Sivil Toplumlar gücünü; etkileşimden, dayanışmadan, farklı düşünseler de ortak paylaşımdan alırlar. Bunu bu şekilde düşünürsek etkin bir sivil toplum oluruz. Bu arada ankette oy kullandın mı?
Ankette oy kullanmadım çünkü bence hepsi birden lazım, seçeneklerin özellikle bazıları çok öncelikli yapılması gerekenler.
1-ticari balıkçılığın en az bir yıl tamamen yasaklanması- ticari balıkçıların bu sürelerde devlet eliyle desteklenmesi 2- Belirli bölgelerde balıkçılığın tamamen yasaklanması (sanırım şıklardan Rezerv bölgeleri oluşturmak şıkkı oluyor) 3-denizcilikle ilgili bakanlık kurulması ve denetim diyorum, ama tekli seçme şansım olduğu için var olan bir şıkkı işaretledim.
Aslında etkin faaliyet için forumların Medya (Duyuru) Üniversite (Tez Konusu) STK(Sivil Toplum Kuruluşları) (Çoğunluğun oluşması) Çevreci sivil Toplum Kuruluşlarının Ortak faaliyetleri olmalı ve bu faaliyetleri konusunda Forum STK Üniversite Medya etkileşimi içerisinde bulunması bizim için zorunludur. Bizim gelişmemiz için zorunludur. Fikirlerimizin yansıtılması için zorunludur.
Ben bu anketi daha yeni gördüm malum uzun süredir takip edemiyorum ve oyda kullanmadım burada yazılanların tamamı lazım ayrıca sivil toplum kuruluşlarınında çeşitli etkinliklerle çevreye saygının önemini vurgulayacak ve ses getirecek etkinlikler yapması,yapılan ve yapılması düşünülen etkinliklerde öncelikli rol alması bunun devamında da eğer başarabiliyorsak ki bana kalırsa zaman içinde buda başarılabilir okullarda seçmeli dersler var bunlarda çevre ile ilgili dersler koydurulabilir genç yaştaki insanların çevreye karşı duyarlı olabilecekleri konusunda bilgilendirerek bilinçli çevreciler elde etmek hiçte hayal olmasa gerek dünyamız hızla değişiyor bana göre bunlar hayal değil başarabiliriz daha eklenecek çok şeyler vardır ama şu an için benim aklıma gelenler bunlar bunu çeşitlendirebiliriz bana göre bu iş için yine çevreyi seven amatör olta balıkçılarına ve doğaya gönül vermiş sivil toplum örgütlerine çok iş düşüyor sadece yazı yazmakla kalmayalım bu tür organizasyonlarda öncü rolü oynamayı bir görev bilelim ya yapalım yada yapılanlara fiili olarak katılalım bir yerden başlayalımda nereden başlarsak başlayalım kaybedecek zamanımız kalmadı doğamız elden gidiyor hep beraber el ele bu işi başarmalıyız.
bence her 10 yılda bir üst üste 4 sene boyunca denizlerimizde balık avcılığı yasaklanması lazımki:balıklar yumurtlama zamanlarını rahat geçirip 4 sene boyunca balık popülasyonu 10 katına ulaşsınn.bu benim düşüncem.ondan sonra bol bol balık olur zaten.hem bize hem torunlarımıza!!!!
Peki 4 sene boyunca o balıkçılar ne yapacaklar? Bu işin başlangıç noktası temiz deniz Ancak bu konuda tüm atıksuları arıtacak net bir altyapı yok. Ama olmalı. Sürdürülebilirlik için olmak zorunda. Fakat durum da bu. Bu yüzden denizlerde diğer bölgelere nazaran daha temiz alanların deniz rezervleri olarak kabul edilmesini yetersiz ancak daha uygulanabilir bir yaklaşım olarak görüyorum.
4 sene dediğin nedirki.balıkçılar yüzünden koskoca bir döngümü bozulsun.aşırı avlanmaktan özellikle trol ve gırgırlardan balık mı kaldıı.adamlar daha balıklar yumurtlamadan yakalıyo.böle giderse onuda bulamayacaklar.bunun içinde burak 4 seneyi isterse 10 sene olsun yeterki doğal dengeyi kimilerin çıkarları için bozmayalım.ben balık yakalamayı çok seviyorum ama bunun için bu sevgimden fedakarlık edebilirim!!!
Bu konuda tamamen yanlış düşünüyorsunuz.. Ve bunun böyle olması da doğal.. Çünkü enformasyon, öyle düşünmeniz yönünde.. Öncelikle, ticari balıkçılığın sütten çıkmış akkaşık olmadığı doğru.. Ama onların etkisi, çok ama çok farklı ve asli unsur değil.. Balık yokluğundaki asli unsur, denizlerin kirlenmesi.. Bu, balıkların yaşam alanlarının kirlenme dahil, çeşitli faktörlerden dolayı yok olması demek.. Şu anda, balıkçılığı toptan yasaklasanız bile, bu meseleye çözüm olmaktan uzak olacaktır. Neden, nasıl, ne şekilde? Siz tezgahlarda, av sezonu neler görüyorsunuz? Hamsi.. İstavrit.. Bazen çinekop, palamut.. Diğerleri: Levrek, tek tük, çupra, çiftlikten, belki biraz kefal, arada kalkan vs. Bu hamsi vs. gibi türler, göçmen, yabancı türler.. Siz avlamazsanız, Fransız avlar(dı).. Bu günkü av konjonktürü içinde, ticari balıkçıların kıtlığa ciddi bir katkı yapmaları mümkün değil.. Sorun, başka bir yerde ki, bunu bulmak lazım.. Peki ticari balıkçılığın soruna katkısı ne? Bu herşeyin başında bilinçsizlikten geliyor.. Geçen biri çıkmış, diyor ki: "Amanda yunuslar balıkları yiyor, o yüzden balık kalmıyor, avlayalım bunları.." Büyük ihtimalle, çaktırmadan avladılar, ki bu sene pek yunus yok ortalıkta.. Ama balıkta yok aynı şekilde.. Büyük avcılar, köpekbalığı, orkinos, yunus vs. bir ekosistemin sigortasıdır.. Onlar olmadı mı o ekosistem çökmeye mahkumdur.. Ticari balıkçılar bunu farkedemediler.. Para aşkı ile birlikte, örneğin, orkinosların kökünü kazıdılar.. Sonuç, küçük balıklar tükendi işte.. 10 ton orkinos tutmaktansa, 10 bin ton hamsi tutsalar, hem daha çok kazanır, hemde bu kadar zarar veremezlerdi.. Neyse, onların sorunu bu.. Yanlış avcılık.. Bilinçli veya değil.. Bu bir sorun, ama belki çözümü en kolay sorun.. Asıl büyük sorun, balıklara yaşam alanlarını geri vermek.. Bunu yapmadığınız sürece, o yasaklar vs. hiç bir anlam taşımayacaktır..
Düsüncenize katiliyorum,bende belirli bir zaman yasaklanmasindan yanayim en azindan ag ile tutulmasi belirli bir süre yasaklanmali,balikcilara gelince onlarda balikci olduklarini ispat etsinler ve bizler gibi kamis-makine ile yakalasinlar,birde suna karsiyim""balikcilar yasak olursa ne yapacak"baska ismi kalmadi dünyadada ne yapacaklarini soruyoruz,ne demek ya balikcilar coluk cocuk ne yapacak,peki balik kalmadigi zaman ne yapacak bu balikcilar,yosunmu cikarip satacaklar,ben iki üc bin kisi icin,milyonlarin gelecegimi tehlikeye atmam,tamam temiz denizde icinde balik olmayan temiz denizde balikcilara yarari olmayacaktir...
Sürdürülebilir Balıkçılık konusunda açılan bu ankette aslında bütün şıkların yapılması zorunludur. Şimdi buradaki girift nokta şu Balıkçılarımız, balığın azlığıni; yunusların,köpekbalığının çokluğuna bağlıyor Amatör Balıkçılarda aşırı avlanmanın bir numaralı engel olduğunu söylüyorlar(burada haklılar da) Fakat bunları düşünürken balıkların üreyip üreyemediklerini pek düşünmeyiz. Balıkların suda yaşamlarını sürdürebilmeleri için oksijene ihtiyaç duyarlar. oksijeni bulmak için suya oksijen veren canlıların sağladığı oksijeni kullanırlar. (suya oksijen veren diğer etkenlerde var. Ancak işin bu kısmı konuyla alakalı) suya oksijen veren canlılar plankterlerdir. bu canlıların varlığını sürdürebilmeleri için suyun bir miktar temiz olması gereklidir. Bu canlılar aynı zamanda kirliliği de azaltıcı canlılardır. Fakat anormal kirlenme seviyelerinde canlılıklarını sürdüremez. Bu canlılar denizlerde dip yaşamın sigortası gibidir. plankterler(plankton) olmazsa su diblerinde sudaki oksijen miktarı azalır. Balık yavruları(larvalar) büyümelerini sağlayabilmesi plankterler sayesinde gerçekleşir. plankterleri besin olarak da kullanırlar. şimdi bu plankterler denizde üreyecek kadar çoğalamazlarsa, balıklar nasıl üreyecek şimdi diyeceksiniz ki peki neden hala denizde balık var kirliliği nispeten daha düşük yerlerde balık üreyebiliyor. Fakat bu alanlar gün geçtikçe daralıyor. (atıksularla) Bu alanların daralması balıkların yaşam alanlarını da daraltıyor daralan yaşam alanında daha az balık ürüyor Avlanmanın 3-4 sene yasaklanması illa ki olumlu bir etki yapacak ancak düşünüldüğü gibi balık bolluğu yaşanmayacak yani bu kadar sene balık tutulmadı daha fazla olmasını beklerdik tarzında bir yaklaşım içerisine gireceksiniz işte burada önemli olan denize akan atıksuları, arıtmayla denize temiz olarak akmasını sağlamaktır. (şu an için bu iş çözülmeli temennisindeyiz) ayrıca bu vesileyle farklı bir noktayı da belirteyim. Dünyanın gerçek oksijen kaynağı; ormanlar değil, denizlerdir yani denizleri kirletmekle kendi oksijen kaynağımızı da kirletmiş oluyoruz.Burası önemli hem de çok önemli. Yetkililer konuyu bir de oksijen varlığı açısından düşünmeliler.... Diğerleri de bir çözüm ancak Ülkemiz, denizlere akan atıksu meselesini çözmek zorunda ...........
Sunu söyliyebilirim,bu sürdürülebilir balikcilik sadece türkiyenin katilimi ile bir yere varamaz,bütün dünya ülkeleri katilmali,denizin temiz olmasi tabikide dilegimiz ama sadece temiz denizde yetmez balikciligin devami icin,ben bu konuda yazmis oldugum ilk yazidada dedigim gibi sadece bir konunun uzmaninin bu konuya deginmesi yetmez,bir cok konu uzmanlarinin katilimi ile yürütülebilir bir balikcilik kanunu,yasasi cikarilmalidir,sulari ve icindeki canlilari korumasinida sadece devlete birakmamaliyiz,gönüllü güvenlikcilerde katilmali sularimizi ve icinde yasayan canlilari korumaya,konu aslinda cok uzun uzun tartisilacak bir konu,bizler sadece kisa yazilarla fikirlerimizi yaziyoruz ama hakikatten bir seyler yapilacaksa acele edilmeli...
Selim Abi, dünya denizlerinde bir numaralı sorun, deniz kirliliği.. Balık azalmasında bunun etkisi %75 en azından.. Balıkçıların katkısı ise, çok avlanmak değil, hatalı avlanmak.. Eğer düzgün avlanılırsa, doğru avlanılırsa, hem onlar bol balık tutar, hemde bol bol balık olur, elbette temiz denizler varsa.. Avcılıkta hatalar neler? Birincisi, balıkların üreme bölgelerini bozan avcılıktan kaçınmak.. Bundan genelde dip trolü anlaşılır. Dibi kürür ve yuvaları bozar.. Ama bu tek etmen değildir. Örneğin, köpekbalıklarını avlamak üreme bölgesini bozmak demektir.. Balıklar üşümez.. Yani, derin sulara, kanala vs. üşüdükleri için gitmezler.. Oralara daha ziyade, üremek vs. gibi sebeplerle giderler. Köpekbalıkları oradadır. Gelenlerin bir kaçını yerler.. Ama kalanlar havyarını döker. Ama köpekbalıkları pek havyar, larva vs. yemez. Bu durumda ilginç bir şey olur, köpekbalıkları o havyarı yemeye gelenleri rahatsız edeceği için, ister istemez havyar ve larvalara bakıcılık yapmış olur.. Bunlar güven içinde büyüyebilirler.. Siz, oradaki köpekbalıklarını avlarsanız, bu kez orası bekçisiz kalır, bir mezgit vs. sürüsü gelir, talan eder gider o senenin yavrularını.. Pek çok sürü balığı ise su üstüne yumurta bırakır. Bunlarıda koruyacak olan, gene köpekbalıkları, orkinoslar, barracuda'lar vs.dir.. İşte yanlış avcılık buradan başlamaktadır. Siz gidip, bu yırtıcı türleri, aşırı avlarsanız, bunun sonucunda yavruları korumasız bırakır, istavridin, uskumrunun ellerine teslim edersiniz. Ondan sonra elbette balık üremez, çoğalamaz olur.. O yüzden örneğin, 4 sene balıkçılığı toptan yasaklamaktansa, 2 sene sadece orkinos avını yasaklamak çok çok daha etkili netice verir.. Artık, çuval usulü balıkçılık değil, biraz daha bilinçli balıkçılık yapılması şart.. Bakıyorsunuz, kıyıya, sahil boyuna boydan boya ağ gerilmiş.. Ne olur, büyük balıklar giremez.. Onlar giremezse kıyıdaki kurt, yengeç, deniz kestanesi vs. aşırı çoğalır. Onlar aşırı çoğalırsa, o kıyıya saklanan havyar vs.yi yer. Yavruların aklanacağı yosunları yerler.. Birden bire yavrular üzerine korkunç bir baskı biner ve ondan sonra neden balık yok diye zırlarsınız.. Balıkları birer birer düşünmeden, ekosistemi bir bütün olarak ele alıp buna düzenleme yapılması ve herkesinde buna uyması elzem bir husus artık.. Ama bu noktada, ilk mesele, denizi temizlemek.. bu aşılırsa, diğer tarafları aşmak çok daha kolay olacaktır..
Bende hatali balikciliktan bahsediyorum zaten,onun icin yasaklanmasindan yanayim belli bir süre,tabiki dogru avlanan balikcilarda yok degil ama ne demisler"kurunun yaninda yasda yanar"ilk önce sunu belirteyim ben denizin temizlenmesinden yanayim,hatta yukarida yazilan bütün seceneklerden yanayim,denizlerin temiz olmasini hepimiz isteriz tabikide,denizi temizleyelim temizlemesinede adam gelip tirolla dip yapisini mahvetsin bizde ugrasalim deniz kendini regenere edecek diye,dip yapisinda olan tüm kücük canlilarin olusmasina zaman tanimamiz gerekir,sadece bir konuda uzman yetmeyecektir bu konuyu toplamaya,sen baliktan anlarsin ben sudan digeri dip yapisindan ve daha digeride kanundan,iste bir cok konuda uzmanlasmis kisilerin birleserek bir masada tartisip ve acele bir sekilde hayata gecirmeliler bütün bunlari,simdi bu sen ben ve digerleri bir örneklemedir yanlis anlasilmasin sakin,bizler fikir yürütüyoruz uzman kisiler degiliz en azindan ben degilim,aslinda dahada cok konular gerekecektir ama bu yukarida yazilan şıklar yapilsin gerisi kendiliginden gelecektir. Aslinda benim dilegim,tüm balikci siteleri ve tüm derneklerin birleserek kanun yapanlara bir haykirisin olmasi,yani kopuk kopuk,bir veya bir kac site degilde sanki bütün siteler ve dernekler birmis gibi tek ses olarak isteklerimizi dile getirmektir,günün birinde buda olacaktir ama vakit cok önemli,bazi degerlerimizi kaybetmeden(nesli tükenen baliklar)acele edilmesi,bizlerin ve gelecek nesillerin yararina olacaktir...
Evet Bende bu hususu sıkça düşünmüşümdür. Marmara Denizi üzerinde son yıllarda yapılan en detaylı araştırma Levent Artüz tarafından yapılmıştır.Tıklayın Bu konuda Büyükşehir belediyesine bilgi verilmiştir. Belediye başkanı da Marmara Denizine ileri biyolojik arıtma yapmazsak kaybedebiliriz. Açıklaması yapmıştır. Şu anda Ataköy'de yapılmakta olan Atıksu arıtma tesisi 1,5 milyon kişinin atıksularını arıtmaya yönelik olacaktır. Yapılan yatırımları küçümsemek adına söylemiyorum. Ancak halihazırda yapılan tesislerin bile ne kadar bir arıtma işlevini yerine getireceği ortada...%10 Bu konuda daha etkili bir ifade lüzumludur. Balıkçılık ve çevreci siteler STK(Sivil Toplum Kuruluşları) TV Kanalları Üniversiteler Bir şekilde etki oluşturmanın yollarını aramalıdır, aramalıyız. Biz vatandaş olarak belediyelere bir çok vergi ödemekteyiz Belediyeler bizden nasıl vergilerini alabiliyorlarsa, bizimde onlardan denize akan atıksuların hesabını sorabilmeliyiz. Atıksu ile ilgili olarak belediyelerin projelerini öğrenmeliyiz. Yapılan Projelerin yeterliliğini tartışabilmeliyiz. Yapılan işlerin yeterli olmadığı durumlarda hak arama yöntemlerini çok çok daha geliştirmeliyiz. Bize vatandaş olarak bu konuda etki oluşturmayı sağlayabilecek nitelikte bilgi birikimi olan insanların çeşitli tecrübelerini buralarda da paylaşmaya ve bu tecrübelerin birikerek etki oluşturmasına ihtiyacımız var. Sürdürülebilir Balıkçılık aslında Sürdürülebilir Yaşamın bir koludur. Artık dünya; üzerindeki limitlerin aşıldığı zor, çetin ve acı sonuçlar doğuracak bir çağa girmiştir. Bu çağı idrak etmeyip ciddi önlemler almayan toplumların felaketi olacaktır. Bu gidişat böyle devam ederse, “Varlığında kıymetini bilmediğimiz şeylerin, yokluğundaki tokadıyla uyanacağız” “Gelecekte daha büyük sıkıntılar çekip, daha fazla geçmişe özlem duyacağız” Denizi temizlemek derken belki okuyanlar yanlış anlayabilirler. Denize verilecek atıksuların arıtılarak denize verilmesi anlaşılmalıdır. Yoksa denize giden atıksuyun denizdeki doğal sistemler dışında arıtılma şansı yoktur. Marmara'nın halini bir düşünün yıllarca atıksuların aktığı bir bölgede atıksular dip yaşamını bitirmiş, denizlerin son ümidi olan fitoplankterler de salya haline dönüşmüşse bu aşamadan sonra denizlere verilen sular arıtılsa bile kaç yıl içinde kendini toparlayacağını bir düşünmek lazım. Yani demek istediğim bunlar çok yerinde tespitler ancak süreç olarak uzunca bir süre isteyen durumlardır. Atıksu arıtma tesislerinin şimdi yapılmış olması bile seneye bize mucize vermeyecektir. Deniz uzun zaman içerisinde kendini toparlayacaktır. Şimdi biz insan olarak o kadar hazır yaşıyoruz ki hayatı; farkında değiliz. Halbuki bunlar uzun zaman isteyen hadiseler Bunları yazmamın amacı; bu işleri yaptıktan sonra bile sonuçlarının ne kadar sonra alınabileceğinin doğru yorumlanması açısındandır
http://195.140.196.201/bimerwebform/default.aspx adresi üzerinden, Sürdürülebilir Balıkçılık hakkında yapmış olduğum başvuruya, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nce yapılan açıklama aşağıdadır: Sayın Mehmet Nuri AKKAYA İlgi: 23.06.2009 tarih ve 179299 nolu başvuru dilekçeniz. İlgi dilekçeniz incelenmiştir. Deniz ekosisteminin korunması ve balıkçılığın geliştirilmesi amacıyla Ülkemiz kıyılarında resif bölgelerinin belirlenmesi çalışmaları Bakanlığımızca yürütülen “Yapay Resif Projesi” ile sürdürülmektedir. Yasadışı avcılığı engellemek, sportif ve kıyı balıkçılığını geliştirmek, aletli dalış turizmini başlatmak ve resif kümelerinden oluşturulacak alanlarda yaşama alanı bulacak deniz canlılarına yeni barınma ve üreme yerlerinin oluşturulması amacı ile çalışmalar planlı bir şekilde sürdürülmektedir. Bilgilerinize rica ederim. Habib CAN Bakan a. Genel Müdür Vekili
Bu yapay resif projesi izmirde başladı. Bu projeyi akdenizde de geliştirmek istiyorlar. yapay resif bölgelerinde balık miktarının ve çeşitliliğin arttığını söylüyorlar. Ayrıca bu iş dalış turizmini de artıracağa benziyor.
yapay resif projesi ile bir video görüntüsünü de eklemek olayın nasıl yapıldığının görsel boyutu açısından önemini ifade eder. Bu da yapılması kolay güzel bir uygulamadır. Bu sayede gırgır ve özellikle trolcülük imkansız hale geliyor. Trolcülerin peşinden iz sürmeye oranla daha etkili bir yöntem ağları parçalanan gırgırcılar sırf bu yüzden bu bölgelere dadanamiyor http://www.metacafe.com/watch/1390266/karaada_yapay_resif_projesi/
Bunun için öncelikli, olarak herhalde yasaklı zamanlarda yani yumurtlama zamanlarında avlanmanın önüne geçilmeli ve kültür balıkçılığıyla uğraşan firmaların üretiminin %10'luk bir kısmını denizlere boşaltmaları gerekiyor. Deniz ve Denizcilik Bakanlığı veya buna benzer bir kurum kurularak, öncelikle beklenen 10 yıl belki daha da yakın zamanda balıklarda ki oluşacak sayının azalması tüm balıkçılara ve denizle iç içe olanlara anlatılmalı.. Ve en önemli konu, 2 yıl boyunca tüm teknelere ve Hallere kota konulması gerekmektedir.. Balık damarı bulduk die kurutmanın anlamı yok sadece Bakanlığın uygun gördüğü tonda ve miktarda balık alınması uygulanırsa benim fikrimce 2 yılda gerçekten gözle görülen bir artış olacaktır.. Bu ufak artış, daha fazla yumurta, daha fazla yeni birey demek ve bu bir zincirleme reaksiyon gibi her geçen zaman artacağına inanıyorum..