana inat, başın her şeye meydan okuyarak. İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi. Değiştik sanıyordum. Ve sen yine bilmiyordun. İclal Aydın
Aşk İki Kişiliktir Değişir rüzgarın yönü Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Ataol Behramoğlu
Birisi Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek Fakat ne kadar saklasak nafile Bir şey var aramızda Senin gözlerinde ışıldıyor Benim dilimin ucunda
Seni Seviyorum Ne güzel şey seni seviyorum demek Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel Her baharda gece gündüz her saniye Seni seviyorum Seni seviyorum Seviyorum seni diyebilmek ne güzel Bir kere sevdaya tutulmayagör Ateşlere yandığının resmidir Aşık dediğin mecnun misali kör Ne bilsin alemde ne mevsimidir Çünküsü yok nedeni yok sevmenin Zamanı hiç yok, dakikalar zaman üstü Utangaç bir gecenin kucağında Yağmurlar vuruyor pencereme Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında Aşkın ayak seslerinin duyuyorum yüreğimde Ve hasretin içimde Seni seviyorum Sesinin duymak istiyorum uyumadan önce Sabahlara kadar konuşmak Hiç kapatmamak telefonu Aynı düşlere uyumak sonra Ve uyanmak aynı güneşe Bir kere sevdaya tutulmayagör Ateşlere yandığının resmidir Aşık dediğin mecnun misali kör Ne bilsin alemde ne mevsimidir Daha bir güzelleştim son günlerde Gözlerimin içi parlıyor Kabıma sığdıramıyorum aşkı Gülmek geliyor içimden Sokaklarda koşar adım yürümek Tanıdık tanımadık herkese selam vermek Merhaba ülkemin güzel insanları Hepinize hepinize merhaba Sizi de seviyorum Yağmuru, denizi, kokusunu toprağın Gökmavisinde güvercinleri, martıları Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı Bin dallılarıyla köy kızlarını Ve elleri hamur kokan anaları Hepsini sende seviyorum Seni seviyorum Bir kenara mahsun çekilen içim Yemeden içmeden kesilen içim Sensiz/yarsız uykuyu haram bilen için Ayrılık ölümün diğer ismidir Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime Ve daha çok seviyorum limonlu çayı Senin sevdiğin herşeyi seviyorum Türkülerini memleketinin Feneri ve kara kartalı senin için Davamızı ve şiiri sende seviyorum Seni seviyorum İyi ki doğdun İyi ki varsın Doğum günün kutlu olsun Seni çok seviyorum Seni çok seviyorum Yaşamaksa seni sevmek Ben hiç ölmedim Seni seviyorum
BİLİYORUM SANA GİDEN Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi... Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri CEMAL SÜREYA
ÜVERCİNKA Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Bir çok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil CEMAL SÜREYA
İzmir' i Yaşamak Otubüsten inip Alsancak'tan Pasaport'a yürümek, İzmir'li olmaktır. En ufak ihtiyaç için Kemeraltı'na gitmek, İzmir'li olmaktır. İlk randevunda YKM önünde buluşalım demek, İzmir'li olmaktır. Kordon boyunda denizle birlikte balık yemek, İzmir'li olmaktır. Sinemalarda ne oynuyor diye ilk Çınar'a bakmak İzmir'li olmaktır. Yazları her hafta sonu Çeşme'ye gitmek, İzmir'li olmaktır. Göztepe-Karşıyaka çekişmesini seyretmek, İzmir'li olmaktır. Sabahları günaydın dedikten sonra 2 Boyoz 1 yumurta demek, İzmir'li olmaktır. Atatürk Lisesi'ni bitirmek, İzmir'li olmaktır. Fuar'a fuar zamanında gitmemek, İzmir'li olmaktır. Kemeraltı'nda hayır için dökülen lokmalardan yemek, İzmir'li olmaktır. Her çeşitten İnsan sevmek, İzmir'li olmaktır. Simite Gevrek demek, İzmir'li olmaktır. Karataş,Asansör'de anlamlı birgün için kutlama yapmak, İzmir'li olmaktır Gece yarısı Efes'in arkasında Yengen yemek, İzmir'li olmaktır. İzmir'li olmak İzmir'de doğmamaktır, İzmir'i yaşamaktır.
İzmir Öyle Bir Dişidir Ki! İzmir öyle bir dişidirki! Aldatmayan erkek yoktur Onunla sevgilisini. İzmir öyle bir erkişidirki! Benim diyen kadınlar İlah bilir iblisini. .. İşten Kordona çıkılır İzmir akşamlarında. Körfez vestiyer gibidir, Gün boyu giyilmiş Yorgunluklara. Öyle salınırki Yalı boylarında tazeler Ege kıskanır. Hatta öfkelenir bazen Ses edemezde, Dalgalandıkça dellenir. Beyler dizilir kıyılara. Çaylar dağıtılır masaya. Güneş geçirilecektir birazdan Batıdan dönmek üzre doğuya. İşte tam o esnada Çekilen bir nefes nargileden, Bir haz verirki tiryakiye; Sanırsın marpuç değilde gümüşten, En mahrem parça yar göğsünden. Akşam yorgunluğu fırsatya, İmbat zamparalaşır birden Oynaşır kadınlarla. Bir el olur gezinir Saçlarında, omuzlarında. Masaj gibi dokunur tene Uyandırır içindekileri tane tane .. İzmir öyle bir dişidirki! Aldatmayan erkek yoktur Onunla sevgilisini İzmir öyle bir erkişidirki! Benim diyen kadınlar İlah bilir iblisini
Fuar'a fuar zamanında gitmemek, İzmir'li olmaktır. Bak bu harbiden çok ilginç ve doğrudur Nerden baksan 15 senedir fuar sezonunda gitmem fuara,herkes gibi
İzmir’e geldiğin vakit Yer değirmenlerini konuk etmiş göğsüne Rüzgâr’ın nöbetçileri onlar As teğmen Kubilay konuk edecek seni Sen İzmir’e geldiğin vakit Yetim üst geçitlerin altından geçeceksin Karşıyaka karşılayacak seni Körfez haddinden fazla mavi İnce bir poyraz tarayacak saçlarını Konak’ta Akdeniz palmiyeleri Benim sokağımda yalancı karabiberler Saat kulesi zamanın şahidi Smrya meydanı İzmir sevgilisi Bugün Pazar; Kemer altı kapatmış kepenklerini Agora’da meyhaneler karşılayacak seni Sen İzmir’e geldiğin vakit Yakar top oynayan çocuklara takılacak gözlerin Süt darı satan işportacılara takılacak Beni arayacak gözlerin Martı’lar yoldaşlık edecek Kordon’da sana Sen İzmir’e geldiğin vakit Sabahçı kahvelerinde nargile dumanı bulaşacak kirpiklerine Sigaralar söndüreceksin atıp denizime Zeytin ağaçları göreceksin yol boyu dize dize İsimsiz çocuklar gibiyiz yine Bekleyeceğim seni Bostanlı caddesinde Karşıyaka iskele önünde Ama biliyorum sen gelmeyeceksin gene…
İzmir'den Çıkış Yok! Bu şehirden çıkış yok, umutların vardığı yer Denizlerinden kayar gider, hep beyazdır rüyalar. Tanrıların ağladığı bir yer değil burçları Sevecen bakıyor hep şehrin gözleri İzmir açtır, doyumsuz arzulara. Sessizce uzanır gizemli sahillere Geçit vermez hiç sevmeyenlere kendisini Kapanır, yüzünü göstermez indirir peçesini Son durak, mermer olmaktan çıkar burada. Gönül beşiğine yatmayı hayal edersin İzmir bir tasarımdır, tuzak olur yakalar Her akşam ok gibi kızıllıkla vurur seni Yıldız çöllerine atar. İzmir güne son kapanan pencere Sabahın seherinde yavaşça yere bırakır. Yaşama bağışlar. İzmir'i giyinirsin bahar bahar.
İzmir’i gördün mü? İzmir’i gördün mü? Saat Kulesini, Asansörü, Fuarı demiyorum gördün mü izmir’i? yapışmaz nemi yaz günü ve gecesinde püfür püfür esen yelle yürürken kordon boyunda. İzmir’i gördün mü? Alsancak, Kemeraltı, Karşıyaka’yı demiyorum sahi gördün mü İzmir’i? eser yoktur oğlanında kızında memurunda esnafında stresten, kederden ve de kem gözden acıdan bağrı yansa da olmasa da yemek öğününde gülümser gamzeli yanakları ışıldar binbir renkte erguvan gözbebekleri İzmir’i gördün mü? Çeşme’yi, Foça’yı Ildır’ı demiyorum gördün mü İzmir’i, İzmirli’yi? tek tasası ve düşüncesi oltasının ucundaki yem bu yeme gelecek balık bu balığın tavadaki hali yanında rokası, rakısı yani yoktur geçmişi ya da geleceği yaşar bugünü dün yaptığı gibi izmir’i gördün mü? sahil yolunda efesin arkasında sıra sıra palmiyeleri palmiyelerin yanında yol alan tıkır tıkır at arabalarını demiyorum… gerçekten gördün mü izmir’i
Boşver be yaşı başı! gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin
Eylül ne kadar hüzünlü. sabah serinlikleri,yeni bir aşkın haberlerini getiren eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici. öğlen güneşleri,üzüm salkımları kadar s beni,bu eylül öldürecek. bir aşk kadar zehirli.bir orospu kadar güzel... zina yatakları kadar akıcı,terk edilişler sıcak. akşam rüzgarları,tene dokunan bir kamcı kadar şehvetlidir. ben her yıl ölümü ve aşkı bu yılda beklerim... ve her yıl eylülün çıplak beyaz ayaklarına bir yazı bırakırım. eylül sabahları,kristal kılıçlar kadar keskim ışıklarıyla tenimi kanatarak uyandırır beni. ben eylüle akarım. bir hüzün gibi akarım ben eylüle,kanayan bir aşk gibi, siyah şallara bürünmüş genç bir ölüm gibi akarım. sevişerek,ağlayarak ve ölerek akarımken eylüle, her yıl hep aynı vakitte,geniş bir ırmak gibi bütün hayatı berrak sularında yıkayarak gelir, beni ve her şeyi koynuna alarak, bir meçhule hüznüyle emzirerek götürür hep. kadınları ve hüznü eylülde çok severim... keman konçertolarını, akşam saatlerinde bir ışık yangını içinde kıpkızıl tüten yalnız ağaçları,ürkek tebessümleri edepsiz kahkahaları severi. lacivert bir deniz benim ellerimde oynaşır. sahiller,yaşlı bir kadın gibi kendine terk edildi. şarkılar,incecik bürümcekten acılar vaat eder her dinleyene. bitenin,başlayana dokunduğu yerdir eylül... onun için yanık tütsü kokar, onun için değdiği yeri kanatır. eylülde aşk,eylülde acı,eylülde yalnızlık zordur, eylülde her şey zordur,ben eylülü onun için severim. eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır. herkes her şeye kapısını aralar,bir aşk oluverir aşinalık. ölüm,kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur. aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim. nasılda mahzun ve nasılda tehditkardır. ben eylülde bütün aşklardan ve kadınlardan korkarım. ben her yıl eylülün çıplak beyaz ayaklarına bir yazı adarım.ve ben eylüle akarım. her hüzün gibi akarım ben eylüle,kanayan bir aşk gibi akarım, siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm bibi akarım. Olcay Kılıç