KALAN Bir şey kaldı gecelerden birinde Senden. Öncesinde bilinmemiş birşey, Silinmez bir ses gibi giden.. Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde, Bir şey kaldı senden Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı. Veriliş rengi başka, alınış rengi başka.. Söylemeye vakit kalmadan Dudakların altına bırakılmış bir şey. Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta.. Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı. Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden, Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz.. Seninle dolu, seninle sensiz bir şey.. Arandıkça bulunmamış yıllar yılı, Bulundukça aramaklı. Özdemir ASAF
YÜREĞİM KANIYOR Hırçın denizlerin kuğusuyduk köpürerek suyunun yanağında Yarılan ekmeğin buğusuyduk. Gözüm yaşarıyor, Yüreğim yanıyor Oltaları kırıp atasım geliyor Olmasaydı... olmasaydı sonumuz böyle Biri oltamızı çiğneyip gitti Biri hoşgörüyü yıktı Dostları kırdı Modluklar gelip aramıza serildi Biri milyon kere abartıp hataları Herkesi kötüledi Bizi yaraladı Biri yemimizi döktü Denizden sularımızı çaldı Biri hiç yoktan vurdu livarda balığımızı Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor Oltaları kırıp atasım geliyor Olmasaydı... olmasaydı sonumuz böyle Kumsalda kuzu ateşiydik Paylaşarak ekmeğin arsında Kordon turuna inişiydik Göğsüm daralıyor, Yüreğim kanıyor, Oltaları kırıp atasım geliyor Olmasaydı... olmasaydı sonumuz böyle Birer yolcuyduk aynı forumda kaybolmuş Aynı orglarda kaynaşan birçok yabancı Hep aynı şeylerde tartıştık tesadüf bu Birer tomurcuktuk dostluğun kollarında Birer kor tanesiydik Foça sahilinde kuzu buğusunda Dedim ya; Hiç yoktan susturduk dostluğumuzu Yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor Bitmeseydi... bitmeseydi bizim öykümüz böyle Göğsüm daralıyor Yüreğim kanıyor Oltaları kırıp atasım geliyor Olmasaydı sonumuz böyle
Biz üç-beş kişiydik; Bedirhan, nazlıcan ve biz Üç-beş ağız, üç-beş yürek, üç-beş eğilmez bilek Adımız üstad diye yazılmıştı dalgalara, forumlara Boynumuzda sirküler, koynumuzda birkaç kelek El kamışta kulak çıkrıkta Ve sırtımız dostluğa emanet Deniz suyunun iyotuyla ovarak çatlayan ellerimizi Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık Kara çok uzaktaydı Ve dokunuyordu balıksızlık Gece karanlık açıklarda Uzak orkinos sesleri Yüzümüze, ekmeğimize Oltamıza çarpar geçerdi Oltasına zil takardı nazlıcan Sonra tütün sarardı Kokardı buram buram Gizlice oltasına asılırdık Yüzümüz güler, Gecemiz çınlardı Belki bir sidik yarışında yitirdik nazlıcan'ı kıulıç balıklarıylada bir oldu, çok derinler daldı Bir narin rapala öyküsü, bırakıp tam arkamızda Kurşun gibi, kanca gibi kayalara takılıp kaldı Oy nazlıcan derin denizlerin maralı Nazlıcan mazisi fırtınayla taralı Sen de gider miydin böyle yanlızlar ülkesine Oy nazlıcan oy can damarından yaralı Nazlıcan serin suların çiçeği Nazlıcan deli dolu heyecan Göğsümde bir sevda kelebeği Nazlıcan ah nazlıcan Artık yenilmiş ordular kadar Eziktik, zafersizdik Geçip gittik, olta ve kamış paramparça Gerisi kayıp duygusu, gerisi sağır sessizlik Geçip gittik, nazlıcan boşluğu aramızda Bedirhan'ı bir kavgada balıktan soğuttular Yarıp çıkmışken nice büyük tartışmaları Oltadan düşen bir balık gibi usulca Titredi ve denize düştü solungaçları. Ayrılık bir balon balığı gibi sarmıştı her yanını Devrilmiş bir kamıştı ay ışığında gölgesi Uzanıp bir damla veda ile dokundum profiline livarımı çatlatırken balıklarımın yetimlik sesi Sanki bir şakaydı bu, birazdan online olacaktı Birazdan konuları karıştırıp bir rapor yazacaktı Oysa ayrılık sadık kalmıştı randevusuna ah O da nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı Ey bedirhan; kalleş kavgaların heyulası Ey bedirhan; yasak avların belası Sen de böyle susacak adam mıydın konuşsana Ey bedirhan ey suskunluğu bile çığlık yuvası Bedirhan hırçın dalgaların avcısı Bedirhan mavi denizlerin sevdası Zulamda keskin kuzu oltası Bedirhan ah bedirhan Biz üç-beş kişiydik Üç-beş sirküler çiçeği Bedirhan, Nazlıcan ve siz Kalanlar .
Düşen Güne Balad Sahile vuran son dalga kırmızı Parlayan balıkların gümüş yelelerinde Dal uzanmış ufuktan Ayrılığa yolculuk Ve yalnızlığa pupa yelken küçük gemi Rüzgar peşi dalga yargıcı İnce beden ip üstünde Hatıraların yüklü Gidersin... Bir meltem esintisi saçların Ateş oklarından gözler Yol uzak ufuk önde Yakamozlar bekler balıkları Bin kırık pencere var geride Gazete kaplı ardında karanlık odalar Işık uzaklaşmakta Gün yol almakta yavaşça Ve hayattın sen Gününde öldüren Sen giderken ardından Hüzünler kaldı her yerde... Ey hayyalerde yiten gün Bir daha gel... 15/09/2007,21:52,sky
Gül Gül... Kırmızı kan koklamış Uzaklığa hasret Ayrılık türküleri sana değil Kırık yüreğimden sızan anılara Ne bir dağ gölgesi Ne bahçede bülbül figanı Özlemim hatırana Gül Kırık çitli bahçenin Figan bülbülün ayaklarında Gül... 15/09/2007,21:36,sky
Telefonda Sen Bundan daha güzel müjde mi olur? Merhaba diyorsun telefonda sen, Sen ki konuşursun derdim mi kalır? Nasılsın diyorsun telefonda sen... Bu gece misketi çaldırmaz mıyım, Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım, Sesini duyup da çıldırmaz mıyım! Delisin, diyorsun telefonda sen... Sağlığını düşün herşeyden önce, Kendine iyi bak içme her gece Seni Seviyorum, hem de delice! Bilesin, diyorsun telefonda sen... Mutluluk ne kadar kolaymış meğer, Sevginin kadrini bilseydik eğer, Kim ne derse desin, çekmeye değer, Çilesin, diyorsun telefonda sen... Çoktan terk ederdim, bu şehri, çoktan, Arar diye caydım her yolculuktan, Dostlar ne âlemde, çoluk çocuktan Ne haber, diyorsun telefonda sen... Sabrımı yenmese hasret nöbetim, Arayıp sormaya yoktu niyetim. O anda hapşırdın, çok yaşa dedim, Beraber, diyorsun telefonda sen... Albümde görünce aklıma esti, Berbere uğradım dün akşam üstü, Resmime bakarak saçımı kesti Severdin, diyorsun telefonda sen... Sevgi bu, insanı böyle inceltir, Aklın ermediği yere yöneltir. Sen de şiirlerinde böyle yüceltir, Överdin, diyorsun telefonda sen... Biraz da fedakâr olsaydın keşke, Ne verdin destanlar yazdığın aşka? Ömründen üç gece, hepsi bu, başka? Ne verdin, diyorsun telefonda sen... Hem içme diyorsun, içme de çıldır! Hem de kalk şu anda bir kadeh doldur, Hadi sağlığına şerefe kaldır, Çınçınlat, diyorsun telefonda sen... Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da, Erik de olmadı, dut da, kiraz da, Neler söylüyorum, lütfen biraz da, Sen anlat, diyorsun telefonda sen... Ne söylersen söyle, sen ne dersen de! Anlat düşmanımı düşte görsen de! Bir sigara yaksam, izin versen de; Devam et, diyorsun telefonda sen... Seni dinlemekten güzel şey mi var? Çölde şırıl şırıl akan su kadar, Yeter konuştuğum, benden bu kadar, Merhamet, diyorsun telefonda sen... Gelirsem görünme, kendini gizle, Seni yağmalarım, yerim bu hızla! Yerin kulağı var, açılma fazla, Orda kal, diyorsun telefonda sen.. Canım ne istiyor şu anda bilsen? Ah mümkün olsa da bulup da gelsen, Kendi ellerinde incecik dilsen, Portakal, diyorsun telefonda sen... Afedersin bazen sapıtıyorum, Böyle saçma sapan lâf ediyorum, Kapı çalınıyor, kapatıyorum, Hoşçakal, diyorsun telefonda sen... TANJU(asi_gecekondu)
Hala Seviyorum Bugünlerde yine seni düşünüyorum... Yalnız,ıssız ve çaresiz gecelerde, Seni düşünüyorum sessiz çığlıkların arasında... Kalbim senin için çarparken, İçimden "seni seviyorum" diye haykırmak geliyor!.. Ama olmuyor, Ben yine de seni seviyorum haykıramasamda çığlık çığlığa, Bir kağıt parçasına,duvara haykırıyorum aşkımı, Seni sevdiğimi yazıyorum sadece !!! Seni düşünüyorum hep gecelerde, Belki hayalin yalnızlığıma katık olur diye... Seni düşünüyorum hep gecelerde, Belki hayalinle gelirsin diye... Seni düşünüyorum hep gecelerde, Belki seni hayalinde unuturum diye... Ama ne mümkün böyle bir şey. Gözümden uzaksında,gönlümden olmuyorsun işte, Çıkmıyorsun aklımdan... Hani istemiyordumda çıkmanı. Bir ümitle bekliyorum, Hani göçüp gitmeden bu dünyadan, Bir kez olsun sevgiyle bakar diye gözlerin bana. Ben hala yalnızım buralarda, Hala yoğun duygularım,hala karanlıklardayım, Doğmasını bekliyorum güneşin, Ben hala uykusuz gecelere inat seni düşünüyorum!.. Ve ben hala seni seviyorum...
Değmezmiş Be Gülüm Dün evden çıkmadan yanıma üç tespih aldım gülüm, ilk tespihi ilk karakola düştüğümde komiser vermişti, İkinci tespihi ben ceza evindeyken kardeşim gibi sevdiğim arkadaşımın bana teselli tespihi ve son tespih de içki masasında abim saydığım kişinin bana ortam hediyesi diyip verdiği tespihti yanıma aldım ve evden çıktım. Aradan biraz zaman geçmişti karakola gittim, korkma be gülüm ortada şikayet falan yok komiser emekli oluyormuş onu ziyarete gittim, bir bardak çayını içtim vedalaştık giderken bana verdiği tespihi ona geri verdim ve çıktım. Aradan biraz zaman daha geçmişti ceza evine gittim korkma gülüm bu kez ziyarete, bizim arkadaş namus davasından içeri girmiş onu görmeye gittim görüştük biraz para bıraktım ve arkadaşımın bana verdiği tespihi ona verdim sıkıntıya iyi gelir dedim çıktım. Saat gece yarısını gösteriyordu eve gidiyordum bu kez parkın ordan gittim. Çocuklar içki masasını hazırlamış mezede yok yok oturdum, yanlış anlama gülüm bu kez içmiyorum oraya onlara alkolün nasıl bi illet olduğunu anlatmaya gittim biraz konuştum içmemelerini tavsiye ettim kalkarken de abim dediğim insanın bana verdiği tespihi masaya bırakıp kalktım. Eve geldim her zamanki gibi çekildim odama ve saatlerce oturdum. Eskiden yanımda içki şişesi elimde sigaram ve aklımda yarın çıkacağım mahkeme olurdu be gülüm ama şimdi yanımda sana ayırdığım ajandam elimde senden kalan bir tek resmin ve aklım da sen varsın be gülüm. Ben senin için işte bunları bıraktı gülüm sense sadece bir resmini bırakıp çektin gittin ama deymezmişsin be gülüm. İşte onun için acıyorum ya sana; Benim değerimi bilemedin be GÜLÜM.....
Yakamoz Kimsesiz kaldım sensiz gecelerce nefesini özledim esmer tenini unuttum o yakamoz akşamlarında bir balıkçı teknesi oldum kayboldum o yeşil gözlerinde ve hiç doğmadı güneş sabahıma aldığım nefesler meğer yalanmış sen olmayınca yanımda... T u ğ ç e Tutkusun bende hiç tükenmeyen Umutsun bende hiç tükenmeyen Güneşsin sen batışı olmayan Çiçeksin sen hiç solmayan En güzel hayalsin bende hiç bitmeyen yakamoz bir yakamoz akşamında denize gömdü sevdalarını; ... ve hatırladığı tek şey hırçın dalgaların yüreğinde bıraktığı sitem şarkılarıydı. şarap içip şiir yazardı,kimi unutulmuş sevdalar adına hep istedi ama sarhoş olamadı hiç. bir keman sesini severdi, haaa bir de bağlamaya dayanamazdı. akşam üzerleri yelken açmış gemilerin ardında bıraktığı izleri görür ve düşünür; geceleri yalın ayak yürüdüğü Arnavut taşlı kaldırımlı sokakları hatırlar, ve 1970 baharından bir tango mırıldanırdı sanki....
Aç Kapıyı Ben Geldim [COLOR="Black"]Korka korka değil usul usul değil Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim Aç kapıyı bak ne diyeceğim Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden Dişlerinden dudaklarından Nergisler ocak ayında açtı Kendimden bahsetmeyeceğim Yediveren güllerden duvardan sarkan güllerden Çocuklardan sabah erken okula giderlerken Atlardan bahsedeceğim Kan ter içinde atlardan Aç kapıyı bak ne diyeceğim Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım oynuyorlar Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum penceremin dibinde açacak Ekinleri dolu vurmadı çekirge gelmedi kurak olmadı Yorgunum demiyeceğim bir evimiz olsa demiyeceğim Yüreğim daralıyor demiyeceğim Bir baksan gözlerime başını çevirmeyeceksin Yürüyüp gitmeyeceksin elini çekmeyeceksin Bir baksan gözlerime Dağda yakılmış ateşler göreceksin Aç kapıyı kim geldi bak Bak nasıl havalandı güvercin Açmam diyemezsin artık Aç.[/COLOR]
döndümm sadece mınık bır araydı ama dayanamadım yahu dun gırdım sıteye yazılanlara baktım anladımkı yorum yapmadan duramayacagım yenıden giriş yaptımmm nasılsınız bakalım
EBEDİ BU VATAN TÜRKÜNDÜR TÜRK ÜN OLACAK Bu vatan Türk'tür her kes bunu bilsin Vatana ihanet eden bu vatandan gitsin Bu vatan Türk'tür Türk kalacak Ebedi bu vatan Türk'ündür Türk'ün olacak Biz varız bu topraklarda biz Bu vatan bizimdir böldürmeyiz biz Bu toprak için canımızı feda ederiz biz Bu ülkeye ihanet edeni yok ederiz biz Bu vatan Türk'tür Türk kalacak Ebedi bu vatan Türk'ündür Türk'ün olacak Türk, kurt, Laz, Çerkez hepsi bir ırktan Hiç ayrılır mı kardeş et tırnaktan Hak peygamberde yana bütünlükten Bu vatan Türk'tür Türk kalacak Ebedi bu vatan Türk'ündür Türk'ün olacak....
Engereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik... Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıyığına... Dağın pulat yüreğine işledim, Şimşeğin masmavi usturasına Sevdanı usul-usul Sevdanı mısra-mısra Lo ben seni hapislerde sevmişim, Ben seni sürgünlerde. Yurdum benim şahdamarım... Yücende buzul Ve kar, Maviş dağ tavşanları Gün vuranda alaran Zemheri yılanları Ve yakut bir hışımla Öyle çakılan Sonsuzluğun yakışığı kartallar. .................... .................... Başım gözüm üstünesin Suskum, avazım üstüne... Adından başka silah Yazgından başka günah Daha yazmamış Hiçbir gizli dosyada Hiçbir açık kitapta. Peşinde azgınları Kanlı paranın Yani Doların itleri, Altın, Sterlin kurtları Ve petrol Nemrutları Ve kurşun Yezitleri... .................... .................... Kaçgunda, kaçakta Can havlindesin... Ve çocuk ölüleri Parçalanmışlar Daha süt kokuyorlar Ve anne ölüleri İncecikten, gencecikten Açık hepsinin gözleri. Halkım benim Askıda çığ... Ahmed ARİF
[COLOR="Black"]BİR ADAM Korku dağlarının yürekçisi, Ölüm denizlerinin kürekçisi; Öyle suskun oturuyor şişesinin basında, İçtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi, Onu kırmış olmalı yaşamında birisi. Dinledikçe susması, düşündükçe susması... Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi, Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası. Özdemir Asaf [/COLOR]