Arkadaşlarım büyüklerim öyle güze hikayeler yazıyor ki ben de bir anıyı paylaşmak istedim. 1996 yılı. Yalova'da öğretmenlik yapan arkadaşım Taylan ve onun arkadaşı Ahmet bey'le sabah balığa çıkacağız. Tabii sabah saat 06:00 olan hareket saati akşam yenilen hurmalar (?) nedeniyle 12:00 gibi oldu :) Ahmet bey mazeret bildirdi ve teknesini bizim kullanmamıza izin verdi. Taylan biliyor tabii, daha önce çıkmışlar birçok kez... (kahramanların isimlerini değiştiriyorum) Neyse saat 12:00 gibi marinadan çıkıyoruz fakat Taylan motoru çalıştıramıyor. tamam diyorum, bırak ben kürekle çıkarayım seni. Fakat marinada öyle bir ortam var ki, herkes zengin. Kocaman teknelerinde kahvaltı keyfi yapıyorlar nefis. Ben de yavaş yavaş marinayı çıkıyorum. Haziran ayı, hava çok güzel... Kıyıdan 150 m kadar açığa gittim. Bu arada tanıdık tekneler var, avukat arkadaşlar filan. Selam veriyorlar bişeye ihtiyaç var mı gibilerinden. Sonra uzuyorlar gezmeye... Ben de teşekkür ediyorum, Taylan'da bembeyaz bi surat? - Nooldu oğlum? - Boşver... - Oğlum nooldu suratın bembeyaz? - Oğlum karnım ağrıyo acayip - Gir denize... - Giremem oğlum soğuk - Ne soğuğu oğlum haziran ayındayız. - Giremem ben ya boğulursam? Şey yoluna gitmeyelim? - Yaa oğlum manyakmısın? tutun küpeşteden - Olmaz - O zaman tut kendini, ne diyim elinden tutamam ya sen yaparken - Dönelim... - Oğlum nereye döneceksin 1 saat sürer kıyıya kürek çekmemiz - yaa ölecem oğlum ben - Gir lan o zaman denize, ipi bağla kendine - Olmaz... Neyse efendim ben kürek çektiğim için arkamı göremiyorum. Gerisini siz tahmin edin. (ve bu anıyı buraya yazdığım için de beni affedin. tamamen gerçek bir öykü) Ben sadece bir naylon poşet sesi duydum:) Neyse hızlı geçiyorum buraları. Denizde beyaz bir poşet var ve yanımıza doğru avukatların teknesi yeniden geliyor :) Hayır beni geçin bunlar Taylan'ın arkadaşları ve Taylan'ın orda bir karizması var tabii. Ama Taylan kendinden geçmişçesine poşedi suyun dibine batırmaya çalışıyor çünkü poşet suyun yüzünde, batmıyor:) Üstelik 2 metre yanımızda diğer teknenin geldiği tarafta... Ben terbiyem elverdiğince ağzıma gelen küfürü ederken Taylan son bir çabayla elindeki minik tasla su atıyor:) Baktım olacak gibi değil, gelen tekneyle poşedin arasına sokayım tekneyi de görünmesin diyerek ani bir manevra yaptım. Ama tam olmadı bu manevra... Derken flossshhh diye bir ses ve denizden gelen pişkin bir ses. Diğer tekne de geldi, hepimizi duyuyoruz tabii:) - (taylan) Merhabaaa avukat bey siz de gelin deniz çok güzel - (ben) Allah belanı vermesin Taylan - (Avukat teknesi) Merhaba Taylan bey yazı getirmişsiniz maşallah vallahi... - (Taylan) Yaa öyle... Hava da güzel. Sıcak sıcak... - (ben) (Allahım şu herif boğulmadan gitse şunlar. can simidini ne zaman atsam acaba) - (taylan) Hadi iyi günler size... (küpeşteyi bırakmıyor ama) - (Avukat teknesi) Hadi rastgele. Akşam 30 yıllık şarap açacağız marinaya gelin... -(ben) Peki uğrarız... (Adamlar zengin abi 30 yıllık şarap diyo. Taylan yaşıyomu acaba?) - (taylan) Tamam artık gitti bunlar oğlum çek beni... - (ben) Elimi sürmem oğlum sana - (Taylan) Yok oğlum bişey ben hallettim - Kendin çık. Neyse efendim Taylan 5 dk sonra çıktı ama teknedeki sıvı deterjan şişesini de denizde bitirdi. :) yedek şortumuz vardı allahtan, verdik giydi... Yemliye atıyoruz, veriyorum Taylan'a oltayı takıyor... Oğlum dibimiz kum sen nasıl takıyorsun bu oltaları diyorum, yine takıyor. takım çantası livarın üstünde habire takım yapıyorum yine takıyor... Hadi ben bir iki atıyorum kaya balığı... 1 saat geçti. Bu arada mezgit geliyor 5 - 6. Fakat yemsiz oltaya da geliyor. Ben anlamıyorum bu mezgiti. Taylan yine oltayı takıyor. Zaten sinirim burnumda, her an dönebilirim geri. Kafayı gayri ihtiyari sola doğru çevirdim... Açıktan bir dalga geliyor...Aman Allahım 1.5 metre boyunda. Tekneyi düzeltmeye vakit yok. Dalgayı burna veremiycem, yandan alacağız, her an alabora olabiliriz. Taylan yine bembeyaz bu sefer korkudan... Elimdeki takımları attım küreklere asıldım. İlk dalgayı aldık ama yüreğim ağzıma geldi. Kıyıya 10 metre kadar yakınız, kıyıdan adamlar bağırıyor çabuk çıkın çabuk diye... Bir burun var, burnu kaçırırsam açıklara doğru sürükleneceğiz. burnu yakalamak için olanca gücümle küreklere asılıyorum, ellerim kanayacak nerdeyse, omuzlarım koptu. Taylan küreklere yardım edeyim diye karşıma oturdu fakat o panik hali nedeniyle ne yapacağını şaşırdı. Kürekler denize girmiyor düşünsenize... havada dönüyor yandan pervane gibi. Otur dedim sen, bana karışma. Oturttum... Kıyıya 5 - 6 metre kadar kaldı. Hayır, burnu kaçırırsak açığa sürükleneceğiz, Yenikapı açıklarında bulacaklar bizi... fazla yaklaşırsek kayalara çarpacağız. tam sakat bir durum... 4 metrelik tekne üzerinde binbir cambazlık yaparak 2 saniyede demiri kaptım. Fırlatacağım ama ayakta duramıyorum... Son bir gayret, olanca gücümle demiri kıyıya fırlattım. Bizim olduğumuz yerde kıyıda kimse yok. Demir kıyıdaki taşlara çarptı... tık.. tık.. tık... denize... Dururmuyum, Taylan'ın yapma diye yalvaran bakışlarının ardından balıklama daldım suya... Dipten buldum demiri, derinlik 2 metre filan. Allahtan demir takılmış orda. tuttum yukarı çıkarmaya çalışıyorum. Ama kayalar merdiven gibi üstelik çok keskin... Ayaklarım kesilerek yukarı çıkardım demiri taşa bağladım... Artık kıyıdaydım. Taylan korkudan bembeyaz kesilmişti. Tekneyi çekerek burnun arkasına dalgasız alana çektim. Ağırca bir taş bulup ipi bağladım ve denize atarak kıç taraftan tonos yaptım. ikinci bir iple de baştan kıyıya bağladım tekneyi... Bizim işi bilen (!) Taylan'ı çıkardım kıyıya... Aradan bir süre geçti... teknenin içinde yatmış bisküvi yiyor, Taylan'ların yardım getirmesini bekliyordum. Taylan geldi, yanında Ahmet bey... Neden geç kaldınız dedim. Taylan tuvalete gitti dedi Ahmet Abi... :) sonra Ahmet Abi kolay bir hareketle motoru çalıştırdı. (taylan bilmiyomuş bu huyunu motorun) kıyıdan kıyıdan marinaya doğru geliyoruz. Dedim bari şu dubanın ordan biraz midye çıkaralım da akşam yeriz. Girdim el kadar midyelerden 30 tane kadar çıkardım. marinaya yaklaşırken avukatların teknesinde alem vardı. Selam verip yerimize geldik... Ve akşama da bir güzel midye yedik...:) Deniz şakaya gelmez. Mutlaka ve mutlaka bilen birisiyle çıkın ve mümkünse sürekli can yeleği takın. Ucuz atlatılmış bir kazaydı bu. Her zaman böyle olmayabilirdi... Hepinizi sevgilen saygılar. Not: İsimleri bilerek değiştirdim, zaten o arkadaşlar da artık orada değiller :)