Sevgili hamit üstadım sizi anlıyorum fakat bizler gravatlarımızı takım elbiselerimizi boyalı ayakkanılarımızı limanda bırakan ve saat 09,30 da burolarımızın başında olan ınsanlarız. kadromuz yüksek lisans mezunu olup, işlerimizi asla terketmeyen tıpleriz. takımlarımızın, ellerimizin profesyonel olmasının, dede mesleğimizin bu iş olmasının zannederim konumuz ile alakası yoktur. bizde sıkılır ofislerimizi elemanlarımıza bırakır balığa gideriz. amaç sadece ve sadece o kokuyu hissetmektir.
Sana kim söylemisse almanyayi tanimiyor mutlaka,turist gelmistir. Bizde turnaya yem yapiyoruz ama kimseye laf yetistirmiyor ve telefonlara cikmiyoruz,ya baliga gidiyorsunuz haz alin balikta olmaktan,balik tutmasanizda orada olmaktan denizin temiz havasini almaktan güzel daha ne olabilirki,yavaslayin,sakince takimlari hazirlayin,bunun yanindada iki üc tane balik gelirse oh daha ne ister insan...
sizde buyrunuz üstadım kapımız herkese açık ne zaman dıler ve arzu edersenız bekleriz. sevgiler. O kadar yeşil arasında beyazın lafımı olur üstad. teknde hıyerarşi düzen her zaman en üst seviyededir. herkesın son derece elzem gorevleri vardır. bizlerde sohbet ederiz. o kadar serdumen varken sevgiler..
İlk teknemi aldığımda içine hevesle televizyon mini buzdolabı lavabo klozet vs bir sürü aksesuar koymuştum. Şimdi onları düşününce sadece gülümsüyorum
. Bak bu doğru geçen sene 6 gün turist olarak gitmişti. Müze geziyor diye Telefonlarıma çıkmamış Bana laf yetiştirmemişti hergele . dediğimin her cümlesini anlamıştı elbette... ah ah konu ile alakası yok elbette . Neyseki İstanbul'dayız.... Konu ne orası ne burası Sizlere selam ederim. İyi geceler dilerim. Allah Kolaylık Versin. Sabahtan işim var erken kalkmam lazım. .
alperen evet haklısın ama buzdolapsız. lavabosuz klozetsız, duşsuz olurmu ya olmaz. en ıyısını yapmışsın. bizdede var günün birinde bir abi gelir ve şöyle der: balıkçı teknesınde tuvalet olurmu bizdende hemen cevap evet olmaz işimizi başustunde gormemız gerekıyor değilmi. adam guler. ama biz ciddiyetle çanakkaleye giden bir abımızın hala bulunamadığını anlatırız kendısıne ve ölçer biçer gider... guzel hatırlattın.
Tarz meselesi, Benim tanıdıklarımdada sarı kağıt tabir ettiğimiz belge var ve çoğunun çok iyi biliyorum sadece Sivrice de misafir oldukları motel sahiplerinin tekneleri ile avda proglem çıkmasın ( cezalar malum ) ben o şartlar altında dahi aklımın uzundan geçirmedim sarı kağıt olayını. Dedim ya anlayış meselesi. Aklıma gelmişkende söylemek isterim Çok sevdiğim ve teknesi ile avlanma fırsatı yakaladım Orhan abim ve sivrice dekiler şahittir ki Serdar hoca iyi balıkçıdır, hem öyle laf olsun diye değil ve sivrice Balık olduğunda buradaki balıklar sönük kalmakta. Ayrıca ben Üsküp' lüyüm ama rumeli diye bir sistemi duymamıştım, Anlatırsan memnun olurum, Nede olsa bize ait bir sistemin gururunu yaşayayım.
Mantik yürütmek icin ortada birseylerin olmasi gerek,onbir sayfa oldu tartisilan su uzun oltayi göremedik hala,cizin bir görelim bakalim...
Üstadım balık olduğunda diyorsunuz. ama bu mevsim umuryerı dendı. konu başlığında bende olamaz dıyerek başladım konuya. rumeli usulu yem takma olayı ise balık her zaman kafasından takılmaz kuyruğundan başlanır düzeltilmeye kuyruk alınır kafa alınır yakalar alınır yuzgeçlerde komple başaşağı takılan yem modelıdır. en çok kım kullanır dersenız benı hayrete düşüren kutsal kaptan kullanır.
yarın size resimlerim üstadım daha güzel olur anlatımı bizimkiler biraz değişik örgü kasa yaptığımız için klasık modellerın dışında.
Her iki üstadında affına sığınarak konudaki fikrimi belirtmek istedim. 1)Boğazda şu an lüfer olurmu ? Bence kesinlikle boğazda lüfer var. Aliço üstad kraça olmazsa olmaz, kraçada yok diyor ama kraça boğazda var. Daha geçen haftasonu yem için 15-20 kraçayı çapariyle 15 dkk da tuttuğum için biliyorum. Lüferin olduğunuda boğazda tutulmuş sarıkanatların varlığından ve kraçaların zamana zaman kendilerini karaya atma çabalarından tahmin ediyorum. 2)Örgü misinayla lüfer-kofana tutulurmu? Bence çokda güzel tutulur. Az da olsa deneme şansı bulduğum örgü misinanın ucundaki balığı hissetmekte ne kadar başarılı olduğuna bizzat şahit oldum. Çapariye takılan istavritin bile nerdeyse sağır olan kamışta nasıl vurduğunu test etmeden anlayamazsınız. Sağlamlığı zaten tartışmasız bir konu. ""Tekneden uzun olta yöntemiyle kullanamayız örgüyü"" bu kısmı doğru ama daha farklı bir takım yardımıyla şahane olur kanısındayım. Makine kamış yardımıyla çok verim vereceğine inanıyorum. Ki izlediğimiz videolarda takip ettiğim yabancı forumlarda sıkça da rastlamışlığım var örgünün teknede kamışla kullanılmasına. Örgü, takımı dibe indirmede çok büyük bir avantaj sağlıyor. Buna kendi gözlemlerimle şahidim. Zaten fizik kuralı olarakda öyle olması gerekiyor. Çünki 0.80 misinanın yüzeyiyle o çekeri elde edecek örgü misinanın yüzeyinin arasında çok büyük fark var. Bu fark gözle bakıldığında sanki çok azmış gibi gelsede ciddi boyutta. Bunu daha iyi anlayabilmek için basitçe bir deney yeterli olacaktır. 0.80 misinadan 2 metre ve 0.12 örgüden 2 metreyi aynı kalınlıkta bir çubuğun üstüne sararsanız yüzey farkının ne kadar büyük olduğu görülebilir. Hatta bunu basitçe şu şekilde gösteredebiliriz. 0.8 misina, 0.12 misinadan yaklaşık 8 kat daha fazla yüzeye sahip olacak yani ikisinin yüzeyi basitçe şu şekilde görülebilir. 0.12 örgünun kalınlığı = (-) bu kadarsa 0.80 misinanın kalınlığı yani yüzey farkı = (========) bu kadar olacak ve bu 40 metre 100 metre gibi bedende düşünüldüğünde ve tüm alan toplanınca resmen yelken gibi olacak.Bu yüzey farkı suyun içinde en uçtaki kurşunu sürükler götürür. Kurşunun yüzeyi bu yüzeyle karşılaştırılınca tam anlamıyla devede kulak kadar kalıyor. Yani aslında en kalın görülen ve sanki akıntının etki edip sürüklediğini düşündüğümüz kurşunun sürüklenmedeki etkisi misina yüzeyi yanında resmen hikaye kalıyor. 150 gr bir kurşunun yüzeyi; kurşunun yüzeyine kurşun görülmeyecek şekilde sarılmış misinanın yüzeyi kadar yaklaşık. Yani kurşunun yüzeyinin sürüklenmedeki etkisi en fazla bir kaç metre misinanınki kadar. Bir başka konu ise yüzeylerin su tutma farkı. Son 6-8 ayda yüzme dalında arka arkaya rekorlar kırılıyor, tek nedeni ise su tutmayan yüksek teknoloji ürünü mayolar. Hatta bu mayoların yasaklanması bile sözkonusu oldu. Çünki suyu tutmayarak yüzücüye çok büyük hızlar kazandırıyor. Aynı şey misina ve örgü içinde geçerli. Suyun akıntısıyla sürüklenmesi kadar suyun dibine inerken olan sürtünmede önemli. Örgü misinada artı avantajlar var. Bunların hepsini topladığımız zaman örgü misinanın kesinlikle lüfer avcılığında kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Üstadlara saygılar; Dip Not: Yazılardan çok keyif aldım her iki üstadada bu keyfi bize yaşattıkları için teşekkürler.
Hala anlamadın, kafana gelen "amanda 0.12 misina ile..." saplantısını atamadın değil mi? Biz, o beğenmediğin 0.12 misina ile camgöz tutuyoruz: Evet, bu camgözü çektiğimiz misina, 0.12 sufix herculine.. Hala makinede sarılı duruyor, yarın bir gün buluşunca görürsün, neymiş, nasıl bir şeymiş.. Ama sen bizim koca köpekbalığını çektiğimiz bu misinayla, el kadar lüferi çekemeyeceksen, benim söyleyecek hiç bir sözüm yok, en azından moderatörleri kızdırmayacak bir sözüm yok.. Bak sevgili alico, Cumartesi'leri gelmem çok zor, hatta imkansız.. Ama Pazar dersen, büyük ihtimal.. Şu önümüzdeki 15 gün için, izindeyim, hafta içi dersen, çok çok daha kesin olur.. Bunu daha önce söyldim, nedne olduğunu da izah ettim, ama hala nakarat çalıyorsun.. Ben bu bahsettiğim takımlarla çok lüfer/kofana vs. tuttum alico.. Eğer denemek yanılmak diyorsan, bu takımların hepsi bilfiil denenip, netice almış ve buraya öyle aktarılmaktadır, emin olabilirsin. Daha pek çoğunuda tutarım herhalde, vaktim müsaade ederse.. Sen lüfer tutan bir kendi var sanıyorsun galiba..
Benim kullandığım takımlara dair bazı şeyler zaten başka konularda mevcut.. Bu mevzuda anılan iki farklı takımı ekleyeyim.. Üstteki, bilhassa rüzgarlı, çalkantılı zamanlarda kamışı bırakınca vuruşları hissedeme problemi için kullandığım bir takım.. Boyu 20cm civarıdır ve yaprak zargana içindir. Tatmin edici netice verir ama yemlemesi biraz zahmetlidir. Ayrıca iğneleri yurtdışında bile kolay bulunmayan Gamakatsu SC16 2 Numara iğnelerdir. Uçtaki zoka gibi şey, suda yüzebilen, ağırlığı dengeli bir aparattır. Böylece yemin akıntıda dönmesini engeller. Yüzebildiği için, yemin baş tarafını yukarı zorlayıp, yemi akıntıya tutar ve düzgün durup salınmasını sağlar.. Bu takım boğazda gayet iyi neticeler veriyor, kıyıdan yada tekneden, ama malzemesi biraz sorun oluyor.. Alttaki ise, ortanca bir istavrit için canlı yem takımı.. Sola uzayıp giden bölüm, 15 cm kadar 0.20 çelik tel.. Bu uçtaki çelik tel genelde lüferlerin hışmına uğradığı için, av dönüşü değiştiriyorum.. Lüfer geliyor, geliyor ama kankaları gözümün önünde bu tel kısma saldırıyorlar. Misina yapınca kesip atıyorlar.. İnce takım kullandığımız için (0.17 .. 0.20 FC misina) takımın çekeri düşük. Bu yüzden oynaya oynaya çekmek lazım geliyor balığı. O zamanda saldırılar çoğalıyor haliyle.. Küçük iğne, istavridin burnundan takılıp, yemi tutuyor. Büyük iğne ise, kuyruğa yakın saplanıyor. Bağlantılar bolca boşluklu olduğu için, yem rahatça hareket edebiliyor haliyle.. Bendeki takımlar, farklı boy/tür yemler için farklı boylarda vs. olur. Farklı sular, yemler için oldukça değişik takımlar mevcut.. Küçük bir kısmını şuradan görebilirsiniz: Burada size ilginç gelebilecek iki şey daha var.. En üstteki, mantar gibi olan şeyler.. Küçük olan, yaralı istavridin 2.6 sn'lik suda çırpınırken hidrofonla kaydedilmiş sesini, su içinde 4 dk. da bir çalan bir hoparlöre sahip.. Bazen, özellikle geçen senelerde suda lez varken dip bulanık zamanlarda çok işe yarıyordu. Diğeri ise, suya girince 3 dk. bekler, 16 defa yaklaşık 1cm'e kadar hızla, cep telefonu gibi titrer ve suda resmen yemin çırpınmasını sağlar. Lüfer için çok aman aman diyemem faydasına ama, levrek için çok fayda ediyor.. Lüfer için bu olsada olmasada zaten paldır küldür alıyorsunuz yem/takım düzgünse. Lüfer yemin sesine bakmıyor pek.. Ama çinekopada faydası oluyor bir hayli.. Her ikiside elektronik, büyüğü şarjlı, küçüğün pili bitti, değiştirmek zor geliyor.. Derin suya dayanacak şekilde yapınca, sökmesi de yapmasıda dert, her ikiside kendi icadım.. Elbette gerek o mantarla, gerekse farkl ıtakımlar olarak bir sürü şey var.. Bunlar en azından birer ikişer lüfer, en azından sarıkanat vs. almış, okey denmiş olanların birazı.. Makinemiz vardır, bebecikte biraz büyüyünce zamanımızda olur, sanırım bundan sonra resimli raporlarımız da olur herhalde...
Serdar senin kulanmis oldugun takimlari biliyorum,daha önce göndermis oldugun yazilarida okudum ama alico arkadasimizin bahsetmis oldugu düzenek daha degisik bir sey gibime geliyor,üc misinayi örerek yapiliyormus,kendisi bu gün siteye ekleyecegini söylemisti,birde aliconun söylemis oldugu düzenegi görelim,belkide daha degisik ve yararli bir sistemdir. Benim asil ögrenmek istedigim kursundan tutunda son olan kancaya kadar bir aciklama,yani beden,varsa firdöndü,köstek ve kursun,nasil hazirlaniyor. Asansör olarak adlandirilan düzenek nasil isliyor,bunlar önemli yoksa kanca sistemini hepimiz biliyoruz...
Asansör sistemi öncelerde varmıydı bilemiyorum ama benim bildiğim şöyle gelişti Bir kaç sene önce Üsküdar sahilde radarın önünde kasımda lüfer çılgınlığı vardı ve tekneler uzunoltada deli gibi lüfer çekiyordu. Bizler kıyıda teknelerin istavritvari bollukta çektikleri lüferleri seyrediyor ama kıyı balıkçıları olarak birşey yakalayamamanın sıkıntısını yaşıyorduk. Dip oltası akıntıdan dibi tutmuyor attığımız oltalar bir kaç saniyede akıntıyla kıyıya vuruyordu. Ne yapalım biraz ordan biraz burdan fikirle bu yöntem gelişti. Önce yüksek atarlı bir kamışla 250 gr kurşun boş olta da ileri atılıyor. Ancak kamıştan 2-3 kulaç geride bir fırdöndü var. Uzun oltadaki gibi 5 m ve üstü bir misina ucuna canlı zarganayı takıyoruz. Bu 5 m misinanın diğer ucunda klipsli bir fırdöndü ve 20 gr bir kurşunla önceden attığımız ve gergin duran takıma klipsli fırdöndüden takıp bırakıyoruz. Bir ucunda yem bir ucunda fırdöndülü kurşun olan bu parça, 20 gr kurşunun ağırlığıyla ama bedenden kayarak dipteki kurşunun üstündeki fırdöndüye kadar düşüyor. Akıntının etkisiyle de bu seviyede zargana yüzmeye devam ediyor.
Selim abi, Rumelikavağında Büyük liman var, Burada bir zamanlar çok olta aymış kurt bir balıkçı ile geçenlerde sohbet ederken bana bir şey dedi hala merakımdan delirmek üzereyim, Konu şù; 70 yaşlarındaki balıkçı abimiz bana sıyıtma istediğimde "evlet dedi, biz bunları tel olarak bilmezdik, yoktu, Bizler bunları bendimiz örer, Örmeden sıyırtma yapardık" dedi ama dükkan yoğundu devamını getiremedi ve geçen hafta gittim ve çok üzülerek gördüm ki malzemeci dükkanı kapatmış. Şimdi sen uzun olta diyorsun, ben ise sıyırtmayı sorsam.
Çok güzel anlatılmış, Kusura bakmayın bir saniye içinde ve ilk defa point ile bir çizim vari bir şey oldu ama öz anlaşılıyordur.