Anıtkabir 7/24 gezilebilecek Anıtkabir Komutanlığı'nın başlattığı çalışma sona erdi. Artık Anıtkabir'i ziyaret sınır yok. Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk’ün hayatının, en etkili şekilde anlatılması için Anıtkabir Komutanlığı'nın başlattığı çalışma sona erdi. Artık Anıtkabir 7 gün 24 saat ziyaret edilebiliyor. Bunun için Anıtkabir'in sanal gezinti sayfasına girmek yeterli. İşte Anıtkabir'de sanal gezinti sağlayan internet sitesi:http://www.ankarasanalgezinti.com/anitkabir/
Yalnız Adam Sabah sabah yaşadığım hüzünü Sizler ile paylaşmak istedim. http://www.video-videolar.com/video/ataturk-1658.html
http://galeri.haberturk.com/galeri/index/404526/1/1#galeri Birde bu var ... http://www.savassakar.com/index.php/kategori/belgesel/
Atatürk İlkeleri ATATÜRK'ÜN KENDİ İFADESİYLE İLKELERİNİN TANIMI I.TEMEL İLKELER 1. Cumhuriyetçilik: Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924) Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933) Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.... (1925) Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925) 2. Milliyetçilik: Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir. (1930) Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır. (1932) Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur. (1923) 3. Halkçılık: İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir. (1921) Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir. (1921) Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir. (1923) 4. Devletçilik: Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936) Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. (1930) Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir. (1937) 5. Lâiklik: Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930) Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. (1930) Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. (1926) 6. Devrimcilik: Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. (1925) Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. (1925) II BÜTÜNLEYİCİ İLKELER: 1. Millî Egemenlik: Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu millî egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir. (1923) Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla millî egemenliği sağlamış bulunması ile devamlılık kazanır. Bundan dolayı; hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. (1923) 2. Millî Bağımsızlık: Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasî, malî, İktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam seferberlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. (1921) Türkiye devletinin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. (1923) 3. Millî Birlik ve Beraberlik: Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. (1919) Biz millî varlığın temelini,millî şuurda ve millî birlikte görnıekteyiz.(1936) Toplu bir milleti istilâ etmek, daima dağınık bir milleti istilâ etmek gibi kolay değildir. (1919) 4. Yurtta Barış Dünyada Barış: Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz. (1931) Türkiye Cumhuriyeti'nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve terakkisinde en esaslı âmil olsa gerektir. (1933) Sulh, milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur. (1938) 5. Çağdaşlaşma: Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz. (1925) Biz Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. (1926) 6. Bilimsellik ve Akılcılık: a) Bilimsellik: Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. (1924) Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir. (1933) b) Akılcılık : Bizim; akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliği-mizdir. (1925) Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. (1926) 7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi: İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzülünecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. (1931) Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. (1936)
Atamızın sevdiği Türküler Keyifle dinleyiniz... Alıntı yapılan Kaynak:http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/marslar.html Yanık Ömer (3.99 Mb) Kırmızı Gülün Âli Var (3.32 Mb) Sobalarında Guru da Meşe Yanıyor Efem (4.64 Mb) Çökertmeden Çıktımda Halilim (3.80 Mb) Mehrali Bey Ağıtı (4.06 Mb) Ata Barı (1.73 Mb) Mızıka Çalındı Düğünmü Sandın (4.27 Mb) Köroğlu Solağı (3.55 Mb) Yanık Ömer (3.79 Mb) Dağlar Dağlar Alişimin Kaşları Kare (3.44 Mb) Sarı Zeybek (4.60 Mb) Havada Bulut Yok (4.74 Mb) Kışlar Doldu Bugün (2.05 Mb) Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa (2.78 Mb) Merhaba Mustafa Kemal Paşa Bayati Taksim (2.95 Mb) Merhaba (1.99 Mb) Bayati S. Se (6.70 Mb) Viola - Kanun (2.20 Mb) Atanın Sevgi Nefesi (3.95 Mb) Mustafa Kemal (2.81 Mb) Ritim Sol (639 Kb) Merhaba (1.99 Mb) Sarayburnu 1934 (5.32 Mb) Ud Taksim (3.17 Mb) Keman Solo (2.66 Mb) Ataya Merhaba (2.00 Mb)
Babam daha ben okuma yazmayı öğrenmeden önce Atatürk'ün hayatını öğretmişti bana. Ben herzaman onun sözleriyle büyüdüm.Ve herzaman anladım ki bu günler Atatürkün eseri.Atatürkçüyüm dediğimde beni hapise bile atsalar bu aşkı hiçbir zaman silemezler bende
Belki biz sanal sevmiyoruz ? Hiç bir acıbadem sebzesine geçit yok....... Atatürk'ü yani Çarpık osmanlıdan TÜRK kelimesini kurtaran adamdan (Atatürk'ten önce TÜRK kelimesi tüm osmanlı coğrafyasında yasaktı Türk'ler kısık gözlü sarı benizli ,kösele gibi suratı olan aşiyane peşmur demekti ) bahsediyoruz . Bu işin sanalı olmaz. Bence birileri , koyun sürüsü ile BİREY hareketini karıştırıyor. Tek yol biz olmaktır. Saygılar.
KEMAL`İM Ülkemdeki insanları hayretle izledim Şöyle etrafıma baktım, şaştım, tanıyamadım Kara sakal, yeşil cübbe, başta sarık, alışamadım Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni XXX Bana öğretilen din; gönüldedir, haldedir İnsan ayırmamalı, her yaratılan kardeştir Şimdi bu ben'lik neden, acep bilmem ne iştir Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni XXX Dört kitabı bir tutmayan İslam olamaz Kul hakkıyla yola çıkan menzile varamaz Cahil hoca emri ile hedef vurulmaz Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni XXX Yüce Tanrım akıl vermiş, fikir vermiş, yön vermiş Al yüce kitabını oku diye göz vermiş Kara cahil bu günlerde diken gibi boy vermiş Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni XXX Yeşil bayrak açmışlar kurtardığın vatanda Küfrettiler adına toplanıp meydanlarda Ölmeye hazırız biz bu vatan toprağında Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni XXX Övmek yerine bir gün anlasaydık biz seni Bin Kemal doğardı, aratmazdık hiç seni Yarın haykıracak elbet şu gençliğin gür sesi Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni İbrahim SEVİNDİK
ATATÜRK SEVDALISIYIZ Sen kim oluyorsun yüzsüz utanmaz yobaz Giriyorsun söyle ALLAH'LA benim arama Sivri dilini uzatıyorsun yalanla birde harama Bu ülkeyi başıboş sahipsiz mi kaldı sanma Bizler ATATÜRK’ÜN neslindeyiz sevdalısıyız XXX Sulandı bu topraklar Atalarımızın oluk oluk kanlarıyla Ceddimizle övünürüz çıkarız uzaylara fezalara Bilimle ilimle aydınlanırız düşeriz ışıklı yollara Senin beyninde kalmış bir kez karanlık ortaçağ Bizler ATATÜR’ÜN emrindeyiz izindeyiz XXX Sarıldınız kara çarşaflara türbanlara görünmez peçelere Kirli sakal uzattınız sarıkla şalvarlarla girdiniz cübbeye Dini alet ettiniz soktunuz çıkarla bulaştırdınız siyasete Bunu pahalı ödeyeceksiniz canınızla hem de bedeninizle Bizler ATATÜRK’ÜN özündeyiz sözündeyiz XXX Hangi hakla diyorsun cehalete esarete var özgürlük Sürüp gidecek mi sandın saltanatın kısa bir ömürlük Milletin sırtında kambur oldunuz taşınmaz bir yük Anlayacaksınız bu ülkenin vazgeçilmezidir lâiklik Bizler ATATÜRK’ÜN dilindeyiz bekçileriyiz XXX Yılmaz’ım utanır oldum bu çirkefleşmiş düzenden Halkını kandırarak arsızca edepsizce gelip gezenden Tanık oldum tahammülü kalmayıp canından bezenden Ödün vermeyiz asla bir an bile vazgeçmeyiz cumhuriyetten Bizler ATATÜRK’ÜN gözündeyiz askerleriyiz Nafiz YILMAZ
MUSTAFA KEMAL GİBİ DÜŞÜNMEK Tarih, 18 Mayıs 2002... Yer, İtalya'nın Perugia kenti... Genç Türk işadamı Utku Oğuz, bilgisayarında kayıtlı son Atatürk fotoğrafını projeksiyon makinesinin aydınlattığı duvara yansıtıp sözlerini tamamladı: - İşte, Anadolu aydınlanmasının temeli olan Türk Devrimi budur... Perugia'nin önde gelen kişilerinin oluşturduğu Felsefe ve Tarih Kulübü'nün üyeleri ve konuklar büyük bir coşkuyla alkışladılar genç adamı. Genç adam da bir saatlik ''1918 - 1939 arası Türkiye ve Atatürk Reformları'' konferansının gördüğü ilgiden mutlu, biraz da şaşkındı!.. Kulübün başkan yardımcısı İtalyan dostu bir süre önce, "Şu hayranı olduğun ve her karşılaşmamızda bana anlatıp durduğun Atatürk'ü bizim kulüp üyelerine de anlatır mısın?'' dediğinde hiç tereddütsüz kabul etmiş, ama böylesine yoğun bir ilgi ve heyecanla karşılanacağını düşünmemişti... Ama Utku Oğuz için o 18 Mayıs gecesini asla unutulmayacak kılan yorum, orada konuk olarak bulunan yaşlı bir Norveçliden geldi: - Norveç dilinde ''Mustafa Kemal gibi düşünmek'' diye bir deyim vardır... Herhangi bir problem karşısında, çözümü imkansız olduğu düşüncesiyle hemen kestirmeden teslim olma eğiliminde olan, ne yapıp edip bir çözüm üretmek için yaratıcılığını zorlama zahmetine katlanmak istemeyen ruh ve zihin tembeli kişilere söylenir bu söz... Bu tip insanlara derhal, ''Hayır, yanılıyorsun bu problemin mutlaka bir çözümü olmalı, biraz da Mustafa Kemal gibi düşün'' deriz... Ancak sizin bu geceki sunuşunuzdan sonra bu sözün arkasındaki anlamı çok daha derin bir şekilde kavramış durumdayım; bu güzel fotoğraflar eşliğinde yaptığınız sunuşunuz bana bu yaşımda bir şey daha öğretti; yani benim anadilim olan Norveçceye yerleşmiş olan eski bir deyimin arkasındaki gerçek ve derin anlamı!.. Size bunun için minnettarım... Genç Türk'ün gözleri yaşardı... Dünyanın bir başka ucundaki ülkenin anadiline bir deyim olarak yerleşmiş büyük devrimciyi bir kez daha minnet ve özlemle andı... Yalnızca bir saatlik bir konferans olarak planlanan gece ancak 19 Mayıs'ın ilk saatlerinde sona erebildi. Saatlerce süren tartışma ve yorumlar ise şu ortak yargıyla sonuçlandı: - Atatürk Devrimleri bütün ulkelere uygulanabilecek evrensel bir reçetedir... Zira din ve etnik ayrım temellerine dayanmayan çağdaş devlet modeli ne kadar çok ülkede uygulanırsa, dünya o kadar daha huzur ve barış içinde bir yer olacaktır... Genç adam gecenin sessizliğinde yürürken büyük bir iç sızısıyla ''Türk Devrimi'ni yıkmak için yola çıkan karşı devrimciliğin ülkeyi sürüklediği bataklığı, 'başka çare yok' diyerek IMF'nin önünde boyun büken siyasetcileri'' düşündü. Sonra büyük bir heyecan ve coşkuyla yaşlı Norveçlinin bu kölelik zincirini kırmak için müthiş bir formül sunduğunu anımsadı: - Mustafa Kemal gibi düşünmek!...
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun Bu gün önemini çok daha iyi gördüğümüz ve anladığımız, 29 Ekim 1923 te ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ' ün Türk ulusuna çağdaş, laik, demokratik birey olma haklarını sunduğu ve yaşama geçirmesinin 93.yılı kutladığımız Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.