Sportif Avcılıkta Son Nokta

Beş saniye aklı olduğu iddea edilen bir av değil. Bu sefer rakipleriniz çok daha farklı.

Beyninizin tüm kıvrımlarını, kaslarınızın tüm gücünü, azmin tüm olanaklarını ve doğaya karşı direncinizin tüm sınırlarını zorlamanız gerekecek. Çünkü bu sefer onların krallığındasınız. Açık denizlerde..

Üstünüzde koskoca bir uzay altınızda binlerce mt derinlik ve ölüm size karadan daha yakın..Artık rakibinizin sınırlarından içeri giriyor ve mayın tarlası gibi her an patlamaya hazır bir fırtına korkusu ile doluyorsunuz..Çünkü artık kaçacak yer yok..

Bu müsabakanın hazırlığı günler öncesinden başlıyor. Rakiplerinizin gücünü biliyorsunuz ve ona göre önlem alıyorsunuz. Attığınız her düğümde ve bağladığınız takımın her bir parçasında gösterdiğiniz özen ve itina avınıza karşı saygı duymanızı sağlıyor. Kullandığınız misina, kamış, çıkrık, bağlantı elemanlar ekipmanlar hepsi ama hepsi avınız kadar sıra dışı ve daha o anlarda başlayan heyecanınız da...

Balıkçı değilde hırdavatçılarınkini daha çok andıran takım çantanızı tekrar ve tekrar gözden geçiriyorsunuz zira göklerde ve denizde her şeyin tam olması yetmiyor. Bir de her ihtimale karşı yedeği bulunması gerekmekte..


Tekneye binerken yanınıza günlerce yetecek erzak, özellikle su ve yedek giyim kuşam alıyorsunuz. Hayat mücadelesi için gerekli her şey zira dönüş zamanını doğanın belirlemesi çok olası..

Teknede yapılacaklar ve kullanılacak av teknikleri defalarca tekrar ediliyor. Rakibinizle yüzleştiğinizde ne yapacaksınız..? Çünkü onu bulmak ve kancanıza takılmasını sağlamak yetmiyor ve asıl mücadele ondan sonra başlıyor...

Artık açık denizdesiniz ve olta atmanın zamanı geldi ve daha takımınızı suya salarken heyecan başlıyor zira bu oltalara, bu mükemmel tertibatlarla zorlanmadan çekebileceğiniz 40-80 kg arası bir av da gelebilir veya arenadaki bir boğayla baş başa kalmaktan farksız olan 150-300 kg arası bir rakip de.

Denizlerin Zeki Şövalyesi KILIÇ
Hırçın Savaşçı Marlin
Hız şampiyonu Yelken
Ve Ağır Vasıtası Orkinos
Belki Dev Bir Kalamar

Hangisini seçerdiniz elinizde olsa..?

Tüm kaslarınızı gerecek Marlin'i mi..?
Mücadelesi tüm gün sürdürecek Kılıç'ımı..?
Teknenizi günlerce, ta ki çatlayana kadar sürükleyebilecek bir Orkinosu'mu..?
Çıkrıktaki 1000 mt misinayı dakikalar içinde bitirebilecek Yelken Balığı'nı mı..?
Yoksa boyunuz kadar büyük ve kollarını her an yüzünüze yapıştırabilecek bir dev kalamarı mı..?

Hayal değil çünkü artık bu arenadasınız ve yüzleşmek rakibinizin sizi, yeminizi, yönteminizi kale alıp almamasına ve o an oralarda bulunup bulunmamasına bağlı...

ve bekleme anı..

Bir an düşünüyorsunuz..
Ben burada ne yapıyorum, daha 7 ay önce levrek peşinde koşuyordum şimdi oltadan gelebilecek CııırrrrrrrrrrrrrrırRRRRRRrrrrrrRR... sesini bekliyorum.

Burası neresi..?
Ben kimin..?
Bu Excalibur da kim..?
Tuna Hunter niye gelmiş taa Danimarka'dan
Bu nasıl bir sevda..?
Saat Kaç..?
Kaç zamandır denizdeyiz..?

Sonra heyecanı bastırmanın en güzel yolu, Başlıyoruz muhabbete..

Ne güzel dostlar edinmişiz oysa ki. Daha 6 ay önce hiç tanışmadığımız Mehmet, daha dün karşılaştığımız Deniz ve 40 yıllık dost gibi muhabbetteyiz açık denizin tam ortasında..

Değişik tekniklerle bırakılan oltalar, saatte bir değiştirilen yem niyetli rekor balıklar, ve saatlerce süren muhabbetin arasında hep dikkat denizin üzerindeki şapırtı seslerinde. Ya avımız gelecek yada yanımıza yeteri kadar yemlik aldığımız için yüzüne bile bakmadığımız küçük orkinos sürüleri.

Ara sıra teknenin altında ve suyu aydınlatan Sword Light'ın ışığına takılan esrarengiz balıkların görüntüsüne şaşıyoruz. Ara sıra etrafımıza toplaşan 50-60 cm civarı orkinos sürüleri kendi boylarında ki yemlerimizi parçalamasın diye takımları topluyoruz. Bazen yemlerimize musallat olan koca kalamarlardan kaçıp yer değiştiriyoruz.

Açık denizin ortasında 1 cm ye varan boylarıyla teknenin etrafına dolaşan yavru balıklar çekiyor şaşkınlığımızı. Oysaki ben onları hep kıyıya yakın yaşarlar sanıyordum.

Teknede akşam oluyor, günü batırıyoruz, mehtabı da bitiriyoruz, gece sıfır ışık kirliliğinde seyredilen samanyolu nun güzelliğini de. Gecenin içinden gediyoruz ve gene güneş doğuyor.

Bu sefer daha da açıklara taktik değişiyor ve sırtı çekiyoruz. Kuzu peşindeyken tekneci Enginin sözleri geliyor aklıma " yüzlerce kuzu çektim ama hala kuzu gelince bacaklarım titriyor" ve bu sefer avımız 10 kuzu büyüklüğünde bizimde heyecanımız bitmiyor..

Açık denizde geçen 22 setten sonra karaya doğru yol alıyoruz. Yorgunuz çünkü yorgunluğumuzun KILIÇ AVI gibi bir anlamı var.

Mehmet'in yüzündeki ifadeye bakıyorum, yorgun ama bir fatih edasında. Taa Danimarka'dan sırf bu av için gelen Deniz'in bakışları "daha henüz bitmedi Namık bu işin yarını da var ertesi günü de" dermiş gibi..

Yarında çıkıyoruz ava ertesi gün de. başka teknikler başka yerler başka heyecanlar..

Balık...?

Bakın bu çok farklı.
İzmarit bile çıkmayıp, avda geçirilen hoş zamanlardan mutlu dönülen av hikayesi değil. Çünkü avdan bir kaç gün öncesinde başlayan ve bir kaç gün sonrasına kadar devam eden bu adrenalin bence her avcının vakit ve imkanlar süresince yaşanması gereken bir duygu.

Artık şu otelde tatil yapmak değil de, vaktim ve imkanın olsa da KILIÇ avına çıksam diye başlayan bir hayalin, yaşanmışlığının rahatlığı.

Tabi tek farklı, bu iş için yapılmış tekneyi ve hatta bırakın onu bu kadar profesyonel ve pahalı av takımlarının bulundurulması imkanlar haricindedir. Bu işin en ekonomik ve akılcı yolu, yapılan tur organizasyonlarına şapkanızı alıp katılmak..

Mutlaka deneyin derim ben..

Bu hayalimi benle paylaşan Excalibur(Mehmet) 'e ve avın organizasyonu ve tüm ekipmanı sağlayan Tuna Hunter'(Deniz)'e teşekkür eder ve avda geçirdiğimiz tüm saatlerin her bir dakikasında yaşadığımız dostluk için her ikisine tekrar ve tekrar teşekkür ederim.

Danimarka Nere..? Antalya nere..? Samsun nere..? Muğla nere..?
Hepsiniz buluştuğu tek nokta balikavi.net dostluğu..


Saygılar..!