Muvaffak Abi'nin ''denetim olacak mı sayın bakan'' sorusu siyaset içermiyor, çünkü konuyu saptırmadan yalan yanlış beyanda bulunmadan eleştiri mahiyetinde bir yaklaşım var.. Geçen gün forumları gezerken Haliç'in temizlenmesi konusunda da Haliç'teki çamurun, ederinin çok daha fazla bir maliyetle temizlendiğini yazmışsın.. bana da okurken denk geldi.. Oysa zamanın İski Genel Müdürü (Şimdiki Çevre Bakanı) Veysel Eroğlu tezlere konu olacak bir çalışmayla verilen tekliflerin çok daha altında bir maliyetle haliçin pis çamurunu taş ocaklarına çektirmişti.. Benim bildiğim kadarıyla Atatürk'ün hiçbir düşüncesinde ya da eyleminde demagoji yapmak ya da insanların algılarını saptırıcı yönde bilgilendirmek yoktur..
Hiç yoktan iyidir diyorum... Denetim konusu bambaşka bir muamma... Defne yaprağı,çinekop,sarıkanat,kıraça,lidaki,ispendek diye anılan bir çok bebek balığın, ticari emeller uğruna artık olgun türden ayrı tutulmamasını diliyorum..... Hala denizlerimizde bu balıklar var olduğuna göre hiç geç kalınmış sayılmaz biran önce karar alınmalı...
Nerede yazmışım? O başlıktaki yazılarım; Pardon ama Bedrettin Dalan Haliç'ten aldığı pis suyu içinde borulardan başka birşey olmayan güya arıtma tesislerinden geçirerek Marmara'ya boşalttı senelerce. Haliç'in temizlenmeye başlaması ve Marmara'nın kirlilik boyutunun artması arasındaki bağlantıyı bir inceleyin derim. Zeytinburnu Deri Fabrikaları, Tabakhaneler çalışırken bile böylesine bir kirlilik yoktu Marmara'da. Bunlar gayet popüler ve geçici çözümler. Daha hala birçok kanalizasyon kanalının Marmara Denizi'ne akan muhtelif derelere aktığı, Vidanjörlerin topladıklarını yine bu derelere boşalttığı (gözlerimle gördüm) bir şehirden bahsediyoruz. Peki bunun kime ne faydası var? Bir yeri düzeltirken bir başka yeri bozmak? O nedenle ben aynı fikirde değilim. Ortada ne yiğit görüyorum bu konuda ne de yenmiş bir hak. Sevgiler... Evet, Marmara Denizi çok güzel arıtmakta pis suyu. Görüyoruz. Pırıl, pırıl bir iç denizimiz var. Arıtma şöyle olur. Tuvaletten çıkan su arıtmaya girer, oradan da tekrar çeşme suyu olarak geri gelir. Posa denilen arıtma işlemlerinde ortaya çıkan ve pis sudan geriye kalanlar ısıtmada kullanılır. Bakınız Almanya. Şimdi orası Almanya burası Türkiye söylemlerinin arkasına sığınacaksanız hiç konuşmayalım. Haliç'i temizlemek uğruna harcanan parayla 10 kentin arıtmasını kurarsınız. Hani Amerikalıların bi lafı var; bildin mi? GOOD JOB Halilcim, 4 sene içinde neler yapılabilir anlatayım: Kentte yeni ve modern bir futbol stadyumu yapılmasına karar verilir. Yer seçilir ve inşaasına başlanır. Kent merkezinden yaklaşık 30 km. uzakta bir yer seçilmiştir. 2 senenin sonunda inşaası devam eden stadın altına metro tünelini ulaştırmışlardır. Geri kalan 2 sene zarfı içinde de stadın inşaatı ile bilrikte, metro istasyonu, otopark ve diğer tüm düzenlemeler tamamlanmıştır. 65 bin kişilik stadyumda, maç bitttikten sonra çıkıp şehir merkezindeki herhangi bir eve ulaşmak 30 dakikanın üstünde sürmez. Stadyumu terkederken ne insan insan üstüne çıkar, ne bir kaos yaşanır. Burası neresi mi? Allianz Arena, Münih. 2000-2007 yılları arasında yaşadığım şehir. Bizim Arenamızdan ne kadar farklı değil mi? Onların arenası: 340 milyon euro Bizim arena: 773 milyon TL o da yaklaşık 350 milyon euro Bak, ne güzel koskoca hayat önünde. Daha yeni başlıyorsun hayata sayılır. O yüzden naçizane bir ağabey tavsiyesi olaylara merakla ve bambaşka açılardan bakmaya çalış. Hizmet için şükredilmez. Zaten parasını peşin ödediğin, alma hakkın olduğu bir şey için neden şükredeceksin? Hizmet de hizmet olsa o da ayrı bir konu. Rakamlar belli. İnternet orada. İsteyen herkes kolayca ulaşabilir. not: yerden yukarıda işleyecek raylı sistemin kurulma süresiyle, asfalt çalışması yapma süreleri arasında çok bir fark olacağını zannetmiyorum. Şöyle ki daha o deniz gözlü Belediye Başkanı zamanında Japonların "İstanbul yeraltı metrosu için uygun bir kent değil ama yerüstü raylı sistemi düşünürseniz 10 sene içersinde raylı sistem ağına kavuşursunuz," demişlerdi. 19 Ağustos 1992 yılında İstanbul Metro'su için ilk temel atıldı. Sene 2011. 19 yıl geçmiş. Takdir sizin. Sizin "çünkü konuyu saptırmadan yalan yanlış beyanda bulunmadan eleştiri mahiyetinde bir yaklaşım var.. " cümlenizden ötürü o başlıktaki yazılarımı buraya kopyaladım. Yine burayı okuyacak olan diğer arkadaşların doğru bilgilenmesi adına...
Benim yazdıklarımdan tek kelimesi bile silinmedi. Orada birbiriyle tartışan iki kişinin tartışma içeren yazıları silindi. Bu arada ben sizin için hala SİZ'im. Samimi olmamıza hiç gerek yok!
Bütün tartışmanın bu cümleden çıktığına inanamıyorum. Ortaya dökülmedik kavram kalmamış. CNNTURK haber sitesinde de bakanın benzer sözleri var. Kerem beyle aynı doğrultuda düşünüyorum bir ülkede temsil noktasında olan insanlar cümlelerini çok net ve anlaşılır kurmalıdır, türkçeyi düzgün kullanmalıdır. Ülke içinde ve uluslararası platformlarda bu böyle olmalıdır. Saygılar
Boy limitinin biraz olsun arttırılması iyi olmuş (daha birçok türde arttırılması gerekiyor(mesela yanlış hatırlamıyorsam levrekde limit 18 cm,18 cm lik hayvan daha yavru ya, benim anladığım kadarıylada bu limitlerin arttırılması o türün soyunun tehlikeye girmesini bekliyoruz) Birde denetim çok iyi değil bence balıkçı tezgahlarında yasaklı boyda balıklar çok.Burdada balıkları avlıyorlar küçük küçük kimsenin birşey yaptığı yok adamın yanına gidip uyardığın zaman yetkililer gelcekde görcek de ceza vercekte diye dalga geçip tutmaya devam ediyorlar
Önemli olan tamim çıkarmak değil,altı üstü bir imzaya bakar.Önemli olan tezgahlarda ne göreceğimiz.Daha geçen yıl İstanbul'daki tezgahlar Kıraça,Mezgit yavrusu,vb balık yavrularıyla doluydu. Bu sene bakalım ne göreceğiz...
Kesinlikle katılıyorum. Tabii ki lüfer için boy limitinin 14'ten 20'ye çıkartılması çok iyi bir gelişme de, limit 14ken bile limit altı balıklar bol bol yakalanıp satılıyordu. Satan balıkçıya sorsanız aldığınız cevap "ne yapalım herkes satıyor biz de satıyoruz", tutan balıkçıya sorsanız aldığınız cevap "ne yapalım ağa gelmiş, denize döküp ziyan mı edelim." Yasalar denetim ve ceza mekanizmaları ile desteklenmediği müddetçe boy limitleri ne olursa olsun değişen bir şey olmayacak. Asıl dikkati çekmemiz gereken nokta bu olmalı.
Pek tartışmaya değer bir konu değil ancak buradaki yorumunuzu tekrar gözden geçirmeniz gerekir. Bakan'ın ifadesi kesinlikle söylediğiniz şekilde yorumlanamaz.
Ilginç konu güzel bi gelisme bakalim arkadaslar ne demis yorumlari okuyum dedim x partisi y partisine dayatilmis yine mevzu. Denetim yapilacakmi diye bakana sorulmayipta makam söförüne mi sorulacak
Arkadaşlar rica ediyorum lütfen ..boşuna tartışmayın...aklı başında forum sakin forum olun sukut ve istikrar... deymez bu kadar uzatmaya.. hayatımız çok kısa... bakanlık balıgın yerel adlarına- ufagı nedir ona bakmaz .. bakanlıga gelen bilgi muhtemelen sufak lardan gelen bilgidir orda lüfer ve latincesi yazar..hani ve latincesi yazar.. ilk üreme boyu yazar. onlarda ona göre düzenleme yapar.. muhtemelen bakanlıkta bilende bilmeyende vardır zira adı üzsünde..bakanlıkgın 40 tane konuya bakıyor.. bu sadece bizim amatör deniz muhabbetimiz tarımı var hayvancılıgı var var da var.. yetkilisi lüferin ufagına ne denir bilmeyebilir.. boş verin gitsin sonuçta metrajı vermiş.. işimize gelirmi gelmezmi .. o önemli..tatmin edermi etmezmi.. benim burdaki bakan bey ifademde belli bir parti.vs siyasi değil zira ben bu yaşıma kadar hiç bir bakanın bu konuya titizlik gösterdiğini görmedim 70 lerde haliçte balıkhane eski yerdeyken kasalarla satılmayan hamsi denize dökülürdü.. değişen bişi yok yani.. - acaba bu sene değişirmi demek istedim.. neyse fazla uzatmayalım agzımızın tadına bakalım arkadaşlar.. teşekkürler..
"Lüfer avcılığında avlanma alt sınırını 20 cm'e çekmek üzere yeni düzenlememiz var. Bu düzenlemeye göre 20 cm altındaki Lüfer balıklarının avlanması kesinlikle yasak olacak. Yani Defne Yaprağı, Çinekop ve Sarıkanat diye adlandırılan Lüfer'in tüm küçük boy hallerinin avlanması kesinlikle yasaklanacaktır." Tartışmaya, yoruma açık olmayan bir beyanat bu şekilde olur. Hele hele siz devletin herhangi bir koltuğunda oturuyorsanız yapacağınız demeçleri dikkatle yapmakla yükümlüsünüz. Sayın Bakan Bey yukarıda benim yazdığıma benzer bir şekilde açıklama yapmış olsaydı burada bu gereksiz tartışmayı yapar olur muyduk? Neyse, ben tamamen Lüfer yavruları adına duyduğum endişeden, Türkiye Hükümetleri'nin bugüne kadar bu konuda ve birçok konuda göstermediği duyarlılıktan ötürü, Bakan'ın açıklamasını yaptıkları düzenlemenin bir önsözü olarak ele aldım, ve bu açıklama ileride kullanılması gayet muhtemel önemli bir açık içermekte bana göre. Bu tamamen benim şahsi görüşüm. İster katılırsınız ister katılmaz.
Muvaffak abi affına sığınarak bir iki kelimede ben yazayım. Yapılan çalışma yetersizde olsa olumlu bir adım olmuş, beni öncelikle bu kısmı ilgilendirir, bazı kardeşlerimiz belkide haklı olarak bir bakanımızın kelimeleri seçerek kullanması gerektiğini söylemiş , ki haklıdır, lakin hepimiz bir şaşar beşeriz, hiç birimiz mükemmel değiliz ve bakanımızında böyle bir sürçi lisan ettiğini düşünebiliriz vede öyle görmeliyiz. Benim için bakanın ne şekilde ifade ettiğinden ziyade , Muvaffak abiminde dikkat çektiği üzere denetim olacakmı? olursa bu denetim ne derecede sıkı tutulacak ve yaptırımları nelerdir. Ayrıca bizler bu limit altı balıkları satın alacakmıyız, alacak olanlara ne derecede müdahiliz , yada bu limitlerden bi haber yaşayan gerek satıcı gereksede tüketicileri bilgilendirme işini üstlenecekmiyiz, yani biz balık dostları bu yasanın neresinde yer alacağız, bence ifadelerde takılıp kalmak yerine bizler üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirecekmiyiz.
Bütün olay halde bitiyor.. sabah o balıklar kasalar ile hal toptancısına yere indiğinde denetim başlıyacak.. eleman dolaşacak.. ufak balıkmı gördü - hangi tekne bu kardeşim??? - ahanda bu .... güzel.. sezonun kapandı - tekne karaya baglandı.. git yat evine bakalım aklın başına gelsin..
Aynen. Yalnız dün akşam haberlerde izledim. Balıkçılar bu düzenlemeden hiç memnun kalmamış. Dükkanı kapatıp gidelim diyenler vardı aralarında. Keşke nerdeeeeee...
ben izmirde kültür balıgı tüketiyorum bu konuyu detaylı bir şekilde hocalarlada konuştum aynısını onlarda yapıyor..ege sufak ta... bir tek kış ayları çeşme tarafından gelen sardalye ile muhatap olurum..o kadar birde 40 yılda bir..metroda denk gelirde iri barbun da indirim olur alırım.. ha birde iri hamsi..denk gelirse..ama genelde %90 levrek ve cupra .. yüzlerce sufaklı genç boşta geziyor yada başka işlerde çalışıyor.. biraz deniz biraz iç su derken bu gençlerede iş imkanı açılsın..avrupada çokta güzel iç su balık üretimi var..hemde çevreye zarar vermeden..
Muvaffak Ağabey, ben bu sene balık pazarında dolanırken düzenlemeye uygun olmayan balık gördüğümde çaktırmadan resmini çekip fotoğrafla beraber şikayet etmeyi düşünüyorum. İşe yarar mı bilemem ama en azından birşey yapmış olurum diye düşünüyorum. Belki balık satanların gözü korkarsa, satın almazlar, onlar da satın almayı bırakınca belki balıkçıların arasında gözü dönmüş olanların da ufak balıkları avlama gerekçeleri ortadan kalkmış olur. Sonuçta bu iş dönüp dolaşıp arz-talep meselesine dayanıyor. Bu yeni düzenlemeyle birlikte çinekop, sarıkanat yakalanamayacak. Yani satılamayacak da. Eh haliyle restaurantlar, balık lokantalarının menülerinde yer almamaları gerekiyor. Yani bize de oldukça fazla sorumluluk düşmekte diye düşünüyorum. Üşenmeden şikayet etmek lazım.
