Arkadaşlar, az önce okuduğum bir konudan esinlenerek bu konuda bir şeyler söylemek istedim En büyük keyfi oltayla avlanarak aldığım halde zaman zaman zıpkına da çıkıyorum. Zıpkın ile avcılık, kurallara uyulduğu, acgozlu olunmadığı ve ruh sağlığı "normal" kişilerce yapıldığında bence daha "adilane" bir karşılaşma şansı doğuruyor balıklar açısından. Öncelikle olta avcılığında iğnelerimizi yaprak yemlerle gizleyip balığı kandırırken zıpkınla avcılıkta genellikle balıktan saklanma şansınız yoktur. (Kayanın ardına yatıp balık bekliyorsanız bu başka tabii) Balık sizi görür, menzile girerse ve siz de iyi nişan almışsanız, zıpkınınız iyiyse, şişiniz eğrilmemişse balığınızı alabilirsiniz. Üstelik nefes almak için tek şansınız şnorkeli yani bir de su altına indiğinde dalgıç, deplasmanda sayılır. Herşeyde olduğu gibi bu avda da etik olmayan davranışları sergileyenlere rastlıyoruz, gece fenerle zıpkın avı, az önce anlattığım deplasman konusunu bozmaya yönelik tüple avlanmaya çalışanlar, avını alıp çıkmak yerine aç gözlülük yapanlar... Bunlar da maalesef zıpkıncıların yüz karasıdır. Zaten bu yüz karalıkları tüm sirkülere de aykırı.. Ancak oltayla avcılıkta da benzer aykırılıklar söz konusu. Mesela belirli bir derinlikte kıyıya paralel 3-4 kmlik paraketalarla kalkan avcılığı da balığa şans tanımamak adına etik değil bence... Hatta profesyonel balıkçılarda halen trol denen rezalet yüzüncden çocuklarımız, bu günlerde aldığımız balıkların çoğunu göremeyecek bile... Yani olaya ben bu açıdan bakıyorum. Kurallara uyulduğu sürece zıpkınla dalış ayrı bir keyiftir. Çok kez onlarca balık görmeme rağmen suyun altında dolaşmanın verdiği huzuru balığa tercih edip boş çıktığım da olmuştur... Kısmetiniz bol olsun