İstanbul Kıyı Raporları 2010-2011

kaşık remixon marka yalpa kaşığı kurşunsuz,gerçi cevap gelmiş ama yeşilköyde pek kurşunlu takımla çalışmadım suyun derinliği kıyıdan maksimum 12 metre civarı o yüzden su üstü kaşıkları daha verimli oluyor

 

Günaydın ; merhabalar çubuklu iskeleden dun aksam saat 21:00 dan 00:30 a kadar gecen zamanda sadece 1 adet cıno alınmıstır denız cok karısıktı ve yagmur da iyiydi sabah saat 8:30 da aynı yerden gecerken millet delı gıbı istavrit cekıyordu 8 li 9 lu 10 bilginize sahıl hattında baska yerlerı de gordum ( vanıkoy kulelı kandıllı ) pek tad yoktu oralarda ilgilenenlere duyurulur balık asagıya dogru akmaya baslamıstır ........ herkese rastgele iyi avlar ......

 

Arkadaş hepineze günaydın dün ben çatladıkapı balıkçı barnağın orda istarvit filota ile lüfere baktım. Bi tane sarıkanat geldi Başkada birşey yok gelen balıkta yolunu kaybetmiş herhalde) Bilginize

 

Galata köprüsü
Sabah 7 gibi bi kaç adet çinekop alınmıştır o saatten 12 ye kadar da pek bişeyin alındığını görmedim kefalleri saymıyorum bildiğiniz gibi.
Havada pek bi rüzgarlıydı öğlene doğru bilginize.

 

Artik Kimse Balik Tutmaya Gitmiyor Galiba Neyse Sabah Emirganda Bi Abimiz 4 Tane Cinekop 1 Kilo Yakin Istavrit Sabah 6 -10 Arasi Herkese Bol Avlar

 

çapari ile mi yoksa yemli mi?

 

bu sabah çubukluda 2 kiloya yakın istavrit ve kıraça topladım.. sabah 6dan 9a kadar.. sonra çinekop geldi istavrit durdu

 

bugün saat 19,30 dan 21,00 fındıklıdaydık sadece bi arkadaş tek lüfer aldı başka kimse bişi almadı..
saygılar..

 

Herkese merhaba 21/10/2010 da kanlıca sahilde 48 adet Çinekop ve sarıkanat karışık aldım. Yaklaşık 30 a yakın kıyı balıkçısı vardı en az alan 10 adet aldı. İri istavrit ile beraber geldi. yemli değil çapari ile alınmıştır.
saygılar.
(not yer: oltacı savaş abinin yeri- sarı magırus)

 

saat kaç sıralarında yapmaya başladı

 

bu gün emirgan sahilde ince takımla 3 kiloya yakın kraçe ile karışık istavrit aldık. Balık çok yakında ve dipten geldi.

 

saat 05:00 dan saat 15:00 a kadar aralıksız.

 

sabah emirganda istavrit vardı 3 kıloya yakın alınmıstır arkadslar gıtmısler cınekop yokmus saat 6:00 9:00 kadar

 

arkadaslar dun aksam 20 den sabah 06 ya kadar tum bogazı dolaştım balık yoktu 1iki adtet cınekop vardı

 

20.10.10 ve 21.10.10 kuleli ve kanlıca çok güzel çinekop yapmış. bu haber sağlam bir yerden gelmişti gittim çubuklu kanlıca aşırı rüzgar olta bile atmadım. kuleliye geldim tek tük istavrit tutuyorlar. kayaların ordan sıyırtmayla eşek istavriti geliyor. bir kişi rapala denemiş bir tane çinekop almış. sonra vaniköye geçtim orada çok güzel istavrit yaptı. ama kreçe de çoktu. 20 tane kadar biraz istavrite yakın olanları alıkoydum çünkü yarın yemli deniyeceğim. sonra bir ara güzel istavritler gelmeye başladı. iki arkadaş yaklaşık 3 kilo balık tuttuk nerden baksanız 1 kilo da denize geri yolladık. alıkoyduklarımız dediğim gibi 20 tane kreçe dışındakiler iyiydi.
su üstü yaparsanız kreçe , biraz açık ve diplerseniz güzel istavrit geliyor. arkadaşımın oltası ucundan kırıldı bende sonlara doğru hep kreçe çekince avı sonlandırdık.
herkeze rastgele..

 

bu arada biz gittiğimiz sırada bir hacı vardı selam verdim selamımı da almadı 20 kg lık kovayı doldurdu. gitti biryere verdi balıkları daha hala tutuyordu giderkende yine rastgele dedim yine iplemedi uyuz oldum. hem kreçe katliyamı yaptı hemde böyle tavırlar hiç yakıştıramadım.

 

Dün iş çıkışı saat 16:30 gibi Karaköy' e indim. Limanda büyük Cruise gemisi vardı ve halatları taaaaa Karaköy iskelesine kadar uzanmıştı ve olta atmak imkansızdı. Neyse sonuç itibariyle Karaköyde akşam 18:30 a kadar 2 Çino alındı ve ordan Eminönü denendi orda da vuruş olmadı ve av bitti.

 

Mehveş Evin mehves.evin@milliyet.com.tr
Yedi kadın Hal’i bastık


Sabaha karşı üç buçukta, yedi kadın Yenikapı’da buluşuyoruz. Niyetimiz Balık Hali’ne girip ortalığı ko-laçan etmek. Av sezonu açıldı ya, balık bol. Hamsi yığınla gelip, tonlarla atılıyor. Lüferin yavrusu olan çinekop fışkırıyor. Ve ne yazık ki pek çok İstanbullu, bu lezzetli minik balığı tezgaha düştüğü anda yiyerek cinayet işlediğini bilmiyor.
Oysa çinekop, lüferin yavru hali. Bunu en İstanbullu geçinenler bile bilmiyor.
‘İstanbul lüfere hasret kalmasın’ kampanyasının önderi, Fikir Sahibi Damaklar (FSD) üyeleri, bu duruma dikkat çekmek için sabahın köründe toplanıyor. Maksat, daha yavruyken avlanarak soyu tükenmeye başlayan lüfer kıyımına dikkat çekmek. Bu işin tam merkezindeki Hal’den başlamak en doğrusu. Tabii bunu yaparken tepki çekebiliriz.
Bu amaç, ilk bakışta gülünç ve saftirik görünebilir. Ama son 20, hatta sadece 10 yılını İstanbul’da geçirmiş olanlar iyi bilir: Bir zamanlar koca koca lüferler, neredeyse kıyıya kendi başına atlıyordu. Sayıları giderek azaldı. Lüferin babası sayılan kofananın nesli tükendi.
Boğaz’ın en kral balığı lüfer de aynı kaderle karşı karşıya. Çünkü hem fazla, hem de yanlış yöntemlerle avlanıyor... Yavrulayıp üreyemeden midemize iniyor.

Balık Hali’nde şok


FSD’nin kurucusu Defne Koryürek , ‘Lüfer Koruma Timi’ logolu yağmurlukları çıkarıyor. Hepimizin eline birer mezura veriyor. Bırakın bu garip kılığı, kadın halimizle Balık Haline girmemiz başlı başına olay! Saat 04.30. Harekat saati geldi. Peş peşe Hal’in yolunu tutuyoruz. Avdan gelen tekneler gürültüyle yanaşıyor. Limanda hem teknelerin, hem balıkçıların hırıltısı birbirine karışıyor. Yerler, kasalardan fışkırıp yere düşen balıklar yüzünden o kadar kaygan ki normal bir ayakkabıyla yürümek imkansız- sonsuz bir buz pateni pistinde kayıyormuş gibisiniz. Havada taze yakalanmış balık kokusu...
Bizleri görenler önce şaşkınlıktan donakalıyor. Öylece ağzı açık bakakalıyor. Çünkü etrafta dişi sinek bile uçmuyor! Biri “Hello” diyerek bize turistik ve yarı uzaylı görüntümüzü hatırlatıyor. Aldırmayıp halin tam göbeğine dalıyoruz. Sağımızda, solumuzda envai çeşit balık. Kırlangıçlar, palamutlar, çinekoplar... Bir kilo çinekop, halde o gece 75 kuruşa satılıyor!
Balıklar o kadar minnacık ki önce hamsi sanıyoruz. Ölçünce ‘yasal boy’ olan 14 santimetreye denk geldiğini dehşetle fark ediyoruz. 14 santim ‘lüfer’ için konulan avlanma limiti. Bu ölçü, avucunuzun içini ancak doldurur. Oysa lüfer dediğiniz balık, en az 24 santim olmalı. İşte kıyım da devlet eliyle, bu noktada başlıyor.

Devlet kontrol etsin
Balıkları incelerken,halde bulunan bin kadar erkeğin yarısı etrafımızda halka oluyor. “Yav n’apıyor bu saatte kadınlar? Ne istiyorlar bizden?”
Kafalarından geçenlerin en masum tercümesi bu herhalde. Fakat çoğu bizlere gayet olumlu yaklaşıyor. FSD üyeleri “Yazık değil mi bunlar daha bebek !” gibi cümleler sarf ederek balıkları mezurayla ölçüyor. Bir tanesi atılıyor “Abla insanlar ölürken hayvanlar ölmüş, çok mu?”... Koryürek, gerekli cevabı veriyor. Bir diğeri “Lüfer Koruma Timi neymiş ki?” diye soruyor. Başta bizim kadın halimiz gülünç görünse de, aslında yanlış bir iş yaptıklarını biliyorlar. Bu yüzden savunma mekanizma şöyle çalışıyor:
“Ölmüş hayvanı ziyan mı edeceğiz? Denize mi dökelim?”
“Devlet düşünsün, önlem alsın. Biz ne yapalım?”
FSD üyeleri sabırla ve yumuşak sessiz harflerle, bu işten öyle kaçmaca olmadığını kibarca anlatıyor. Sinirlerin gerilmesini beklerken hava yumuşuyor. “Sen de biliyorsun ki bu balığı bu şekilde avladığın, sa-tın aldığın sürece yakında ekmek paran hiç kalmayacak . O zaman ne yapacaksın?” deyince herkes neden bahsettiğinizi biliyor.

Deniz soykırımı teşvik ediliyor
Bu konuda hiçbir kural olmadığı gibi, deniz soykırımını teşvik eden yasa ve uygulamalar olduğu sürece ellerindeki imkanı sonuna kadar kullanıyorlar.
Size gelince, sayın balıksever okur... Dişinizin arasında kalan kılçıkları temizlerken bunları hiç düşünmüyorsunuz. Tezgahta veya restoranda gördüğünüz balığın üzerine Jaws gibi atlıyorsunuz. Jaws çok yakında aç kalacak. Çocukları ise bazı balıkların tadını hiç bilmeden büyüyecek. Belki böyle söylersek anlarsınız sevgili Jaws’cıklar. Her önünüze düşeni düşünmeden tüketmeye son verin.Yoksa yakında tüketecek hiçbir şey kalmayacak.

 

orkinos, kılıç balığı, kalkan....vb.
bu balıklar da bir zamanlar boğazın balığıydı. biz göremedik ama babalarımız gördü. şimdi ileride çocuklarımız lüferi göremeyecek. çok üzücü
devlet bunun için bir şey yapmaz çünü bazı gırgırlar bildiğim kadarıyla bazı devlet adamlarının. zaten gırgır sahipleri çok zenginler içlerindeki donanım milyon dolarlık. şimdiki hükümetten bir cacık olmaz. yakında ormanlarımızı da yakıp yerlerine koca koca villalar yapacaklar, tarihi eserlerimizi restore ediyoruz deyip restorantlara çevirecekler. bir kaç sene sonra ülkemizi, şehrimizi tanıyamaz olacağız. kıyı şeridi çay bahçeleri ve cafeteryalarla dolup taşıcak. biz bu acı gerçeklerle yüzleşirken bazıları bunlardan büyük paralar kaldırıcak bizse sadece lanet edicez olduğumuz yerden.
devletin çoğu birimine, bir çok yayın kuruluşuna ve bir kaç doğa kuruluşuna maiiler attım, devleen gelen cevaplar hep aynı ve saçma ( boğaz trafiğini engellemediiçin gırgırlar serbestmiş. ) belki yayın kuruluşları ve doğa kuruluşları buna bir dur diyebilecek bütün umudum bu..