Içlerine Saklayalim İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep şikayetçi hep bıkkınmış... Bir gün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler. ''Saklayalım, zor bulsunlar. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler'' diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorun büyükmüş. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü. Kimisi "Everest'in tepesine saklayalım", kimisi "AtlasOkyanusu'nun dibine" demiş. Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, sigara paketi, lale bahçesi... Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş.. Derken meleklerden biri "İÇLERİNE SAKLAYALIM" demiş. "Kimsenin aklına gelmez içine bakmak" İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış... Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk. Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde...... Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun. Siz dışını boş verin, içine bakın...
evet abi gerçekten insanlar mutluluğu dışarda arıyorlar içlerine bakmak hiç akıllarına gelmiyor herhalde allah herkezin mutluluğu bulmasını nasip etsin
Hastayım valla senin şu özlü konularına İnsanı dinlendiriyor,çok sağol varol İzzet kardeşim Paylaşımlarının devamını bekliyorum sabırsızlıkla
Çok teşekkür ederim,Kardeşim beğendiğinize seviniyorum,tabiki her zaman kayda değer güzel şeyleri sizin gibi güzel insanlarla paylaşacağım...Saygılar
Mükemmel Kalp ! Genç bir adam kendi kalbinin yörenin en güzel kalbi olduğunu ilan etmişti. Onu görenler de bunu onaylamıştı. Birden kalabalığı tam ortadan yaran yaşlı bir adam genç adama doğru yürüdü ve : "Senin kalbin benim ki kadar güzel değil "dedi. İşte tam o anda kalabalık ve genç adam yaşlı adamın kalbine doğru baktılar. Çok hızlı çarpıyordu, fakat içinde çok fazla yara ve zaten çok az kalan boşluklarda çentikler vardı, onların da üzeri keskin çentiklerle dolu idi. Yaşlı adamın yaşlı kalbinin çok acı çektiği belli oluyordu İnsanlar şaşırmıştı, yaşlı adam nasıl bu kalbin en güzel kalp olduğunu söyleyebilirdi. Genç adam gülerek "şaka ediyor olmalısın" dedi yaşlı adama, "benim kalbim pürüzsüz mükemmellikte iken seninki gözyaşları ve acılardan oluşmuş yara izleri ile dolu" "Doğru" diye yanıt verdi yaşlı adam "Senin kalbin mükemmel gözüküyor fakat ben asla yaşlı kalbimi senle değişmem. O gördüğün her yara benim sevgimi verdiğim bir kişiyi gösteriyor. Onlara kalbimin bir parçasını seve seve verdim, onlar da kendilerinden bir parçayı bana verdiler. Bu yüzden bu parçalar benim verdiğim parçalara bazen tam uymadılar ve üstünde ya da köşelerinde pürüzler oldu. Fakat ben onların her parçasını tek tek seviyorum, çünkü onların her biri paylaşılan sevgileri, dostlukları bana hatırlatıyor. Bazen de sevgimin ve dostluklarımın karşılığını alamadım. O kalbimin içindeki yara dolu boşluklar da bu yüzden, ucu kıvrık bıçak gibi ve oldukça da acı verir. Fakat hala boşturlar ve başka kalplerin de bana sevgi ve dostluklarını verebileceklerini, böylece de bu boşlukları doldurabileceklerini gösterir ve benim hala o umutla yaşamamı sağlar. Şimdi söyle genç adam, sence hangi kalp daha güzel ?" Genç adamın gözleri sevgi gözyaşlarıyla dolmuştu. Yaşlı adama doğru yürüdü ve kalbinden genç ve güzel bir parçayı dostça ona doğru verdi. Yaşlı adamın kalbinde hala birçok boşluk vardı. Yaşlı adam genç adamın cömertçe verdiği kalbi dostlarının olduğu bölüme yerleştirdi, üzerine çentikler attı ve yerine bir güzel oturturdu. Genç adam kendi kalbine doğru baktı, artık eskisi kadar mükemmel ve pürüzsüz değildi. Tâki yaşlı adam ona kendi kalbinden eski fakat güzel bir parça verene kadar. Sonunda genç adam ve oradaki kalabalık gerçek kalbin güzelliğini anlamıştı. Kalbi güzelleştiren onunla paylaşılan sevgi ve dostluktu. İçinde sevgi barındırmayan ve taşımayan hiç bir kalp gerçekten güzel olamazdı...
Kaz Kadar Olamadık! Mutlaka okuyun... Göç eden yaban kazlarının havada süzülürken “V” şeklinde bir formasyonla uçtuklarini görmüşsünüzdür... Bilim adamlari kazlarin neden bu şekilde uçtuklarini araştirmişlar ve; 1-) “V” şeklinde uçuldugunda, uçan her kuş, kanat çirptiginda arkasindaki kuş için, onu kaldiran bir hava akimi yaratiyormuş. Böylece “V” şeklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çirpişlari sonucu ortaya çikan hava akimini kullanarak uçuş menzillerini % 70 oraninda uzatiyorlarmiş. Yani tek başina gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katliyorlarmiş. Kissadan Hisse:Belli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar, hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler. 2-) Bir kaz, “V” grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çekiyor. Çünkü diğer kuşların yarattığı hava akımının dışında kalmış oluyor. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna bu şekilde devam ediyor. Kıssadan Hisse: Eğer kafamız bir kaz kadar çalışıyorsa; bizimle aynı yöne gidenlerle bilgi alışverişini ve işbirliğini sürekli kılarız. 3-) “V” grubunun başinda giden kaz hiç bir hava akimindan yararlanamiyor. Bu yüzden digerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Bu durumda en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasindaki kaz lider konumuna geçiyor. Bu degişim sürekli yapiliyor; böylece her kaz grubun her noktasinda yer almiş oluyor. Kissadan Hisse: Yaptiginiz her işi, yeri ve zamani geldiginde başkasina birakmak gerekiyor. 4-) Uçuş hizi yavaşladiginda gerideki kuşlar, daha hizli gitmek üzere öndekileri bagirarak uyariyorlar. Kissadan Hisse: Ilerlemek ve yol almak için bazen başkalarinin uyarilarina gereksinim duyariz. Bundan alinmamaliyiz; tam aksine, böyle uyarilari sevinç ve takdirle karşilamaliyiz. 5-) Gruptaki bir kuş hastalanirsa ya da bir avci tarafindan vurulup uçamayacak duruma gelirse; düşen kuşa yardim etmek üzere gruptan iki kaz ayriliyor ve korumak üzere hasta yarali kazin yanina gidiyor. Tekrar uçabilene (ya da eger ölürse, ölümüne kadar) onunla beraber yarali kuşu asla terk etmiyorlar. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu buluyorlar. Hicbir kaz grubu, kendilerine bu şekilde katilmak isteyen kazlari reddetmiyor... Kissadan Hisse:Yorum sizin arkadaşlar...
Bilinen bir konuydu haklısın,arşivlerimi karıştırırken rastladım sitede de yayınlanmadı galiba okumayanlar için güzel biryazı bence...