Tabii herkezin kendi fikri; genel olarak bu konuyu tartışmayacağım; şu anda rahatsız diyorsunuz ancak normal şartlarda onun atış mesafesine ulaşabilecek kişi sayısı bir elin parmakları kadar vardır Boğaz atıcıları arasında ve Boğaz atıcılarını hiç yabana atmamak gerek... 60-70 metre mesafe çok fazla küçümseme olmuş; kumsal atışın dediğiniz hangi atış tekniği bilmiyorum ama pendülüm hariç ben bizzat o mesafeyi ikiye katlarım bu halimle... Saygılar...
Rahmetli Cevat Bey ile benim de tanışma şansım olmuştu Kızıltoprak'taki yerinde; surf kamış sapı kesmek komik olmuş; ama zamanında henüz surf kamışlar bu kadar tanınmamış iken kamış saplarına süpürge sopası tarzı meşe, gürgen v.s. dayanabilecek tür ağaçlardan sap takılıp uzatırdı Şemsipaşa Balıkçı'larından bazıları; demek surf kamışlar ve uzun erimli atışlar ta o zamanlar ihtiyaç olmaya başlamış yavaş yavaş; ve çakma surf kamış çalışmaları yapılmış bilerek veya bilmeyerek... Tabi bizler de uzağa erişebilmek; çabuk dibe inebilmek adına sizin bu bahsetmiş olduğunuz tüm teknikleri (ya da dileyen hile diye adlandırabilir) kullanıyoruz halen... İhtiyaçlar buluşları ve yenilikleri doğuruyor...
Şu teknik meselesine fazla takılmış görüyorum ki... İyi bir atış tekniği nedir: İyi bir atış tekniği Avrupalı'nın, şunun bunun veya turnuvalarda kullanılan atış tekniği değil benim gibi Boğaz Avcıları için... Kamışa güvenli bir şekilde aksiyon verdiren ve kurabilen; balığı avlayabilecek mesafeye ulaşabilen, atış esnasında kendini ve kullandığı kamışı pek fazla üzmeyen ve kamışı öttürmeyen kişi benim standartlarımda iyi bir atış tekniğine sahiptir... Benim tanımım budur... O kasetlerdeki ya da Youtube'deki teknikler burada yani Boğaz'da işlemiyor maalesef ve Boğaz amatörleri için hiçbir anlamı yok... Şöyle de iddia ederim mesela gelsin oradan iyi bir vatandaş; ya da dünya atış şampiyonu; attığımız takımı nasıl; hangi teknikle isterse öyle atsın o kalabalıkta ve müsabaka yapalım kendisi ile; müsabaka neticesi atış mesafesi değil tutulan balık miktarı ile ölçülecek (kafa göz yarmak yasak)... Bakalım sonuç ne oluyor... Kendimizi bu kadar küçümsemeyelim; hatta diyorum ki Boğaz Balıkçı'larının bu disiplinde yaptığı ava kolay kolay dayanacak ve bir günü çıkaracak başka bir ülke avcısı yoktur; zaten böyle bir av disiplini de yok oralarda...
Tamamen sana katılıyorum sevgili Murat. Bir İstanbul ziyaretimde satıcı ülkelerin birisinin temsilcisi ziyarete gelmişti benimde konuşma imkanım olmuştu. Adamcağızın dediği şu olmuştur. Biz bu kamışları böylesine bir kullanım için üretmedik.Demekki bu durumu göz önüne almalıyız. Esasen boğaz tekne avcılarıda emsal ülkelerin vedeTürkiyenin herhangi bir yerindeki teknecilerin hepsinden daha yetenekli ve adeta öğretici hüviyetinde olan balıkcılardır. Çanakkaleilere o kadar çok faydaları olmuşturki,bu sayede oradada önemli oltacılar yetişmiştir. Bilfiil Jig avının seneler öncesi tatbikatcılarıda onlardır. Bugün ,için Jig konusunda ben ve partnerlerim şayet muhteşem trofeler yakalıyorsak,kimi aksiyon tekniklerimizin,üniversite yıllarımda öğrendiğim,gözlemdiğim teknikleri aynıyla uygulamamızdan kaynakladığı söyleyebilirim. Öyleki hangi yabancı videoyu izlerseniz izleyin bizimkinin aynısı jig aksiyonu vereni göremezsiniz.Aynen Şemşipaşa şok düğümü gibi. Burada çok önemli bir tüyo veriyorum. Bakınız,Türkiyenin hangi denizinde avlanırsanız avlanınız,İstanbul Boğazı rapala atma tekniğini daha hafif takımlara indirgeyerek müsait derinliği olabilen her sahilde uygulayabilir,hatta teknedende uygulayabilir v e muazzam neticeler alırsınız. Hatta diyebilirimki rüzgara karşı,bozuk havalarda ,işte aerodinamik yapısı müsait,gagası ufak,ağırlığı müsait bir dolu rapala peşinde koşacak yerde bu şekilde istediğiniz uzaklığa erer,istediğiniz derinlikten gelebilir ve çok iyi netice alırsınız. Ne yatay jiglere ihtyacınız kalır nede uygun sahtelere. Çanakkale boğazında halende 3 metre kamışlarkasık çizmelerle suya girmeler ve bu şekilde balık avlama yaygındır.Ancak bazı Boğaz avcılarından birisini alıp böyle bir lüfer akınında oraya bıraksanız,inanılmaz fark atar.Zaten bu dururm seyrekte olsa bir,iki kere vukuu bulmuştur. Sevgiler
Vedat amca konuyu okurken dayanamadım benimde Nuri abiyle atışırken bi boyumun ölçüsünü almak istermisin?
benım cevremde 60-70 metre atan hıc yok kaba taslak makıne tur sayısına gore hesaplıyoruz rapalada devamlı rapala avcılıgı yapıpta ıyı bır ekıpmanı olan arkadaslar 80-85 m. den assaya dusurmuyolar kursunu kı semsıpasada guzel mesafelere atan atıcılar var malzeme almaya gıttım zaman mutlaka 2-3 saat oturup ızlerım atıs teknıklerını ve mesafelerını avlanma sıstemlerını ( maksat uzaga atmak mı yoksa avlaga ulasmak mı onemlı olan bence o dur )
Boğaz'ın iyi atıcı ve avcılarından Gökhan'ı (Çinekolog) saymayı unutmuşum mesela; daha da vardır... Aslında keşke imkan bulabilsek de böyle bir yarışma düzenlenebilse dostluk ve tatlı rekabet içinde geçecek; ama en önemlisi yer sorunu (bence tam ölçüm yapabilmek için denizden karaya değil; karadan-karaya atış yapabilecek genele uygun bir alan bulabilmek çok zor..) Eğer gün olur da böyle bir organizasyon yapılabilirse mesafe üzerine şaşırtıcı sonuçlar çıkacaktır eminim...
Konuya ilişkin kastedilen atışlar aslında boş; yani takımsız; rapalasız, v.s. olmadan yapılacak atışlar; sadece kurşun kullanılarak ki 80-85 metre atan arkadaşlar 100 metrenin üzerine çok rahat çıkabileceklerdir emin olun...
Haluk bey fikir olarak gayet güzel düşünce,ağustos ayına rast gelirse bende katılırım. Yer konusuaslında basit,istanbul dışında bir çok alan var,böyle bir etkinlik düzenlenebilecek. Aslında bakarsak,büyük göllerin etrafında,malzemecilerinde katılarak satış yapabilecekleri,büyük üstatların stand kurarak bilgilerini aktarabileceği,balıkcı dostların ihtiyac fazlası malzemelerini satabilecekleri vs bir organizasyon düzenlenebilir. İnsanlar hem balık tutup hemde güzel bir hafta sonu geçirebilir,organize etmek lazım böyle etkinlikleri,belki siz öncü olabilirsiniz...
Maalesef öyle pek fazla zamanım yok; olsa idi seve seve yapmaya çalışırdım böyle bir organizasyon; ancak birileri atılım yaparsa elimden ne gelebilirse gene de yapmaya çalışırım... (Eşim çalışıyor; ben emekli olmama rağmen biri 5; diğeri 10 yaşında 2 kızım var; zamanımın çoğunu onlara ayırmak durumundayım... benim en büyük trofem onlar ...
Aslında bütün olay bundan ibaret... Bizim avlandığımız mera (Şemsipaşa) hem takılma yüzünden hemde balık yakalama yönünden 100 m. ve üzeri atışlar istiyor. Hal böyle olunca bütün avlananlar kendi sınırlarını bütçelerini zorlayıp kendine göre atış stillerini geliştiriyorlar. Aslında buda bize avlağımızın kötü olmasının vermiş olduğu bir artı... Ama boğazın hiç bir yerinden avlanmaya değişmem Şemsipaşayı...
Haluk abi övgülerin için teşekkürler. Görüyorum ki bu konudan bi organizasyon doğacak gibi... Olurda gözümden kaçarsa seve seve katılmak isterim.
Hadi bakalım; kısmet; ya nasip demek gerek... Olurda böyle bir organizasyon olursa senin gibi ben de iddialı olmasam bile severek katılırım Noyan; iddiasız olduğumuz için birbirimizin rakibi oluruz hem... Gökhan'a olmam ama...
Vedat Bey in söylediklerine katılıyorum. Çanakkale bölgesi boğaz usulü sahte balık avcılığına muhteşem uygun. En yüksek akıntısında bile maksimum 175gr tepe tepe yeter. Orada yaptığım avlarda doğru dürüst 125gr ı geçtiğimi hatırlamıyorum. Bildiğim şudur ki Çanakkaleli dostlarımız kanalda yatan balığı avlamayı bilmiyorlar. Bunun sebebi en ucuz malzemelerin, bu balık yönünden çok zengin bölgeye resmen kakalanmasıdır. Koskoca çanakkalede düzgün malzemeleri düzgün fiyata satan bir tane bile satıcı bulamazsınız. Çok iyi hatırlıyorum, istanbuldan 50 tl ye aldığım spin kamışın aynısı 150tl etiketle satılıyordu. Yani kusurun tamamı oradaki balıkçı dostlarımızda değil. Ama şu bir gerçek ki, devasa bir surfcasting potansiyeli var çanakkale de. Bu işi başlatan olursa patlar gider.
Çok haklısın Mustafa. Ben hersene ve senelerce, binin üzerinde İstanbul boğazı sularında Lüfer balığının çeşitli boylarını yakalardım.Sıcak sulara erince buradaki balıkların cazibesiyle nerdeyse10 sene pek bakmadım.Ama önümüzdeki sezon sanırım üğzerinde olacağım bu balığın. Av sahamı kaydıracağım Eceabat ve Kabatepe bölgesinde peşlerinde olacağım. Sevgiler
Zaten olay, mevcut performansımızı yükseltecek ürünlere yönelmek değil mi? 5 metre atabilen birisini diğer şartlar sabitken 10 metreye çıkartıyor ise o ürün amacına ulaşıyordur veya daha az yoruyor ise... Bugün işlerimi ayarlayabilirsem gidip ben de deneyeyim hem bir çayını içeyim Cevat Abi'nin, epeydir gidemedim. Fotoğraf makinem şu an yok, olsaydı güzel 1-2 kare de ben alabilirdim Elimdeki Awa-Shima ile kıyaslayabilirdim. Bence de şu fast-slow aksiyon olayı yüklenildiği anda aldığı şekli değil, kurşun elden çıkana kadarki tüm hareketleri için kullanılsa daha randımanlı olur. Yemiş olanlar en iyi enerjiyi kırbacın ilettiğini iyi bilir Kamış büküldükten sonra (enerjiyi depoladıktan sonra diyelim) nasıl bir hareket ve ivme ile nasıl bir hız ile enerjiyi deşarj ediyor bu önemli bence. Bunu da ele alıp atmadan hakkaniyetli bir şekilde test edemeyiz gibime geliyor. Kimi sadece uçtan bükülür zıpkın gibi atar, kimi aynı aksiyonda kütük gibi kalır, kol enerjinizin yarısını üzerinde sönümlendirir. Atıp görmek en sağlıklısı. Hem zaten kişiden kişiye değişir aksiyonu performansa dönüştürmek. Misal; ben çok sert, sadece ucu bükülen kamışlarla iyi atış yapamıyorum, askerde paslı kurma kollarıyla haşır neşir olmaktan dolayı geçirdiğim illet tendinit rahatsızlığını tetikliyor. Tetiklemese de huzursuz oluyorum atış yaparken ve iyi atamıyorum. Orta aksiyon ile fast kullanan iyi atıcılara kök söktürürüm. Kişiye özel hobi, kişiye özel ekipman. Herkes sipariş vermeden en azından kamışı alıp sokağa çıkıp iyice bir savursun kurşunsuz bile olsa. En azından ele avuca oturuyor mu görsünler. Kol açıklığı uygun mu bilsinler.
