Jigging avında kullanılan Jig acaba kıyıdan iş yapar mı?

Kimse deginmemis ama birde jigingin görsel boyutu var. Karizma bozuluyor izledigim kadari ile. 2tane bitirim görse birbirlerine kesin ' la hamdi adama bak düsman kovalar gibi balik tutmaya çalisiyo ' der. O kadar kasilma bencede gereksiz

 

hey maşallah antalyada kıyıdan avlarda ağır kurşun kullanıyorum diyen 75-100gr kullanır. tekne avlarında bile 150-200gr kullanılmaz kolay kolay. çok yüksek rakamlardan bahsediyorsunuz bize göre ee tabi herşeyi büyük istanbulumun kurşunu küçük olur mu hiç?

 

Boğaz dışında o ağırlıkları kullanmıyoruz aslında. Mesela Yeşilköy'de avlanırken 75 gr maksimum kullanırım.

Ama boğaz şartlarında bazen 200 gr bile az gelebiliyor.

 

bence akıntı nedeniyle jig hareketleri sahte balık gibi sonuç vermeyecektir. Eğer jigin kafa tarafında büyük iğne kullanılırsa ki vertical jiggingte bu tür jig iğnesi bağlanıyor. lüfer palamut gibi balıklar sahteye kuyruktan saldırır tip ve görünüş olarak da sahte ve kaşıklarla mukayese edilemez. Bilmiyorum avlanmaz demek doğru olmaz ama daha yüksek olasılıklı seçenekler varken akıntılı sularda kıyıdan jig denemek biraz maceradan öte birşey olmaz.
evet ağır kurşun kullanıyoruz ama kurşun bedene dolaşmadığı sürece sahtenin aksiyonunu bozmaz.

 

Kurşun sahtenin aksiyonunu bozar. Ama aksiyon yaptıran kim?

Birde boğazda palamut ve luferden başkasıda çok var. Hakkı verilerek yapilacak jigging, çok ilginç neticeler verecektir.

palamut lüfer sürü balığı ve avı en kolay olan türlerden. diğerlerini tutmak zor, kimse uğraşmıyorda, beceremiyorda, bir iki istisna tip dışında.

 

Reis ne dersen bakarız ne diyorsun bakalım hangisine bakalım söyle hele

 

Ben de merak ettim boğazda jigle alınabilecek balıkları.

 

Birini Aliço yakalamış, şuralarda bir yerde vardı resimleri filan.

Jigi alıp, aha şuraya sallarsanız, oradan elbette balık çıkmaz. Boğaz ister istanbul boğazı, isterse müsellim boğazı olsun, jigin iş yapacağı taşlar olması lazımdır. Bu taşları bir kaya formu değil, balıkların toplandığı, oyalandığı noktalar olarak anlamak lazım elbette.

Boğazda da bu şekil taşlar mevcut, olmaması zaten mümkün değil. Ve bu noktalarda, jig rahat rahat iş çıkarır.

Böyle yerleri Aliço gibi boğaz kurtları benden iyi bilir eminim.

 

Sağolasın dostum. ellerine sağlık

Dediğin üzere jig kullanımından vazgeçtim. (Makina olarak) konuyu dahada ilerletip tekrar seyirtme ile ilgilenilebilir diye düşündüm. jig ile kamışı ve makinasından ziyade kandırıcısıyla.

Tarz olarak düşündüm ve çalışamayacağıma dediklerinden sonra kesin kanaat getirdim ki bu yöntemle balık avlamayada ihtiyacım olmadığını anladım.

Üzerine zaten yem indirdiğim bir merada bu şekilde avcılık herhalde tarzıma ters olacak. Bu makina ile tutulacak ender balıklardan bir tanesi ise ellerini öne doğru uzat ve parmak uçlarını birleştir. ve yuvarlat işte bu kadar mercan hedef. zaten bahsedilen taşlar az buz taşlar değil. çukurlar ve çukurların dibleri bile gözükmeyecek derecede olan meralar dahi var. oralarda buradaki derinliklerde hatırı sayılır cinsten. o kadar çok mera varki gidiyorsunuz karadan denize doğru 20-30-40-45 metre arkası birden 16 metre yaklaşık 1 saat yol
işte hedef bölgeler burası Kırlangıcı, Sinariti, yeterki sabır olsun. ben burada çalışabilirim denilsin gerisi balıksız kalmaz insan. neden baklımıyor buralara dediğim yerlerde kimse çalışmaz belkide çalışamaz. her türlü etken geçerli buralarda elimde kayıt altına alınmış işaretlenmiş yaklaşık 400 tane kadar yer var ve hedef balıklar hepsindede ayrı. Herşeyden önemlisi de ekipmanın tam olacak. herşeyin başı ekipman kim taşır yanında 4,5 kg maçula 10 kiloya kadar.yaklaşık 200 kg değişik ölçülerde kurşunlar vs.
Her zaman takım çalışır el ise övünür ana kural budur. ve balık için sadece yanımda bir anahtarlık taşırım. giyinir elimi kolumu sallar tekneye biner marşa basar çıkarım. 3 dakika sürer çıkmak neden teknik ekipmanlar sürekli av aracında. o yüzden olaya zaten her zaman 1-0 önde başlıyorsun. Beni üzen yoran ise bunların hazırlık dönemi takım tekne bakımı gibi bir süreçte yaklaşık 2 ay sürüyor her sene....

 

Devasa karagözden (ya da ıstakaroz mu demek lazım tam bilemedim) bahsediyorsanız, tutulduğunu tahmin ettiğim sulara inebilecek ağırlıkta dolayısıyla boyutta bir jige hamle yapacağına ben fazla bir ihtimal vermiyorum. Ufak boyutlarda jiglere belki ilişebilir. Bu seferde suyuna indirme problemi olacaktır.

"Attım ağzına girsin boğazına" deyip de boğazda jig tabiiki atılmaz. Canlı taşları bilmek bu işin olmazsa olmazı. Bunların da boğazın derinliklerinde olduğu söylenmiş. Oralara kaç gramlık/kiloluk jig indirebilirsiniz ?

Neyse, boğazın derinliklerindeki dev mercan ve sairi jigle avlamak çok zor ve düşük ihtimalli bir iş benim anlayabildiğim kadarıyla.

 

Emir!

bende zaten epey bi yol kat ettikten sonra olaydan vazgeçtim. eski usule devam. ama torikte denenebilirdi. kofanadada. sinaritte, levrekte, hele hele asıl hedef torik.... rahat rahat çalışabilir diye düşünmüştüm.
Buraya o mercanlardan forumlar rekoru bir balık asacağım balıkçılık adına.....
niyetim hep o yönde

 

Zaten senin için söylediğimiz hususta bu.

Belki elindeki takımlardan daha iyisi olabilir. Bu bir tartışma konusudur. Ama boğazda o tür avcılık için senin tecrübe ve takımların kafi gelir zaten.

Sendeki tek eksik, yanında bir adam olmaması. Sürekli kendini geliştirmek zorundasın, yoksa geri gidersin. Bu her zaman böyledir. Eğer olduğun yerde kalırsan, bu bana tamam dersen, emin ol ki geri kalacaksın.

Yanındaki adam olayı şu. Sen takım başındayken, dümene bakacak. Sen balığını tutarken yeni bir şey deneyecek. Öyle aman kovam dolsun, istavridi boğayım diyerek kendini olaya kaptırmayacak. Böylece senin kendini geliştirmene imkan sağlayacak.

Peki geliştiripte, aya mı gideceksin ki daha?

Hayır, buradaki mesele daha ileri gitmek değil, geriye gitmemek. Olduğun yerde kaldığın sürece, gerilersin farkında olmadan.

Ve zaten eminim ki sende aynı şeyi hissediyorsun, böyle jig vs. deneme arzun bunun açık kanıtı.

Şimdi konuyu sadece daha iyi takım vs. noktasında düşünmeyelim. Bu, lüfere bakarken, birde "acaba" diyerek aynı zamanda levreğe de bakmak gibi bir şeyde olabilir. Şu an sen levreğe baksan, alttaki lüferler kaçıp gidecek kaygısı olacak.

Tabi bu sen değil sadece, herkes içinde geçerli.

 

Öyleyse tez zamanda rastgelsin diyorum.

 

Boğazda 200gr lık jigin inemeyeceği hiç bir yer yok. Tüm mesele, indirmeyi bilmemek.

Ben boğaza 115gr'dan büyük kurşun attığımı (kıyıdan) hatırlamam. Ve hiç inemediğim dip olmadı henüz. Tekneden ise, 250gr ı ya bir ya iki kere kullanmışımdır.

Sadece uçtaki şeyi çıkarıp yerine jig takarak bu iş elbette olmayacak. Her şeyin ona göre baştan düzenlenmesi gerekecek haliyle. Ne zamanki, suya bir takım attığımızın farkında olduk, o zaman ötesi kolay. Dibe inmeye etki eden, kurşun, yem, misina, makine, kamış vs. vs. hepsi. Bunu akılda tutmak lazım önce. Eğer bunların hepsi uygunsa, atılan şeyin dibe inmemesi gibi bir sorunda olmaz.

 

O kadarda değil has balığımız ya olmazsa geçen seneki gibi lğfer meralamadan akıp geçerse. bizler yine kötü durumlara düşersek endişesidir sadece yoksa geri kalınmış kalınmamış bence alakasız diye düşünüyorum.
Modernizasyon olarakta ilgimi çekmemişti asıl konu. yoksa klasik olmaktan hiç taviz vermem. ama seyirtmecılık kalmadı o konuda alternatif olabilir diye düşündüm yoksa zaten ben tek balık tutuyorum başkası olayın bonusu dikkat edersen hep aynı şeyi söylüyorum Lüfersiz günler gelecekse o günlerin alternatiflerini arıyorum ben.
Yoksa karagözünü, isparisini.mercanını, kırlangıcını, levreği, kiloluk eşkinaları, iskorpitini, melanurunu,(Hoşuna gider), maviş izmaritini hep tutabilirim her zaman düşünmeden
Tek düşünülen Has balığın olmaması geçen seneki gibi kalınması o zaman tamamen kendimi bu işlere vermeyi düşünüyorum....kırmalık demirini çıkartacağım artık durum onu göstermesin

 

Herşey dibe iner Serdar bey önemli olan dibe nerede ne zaman ineceğidir . Kıyıdan 200 gr kurşun atıyoruz 50-60 metre akıntıyla yürüyoruz dibi bulmak için. Yanlış anlaşılma olmasın bu durum normal bir havada ortalama akıntıda oluyor. Suların hızlı olduğu zamanlarda ise olta bile açmayabiliyoruz Makinalarda 0.22 .23 monolar ve 0.06-0.10 ip misinalar sarılı. Meralar boğazın daralıp suların kırıldığı yerler.

Geçmiş zamanlarda çokça tartışılan konuydu şu kadar ağırlıkla şu suya inerim/inemezsin. Bol bol Alico ile karşılıklı atışma tarzındaki yazılarınızı okudum. Yöntemleriniz çok doğru fakat boğazın akıntısı 100 200 0.06 dinlemiyor alıp götürüyor.

 

Allah o günleri göstermesin diyelim. Bereketli bir sezon olsun.

 

400 gram oturmuyor 4,5 kg diyorum serdar bana hala maharet takım vs vs dıyor bende anlamıyorum ne dıyım....

 

İŞstendikten sonra ona da çare bulunur. Akıntı demek güç demektir. Hani denir ya, su akar Türk bakar, o hesap. Orada bir güç varsa, bu güç kurşunu dibe çekn yerçekimine karşı koyuyorsa, demekki bu güç, kurşunu dibe doğru gitmeye de zorlayabilir.

Yani, evet, kurşunu uçurmaktansa, son sürat dibe basan bir şey yapılır, bulunur.

Neyse bu başka tartışma. Başka zaman yaparız. Ama şunu söylemek isterim, başarı her zaman bir zorluık görünce yılmayıp o zorluğu aşmak için kol ve bel kaslarını değil, aklını çalıştıranların yanında olmuştur. yani, biraz düşünürsek, taşınırsak vede kaşınırsak, eminim bir çözüm buluruz buna.

 

Yetmişli senelerin başları,
Çoğunuz belki dünyada yok olanınızda küçücük çocuk.

Kimi sene kofanayı,Toriği tutamayanı dövmekteler.

Pat o sene hiç balık yok,ne çinekop nede lüfer,hatta dişe gelir diğer balıklarda yok.

Peki profesyonel meşhur boğaz teknecileri ne yaptılar.

Bastılar gittiler adalara,limanlarına bağladılar

Başladılar adalar arkası derin sularda,kmimi zaman onlu yemli takım yapıp,hamsi
filetosuyla yemleyip pabuç izmarit almaya.

Koca leğenlere doldurup ada vapurlarının uygun saatleine yükleyip,galata köprüsü üzerinde tulum çıkarıp satmaya.

İşte böyle senelerde olmuştur geçmişte ustalarım.

Karadenizde komşu duyarlı balığın üremesine çoğalmasına imkan veren ülkeler oldukça,

Egedede burnumuzun dibinde Yunan adaları oldukça(Onlarda akıllıdır balığı üreme mevsiminde ellemezsler)

En azından,istavriti,hamsisi,lüfer ve palamutu bitmez boğazların.
Kimi sene az kimi sene çok.

1982 senesinde İstanbul denizi kıyılarındaki yalıların bayanları bile lüferleri çıyak,çıyak bağıraraktan tutmuşlardı,net hatırlıyorum.

İndepentine Haydarpaşa önlerinde yarı batık yatarken önlerinde Eylül aylarından başlayan günlerde,hergün yüzün altına düşmeyen lüfer irisi tutardım.

Zoka,parlatılmış yada değil,üzrinde gezer kıstırma kurşunuyla,Haydarpaşa mendireği taşlarının arasına sığınmış izmaritlerden olabildiğince fazla tutaraktan,
öyle pulunu falan ellemeden ve hatta kafalarınıda bir yere biriktirirekten at ve çek,arada kestir,arada eşini biri yakaladımı diğerini dışarı alıverdiğim koca kırlangıçlarla karışık avlanırdım.

Satmayı falan ya bilmezdim yada akıl edemezdim.Komşulara gına geldiydi onca lüfer yemekten bizde böö demiştik.

Koca lüferler çöpe atılırmı vallahide attığımı bilirim.

Ne günlerdi be.

Levrekmi kimsenin haberi bile yoktu onlardan.

Bitmez sevgili Aliço,az veya çok devam eder.

Hele birde Boğaz ağzında o iki meşhum koyda gırgırların katliamını bir engelleseler.

Sevgiler dostum.

Not;Bayılıyorum Serdarın önerilerine