Sevgili Izzet Dostum bu konu hakkinda bir dokumenter ve gercek bir olaya dayali filim var.Insan olanin kacirmamasi gereken, olmayaninda kesin seyretmesi gereken calismalar. Saatchy & Saatchy bu konuyu duzenli ararliklarla parca parca kendi reklamlarinda da isledi. Sadece inanilmaz diyebilirim. Kazlardan ogrenecegimiz cok sey var. Doganin ve daganin yasadigi zekanin boyutlarini bize gosteren, insanin hayatina onederlik edecek prensiplerle dolu super bir calisma olmus. Tebrik eder, saygilar sunarim.Umarim ayagin iylesiyordur. Saglicakla kal.
Teşekkür ederim Hüseyin Bey ayağım iyiye doğru gidiyor.Ayrıca dediğiniz gibi aslında doğadaki pek çok hayvandan öğreneceğimiz o kadar çok şey varki sadece iyi bir gözlem yeterli olacaktır...Saygılar
izzet arkadaşımında dediği gibi doğadan o kadar çok öğrenilecek şey varki arkadaşlar biz çok azını görebiliyoruz. Yaradan yarattığı her canlıya dünyada nasıl yaşayıp neslini devam ettireceğini iç güdü veya fıtrat diye tabir edilen bir şekilde öğretmiş ve bu canlılar içinde en muhteşemi olarakta biz insanları yaratmış. İnsanlara ise hiç bir yarattığına bahşetmediği düşünerek kendi tavrını belirleme yetisi vermiş. İşte olay burada biz aslında Yaradanın bize yap dediği gibi yaşasak kazların davranışlarının altına sıralanmış kıssadan hisse yazılarına hiç gerek kalmıyacaktı. duruma bakınki biz insanoğulları yani en mükemmel yaratılanlar kazzların davranışlarından örnek alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bence tek sebeb düşünme ve karar verme yetkimizi kullanırken sadece kendimizi düşünüp diğer insanları düşünmediğimiz için bu haldeyiz saygılar...
İzzet abi her konu actıgında dalıveriyorum hemen okumaya gercekten cok guzeller hepsi.Ellerine saglık.
Harbiden anlatıcı ve öğretici bir yazı, Okuyupta ders alan insan çok olur inşallah, Maalum ne insanlar memlekette, millet birbirinin kuyusunu kazıyor, ve üzülerek yazıyorumki, bazen insan olduğumdan utanıyorum. Utanmak için çok güzel bir örnektir bu kazlar. Saygı ve sevgilerimle.
Tuzlu Kahve!!!!! Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı... "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı... "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.." Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi.. Delikanlı anlattı: "Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar... Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya başladı... Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi... O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak... Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii... Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu... Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü... 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına... Şöyle diyordu, satırlarında... "Sevgilim, bir tanem... Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim... Tuzlu kahvede... İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan... Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok... İşte gerçek... Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.." Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında birgün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu... Gözleri nemlendi kadının... "Çok tatlı!..." dedi...
daha önce okumuştum ama güzel bir hikaya paylaşımın için teşekkürler izzet abi de benim merak ettiğim sabah sabah saat 05.30 da rüyandamı gördün siteyi