Gerek kişisel gelişim gerekse ülkenin içinde bulunduğu şartlar açısından,kişinin ATA sözlerini düstur kabul etmesi başarı çıtasını yükseltecektir. MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR ! Yahu kardeşim bu gibi sözler nasıl bir anlak ve dimağın ürünüdür! 3 dilek şansım olsaydı 1'ini O'nunla 1 gün geçirmek için harcayabilirdim... Konuyu başlatan arkadaşa bize nereden geldiğimizi hatırlattığı için sonsuz şükranlar...
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! Mustafa Kemal ATATÜRK Ellerindekinden ziyade, beynindekiler mevzunun özüdür sanırım ..
Önemli olan niteliktir, nicelik değil Bu gün hala Anadolu Toprağında yaşayabiliyorsak, bunu yalnızca nitelikli insanlara borçluyuz Bu, tarihte de böyle oldu, bundan sonrada böyle olacak Kafamızı ilim, irfan yoluna adarsak, mutlaka hep önde olan nitelik olacaktır... Çünkü nitelik, çağdaş yaşamın bir gereğidir ve biz bu gereği yerine getirmekle yükümlüyüz.
Malum bir ülkenin bağımsızlık günü kutlamalardı bu gün....Neyden, neye karşı, neye dayanarak bağımsızlık ilan ettiyse..... Bizim için sıradan bir gündü...Ve milletimiz içindeki sevgisi, onuru ile önderine saygı duruşunda bulundu.... Sadece sıradan bir günde dahi malum ülkenin bağımsızlığını kutlayan kişi sayından çok daha fazlaca......... Yeri ve zamanı olmaz..... Ulu Önderim, huzurunda 70 Milyon içerisinden, 10.312'nci evladın olarak seni selamlıyorum.
Bu millet en zor günlerinde hep ona koştu,biliyor ki bize armağanı, cumhuriyetimizi sahiplenme daha iyi koruyabilme gücünü ondan alıyoruz. Kimler geldi..Kimler geçti...Aynen onun da söylediği gibi: Bedenler toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!
Trablusgarp Savaşından Bir fotoğraf... YORUMSUZ................ Genel Kurmay Başkanlığı ve Silahlı Kuvvetler Dergisine Teşekkür Ederim. Mustafa Kemal.....(oturanlardan solda ikinci)
Mustafa Kemal in İstanbul a gelişi....... Tarihin ilginç bir rastlantısı olarak, Mustafa Kemal 13. Kasım 1918 günü Haydarpaşa'da Adana treninden inip, vapurla İstanbul yakasına geçmek isterken, İtilaf Devletleri'nin 60 parçalık büyük filosu da, Çanakkale Savaşları'nda geçemedikleri Çanakkale Boğazı'nı geçmişler ve İstanbul'da demir atmışlardı. Tüm halkın, Hükümetin ve Padişah'ın umutsuzluk içinde bulunduğu bu manzara karşısında Mustafa Kemal Paşa hiç yılgınlık, umursuzluk göstermeyerek "geldikleri gibi giderler" diyerek, daha o gün, kurtuluşa olan inancını belirtmişti. Fakat İzzet Paşa birkaç gün önce Sadrazamlıktan istifa etmiş bulunuyordu. Oysa Mustafa Kemal, İzzet Paşa kabinesinden çok şey umuyordu. Adana'dan çektiği telgrafda Harbiye Nazırlığı'nın kendisine verilmesini istemişti. Gerçekten de İzzet Paşa bu makama hiç kimseyi atamamıştı. Kuşkusuz Mondros Ateşkesi hükümlerinin uygulandığı bir dönemde Mustafa Kemal gibi birisi Harbiye Nazırı olsa idi, orduların terhisi, silah ve cephanenin teslimi, stratejik noktaların denetiminin İtilaf askerlerine bırakılması gibi birçok şey yapılmaz ve daha başlangıçtan kurtuluş için büyük üstünlük sağlanabilirdi. Mustafa Kemal İstanbul'a gelir gelmez İzzet Paşa ile görüşerek, istifanın yerinde olmadığını, kurulmak üzere olan Tevfik Paşa kabinesinin güven oyu almasını engelleyip, yeniden İzzet Paşa'nın Sadrazam olması görüşünde olduğunu belirtti. Bunu gerçekleştirmek isteyen Mustafa Kemal Meclis-i Mebusan'da, Tevfik Paşa'nın güvenoyu almaması için girişimlerde bulundu. Fakat sonuç alamadı. Bu girişimden umutsuz kalınca, Padişah Vahdettin ile birkaç kez görüşerek düşüncelerini anlamak ye yol göstermek istedi. Fakat Padişah ona bu fırsatı vermedi. Padişah'ın yalnız kendini, tahtını düşündüğünü, ülkenin içinde bulunduğu durumu görmekten, aciz davranışları ve sözleri karşısında, Mustafa Kemal, Meclis'in dağıtılması sebebiyle meşru yollardan mücadele olanağı kalmadığını gorünce bir ihtilal ile Padişah ve Hükümeti devirmek için arkadaşlarıyla görüşmelerde bulundu. Fakat bundan da bir sonuç çıkmayacağı görüşüne varılarak vazgeçildi. Mustafa Kemal, İstanbul'a geldikten sonra yerleştiği Perapalas Otelinde (Beyoğlu) 'ta basın ve yabancılarla da görüşmelerde bulundu. 16 Kasım 1918 tarihinde, Vakit, Zaman ve Minber gazeteleri yazarlarıyla yaptığı konuşmada, kuvvetli olmayı "Manen, ilmen, fennen, ahlaken kuvvetli olmak demektir. "Askeri kuvvet en son da gelir. Yukarıda sayılan meziyetler bir millette mevcud değilse, bu milletin fertlerinin enson silahlarla donatılmış olması hiç bir şey ifade etmez." biçiminde yorumlayarak, ileriki yılların Türkiyesi ve Türk Ulusu için görüşlerini de dile getirdi. Mustafa Kemal ayrıca Minber Gazetesi'ne de ortak olarak görüşlerini açıklamaya çalışıyordu. Meclis ve Padişah'dan umudunu kesen, ihtilal girişiminin de işgal kuvvetleri dolayısıyla bir işe yaramayacağını gören M. Kemal Paşa, "Uygun bir zaman ve fırsatta İstanbul'dan kaybolmak, basit bir tertiple Anadolu içine girmek, bir süre isimsiz çalıştıktan sonra, bütün Türk Ulusu'na felaketi haber vermek" kararına vardı. Bu arada Şişli'de bir eve taşınan Mustafa Kemal Ali Fuat Paşa, Kazşm Karabekir Paşa ve İsmet Beyler ile sık sık görüşerek, ileride yapılacak Bağımsızlık Mücadelesi'nin esaslarını saptamaya çalıştılar. Bu sırada K. Karabekir Paşa da 15. Kolordu Komutanlığı'na atanmak üzereydi. Ali Fuat Paşa da izinli geldiği İstanbul'dan ayrılıp Ankara'ya Kolordusu'nun başına dönecekti. Bundan da yararlanarak şu esaslary saptadılar. l-Terhis işlemi hemen durduralacak 2-Cephane ve silahlar düşmana teslim edilmeyecek 3-Genç ve enerjik komutanların iş başına getirilmesi sağlanacak 4-Ulusal Direnişe taraftar yöneticilerin değiştirilmemesine çalışılacak 5-Particilik mücadelesine engel olunacak ve "Halkın morali" yükseltilecekti. Ali Fuat Paşa ile bu esasları saptayan Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa'ya da ayrıca "Kolorduna hakim ol etrafına güven ver hele halk ile yakından temas et."diye öneride bulunması, O'nun yapılacak mücadele için halka dayanmak istediğini açıkça göstermektedir. Ayrıca Kazım Karabekir Paşa ile yaptığı görüşmelerde Doğu Anadolu'da bazı vatanperver dernekler kurulduğuna değinerek bunlarla ilişki kurulması gereğinden söz edilmişti. Kazım Karabekir Paşa da kendisini ordunun başına geçmek üzere Anadolu'ya davet etmişti. Kulağından (ortakulak iltihabı) hasta olan Mustafa Kemal iyileşir iyileşmez kendisine katılacağını belirtmişti. Nitekim kısa bir süre sonra 1919 Nisan başında kulağından ameliyat oldu. İsmet Bey'i de bu toplantılara çağıran Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçmek, milleti uyandırmak, kurtuluş çarelerini orada aramak amacında olduğunu açıkladıktan sonra, Anadolu'ya geçmek için en güvenilir yolun hangisi olduğunu göstermesini istedi. Görülüyor ki Mustafa Kemal Anadolu'ya geçmek için Nisan 1919'da kararını vermiş ve bu girişimlerini gösteriyordu. Türk Ulusu'nun kadere boyun eğmeyeceğini görmüştü. Paris Barış Konferansı'nda Türkiye'nin paylaşılması, İzmir'in Yunanistan'a verileceği ve doğu da bir Ermenistan kurulmak istendiği anlaşılınca ülkenin vatanperverleri kendi yörelerinin kurtuluşu amacıyla "Müdafaa-i Hukuk" dernekleri kurarak çalışmaya başlamışlardı. Mustafa Kemal ulusun, bu teşkilatsız ve başsız olarak yaptığı çabaları görerek, ulusun başına geçerse neler yapabireceğini anlamıştı.
::.. ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ ::.. Ey Türk Gençliği ! Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezhür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle techit edebilirler. Millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evladı ! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurmaktır ! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal ATATÜRK Söyleyecek başka söz bulamıyorum. Her sorunun cevabı burada !
“Ey Milletim, Ben, Mustafa Kemal’im… Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hala en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım, dilim. Özür dilerim… Unutun tüm dediklerimi, Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Özgürlük hala, En yüce değer Değilse eğer… Prangalı kalsın diyorsanız, köleler… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı, Ortaçağ’a taşımak istiyorsanız zamanı, Baş tacı edebiliyorsanız Sanatın içine tüküren adamı… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın. Anlamı kalmadıysa Yurtta sulh, dünyada barışın. Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın. Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi. Özlediyseniz fesi, peçeyi. Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi. Hala medet umuyorsanız Şıhtan, şeyhten, dervişten. Şifa buluyorsanız, Muskadan, üfürükçüden… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek… Kara çarşafa girsin diyorsanız, Yobazın gazabından ürkerek… Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız; Budur bizim alın yazımız… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın diktiğiniz heykellerimi… Fazla geldiyse size, hürriyet, cumhuriyet… Özlemini çekiyorsanız, Saltanatın, sultanın… Hala önemini anlayamadıysanız, Millet olmanın… Kul olun, ümmet kalın, Fetvasını bekleyin, şeyhülislamın… Unutun tüm dediklerimi. RAHAT BIRAKIN BENİ
Sizler gibi gençlerin duygu ve düşünceleri bizleri mutlu etmekte. TEŞEKKÜRLER . RAST GELE ! ( Gülnar ve çevresinde olan yangın, yaralı ve ölümlere çok üzüldük Gülnarlılara geçmiş olsun, yarılılara acil şifalar, ölenlere rahmet,yakınlarınada sabır dilerim.)
26 Agustos Gecesi. Saat: 2.30’’ Daglarda tek tek atesler yaniyordu. ve yildizlar oyle isiltili, oyle ferahtilar ki sayak kalpakli adam nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden guzel, rahat gunlere inaniyordu ve gulen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda, birdenbire bes adam saginda O'nu gordu .. Pasalar onun arkasindaydilar. O, saati sordu. Pasalar: "Uc" dediler. Sarisin bir kurda benziyordu Ve mavi gozleri cakmak cakmakti. Yurudu ucurumun basina kadar,egildi durdu. Biraksalar ince uzun bacaklari ustunde Yaylanarak ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovasi'na atlayacakti . Nazim Hikmet
Ulu Önderimiz Atatürk'ün Amerikaya konuşması Arkadaşlar , Ben ilk defa izledim ve çok etkilendim. Sizler ile de paylaşmak istedim. ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün Amerika’ya Konuşması 1925 yılında orman çiftliğinde.Yanındaki şahıs Amerikan büyükelçisidir. Yönetici arkadaşlardan ricam bu konuyu belli bir süre sonra sabit olan Atatürk köşesine taşımalarıdır. Böylelikle konular arasında kayıp olmaz. Güzel Seyirler. İşte Link : Bizzat Ben hazırladım, Müjdatım teşekkür ederim sağolasın... http://www.bigcekmece.com/balikavi/ataturkkonusma.htm .
Teşekkürler Tarkanım..Atamızın ufkunun ne denli geniş olduğunu ispat eden bir video..Paylaşım için teşekkürler
Bu paylaşım için teşekkürler.Eski türkçe olduğundan pek anlayamadığım bölümler var desem ayıp etmiş olmam sanırım değilmi.Ama çoğu bölümünü anladım
Müjdat'ım, Direk kendi siteme ekledim. Ne reklam nede başka bir şey var. Rahat rahat seyredebiliriz artık . http://www.bigcekmece.com/balikavi/ataturkkonusma.htm
Tarkan seni tebrik ederim.Gerçekten de hoş bir harekette bulunmuşsun.Doğrusu Ulu Önderimizi görmek ve sesini duymak gözlerimi yaşarttı.Çok memnun oldum.Teşekkür ederim