kuresel isinma, degisen dengeler, cevre sorunlari, mevsimlerin, yagislarin, sicakliklarin degiskenligi, hepsi bildigimiz, dilimizdeki konular. ama artik yumurta kapiya dayandi. bircok yerle birlikte izmir icin de susuzluk kapida. bir zamanlar, komik bile sayilabilecek "bilinclendirme" filmleri vardi su israfi konusunda. dis fircalarken, tras olurken suyu bosa akitmamamiz gerektigini anlatan. dedim ya o zamanlar komik geliyordu. ama gulduk aglanacak halimize ve iste o noktaya geldik. asagidaki link WWF-Turkiye'nin 16/01/2007 tarihinde baslattigi su kampanyasinin tanitim animasyonuna aittir. http://www.wwf.org.tr/fileadmin/media/wwfsu.html tanidik degil mi? su kaynaklarimiz, bu kaynaklara bagli dogal yasam unsurlari yokoluyor. ve biz suyu israf etmeye devam ediyoruz. su olmadan hayat yok. artik ciddiye almakta fayda var diye dusunuyorum. artik konu "komik" degil. izmir'in en onemli su kaynaklarindan, izmir icme suyu ihtiyacinin %60'ini saglayan Tahtali Baraji, yolumun ustunde. Keler Koyu, bu barajin yapimiyla sular altinda kalmistir. Yoldan gecerken koyun camisinin en yuksek yapisi olan minaresinin suyun icinden ciktigini gorursunuz. Minarenin serefesinden asagisi, hatta, caminin yapisi gorulmeye baslamissa durum ciddi, o yaz susuzluk tehlikesi var demektir. Cok bilimsel olmasa da gecerli bir veri bizim icin su an icin ise gorunum soyle: (fotograf yeni asir gazetesinden alinmistir) daha fazla soze gerek yok sanirim. su konusu ciddi. elimizden geleni, en azindan bireysel olarak uzerimize duseni yapalim lutfen.
Vücudumuzun bile %70 i su iken,suya bu kadar ihtiyacımız varken,susuz kalma düşüncesi insanı oldukça ürkütüyor... Umarım aklımız başımıza bir an önce gelir...
Onur kardeşim Çok hassas bir konuya değindin teşekkürler,bugünkü Hürriyet Gazetesinde de bu konuyla ilgili bir yazı var,Dünyada su cenneti olarak bilinen ülkemizin geldiği hal üzüntü verici,son yıllarda su kaynaklarımızın % 50 sini kaybetmişiz korkunç bir durum,Bizlere tasarruf konusunda üzerimize düşeni yaparız,yeterki yetkililer yanlış su politikası uygulamasınlar,baştada D.S.İ Selamlar
Bu konuda atılacak ilk adım aileden başlamalı. Çocuklarımıza su israfını anlatmalıyız. Kendimizde çocuklarımıza örnek olmalıyız.
Gerçekten gündemimizdeki çok hassa bir konu. İnsanlığın varoluşundan ölümüne kadarki süreçte su herzaman zorunlu bir ihtiyaç. İçme yada kullanım amaçlı sularımızın azalması hatta bitme noktası gelmesi sadece susuzluğa giden bir duru değil, yediğimiz tüm meyve ve sebzelerin zaman içerisinde yok olmasına da sebep. Yaklaşık 10 gündür iş sebebi ile Adana dayım.Herkez yağmurun olmaması ve kanalların kuru olmasından şikayetçi. Buğday üreticisi başaklar boynunu büktü der susuzluktan.Adamlar kan ağlıyor. Diğer kendini bilmez üreticide bu yıl parayı bastırıp suyu almış buğdayı 3 misli fiyata satmaktan bahsediyor.Nereye kadarrr!!! Susuzluğun getirdiği maddi kayıplarda hepimizi yakacaktır.O yüzden çok duyarlı olmalı ve elimizden geldiği kadar herkezi de bu konuda uyarmalıyız..
orhan abi, lutfen sakin yanlis anlamayin, sizin yazdiginizi elestirmek icin degil, siz bu kurumdan bahsettiginiz icin sizden alintilayarak yaziyorum. Gercekten uzerimize duseni yapiyor muyuz onu sorgulamak lazim. "Aman, benim araba yikamayarak, hatta tras olurken muslugu kapatarak tasarruf edecegim sudan ne olur? DSI yanlis su politikasi uyguladiktan sonra, onca su heba oluyor" gibi bir mantiga gelemiyorum ben. o kadar alistik ki, "adam sende"cilige, "hep bana"ciliga, "bu memleket adam olmaz"ciliga, "benden sonra tufan"ciliga, "balik bastan kokar"ciliga, "deniz-domuz" karsilastirmasina, "nerde bu devlettttt"cilige. biz cok basit onlemlerimizi alalim hele bir. ondan sonra DSI ya da baska kurumlari, devleti elestirmeye yuzumuz olsun. tekrar sizin yazdiklarinizi tenzih ettigimi belirtmek isterim orhan abi.
Kesinlikle en başta D.S.İ. büyük ve önemli bir faktör... Ben tarlalarımız sulanmasın veya köy, ilçe ve bucaklara su verilmesin demiyorum ama yani bunun bir kontrolü ve sınırı olması gerektiğini düşünüyorum... Ne yazık ki bir çok gölümüz bitti, yok oldu.... Küçük göletler zaten tarih olalı yıllar oldu, suyu bırakın içindeki canlı tabiat yok oldu...Sadece balık değil suyun içinde ve dışında yaşayan hayvan haşerat yok oldu... Çandarlı'da denizle buluşan bakır çayımız var mesela, burada tarlaların sulanmasına izin veriliyor taaaa ki su seviyesinde ciddi oranda azalma olduğunda yasaklanıyor ve her günde olmasa kontrol ediliyorlar... Aynı zamanda bu sudan faydalanan çiftçilerde her sezon başı uyarılıyor, sularda ciddi bir azalma olursa yapacağınız ekimi ona göre seçin ki yarın bir gün zor durumda kalmayın... Bu bahsettiğim tabii ki bu bölge içindi ve geçen senelerde idi, ama bundan sonra ne olur ne olmaz bilemem... Sonuç olarak sistem her ne kadar olursa olsun sistemin başındaki şahıs yetkilerini kullanmadığı veya bilerek kullanmak istemediği sürece bu gibi kayıpların önüne geçmek imkansız gibi gözüküyor... Bizede Allah başımızdakileri doğru yolu gösterip helal yaşamayı nasip etsin demekten başka bir şeyde kalmıyor...
Herkes güzelce anlatmak istediklerini anlatmış çok güzel küresel ısınmaya, israfa, vs vs.. Ama bunun için bana göre kim adım atmış . Ben bunu yaptım değil veya sunu yapıyorum olayı hiç değil . Ne kadar eğitmli bir ülke olsak bile bunu hala diğer ülkeler yapmakta. Ha neleri var sadece filtreleri var geri kalan bizle hiç bir farkları yok . Bireyle başlayan hareket bireyleri etkilemeli .Nasıl olacak biliyormusunuz ..?? Etkilenme Güzelce kızarmaya başlayacağız .Susuz kalacağız Uyuz olacağız. Ondan sonra herkez bir şeyler yapmaya başlayacak.. İnsan oğlunun en büyük devrimsel döngüsüdür bu iş işten geçtikten sonra hareket ederek kötüleşmiş olanı az kötüye çevirme çabası ...
Sevgili onur kardeşim,dikkat ettiysen biz üzerimize düşeni yaparız diyerek kurumlara karşı eleştiriye başlıyorum Selamlar Rastgele
farkindayim abi, o yuzden sizin sozlerinizi elestirmedigimi, aksine ayni mantikla yurudugumuzu ayrica belirtmek istedim...
Eleştirsende problem degil sevgili Onur,böyle önemli bir konuda hatalarımız yanlışlarımız olabilir,eleştiriler bu hata ve yanlışlarımızdan dönmemiz için bizlere ışık olur, Selamlar
Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde gitmesi ve yağış sıkıntısı, İzmir Kuşcenneti'ni de tehdit eder hale geldi. İzmir Kuşcenneti'ni Koruma ve Geliştirme Birliği'nden alınan bilgilere göre, cennetteki sazlıklar kuruma tehlikesiyle karşı karşıya bulunurken, birçok kuş türü de ılık giden havalar nedeniyle henüz bölgeye göç etmedi. Bölgedeki sazlıkların kurumaması için Menemen Sol Sahil Sulama Birliği ile yapılan anlaşma çerçevesinde, 3 yıldır tarımdan artan sular Kuşcenneti'ndeki sazlık alanlara veriliyor. Bu sayede sazlıkların ilk kez geçen yıl kurumadan bir yaz geçirdiği ve bunun da bölgede kuluçkaya yatan kuş sayısını artırdığı bildirildi. Ancak bu yıl Gediz Deltasını besleyen Demirköprü Barajı'nda su seviyesinin düşük olması nedeniyle kış aylarında dahi bölgeye su verilemiyor. Birlik yetkilisi biyolog Ömer Döndüren, sonbahardan ilkbahara kadar tatlı su ihtiyacını yağışlarla karşılayabilen bölgenin, yağış olmaması nedeniyle su sıkıntısı çekmeye başladığını belirtti. İlerideki aylarda da yağışın olmaması durumunda taban suyunun düşeceğini ve yaz aylarında kuraklık ve tuzlanma tehlikesinin baş göstereceğini dile getiren Döndüren, bunun bölgedeki kuş türlerini olumsuz etkileyeceğini ifade etti. KUĞULAR GELMEDİ Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle Kuşcenneti'ni kışın ziyaret eden bazı kuş türlerinin de bölgeye gelmediğini belirten Döndüren, şunları kaydetti: “Normal şartlarda bu mevsimde Kuşcenneti'nde görülmesi gereken kuğu, ötücü kuğu, sakarca ve daha pek çok kuş türü alanda henüz görülemedi. Ördek türleri, sakarmeke, kızkuşu gibi bölgemizde çok sayıda bulunan türlerin sayıları da geçen seneye göre bu yıl daha düşük seviyede. Küresel ısınma ve kuraklık bu şekilde devam ettiği takdirde, önümüzdeki yıllarda zaten kaybetmekte olduğumuz sulak alanları ve suyumuzu daha hızlı kaybedebiliriz. Bazı kuş türlerini de her zaman gördüğümüz alanlarda ya da mevsimlerde göremeyebiliriz.” İzmir Körfezi'nden başlayıp Foça yakınlarına kadar uzanan 40 bin hektarlık alan üzerindeki Kuşcenneti'nde 250'ye yakın kuş türü gözlenebiliyor. Kuşcenneti'nde türlerin artması için yapılan çalışmalar sonucu kuluçkaya yatan flamingo sayısı geçen yıl 10 bine ulaşmıştı. AA-Kenthaber 27.01.2007
Bir haberde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanından yapılan su tasarruf duyurusu Yılda 200 milyon metreküpün üzerinde suyun dağıtıldığı İzmir'de, Büyükşehir Belediyesi, hızla artan kuraklık tehdidine karşı tedbiri elden bırakmayıp vatandaşlara "tasarruf çağrısı" yaptı. Ekolojik dengenin giderek bozulduğu dünyamızda su kaynakları hızla tükenmeye ve kirlenmeye başlarken, uzun süredir yeterli yağış alamayan pek çok bölgede "su sıkıntısı" yaşanmaya başlandı. Su sıkıntısı konusunda "şimdilik" şanslı kentler arasında yer alan İzmir'de de "suyun tasarruflu kullanılması konusunda" vatandaşlara çağrı yapıldı. Kente yılda 200 milyon metreküpün üzerinde içme suyu dağıttıklarını ve hiç yağmur yağmaması halinde bile İzmir'in "300 günden fazla yetecek kadar" suyu bulunduğu açıklayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Ancak bu tablo, tasarrufa gerek olmadığı şeklinde yorumlanmamalı. Artık anlaşıldı ki, kuraklık bundan böyle her zaman karşımıza çıkabilecek bir sorun haline gelmiştir. Biz de adımlarımızı ona göre atmak, hazırlıklı olmak zorundayız" dedi. İzmirlileri su kullanımında tasarruflu olmaya çağıran Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu şöyle devam etti." İzmir'de şimdilik bir problem yok. Ancak suyu akılcı kullanmazsak, ileride yaşanacak muhtemel bir su sorununu daha da yakın tarihlere çekeriz. Günlük hayatta alınabilecek çok basit tedbirlerle büyük tasarruf sağlamak mümkün. Ülke çapında bilinçli su tüketimi düşüncesini yayarak, bu olumsuz tabloyu değiştirebileceğimize inanıyoruz. Yatırımlarla gelecekte yaşanabilecek su kıtlığına çözüm arıyoruz. Ama tüketicinin de üstüne düşen görevler var. İzmirlilerin, bu konuda üzerlerine düşeni yapacağına inanıyorum." dedi. Başkan Kocaoğlu, küresel ısınmaya bağlı değişiklikleri sıkı takip altında tutuklarını da belirterek, su kayıplarının azaltılması ve havzanın korunması yönünde önemli aşamalar kaydettiklerini de söyledi. Başkan Kocaoğlu, "Bu suyu korumak bizim en büyük görevimiz. Yatırımlarımızı bu bilinçle artırarak sürdürüyoruz. Sulama ve buharlaşma değerleri de eklendiğinde, minimum üretim miktarı ile hiç yağmur yağmasa dahi İzmir'in 300 günün üstünde kullanabileceği suyu mevcut." diye konuştu. BARAJLARDA SON DURUM Geçtiğimiz yıl İzmir'de, Tahtalı ve Balçova barajları ile kuyulardan 215 milyon 228 bin metreküp su üretimi gerçekleştirildi. Günlük ortalama su üretimi ise Aralık ayında 560 bin metreküpe ulaştı. Tahtalı Barajı'nın şu anki doluluk oranı ise 132 milyon metreküp. Geçen yıla oranla Tahtalı Barajı'ndaki su seviyesinde 10 milyon metreküplük azalma var. TASARRUF İÇİN NELER YAPILMALI Banyo ve tuvalette tüketilen su miktarı, evde tüketilen suyun yüzde 70'ini oluşturuyor. Dolayısıyla ev ve işyerlerindeki tasarrufun en büyük boyutu, banyo ve tuvaletlerde olacaktır. Konutlarda rezervuar, çeşme vb. gibi su dağıtım donatıları ve arızalı ekipmanların tamir edilmesi de, tasarrufta büyük önem taşıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü yetkilileri; boş yere su akıtılmaması, tuvalet rezervuarlarının küçültülerek az su sarf edilmesi, halıların yıkanmak yerine silinerek temizlenmesi, şebeke suyuyla bahçe sulanmaması ve araç yıkanmaması, diş fırçalama ve tıraş sırasında muslukların açık tutulmaması, çamaşır makineleri veya bulaşık makinelerinin tam dolu iken çalıştırılması gibi basit önlemlerle su kullanımında ciddi bir tasarruf sağlanacağını belirtiyor. Örneğin uzmanlar, diş fırçalama sırasında musluğun açık bırakılması durumunda, (günde iki defa diş fırçalanırsa) yılda 10 bin 950 litre suyun boşa akacağını söylüyor. Diş fırçalarken, tıraş olurken ve yüz sabunlarken musluğun kapalı tutulmasıyla, günde 15 - 35 litre su tasarrufu elde etmek mümkün. iha Yayın Tarihi : 27 Ocak 2007 Cumartesi
Tüylerim diken diken oldu Onur . Gerçekten bir kabus gibi. Bireysel tepkiler haricinde yapılabilecek bir şey yok mu ?
Var ama yapmıyoruz Namık'ın da bahsettiği gibi, herşeyden önce bireysel olarak haddinden fazla su harcıyoruz. Küresel ısınma nedeniyle zaten kuraklık yaşanacak ama bizler bunu daha da hızlandırıyoruz ne yazık ki... Daha önce de küresel ısınmayla ilgili olarak, bireysel olarak yapılabilecekleri sıralamıştık, kaç kişi gerçekleştirdi yazılanları ya da gerçekleştiriyor ?? Kendi adıma yapabileceğim herşeyi yapıyorum, çünkü çok ciddi bir durum olduğunun farkındayım, peki ya başkaları da yapıyor mu ? Bundan emin değilim... Bana kalırsa sadece yazılanlarla sınırlı kalıyor...
Nedense insanlar herşeye kulaklarını tıkayıp, dünyanın armageddon filminde olduğu gibi, son anda bir mucizeyle kurtulabileceğine inanıyorlar hala...