BU HİKAYEDE ADI GEÇEN KURUM VE KURULUŞLAR, KİŞİLER ASLA GERÇEK DEĞİLDİR. SADECE HAYAL ÜRÜNÜDÜR. BU HİKAYEDE TEK BİR KİŞİ GERÇEKTİR. 1998 yılı kasım ayında askerliğim bitmiş, heyecanla o ayında çipura için en verimli ay olduğunu bilerek daha önce pek çok kez birlikte balığa gitmiş olduğum, Hasan Usta ve Hayri Ustalarımın yanında soluğu almıştım. Hemen ellerini öperek, hafta sonu balığa gidip gidemeyeceğimizi sormuştum. Hayri Ustamın Gencerli de yazlıkları vardı ve kendine aitte bir kayığı bulunuyordu. Genelde bu kayık ile balığa çıkıyorduk. Kayığın özellikleri 4,60 Mursan yapım çift cidarlı, 15 Hp Johnson marka bir motoru ile güzel bir ekipmandı. Hayri ustam balık konusunda çok titiz davranırdı. Balık avcılığına başlandığından itibaren en ufak seslere bile kızar, bazen denize sigara izmaritinin bile atılmasını istemezdi. O sıralarda 2 adet 250 iğneli paragatlarım vardı. Bu paragatları yaz kış yüzerek atar ve toplardı. Çoğunlukla yeme para vermemek için ( o zamanlar Üniversite öğrencisiydim. ) madya ve deniz patlıcanı kullanırdım. Bu yemler sayesinde genelde temiz balık denilen Çipura, Sargoz, Mırımır, Karagöz birkaç kez de levrekte yakalamıştım. Hayri Ustama; ustam bu hafta sonu paragatları yemleyeyim gidelim akvaryuma paragat atalım dedim. Her zamanki gibi bana bıyıklarının altından göz ucu ile bakıp o çok sevdiğim gülümsemesini attı. Olur ama bir şartla dedi. Hemen şartını söylemeden biliyorum ustam dedim. Tüm paragatın tüm iğneleri yeni olacak, yem olarak ta sadece 3 ana yem kullanılacak dedim. Hemen meşhur gülüşünü patlattı. Hasan Ustama dönerek, Hasan Ustam bu çocuk bizi çözmüş dedi. Bu dediklerimi yaparsan hafta sonuna hazır ol sana doyamayacağın balık avlatayım dedi. Hayri Ustamdan o sözü duyunca içim içime sığmıyordu. Hemen babamdan arabayı alıp yem toplamak için Foça’ya gittim. Hafta sonuna iki gün vardı. Hemen palet ve gözlüğümü takarak deniz patlıcanı toparladım. Arkasından Foça’da bulunan çok sevdiğim dostum bahadıra telefon etmiş akşamdan madya yakalaması için bizim yöntemle madya avlamasını istemiştim. Madya avlamak için en kolay yöntem şudur. Başka limanlarda denenmedi, diğer limanlarda nasıl çalışır bilmiyorum. Kasaptan dananın en kalın kemiğini ısmarlıyoruz. Kasap o kemiği iyice sıyırıyor. Çok az kemik üzerinde yağ bırakmak şartıyla bizde o kemiğe çamaşır ipini bağlayıp ve çamaşır ipini biraz kemiğe sürüp limanın bir köşesine atıyoruz. Kemik en az bir gece deniz içersinde bekliyor ve sonuç mükemmel suyun içersinde kalan ipte bile madyalar yapışmış olarak hiç zahmet çekmeden madyaları topluyoruz. Dostum Bahadır bu işlemi bir gece öncesinden yapmış ve ben deniz patlıcanlarını toplayıp içlerini çıkarttıktan sonra madyaları çıkartmak için Bahadırı buldum ve gidip madyaları çıkartım. Dostum bahadır ile uzun bir yemek ve çay molasından sonra eve döndüm. Cuma günü öğleden sonra madyaları ayıkladıktan sonra, madya ayıklaması kötü bir iştir. Ancak bir yöntem var o yöntemi yaparsanız madyayı kırmadan ayıklamak daha kolay oluyor. Bir teneke içersine madyaları koyun, içersine madyaları örtecek kadar su koyun ve kaynatmaya başlayın. Su kaynamaya başlayınca ocağı kapatın ve bir müddet soğumaya bırakın böylece madyalar kendiliğinden kırma işlemi yapılmaksızın daha kolay çıkacaktır ve yumuşak bir yapı haline alacaktır. Yalnız bu işlemi evin içinde yapmayınız. Evin her yanından çıkması zor bir koku kaplayacaktır. Yemleri hazırladıktan sonra ilk paragatın yarısını deniz patlıcanı ile diğer yarısını madya ile yemledim. Sabaha taarruz vardı. Annem ise durmadan oğlum askerden yeni geldin yatıp dinlensene kendine işkence yapıyorsun. Bu ayazda sulara girdin hasta olacaksın demesine karşın imam bildiğini okur mantığı ile anneme aldırmadan paragatları yemliyordum. Aslında 3. yemi henüz elde etmemiştim ama yolumuz üstünde bulunan yemci salime mamun ayırtmıştım. Paragattı mamunla yemlemek çok kolay olacaktı. 100 kadar iğne boşta bırakmıştım. Sabahın 02:30 da kalmış hemen telefonla Hasan ve Hayri Ustalarımı aramış, hazır olduğumu belirtmiştim. Hemen annemde kalkmış çayı demlemek için ocağı yakmıştı. Beni bugüne kadar asla kahvaltı yapmadan sokağa salmamıştır. Kahvaltımı çok hızlı bir biçimde yapmıştım. Diğer balık ekipmanlarım hazırdı. Yaklaşık 45 dakika sonra iki ustamda kapıda belirmiş beni bekliyorlardı. Hatta Hayri Ustam şaka bile yapmış hadi oğlum sen nasıl askerlik yaptın, bir saat oldu seni bekliyoruz kapı önlerinde dedi. Gülüştükten sonra yemciye doğru yol almıştık. Arabaya bindiğimde Hayri Ustamın bir misafiri ile tanıştım. Adı Hakan idi, Hakan abi daha önce hiç balığa çıkmamış, ilk kez bizimle balığa çıkacaktı. Aslında hikaye bundan sonra daha heyecanlı olacaktı. Yemleri alıp ben arabanın içersinde kalan iğneleri yemledikten sonra, avlanacağımız yere gelmiştik. Hava daha karanlıktı. Tekneyi indirmek için hazırlıklar başlamıştı. Tekneyi suya attık. Hemen içine binip avlanacağımız bölgeye gittik. Hemen paragatları attık. İki paragatı atmamız yaklaşık bir saati buldu. Ama hala hava karanlıktı. İlk paragatı attığımız bölgeye gelip demirledik. Hayri Ustam tüm titizliği ile termosunu çıkartıp bizlere o ayaz havada çayları ikram etti. Ama muhabbet çok güzeldi. Planımız şu idi, paragatları kaldırıp hemen çipura avlağımıza gidecektik. Sabah ezanları duyulmaya başlamıştı. Hayri Ustam sigarasını öyle bir çekiyordu ki görülmeye değerdi. Sonra hazırlanın sigara içenler son nefeslerini çeksinler elimizi çabuk tutalım, paragatları toparlayıp, sabah suyunu kaçırmayalım demişti. İlk paragatı toparladık. Epey çipura, mırmır, sargoz çıkmıştı. Asıl ben diğer attığımız paragattan ümitliydim. Hayri Ustam paragatın ucunu aldı, çekmeye başladı bende sepete iğneleri düzgün biçimde sıralıyordum ki Cem kepçeyi hazırla çok iri bir çipura var dedi. Hemen kepçeyi elime aldım. Hayri Ustam bana bak balık iri tek seferde kepçeye al, alamazsan balığı kaçırabiliriz dedi. Tamam Ustam merak etme dedim. O da göreceğiz bakalım dedi. Ben teknenin başında sabırsızlıkla balığın görünmesini beklerken çipura öyle bir yakamoz yapmıştı ki o anda dilim damağım kurumuştu. Hayri Ustam Cem dikkat et tek seferde al balığı diyordu. Nitekim balığı tek seferde kepçeye aldım. O sırada bir haykırdım ki anlatamam. Denizde bizden başkası yoktu. Biz paragat toplarken balık yakalanmış kolda olan balığı iğneden çıkarmak için uğraş vermeyiz hemen kolu müsait yerden kesip sonra tamir edilmek üzere paragatın mantarına geçiririz. Bu büyük balıklar içinde geçerlidir. Yakaladığımız çipura yaklaşık 3 kg kadardı. Çok sevinmiştim. Biz Ustamla birlikte çok hızlı bir biçimde paragatın son kalan kısmını toparlamıştık. Tam paragat bitmişti ki herkes yerine oturup diğer avlağa gidecektik ki, Hakan Abi güzel başlayan günümüzü noktalamıştı. Büyük bir çığlıkla, motorun sesini bile bastırmıştı. Hakan abiyi gördüğümde içimden gülmek gelmiş fakat halini görünce epey acımıştım. Hakan abi tuttuğumuz büyük çipuranın ağzından iğneyi çıkarmak için sağ işaret parmağını balığın ağzından içerisine sokmuş balık ise can hali ile son bir ısırış yapmıştı. Hakan abinin sağ işaret parmağında balık asılı biçimde kalmıştı. Çok uzun süren ve balığın kafasını kesilmesi ile hakan abinin parmağını kurtarmıştık ama Hakan Abinin parmağı hiç iyi görünmüyordu. Hemen kıyıya çıkıp en yakında olan Aliağa Devlet Hastanesinin Acil Kapısında soluğu almıştık. Almıştık almasına ama yapılan tetkikler sonucunda Hakan Abinin parmağında parçalı kırıklar vardı. Nöbetçi doktor ise hastane polisine haber vermiş, bu adama işkence uygulanmış gereğinin yapılmasını diye bir rapor yazıp tutanak tutmuştu. Hastane bir anda hem sivil hem de resmi giyimli polisle kaynadı. Hemen Hayri Ustam ve ben göz altına alındık. Sorgumuz yaklaşık akşam üzeri saat 15:30 kadar sürdü. Güzel başlayan günümüz harbiden zehir zemberek oluştu. Ben tam tamına 6 sivil ve 3 resmi giyimli polis tarafından sorgulanmıştım. Polisleri ikna etmemiz o kadar çok uzun sürmüştü. O sırada Hakan Abi de hastaneden getirilip ayrıca sorguya alınmıştı. 3 kişinin sorgulaması sonucunda hepimizin aynı ve benzer olayı anlatmamız polise yapılacak bir şey bırakmamıştı. Eğer içimizden biri gaklayıp guklama yapsaydı o zaman işimiz çok zor olurdu. Ama hastane nöbetçi doktoru bize asla inanmadı. Bu adama mengene yada benzer aletle işkence yapılmıştır diyordu. Gün sonunda Hasan Ustamı almak üzere geriye dönmüştük oda tekne içersinde uyuyordu. Çok meraklanmıştı. O zamanlarda şimdiki gibi cep telefonları yaygın değildi. Hasan Ustama haber uçuramadık. O da çok meraklanmış, aklına başka şeyler gelmeye başlamıştı. Bizleri görünce oh çekti. Hepimizin olan olay sonunda keyfimiz kaçmıştı. Akşam suyu yaparmıyız dedim. Hayri Ustam başlatma akşam suyuna dedi. Anladım ki o gün balık avımız sona ermişti. Tüm ekipmanı toparlayıp yola koyulduk. Yol boyunca kimseden ses çıkmadı. Özellikle olayın baş kahramanı olan Hakan Abiden, bu olaydan yaklaşık bir ay sonra Hakan Abi ile tekrar görüştüm. Parmağında hala sorun varmış. Parmağı hala eski şeklini almamış ve parmağı morluğu hala kendini koruyordu. Sonra anladım ki benim 2 kg lık çekiçle birkaç defada kırdığım madyaları bu balık sadece bir sıkmasıyla o kalın kabuğunu un ufak edip karnını doyurmasını kavradım. Bu olay bana çok şey öğretmişti. Şimdi de çipura tuttuğumda hemen o olay aklıma gelir ve çipuradan iğneyi çıkarmak için çok dikkat ederim. Saygılarımla Cem DEMİRDÖVEN / MANİSA