Mehmet dogru yazmis (bence). Derneklesmek sart. Ama bu hadi baliga gidelim dernegi degil de, görev ve sorumluluklari olan dernekler olmali. Böyle dernekler de var gerçi ama sayilari çok çok az. Organizasyonlarla halk özellikle kirsal kesimde bilgilendirilmeli. Iste yazacaklarim moral bozar, heves kirar diye yazmak istememistim. Ama çürük temele kat çikilmaz. Bunu da görmek lazim.
Ya sizce? Ben yazdıklarıma inanmıyor gibi mi görünüyorum? Yazmaksa, görüldüğü üzere bunu çok rahatça yapıyoruz. Dernekleşmekse, o kadar kolay ki. Peki derneklere üye olmak? O zor mu? Hayır. O da çok kolay. İstediğimiz STK nun tüzüğünü alır, incelersiniz. Amaç ve hedefleri aklınızı yatıyorsa Üyelik Müracaat Formunu doldurursunuz. Dernek yönetimi sizi sakıncalı bulmazsa üyeliğiniz gerçekleşir. Peki içimizde kaç kişi Amatör Balıkçılık odaklı bir ya da bir kaç derneğe üye? Önce birey olarak kendimize bir çeki düzen verelim. Sonra cahil, işsiz kalmış, çocuğunun protein ihtiyacı için ya da bir şişe şarap parası için ağ bulursa atan Ali'ye Mehmet'e laf ederek, hatta belki de ona bir istihdam yaratarak zaman harcarız.
Bencesi yok. Ben birey olarak kurala ve fazlasina uyuyorum. Genelde hobimi sportif olta balikcisi gibi tatbik ediyorum. Bazen bir iki balik alikoyuyorum. Denizde durum daha zor, kabulümdür. Her baligi salma imkani yok. Orda da av saati, hedef balik gibi etkenler var. Devlet bana hobimi tatbik edebilmem için ücreti karsiligi izin belgesi veriyor. Vaktim müsait olmadigindan bir dernege üye degilim, yeterli özveriyi saglayamayacagimi düsünmüyorum. Son paragrafiniza katilmiyorum. Bu sorunlarin çözümü öncelikli olmak zorunda. Ali bilecek ki o balik agir metal içeriyor ve çocuguna zararli.
Tarık abi, bu alt kültürlerin bir meselesidir. Bunun için önce organize alt kültürler oluşturulur, bunlarda kendi böyle kurallarını koyarlar. O kulübe katılmak için bu kurallara uyulur. Yani bu gönüllü olarak yapılır, yukardan regülasyonla değil. yukardan yapılacak regülasyonların, bu her gurubun ortak limitleri içinde kalmasını sağlamak gerekir. Yani, vay sen zıpkınıcısın, tehlikeli iş yapıyorsun, sana 15 kg yakalama hakkı veriyorum da, oltacıy zaten oturuyor kıyıda, ona yeter 3 kg. demek olmaz. Ne yapılır, neyle ,nasıl tutarsan tut, limitin 5 kg'dur. İster amatör olarak tut, ister sportif, o sana kalmış. İşte bu denebilir. Bu noktada da kategori etmeye gerek yoktur. Fakat, çeşitli av tarzları için özle maddeler konabilir ki, işte gece zıpkın işi olmaz gibi, bu da konuyor zaten. Şimdi ne denecek, ne denebilir? Efenim sen amatörsen, yakaladığını salman gerekmiyor da, sportifsen illa salacaksın mı denecek?
Serdar kardeşim, Bu yazdığın fikirlerin bildiğim kadar tek dayanağı, kaynağı sensin. Yani senceleri yazmaktasın. Saygı duymamak mümkün mü? Tamamı diyemem ama bence bazı yanlışlar içeriyor o görüşlerin. Ben ise ortaya Türkiye'nin de taraf olduğu bir komisyonun konumuza ilişkin belgesini koydum. Sen bu regülasyonun bu ülkede kendiliğinden ya da ihtiyaçtan oluşabileceğine inanmakta mısın? Tabii ki hemen hemen her ülkede olduğu gibi ANA KURALLAR, gerekli ayırımlar ilgili otorite tarafından konulacak ve uyum sağlanacak. Kuralların oluşumu için ise öncelikle bilim, avcı ve otorite sacayağı kurulacak. Sonra da bu ülke insan ve coğrafyasına uyan kurallar oluşacak. Evet, amatörsek yakaladığımızı her zaman salmamız gerekmiyor. Limit altı olanı da, ihtiyacından fazla olanı da salabilirsin. Limitler dahilindeki avını ister orada, ister evinde hemen o akşam, ister dondurup aylar sonra yersin de. Ama bunların hiç biri seni sportif balıkçı yapmaz. Sportifsen illa ki salacaksın. :thumb: Hatta bunu kuralları belirlenmiş bir yarışma sırasında yapacaksın ki sana Sportif Balıkçı densin. Bir kaç yerde daha yazmıştım. Diyelim ki ben yeni biçilmiş bir tarlanın ortasına oturdum. Çevremdeki çekirgeleri yakalayıp, yakalayı salıyorum. Sizce ben spor mu yapmaktayım. Yani bana sportif çekirge avcısı denilebilir mi? Ütelik kızarmış çekirgeyi de pek severim.
Sevgili Serdar, Yazdığını tekrar tekrar okuyunca daha da detay gerektiğini anladım. Sana RASTGELE-DER olarak 2008 yılında basımını üstlenip, elimizin ulaştığı her yere dağıttığımız Tebliğ Kitapçıklarına da aktardığımız bir açıklama ile cevap vereyim. Doğal kaynaklardan faydalanmaya yönelik her tür etkinlik, ister istemez bu kaynaklarda az veya çok olumsuz bir etki yaratmakta, yararlanılan kaynakların zarar görmesi, yıpratılması gibi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Doğal kaynaklardan yararlanılmasında temel ilke, bu yararlanmanın sürdürülebilir yoğunlukta ve etkide olmasıdır. Bu amaçla ulusal veya uluslararası düzeyde çeşitli örgütler faaliyet göstermekte, kaynakların sürdürülebilirliğine ilişkin ilke ve kurallar getirilmektedir. Doğal kaynakların sürdürülebilirliği alanında en etkin ve yaygın çalışma yapan kuruluş, Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulmuş olan, FAO kısaltması ile bilinen Dünya Gıda ve Tarım Örgütüdür. FAO’nun en temel stratejisi, SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM adıyla bilinen felsefesini, tüm dünyada uygulanabilir hale getirmektir. FAO’nun balıkçılık alanındaki düzenlemelerini yapan “Balıkçılık Bölümü”, bu felsefeyi “En Az Bir Kere Yavru Verdikten Sonra Balıkları Avlamak “ şeklinde açıklamakta ve Su Ürünleri Avcılığının Sürdürülebilirliği olarak adlandırmaktadır. Bu temel felsefenin ışığında 24 Eylül 1949 da Roma’da imzalanan antlaşma ile Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu (GFCM) kurulmuş ve her ülkenin kendi kurallarını oluşturması istenmiştir. Bu kapsamda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ülkemiz için geçerli olan balık avcılığı ile ilgili kuralları, Su Ürünleri Kanunu’nun verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde, sürdürülebilir avcılığı sağlamak için tebliğ adı altında, ticari ve amatör balıkçılık için ayrı ayrı hazırlamaktadır. Balık avcılığı kuralları, FAO’nun da önerisiyle tüm dünyada hedef kitle temsilcilikleriyle iş birliği içinde hazırlanmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da bu doğrultuda tebliğ hazırlama yetkisini, ilgili kamu kuruluşları, bilimsel kuruluşlar ve balıkçı örgütlerinden oluşan kurul vasıtası ile kullanmaktadır. Amatör avcılığa ilişkin kuralların belirlendiği tebliğ ise konuyla ilgili kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerini içeren kurul tarafından hazırlanmaktadır. Tabii ki kurallar tepeden inmemeli. Benim yazdığım da kural oluşumu için değil zaten, Taaa baştan bu yana TANIMLANMAK konusunda yazmaktaydım. AMATÖR, SPORTİF ve TURİZİM BALIKÇILIĞI Tanımları ve ayırımı asli konumuz.
Keske her balik avi meraklisi arkadas umursayip da ama dogru ama yanlis ama eksik, fikrini yazsa Tarik bey ! Size de rastgelmesi dilegimle saygilar.
Keşke. :thumb: Keşke dernekleşilmeli mirim diyen her amatör ya bir dernek kurulumu için uğraşsa ya da kendine uygun bir derneğe (mazeretlerini bir yana koyup) üye ve destek olsa. Keşke. RASTGELSİN.
Evet bu denecek abi denmeli de sportif balık avı ile ilgilenen insanı kg. limiti koyamazsın da. Ama bir kişi ben sportif sazan avı ile ilgileniyorum dedikten sonra o yakaladığı balıkları gölden uzaklaştıramaz. Bu geri salmalarında belirli kuralları olmalı.Yan ağ içinde 1 gece balığı beklettikten sonra da salmanın bir faydası olmaz. Sportflik fiilen burada devreye giriyor zaten. Aslında bunların lisansları vs.. farklı da olabilir.. İlle avrupada ki veya dünyada ki kurallar ile sınırlı kalmak zorunda değiliz gerekirse daha sert dünyada örneği olmayan uygulamalarda yapılabilir.
Ama daha çok beklememiz lazım, ilk önce şu rant kavgası bitsin bir ondan sonra her şey sırasıyla olacaktır.
Tarık abi, sanırım anlayamadım. Şimdi kanuna; Sportif balıkçı: şudur ve yaladıklarını salmak zorundadır Amatör balıkçı: budur ve yakaladığını yiyebilir. Bunu mu diyeceğiz? Farzedelim ki yedik. sonra ne diyeceğiz, bir isim koymuş olmak için konmaz bu düzenleme. Sportif balıkçı: her zaman her yerde dilediğini tutar ve salar. Amatör balıkçı: Senede şu şu ayda şurada ancak turna tutar. Hah, böyle bir ayrım konabilecekse, bir anlam taşıyacaksa, regülasyon olarak bu bir anlam ifade eder ancak, sanıyorum. Pekiii... Şimdi, senle şu göle gittik. Amatörler olarak. üçer alabalık tuttuk, 2'şer kiloluk. Sonra da baktık tebliği doldurduk. Hadi yakalayıp salalım diyerek "Sportive Fisher On" moduna girdik. Girmeyelim mi, giremez miyiz? Bu düzenlemenin ne pratik yararı olacaktır? Basitçe, "adam başı 5 kg götürebilirsiniz" diyerek derli toplu bir yapı hazırlanmasının mahzuru ne? Birde gelelim derneklere. Ben bir derneğin kurucu üyesiydim. Sağlamda adamlardı diğer kurucular ama yürümedi. Açıkca şunu söylemek lazım, bizde bu dernek işi yürümüyor. İstenen verimi alamıyor. Peki ne olmalı? Bu bildiğin kulüp modeli olmalı. Briç, okey, bilardo kulübü gibi. Bak bence bu tutar. Şu anda bunun bir kaç zayıf yapılanması var, ilerde bu bu hale gelecektir sanıyorum. Şu TFT, Anadolu Kartalları filan bu yönde yapılaşabilecek oluşumlar. Bu da çok faydalı olacaktır aslında. Ama bunu bir türlü beceremiyoruz, çeşitli sebeplerden. Bir kaç sağlam malzemeci, bir kaç yer tutmalı. Orada malzeme bulundurmalı. alet edavat olmalı. Çay kahve, oturacak yer filan olmalı. Orada akşam buluşup, sıcak, çayı kahvesini içip teati edilmeli, takım bağlanmalı. Sonra toplanılıp balığa gidilmeli. İşte böyle, bunun gibi bir mekan olmalı ve bu da, sadece imzanın altına bir arma eklemekten fazlasını gerektirmeli. TFT, atıyorum Anadaol Kartallarına nispet yapamlı: "Bu hafta biz 8kg kofana tuttuk, yaaa..." Ötekilerde "biz ancak 12 kg levrek tutabildik, yaaa..." böyle işte. bir tür rekabet olmalı. Balığı yemenin değil, yakalamanın öne çıktığı oluşumlar ortaya çıkmalı. İşte o zaman sportif balıkçılık denen kavram ete kemiğe bürünecektir. Şu anda bu yok, bunu yapabilecek ortam yok. Herkes hem amatör, hem profesyonel, hem sportif hemde hiç bir şey. İnsanları yukardan aşşağıya böyle kategorize etmek bir yere varmaz. Bu bağlamda da dernekler olması bir yere varamıyor. Bu tür kulüpler resmileşip, bir tür dernekleşebilir. Ancak o zaman bu bir anlam taşır sanıyorum.
Bana göre bir insan ben sportif alabalık avcısyım dediği zaman bu limiti doldurduktan sonra değil ava ilk başta başladığı zaman olmalı... Yoksa bu gerçek sportif balıkçılara haksızlık olur ve de sadece kendini kandırmış olursun... Böyle bir şey var mı ben limiti doldurana kadar amatör limit dolduktan sonra sportif Ayrıca kulüp olayı yerine dernek lokalleri zaten bu işi görmektedir. İnsanlar bir araya gelsin av dışında da vakit geçirebilsinler amacı ile kurulur zaten . Lokali olmayan bir dernek zaten yeteri kadar verimli olamaz. Yıl boyu avlanma konusunda bir araştırma var mı bilmiyorum ama bence yasak dönemde sportif balık avcılığı da yapılmamalı.. Hayvanı strese sokmanın manası yok. Bu sefer de şurada şuarda şöyle yapıyorlar diyenler çıkacaktır. Yurt dışında olay bira kapitalist düzen yani balığın önemin den çok getirisi hesap edilmekte. Özel avlak sahibi 3 ay avlağını kapatırsa bu adamın zararı gün başına 20-30 euro'dan/Avcı başına olan ücret hesaplayın artık..
Bu işler yazıyla olunca kapsam bir genişliyor, bir daralıyor. Müsaadenle ben aralara girerek ilerlemeyi tercih edeceğim. Pekiii... Şimdi, senle şu göle gittik. Amatörler olarak. üçer alabalık tuttuk, 2'şer kiloluk. Sonra da baktık tebliği doldurduk. Hadi yakalayıp salalım diyerek "Sportive Fisher On" moduna girdik. Girmeyelim mi, giremez miyiz? Bu düzenlemenin ne pratik yararı olacaktır? Basitçe, "adam başı 5 kg götürebilirsiniz" diyerek derli toplu bir yapı hazırlanmasının mahzuru ne? Umarım bir gün birlikte avlanma imkanımız da olur diyerek başlayayım. Kardeş, Sportif Balıkçılık bu değil. Spor yapanın sporcu kimliği, sporcu lisansı olması gerektiği gibi, spor bir müsabaka anında gerçekleşmeli. Balık yakalayıp salmak = Spor yapmak değildir. Bunu ben demiyorum. O komisyon raporu ve tüm dünyadaki uygulamalar diyor. Birde gelelim derneklere. Ben bir derneğin kurucu üyesiydim. Sağlamda adamlardı diğer kurucular ama yürümedi. Açıkca şunu söylemek lazım, bizde bu dernek işi yürümüyor. İstenen verimi alamıyor. O niye ki? Gayet verimli olan derneklerimiz de mevcut. Onların çoğusu her daim eleştiren kişilerden uzak durmak için içlerine dönük çalışmalarını sürdürmekteler. Bence haklılar da. :thumb: Peki ne olmalı? Bu bildiğin kulüp modeli olmalı. Briç, okey, bilardo kulübü gibi. Bak bence bu tutar. Şu anda bunun bir kaç zayıf yapılanması var, ilerde bu bu hale gelecektir sanıyorum. Şu TFT, Anadolu Kartalları filan bu yönde yapılaşabilecek oluşumlar. Bu da çok faydalı olacaktır aslında. Ne kadar güzel. Elbette bu gibi oluşumların faydaları olacaktır. Hep inandığım ve yazdığım bir konu bu. Omuzdaş olmazsak güçlü olamayacağız ve bir güç engel olmazsa bu gün kullandığımız tüm varlıklar göz göre göre yok olacaklar. Ama bunu bir türlü beceremiyoruz, çeşitli sebeplerden. Bir kaç sağlam malzemeci, bir kaç yer tutmalı. Orada malzeme bulundurmalı. alet edavat olmalı. Çay kahve, oturacak yer filan olmalı. Orada akşam buluşup, sıcak, çayı kahvesini içip teati edilmeli, takım bağlanmalı. Sonra toplanılıp balığa gidilmeli. Yooo. Bunlar olmadan da dernek yaşatılabiliyor. Tabii ki bu alt yapı ve imkanlar olursa harika da. İlle de olacak diye bir kural yok. Bu ihtiyaçların tamamı maddi imkanlarla sağlanabilir. Bir dernek her üyesinden YILDA 30-40 tl. alarak bunu yapamayabilir. Hatta bu imkanı ilk heves ile sağlayıp daha sonra devam ettirmek için dernek yapısı bozulanlar bile mevcuttur. İşte böyle, bunun gibi bir mekan olmalı ve bu da, sadece imzanın altına bir arma eklemekten fazlasını gerektirmeli. TFT, atıyorum Anadaol Kartallarına nispet yapamlı: "Bu hafta biz 8kg kofana tuttuk, yaaa..." Ötekilerde "biz ancak 12 kg levrek tutabildik, yaaa..." böyle işte. bir tür rekabet olmalı. Müsaadenle bu paragrafa yorum yapmayacağım. Çünkü verdiğin örnek ile ilgili bilgi sahibi değilim. Balığı yemenin değil, yakalamanın öne çıktığı oluşumlar ortaya çıkmalı. İşte o zaman sportif balıkçılık denen kavram ete kemiğe bürünecektir. Bak kardeş özünde doğrusun. Ben seni gayet iyi anladım da yine aynı yanlışa düşüyorsun. Onu yapmak kimseyi SPORTİF BALIKÇI yapmaz. Sportmence belki, Ama SPORTİF BALIKÇILIK değil o. Ben tuttuğum alayı öptüm, kokladım saldım diye sportif balıkçı değilim. Kimse de olamaz. Şu anda bu yok, bunu yapabilecek ortam yok. Herkes hem amatör, hem profesyonel, hem sportif hemde hiç bir şey. İnsanları yukardan aşşağıya böyle kategorize etmek bir yere varmaz. Nasıl yani? Var o ortam kardeşim. Var. Bazı arkadaşlarımız Dünya ülkelerinin katılım sağladığı yarışmalara gidiyorlar. BU KISIM SİVRİ OLDU. DEĞİŞTİRDİM. Birlik, beraberlik ve bu imkanı kullanarak yaptırmak gibi bir mantığımız gelişmediğinde o arkadaşlarımız o yarışmalara katılmak için o ülkeye TURİST olarak giriyor. Üsteki tüm dünya bu ayırımı yapınca oluyor da biz niye yapmalalım Serdar? Bu bağlamda da dernekler olması bir yere varamıyor. Bu tür kulüpler resmileşip, bir tür dernekleşebilir. Ancak o zaman bu bir anlam taşır sanıyorum. Olabilir.
Bu ayarım tepeden mi iniyor, Tabandan mı geliyor? rhode Islands'ta bir sürü bahsettiğim gibi balıkçılık kulübü var. Bir sürü de öyle takılan balıkçı var. Ama kuralarr belli: Evine en fazla 10 adet sarıkanat götürebilirsin. Sprotifsen şu, bu filan yok. Bunlar olmalı mı, bu ayırmlar, trofeci, sportif, amatör, bohçacı (5kg limit dolsunda, ötesi yalan diyen) evet, olmalı. Ama bu düzenlemelerin çerçevesini belirleyecek bir olgu değil bence. Fakat, bunların tabanda, yani alt kültür olarak ortaya çıkması, bunun teşvik edilmesi vs. konusunda bence büyük faydalar, sayısız hikmetler saklı. Bu ise, açık şekilde, dernek yoluyla olmuyor. Bir kaç dernek var, bir şeylerde yapıyorlar ama, her durumda azınlığı temsil ediyorlar. Fakat, bu işi sportif, amatör vs. diye kategorize etmek, kalan çoğunluğu kapsamayı gerekiriyor. Buna yönelik bir şeyler düşünülmeli. Ha, dernek lokalleri benzer şekilde bir yapılanmaya gidebilir. Fakat bu yeterli olmaz, olmuyor. kaldı ki, teknik olarak dernek ile kulüp arasında fark yok pek. Mevzuat zaten önce bir dernek olacaksın diyor hatta.
Tarık bey merhaba çoğu yazınıza katılmakla beraber şı kısma katılmıyorum. Özellikle de şu kısma 'Spor bir müsabaka anında gerçekleştirilmeli' Şimdi siz cumartesi sabah 5'te uyandınız, eşofmanlarınızı giyip orman'da koşuya çıktınız.Bu yaptığınıza ne deriz? Sizin dediğin sportif olta balıkçılığı değil. Daha ziyade ''profesyonel sportif balıkçılığı''..(Böyle bir ifade var mı bilmiyorum ) Yani sportif balık avcılığı yapmak için ille bir takım hakem heyetine ihtiyaç yok. Bu yaptığımıza da sportif olta balıkçılığı denir. Şimdi ben yakala- bırak şeklinde avlanıyorum. Bana amatör balık avıcısı mı denmeli? O zaman bu sportif balık avcılığı yapana insanların antreman mahiyetinde ki avlarına ne isim vereceğiz. Kısacası siz koştuğunuzda buna spor demiyor musunuz ya da buna spor denmesi yanlış mı? YANİ BİR İNSAN YARIŞMALARA BELLİ SEBEPLERDEN DOLAYI KATILMAYARAK SPORTİF OLTA BALIKÇISI OLAMAZ MI?
Sonuç olarak bu ülkedeki Amatör ya da Sportif Balıkçıyı kimsenin adam yerine koyduğu yok. Ya mış gibi yapılıyor ya da yapılmıyor. Bu ülkede bu işten sorumlu kurumun hiç bir zaman Amatör Balıkçılar ve Amatör Balıkçılık ile ilgili bir hedefi olmadı. Ama öyle büyük bir potansiyeliz ki. Yazık oluyor bu büyük güce. Yazık.
Başta da yazdım ya. Bu ülkenin gerçekleri, coğrafi yapısı, insan yapısı bu işte en belirleyici etken tabii ki. Kanunlar bile toplumsal kabul ile ayakta durur. Dedim ya hiç bir zaman bu iş yazarak olmadı. Olmayacak diye. Nereden başladık. Nereye geldik? Yahu, ne olur konu başlığındaki ilk mesajı bir okuyun. Biz niye böyle bir toplum olduk ki?
Bu mesajınıza karşılık tek bir sorum olacak. O ormanda koşarak sporunuzu yaparken her hangi bir canlının canını yakmanız gerekti mi? Ayrıca ben bir komisyon raporunu dayanak olarak ortaya koydum. Hadi sizin dayanağınızı göreyim.
Tarık bey o taraftan bakarsak yarışma sırasında o canlıların canını yakıyoruz ya da o balığı doğal ortamın uzaklaştırıp tavamıza attığımızda,zaten artık dünya da olmuyor. O zaman sizin bu sorunuzdan şu da çıkar sportif balık avcılığı denen bir şey olamaz. Olay hatta yakaladığın balığı tüketmiyorsan tutma mantığına kadar gider. Hani tamam ben de okuyorum yurt dışı kaynaklarını ama bazı eksik olan şeyler olamaz mı? Neden olduğu gibi kabul etmek zorundayız. En kısa örnek ile 5 Aralık 1934 yılında Kadınlara türkiye cumhuriyeti haklarını verirken bir çok dünya ve avrupa ülkesinde kadınların böyle bir hakları yoktu.