Zıpkınla avlanmak pek uzman olduğum bir konu sayılmaz. İstanbul'un denizleri malum, zıpkını atacak bir balık görmek bile çoğu zaman mümkün olmuyor. Bazen tüm bir yaz boyunca tek balık vuramam. Yine de çok sevdiğim bu av türünden hiç bir zaman vazgeçmeyip her yaz, Yılmaz marka lastikli tüfeği alıp kıyılarda gezinirim. Binlerce yıl önce ok ve mızrakla avlanan atalarımızdan kalma en ilkel avlanma içgüdülerini zıpkınla avlanmaktan başka hiç bir şey tatmin edemez. Hem Boğaz'da var olduğunu bildiğim 5-6 kiloluk levrekler veya o boylarda bir minakop, neden bir gün benim de karşıma çıkmasın? Böyle bir karşılaşma olduğunda, şansımı denemek için elimde mutlaka bir zıpkın bulunmasını isterim. Atış yapamasam bile farketmez, o büyüklükte bir balığı görmek ve yaklaşmaya çalışmak bile çok büyük bir zevk olurdu. Haftasonu yine bu düşüncelerle zıpkını elime almış denizde geziniyordum. Su oldukça temiz, kıyının hemen açığında yunus sürüleri cirit atıyor. Dipte bolca lapin, kaya balığı ve horozbina... Acaba bunların da ticari değeri olsa bu kadar bol görme şansımız olur muydu kendilerini? Bir süre sonra çok sayıda lapinin kümelendiğini görüyorum. Ama içlerinde irice bir mırmır var. Uzun zaman sonra, hedef balıklarımdan biri olan mırmırı görmek beni sevindiriyor. Üstelik, beni görünce hemen hareketlenen balığa az sonra 2 mırmır daha katılıyor. En irileri yaklaşık yarım kilo ağırlığında. Uzun süre uğraştıktan sonra balıklardan biri zıpkının menziline giriyor ama sürekli yaptığı dönüşler yüzünden zıpkın boşa gidiyor. Atıştan sonra balık dalga geçercesine yanıma kadar gelip, "başka sefere dostum" dercesine bana bakıyor ve hızla uzaklaşıyor. Yine de atış yapabilecek bir balık görmek beni oldukça sevindirmişti. Daha sonra irice altınbaş kefaller gördüm ancak bunların yanına yaklaşmak hiç mümkün olmadı. 1 saat kadar suda kalıp iyice üşümüştüm. Başlangıç noktama dönünce biraz da diğer tarafa yüzmeye karara verdim. Çok kısa süre sonra 3 metre kadar solumdan 7-8 tane iri balığın hızla geçmekte olduğunu farkettim. 1 saniyeden kısa sürede, kocaman yassı kafaları, kocaman gözleri, mavi renkleri ile bunların has kefaller olduğunu anladım ve kolumu uzatıp tetiğe bastım. Sürü hızla geçip gitti ama bir tanesi yerinde kaldı ve dibe doğru çökmeye başladı. Zıpkın menzilinin en uç noktasında, usta bir zıpkıncının elinden çıkmış gibi, balığın tam solungaç altından girip yanağından çıkmıştı. O ele avuca sığmaz balık, bu tam 12'den vuruş karşısında teslim bayrağını çekmiş, atışı takdir edercesine dipte yan dönerek, tamamen şişirdiği yüzgeçleriyle ne kadar güzel bir av olduğunu göstermeye çalışıyordu sanki. Benim şansım bugün onun şanssızlığı olmuştu. Ama belki o da şanslıydı. Bir yunusun dişleri arasında son bulacağına veya "o lağım balığıdır, yenmez" diyecek birisi tarafından ziyan edileceğine, değerini tam olarak bilecek ellerde ömrünü tamamlamıştı. 1 Kilogram civarındaki Has Kefal'i özenle temizleyip deniz suyu ile yıkadım. Balıksız geçen şu günlerde ev ahalisi tarafından sevinçle karşılanan balık, anneannemin elinde bir lezzet şölenine dönüştü. Bir kez daha, temiz sularda yakalanmak şartıyla iri has kefallerin denizlerin en lezzetli balıklarından biri olduğuna karar verdim.
Tebrikler. Afiyet olsun. Kefali eve götürmed3en denizde temizlerseniz , tadı hiçte fena değildir. Akıntılı sulardaki kefalleri gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz. Yanlızca durgun ve dalga olamayan , gemi tersaneleri gibi yerlerde kefal avlamayınız , malum bol miktarda civa bağlıyor bu balık.. Şunuda net olarak soyleyebilirim karadenizde vurulan has kefal en az marmara levreği kadar lezzetlidir.
Budur Aret ..Afiyet olsun ...Rahmetli dedem ( balıkçıydı kendisi ) bu paçozlardan bir pilaki yapardı ,herkes parmağına tel bağlardı ,yerken arada gitmesinler diye
Aret Tebrik ederim Dostum. Nedense her zaman Senin açtığın bir konu görünce heyecan yapıyorum. Selamlar.
Eline sağlık Aret,anlatımın da balığın da gerçekten güzel.Türlerin giderek azaldığı sularda iyi iş çıkarmışsın doğrusu tebrikler
Aret,sualtı avcılığını zıpkın avcılığı forumlarına katılarak daha bilinçli yapman dileğiyle,tebrikler..