Fatih kardeşim, bahsettiğin Techniumu bizzat görme şansım daha olmadı.cyrr cyrr Katalogdan ve görsel linklerden inceleyebildiğim kadarıyla bilir ve söylerim. Görsellik ve dizayn mükemmel. Exagelerde 4+1 extra süper korumalı rulman vardır. Techniumlarda bu 3+1 dir. Bu rulman, bir tabakayla daha korunmuş olan SA RB dedikleri rulmandır. Exage 125-150 lira seviyeleri, Technium 300-350 lira arası. Tam iki misli. Eder mi dersen ben 2 tane Exage almayı her zaman yeğlerim. Ha param çok, çok da hoşuma gitti dersen al derim; hemde tüm boylarından bir seri olarak. Ben o farka o parayı vermem. Benim sarı kızım daha güzel geliyor bana. Ara sıra saç rengini değiştirip koyu gri yaparak egomuzu tatmin ediyoruz ve de çok mutluyuz.
Size bir soru Serdar kardeşim. Sizce kalitenin yanında, görsellik ve dizayn ne kadar önemlidir ? ( Yaşamınızın her evresinde )
Aleti alıp biblo niyetien evdeki vitirne koymaksa istenen o başka tabi. Ama gidip balık tutmaksa, o zaman durum daha başka. Bakılınca, 15 TL'ye satılan ne idiği belirsiz çakma makineleri kullanan milletin patır patır yaptığı avları yapacaksan, bari güzel olsun filan diyebilirsin elbette. Ama hedefi biraz büyütmüşsen, o zaman görselliğine değil, iş yapmadaki performansına bakarsın.
Bence bu konuyu şu şekilde çözebiliriz ; Bir haftasonu buluşma ayarlayalım, herkes elindeki Daiwa Shimano makinaları getirsin. Kamışlara takıp tek tek test edelim. Böylece Shimano kullanmayanlar Shimano'nun, Daiwa kullanmayan Daiwa'nın tadına bakmış olur. Ona göre daha sağlıklı yüzyüze tartışabiliriz konuyu. O zaman ortaya çıkar hangisi daha iyi. Çünkü şu an sadece bir kaç kişi iki markayıda kullanmış durumda yorum yazıyor.
Tam istediğim cevap olmasada böyle diyorsun. ( Gene siyasetciler gibi cevap vermişsin. hihi ) Dedim ya yaşamın her evresinde diye. Bu bir bütündür benim ve benim gibi düşünenlerde. Mesela özel bir araba siparişi verdiniz, Metalik gümüş dediniz. Ama size gelen araç hiç sevmediğiniz patlıcan moru geldi. Alırmısınız bu arabayı. Yada başka bir örnekleme yapayım, Yazın sıcaklarında daha rahat etmek için özellikle mısır pamuğundan yapılmış bir tişört ve % 100 koton bir pantalon alıyorsunuz. İstediğiniz deve tüyü rengi yok ve cırtlak yeşil tişörtle civciv sarısı bir pantolon buldunuz aradığınız özelliklerde. altınada beyaz çorap ve kırmızı bir iskarpin. Ve hediye olarak veriyorlar, para bile istemiyorlar sizden. Giyermisiniz ? Bence kalitenin yanında, estetik ve renk uyumu, dizaynı insana zevk vermeli. Aldığın ürün her ne olursa olsun, insan kullanırken huzur duymalı, mutlu olmalı. Konumuza gelirsek, Techniumlarda bu bayağı fazlaca olmuş.:thumb: :thumb: Ha diyeceksin, fiyatı ? Oda fazla olmuş. Tabii arz talep işi bu. İsteyen alır, istemeyen bakar. Sevgiler.
Shimanoya garezin var galiba Ceyhun tartisma güzel yaa vakit geçiyor iste. Simdi abanican alete 200gr kursunla yayi firliycak vidasi düsücek araki bulasin Daiwa, daiwa ile denenir. Bende yeni kasa sweepfire 40lik var bir tane. Bak onu exage ile yaristirabiliriz. Arabanin tamponuna baglariz, öteki ucunu da direge. Çeviririz kolu. Dagilan makinayi suya atariz
Tevfik abi, Dayak falan tartışalım dedim sadece. Ayrıca exage 6000'i boğaz suyunda 150gr ile ne kadar işkence olduğunu görmenizi isterdim. Ultegraların kolllarındaki hafif ağırlığı, Daiwa ile karşılaştırmanız da iyi olurdu. Bu makinaların hepsi durgun akıntısız sularda zaten süper makinalar ama iş Boğaz'a geldimi görüntü değil iş yapan makina seçil.
Maalesef beklediğim, almamı gerektiren cezbedici farkı duyamadım. Söylediğin gibiyse çok param yok bende almam Tevfik abi. Kutusunu incelediğimde epey bir doldurmuşlar ama. Yedek yağ, poşetin içinde bir kaç somun tarzı malzemeler vardı. Benimki de biraz hastalık oldu sanırım, ihtiyacın var mı diye sorsan yok. O gün biraz daha ısrar etseydim kız arkadaşımla savaş çıkacaktı Decathlon'un ortasında. Teşekkürler bilgilerin için Tevfik abi...
Ceyhun kardeşim, inan ki gönlü ne kadar zengin biri olduğunu buradan hissediyorum. Oralara gelsek en iyi şekilde misafir edeceğinden zerre kadar şüphem yok. Burada dikkat ederseniz ne benim, nede başka bir arkadaşımın, Daiwa iyi değildir tarzında görüşü yok zaten. Gerçekten güzel ve alımlı makinaları var. Ama ben 20 sene Mercedese binmişsem, BMW stilimin dışında kalır. Aynısı BMW kullananlar içinde geçerlidir. Ama hiç kimse çıkıpta o kötüdür, bu iyidir demez. ( Kusura bakma örneklememi genelde böyle yapıyorum. Biraz sıkıcı oluyor; biliyorum.)
Peki abi, gümüş rengi ama 3 kişi binince evin önündeki yokuşu çıkamayan arabayı mı seçersin? yksa patlıcan rengi ama, yokuş yukarı vites atınca patinaj yapıp fırlayan arabayı mı?
Güzel bir açıklama ve kıyaslama olmuş. Hayatta iş, sağlık, spor vs.. Bir çok sektörde yaşanan bir olay değil mi? Herkesin tercihleri var, ve tercihimizden memnunsak, ikinci bir alternatife ihtiyaç duymuyoruz. En azından benim için öyle İkisi de öncü firmalardan, bu zaman kadar bende Daiwa hakkında bir yorum yada kıyaslama yapmadım. Kullandım mı? Hayır Neden? Sevdiğim ve kullandığım marka canımı sıksaydı, tatmin olmasaydım ve başka bir marka arayışında olsaydım o zaman olabilirdi. Bu konu en son tartışıldığında 148. mesajda konu kilitlenmişti, bakalım bugün rekor kırılacak mı?
Ceyhun kardeşim,toprak sahanın, çim sahanın yağmurlu havaların ayakkabıları farklı farklıdır. Donanımını bulunduğun şartlara uygun olarak yapman herzaman en ideali olandır. Exage demişsin; ben ağırlıkla Fethiye, Göcek taraflarını turlar gelirim arasıra. Marmara bana fazlaca zevk vermiyor. Kendimi göldeymişim gibi hissediyorum. Gitttiğim yerlerde genelde kıyıdan ve iskeleden 100-150 m. ileri giderek 70-80 m. daha ileri atmak kaydıyla avlanırım. Sular durgundur. Sizinde belirttiğiniz gibi, bu yerler ve av stilim için kendimce en uygun donanımı edindim. Yoksa bir twinpower, bir stella veya bu standartlarda bir Daiwa almak fazlaca sıkıntı yaratmaz bana. Ama amaç dışı alımlar olduğu ve olacağı düşüncesindeyim. Geçtiğimiz yakın bir tarihte bir vesile geldim İstanbul'a. Tabii kan çekiyor ya. Günümüzün bir kısmı Galata ve sahil boyunda geçti. Hastalık bu ya, her gördüğüm oltacının takımını izledim gözümle; gayri ihtiyari. Hani deniyor ya, sert akıntılar, makinalar falan. Allah sizleri inandırsın, aklı başında bir takım dahi göremedim. Ve kendi kendime, '' Bu muydu istanbul'lluların kullandıkları takımlar '' demeden geçemedim. Eğer ki bu takımlar burada iş yapıyorsa, bırakın Ultegrayı, Exageyi, bir hyperloop bile iş yapar diyede düşündüm. Sevgilerimle.
Fatih, insanların burada varlık sebebi ne? Her şeyden önce bu topikte çok ters bir hata, bir yanlış var. Bu topiği başlatan elemana shimano lazım değil. Daiwa'da lazım değil. Bu elemana bir olta makinesi lazım. Sen eğer, yok ben illa Shimano, illa Daiwa alıcam diye çıkarsan böyle, kafadan çadır kazığı gibi kazık susuz sabunsuz seni bekliyor olacaktır. Sen bir bak. Nasıl bir şey istiyorsun, ne amaçla kullanacaksın, ne edeceksin, makinayı yağlamaktan vs. anlar mısın? Senesine canın sıkılıp yenisini arayanlardan mısın, bütçene sınır var mı? Bak, ben gidiyorum bir mağazaya. Görüyorum güzel bir shimano, alıp geliyorum atıyorum kenara duruyor öyle. Etiketi bile sökülmeden. Neden, para derdim yok bu mesele için. Beklentim süs olsun. Aynısı Daiwa içinde oluyor, bir kucak para verip alıp, kutusundan çıkarmıyorum. İğne için, bilmem ne için. İnternette gezerken bir an beğenip, bir avuç para toka edip hiç kullanmadığım bir sürü ıvır zıvır var. Şimdi bütçe derdin yoktur. Olmazsa öteki, olmazsa beriki, dursun evde n'olucak noktasındasındır, hay hay. Keyfine hangisi gidersin alırsın, sırf ambleminin mavisi hoşuna gittiği için. Ama bir bütçen var ve kısıtlı, bununla en iyi performansı almak istiyorsan, o zaman önce gider bir araştırırsın. Kalitesi, fiyatı vs. ile gücün yeten en iyisini almaya çalışırsın. Böyle aman vbne shimano alıcam, aman daiwa alıcam diyerek çıkarsan, ancak kazıklanırsın. İşin acı tarafı, kazığı kendin kendine atmış olursun. Buradaki yanlış bu işte. Sen bir makine arayışına çık evvela. Bütçen kısıtlı. Makineler hakkında bilgin az. Tarzın oturmamış. Sana bakalım, ama Daiwa olur, ama Shimano, ama bakarsın Alba star olur, bir makine bulalım, araştıralım. Bu daha iyi olmaz mı? Üç gün sonra, o makineyle bir sivriceye gideyim diyeceksin. Aldın bir Exage diyelim. Başka alacak paranda yok. Bir heves biraz jig yapayım diyeceksin. rotorun altındaki plastik halka soğuktan büzüşmüş olacak, ıslnıp kayacak, ezilecek ve makine kilitlemeye başlayacak, burnundan gelecek mesela. Bunu ister misin? Ha, belki hayatında hiç sivrice'ye gitmeyeceksin. Bu ayrı mesele. Buradaki mesele, bu değil. Bu aslen, bazı arkadaşların sırf kendi gerekler listesi içinde, kendi standartlarına göre tatmin oldukları makineleri (kamışları, msinaları, iğneleri say ne gelirse aklına) sanki olup olabileecek en optimum şeymiş gibi görmeleri . Senin için boğazda 150gr kurşunu sarabiliyor olmak önemli olabilir. Ama adamın kaslar kuvvetlidir, sarmk işini iplemez ve o kuvvetle atarken makinenin dengesiz kalması daha önemli oluverir. Senin iyi anlayışın herkese uyacak diye bir şey yok. Ama görüyorum ki, herkes böyle atlıyor hemen. Kendi iyi anlayışlarını sanki evrensel iyi anlayışı gibi lanse etmeye çıkıyor. bu da topiği başlatan gibi yeni arkadaşları işte böyle yanlış yapmaya sevk ediyor.
Fatih söylediklerine hak veriyorum, memnunsan kullanacaksın tabiki. Ama Boğaz'da işler değişiyor tek sıkıntımız bu. Ege sahillerinde kıyıdan çok avlandım, durgun akıntısız sular. Çoğu makinamda sorun yaşamadım fakat Boğaz'da aynı makinalar iş görmez hale geliyor. Demek istediğim yerine göre değişiyor işlevleri. Boğaz'da öyle akıntılar oluyor ki 200gr ile dibi bulamıyorsun, dolayısıyla makina ciddi anlamda zorlanıyor. Bu yüzden bütün tartışma, zor şartlarda görüntüye pek önem verilmiyor, iş yapması önemli. Akıntılı suda 150gr palamut çaparisine 3 palamut geldiğinde makina koluna yük biniyor işkence haline geliyorsa av, o zaman her modeli deneyip en iyisini seçmeye çalışıyorsun benim gibi. Bu arada benim için Daiwa sadece kıyıdan kullanım için favoridir, teknede Penn kullanıyorum ve vazgeçmem.
Abi köprü ve haliç içi zaten göl gibi akıntı fazla olmaz. Üsküdar ve Tarabya'yı görmeni tavsiye ederim. Gün gelir 200gr dibi bulmaz
Sorumla cevabınız tam tezat. Çelişiyor. Ben verilen bir siparişin akabinden soruyorum, siz başka yerden...... hihi Ben yinede o yukarı fırlayan ve fırlarken patinaj yapan modeli sipariş ettiysem, ve renk olarakda gümüş mavi dediysem, patlıcan moru o arabayı almam. Ruhumu karartır. Bana o modelin, o rengini tedarik edenden alırım. Kırmızı olsun, 3 kuruş fazla olsun misali.
Ama yok. Mor arabayı yapan diyor ki, birader benim kasam karbon fiber, öyle olmak zorunda, yoksa fırlamaz, saç dayanmıyor. O zımbırtıda gümüş renk boyayı tutmuyor, tuttuğu tek renk bu. Bu durumda ne düşünürsün abi?