Tüm yazdıklarını bir kenara koyuyorum. Şu Emre şeysi demen bile senin kaliteni ortaya koyuyor. Bu ortamda herkes kendini ispatlıyor Serdar Köylü. Kimse kimsenin tuttuğu balığı görmek için onun yanına gitmek zorunda değil. Bunun üzerine şimdi zırvalıyorsun diyecem tam zamanı ve gerçek zamanı ama demek istemiyorum. Çünkü o tür demogojiler ancak sana yakışır.. Sen senin şu forum ortamlarındaki sahte yalan saltanatını yerle bir ediyoruz diye son zamanlarda çok gerginsin bunun için bolca hakaret etmekten geri durmuyorsun. Bütün mesele bu. Burası bir paylaşım ortamı ve nica ustalar nice avlarını burda paylaşıp saygınlık kazanıyor. 6 senedir hiçbirşeyini görmedim, onca ortak tanıdıklarımız oldu onca insan hatta onca forum açıldı kapandı geldi geçti, ne kayda değer doğru düzgün bir avını gördüm nede insanlardan duydum. Kimse ne görmüş ne de duymuş.. Tabi paylaşmak zorunda değilsin, ama yıllar içinde inandırıcılığına o kadar yitirdinki ancak artık aramızda eğlence ve dalga malzemesi oluyorsun.
Bu düello davetin çok komik. Kendimi neden senin standardına düşüreyim ki. Ben gelirim her yerde her türlü avımı yaparım gibi bir iddiam yok. Ayrıca kimseyle yarışmak gibi bir derdim yok.. Hele de seninle yarışmaya hiç niyetim yok. Aramızda ciddi bir klasifikasyon farkı var. Benim kıyı avcılığındaki ustalığımı olgunluğumu ve seneleri içinde gösterdiğim gelişmeyi etrafımdaki herkes görüyor ve takdir ediyor. Bu kişilerin arasında bu foruma üye olan bir sürü insan da mevcut. Ama senin hakkında herkes dalga geçercesine konuşuyor. Şimdi ben neden seni avcılık konusunda muhatap alıp kendile yarıştırayım ki.. Ama nede olsa bizim aklımız ufak beynimiz küçük ufkumuz adaların ötesine geçemeyecek kadar dar madem öyle sen neden kendini bizim seviyemize indiriyorsun.. Tamamen kendi içinde çelişkiler yaşıyorsun. Bütün derdin polemik yaratmak ve yarattığın polemiklerden beslenmek. Şurda bir kaç mesaj önce mevzuyu kapatıp iyi geceler gibi bişey söylemiştim, kibrin ve hırsın o kadar baskındaki ona bile cevap veremeyecek durumdasın.
Neyin saltanatı o emre? Kibrit çöpü kadar beyni olan balıkları tutmakla saltanat kazanacağını ancak sen gibi kibrti kutusu kadar beyni olan biri düşünür. Beni enterese etmiyor buraların saltanatı emre. Eğer varsa öyle bir tacım, aman al başımdan, kurtar beni bir evvel ondan... Saygınlık mı? Eğer saygın değilde, bununla saygınlık kazanıyorsa, üzülürüm o zavallıya. Ve aman öyle saygınlıkta kalsın kıyıda. eğer ömrüm yeter 100 yaşına kadar yaşarsam, tahminen 60 sene daha göremeyeceksin demek oluyro bu, çünkü kaç kere daha söylemem gerekiyor: Ben avlarımı ifşa etmem. Ben zevk olsun diye gidiyorum ava, hepsi bu. size avlarınızı ifşa ediyorsunuz filan demiyorum, öyle yapmak hoşunuza gidiyorsa, buyrun edin. Ne itirazımızın olması, bakarız, okuruz, seviniriz, yeri gelir tebrik bile ederiz hatta. Ama ben o işi sevmiyorum, zorla mı ya? Amanda efenim, kimsede görmemiş diyorsun. Gören görüyor. Ama sen görmek istemiyorsun, hepsi bu. Ki ne yapacaktım, bir otobüs tutup ava giderken yanımda şahit mi götürecektim? Millet ne tutuyor emre? Evet, istavrit. Peki ben istavrit tutuyor muyum? O halde nasıl o milletle bir araya gelip, benim bir şey tuttuğumu göresin ki Emre? İşte senin o beyninin almadığı diğer hususta bu. Ben zaten çoğu zaman o milletten ayrı duruyorum, nasıl görsün ki beni adam? Ama dedik ya, gören görüyor emre... Bak gören nasıl görmüş.. Bakmasını bilen, hiç tanımadığı beni taa bilmem nerede görüyor, balık tuttuğumu da görüyor, yeter mi? Ha, sen görmesen de olur zaten....
Traşa hacet yok. İşte meydan burada Emre... diyorsan ki amanda sen balık filan tutamıyorsun, klavye balıkçısısın. buyur, işte sana bunu ispatlama fırsatı.. Ama yok gelemem edemem diye böyle kıvırıp oryantale başlıyorsan, susacaksın o zaman, çıkıp amanda sen balık tutmaıyon filan demeyeceksin. Hepsi bu...
Evet, ekleyeyim Emre & Emre ve diğerleri... Davetimiz bayram sonuna kadar geçerlidir, kapımız açıktır. Madem eminsiniz benim balık tutamadığımdan, klavyeden ahkam kestiğimden, işte size beni madara etmek için bir açık çek, bir tarihi fırsat. Eğer ben balık tutamıyorsam, sanırım sizin için bundna daha iyi bir bayram hediyesi olamaz. Daha yeterince kötü adam olamamışım demek, biraz daha uğraşmam lazım...
Ben bugüne kadar balığı yemek için tutuyordum. Ama baktım, hazır ülkede tecavüz suç olmaktan neredeyse çıkarılmaya başlandı bundan sonra balığı tecavüz etmek için tutacağım. Raporlardan gördüğüm kadarıyla balık neslinin anası zaten sevilmekte.
Yazmayacaktim ama dayanamadim abicim lütfen artik cevap yazmayin birbirinize taraf olmak istemiyorum ama adil olmam lazim, serdar bey cok fazla hakaret iceriyor yazdiklariniz insallah banada sallamazsin ama okuduklarimdan anladigim bu.
Boş verin. bırakın tartışmayı.. bakın sular aleminde neler oluyor.... Kaide büyük balık küçük balıgı yutar derler ama her zaman öyle olmuyormuş.... chiasmodon niger boyu 25 cm .. 700-2700 metreler arasında yaşar derin deniz balıgı.. kendi boyundan 10 kat daha büyük bir balıgı bile midesine alma lapasitesi varmış...
Bir zıpkıncı olarak 1) Yavru olan hiç bir şeye zarar verilmez. Verenlere göz yumulmaz. 2) Yenmeyen aciz bir hayvana zarar verilmez. Denizdede karadada. Ve verenlere göz yumulmaz.( Öğretmenken öğrencilere açıkça " Kavga kötü bir şeydir. Fakat güçsüz bir canlıya zarar veren bir kişi ile dövüşmelisiniz. kaybetmek yada kazanmak önemli değildir. Sadece dövüşün.Bu sizi daha iyi bir insan yapar" derdim. 3) Vurulan hayvan bıçakla çok hızlı bir şekilde öldürülür. Kokmasın diye hayatta tutulmaz. 4) Karada tanıdığınız bir hayvan ölürse asla çöpe atılmaz (çünkü çöp değildir) . sergilemek ne olursa olsun etik değildir.
Haydaa! Yavur olunca yenmiyo mu, çıtır çıtır pekte güzel oluyor hemde. Demekki yavru balık tutmak caiz ve de gayet leziz bir eylem olmuyor mu?
Herkese anlayacağı dilden muhterem kardeşim. Bunlar gerçi anlama özürlü, anlamazlar, o ayrı mesele. Ama gidip nerdeyse babası yaşındaki adama müneccimlik yapıp yalancı filan diyene de başka türlü laf konuşmak abesle iştigal elbette.
skoylu bey taşıtyavbildiğin akdar tutacaksın diyrosunda ben nesli tükenme aşamasında olan akarsı ve göl balıklarını kasteddim örn alabalığın tükenmek üzere olduğu akarsularda yavru alabalıkları üremiş balıları alıkoymak neslin tyamamen tehlikeye g,irmesidir iki sene alıkoymayından kastım buydu yoksa denizde olta balıkçılığının balık neslini tehlikeye atacağını düşünmüyorum ne olursa olsun türkiyedeki tüm olta balıklçılarının 1 yılda tutuğunu troller en fazla 2 gün içinde tutuyrdur belki 1 günde tutukları bile oltacıların 2 sebnesine eş değerdir am oltacıda olsa duyarlı olunması gereken türkelr var diye düşünüyorum çinekop vb. benim fikrim bu yoksa balık yemeden yaşıyalım yada sadece apra ile alıp yiyeilim demiyorum akisine balıksız bir hayat düşünemiyorum
Nesli tükenecek diye yemeyecekmiyiz kardeşim? Balıktan Omega 3, DHA filan bir sürü şey alıyoruz. Ondan milleti mahrum bırakmak olur mu? Kamyonun mu var, dolduracaksın arkasını. Nasılsa yenecek olunca balığı tumak caiz olmuyor mu? Yenmeyecek balık tutmak abes olduğuna göre, yenebiliyor olduktan sonra, her balığı alıp götürüp yemek neden yanlış olsun ki? Nesle tükenirse diyorsunuz. Demek az bu balıklar. O halde başkaları tutup bitirmeden hepsini afiyetle yemek daha akıllıca olmuyor mu?
İsteyen içgüdülerine uyup hayvanları hunharca yesin, isteyen içgüdülerine uyup yok yere hayvanları rahatsız etsin, yara bere içinde bıraksın, sonra geri salsın. Neyini tartışıyosunuz ki, avcılık insanoğlunun özünde olan bir içgüdü. Doğası gereği,konu avcılık olunca hormonlar tavan yapıyor,hırs oluyor, sonra avcılar birbiriyle kavga ediyor. Bırakın onu bunu damrsparkle , atalarımız ne demişler; denizde balık, tutamayan alık.
Görüyorum hala bıraktığımız yerdeyiz. Yeni başlayanlar için özet geçeyim. Serdar Köylü abimiz diyor ki, Eğer yemeyeceğin balığı avlama diyorsan, yedikten sonra ne istersen avla demiş olurmuşsun, yemek için minicik balık avlayanlara, trolle dinamitle avlananlara destek verirmişsin. Yahu neden öyle olalım? Her işin bir mantığı bir oluru var. Tavuk yiyoruz diye yumurtadan yeni çıkmış civcivleri mi yiyelim? Erik yiyoruz diye Mayıs ayının başında nohut kadar ekşi erikleri mi kopartalım? Yoksa ağacın ulaşamadığımız dalındaki 3-5 tane erik için ağacı kökünden kesip seneye eriksiz mi kalalım? Doğanın bize bahşettiği kaynaklar sınırlı. Bunları en akıllı ve sürdürülebilir şekilde değerlendirmemiz lazım. Yani bir ürünü yiyor olmak, onu köküne kadar kurutmak demek değildir, tam tersi ondan faydalanıyorsak gelecekte de faydalanmak için gözümüz gibi bakarız.
Bu foruma yeni üye oldum ama başka bir konuda büyük bir forumda 2 senedir yöneticilik yapıyorum. Bu nedenle forum adabını biraz bilirim. Ama şu konuda okuduğum mesajlarda seviyenin epey altına düşülmüş. Ben çok çok amatör bir balık sevdalısıyım. Öyle anlatılacak büyük büyük avlar yapmadım, yapamıyorum da zaten. Bu işten anlayan arkadaşlarımla birlikte takılıyor biraz daha öğrenmeye çalışıyorum. Ancak biz her balık avına elimizde metreyle gidiyoruz. Limit dışı balıkları oltadan çok özenli çıkarıp denize salmaya çalışıyoruz. Tabii arada ölenler oluyor. Bu da işin doğasında var sanırım. Tezgahta çinekop görürsek almıyoruz. Bu işin ancak geniş yığınlarda uyandırılacak bir hassasiyetle çözülebileceğini düşünüyoruz. Bu konuda maksimum dikkat göstermemenin denizlere ihanet olduğunu düşünüyorum kendi adıma. Yaşını başını almış herkes ağzını açtımı başlıyor eskiden şöyleydi böyleydi. Muhtemelen biz de son yaşlarımızda balıkları öyle anlatacağız. Şimdi A kişisi haklı olsa ne olur B kişisi haklı olsa ne olur. Zaten sorun bizim kendi değerlerimizi hayatın hiç bir alanında koruyamamamızdan kaynaklanmıyor mu?
sürdürlebilir avcılık diye bişey var.ayrıca amatör balıkçılık ile sportif balıkçılık ayrı şeyler.amatör balıkçı belli limitlerde tuttugunu yer eşe dosta verir hediye eder diye biliyorum ben.devletin yaptıgı yada yapmaya çalıştığı da yanlış bence lüferi koruyacaksa önce besin zincirinin en altından başlaması lazım.hamsi sardalya istavrit olmassa lüfer nasıl olacak ki?ben tutmadım ama tutan ustalar bu yıl lüfergillerin zayıf etsiz olduğunu söylüyor.sadece lüferi koru(koruduğu filanda yok ya)alttakileri kasası 20 den sat topla ile nereye kadar gider.
Sevgili Aret, olay maalesef öyle asker usulü, düz mantıkla yürümüyor. Acemi birliğine vardık. Aylardan Mayıs. 3-4 günlük askeriz. Akşam üstü tabur komutanı topladı milleti yemekhanenin birine. Önce bize müjde veriyor. Müjde ey erat, devre arasında koğuşların camları tamir edilecek. Artık üşümeyeceksiniz. Devre arası demek, zatne o eratın dağıtım olup gittiği demek. Neyse, pencereler kapanmıyor, püfür püfür esiyor. Manisa'nın ayazını yemiş millet. Öksüren öksürene. Komutan da emir veriyor: Öksürme, öksürme diyorsan, öksürmeyeceksin.. Kıssadan hisse şu Aret. Biz emrediyoruz, gösteriyoruz, öyledir vs. diyoruz diye öyle olacak değil. Sorunlar ve çözümler çok daha derin hususları ilgilendirir böyle meselelerde. Sen ne kadar anlatsanda, karşındaki onu anlamaz, bildiğine devam eder. Bak sana bir kaç örnek verelim: Her işin bir mantığı bir oluru var mı, yok mu? Tavuk yiyoruz diye yumurtadan yeni çıkmış civcivleri mi yiyelim? Evet, yiyenler var. Hatta daha ötesi, yumurtadan çıkmamış civcivleri yiyenler de var bu dünyada. Tayvan'da herkes, çok mantıklı bir sebepten, ki cinsel gücü artırmaktır o sebep, yumurtadan çıkmak üzere olan civcivleri yer. Sokaklarda simit satar gibi satarlar bunları. Demekki bir mantığı olabiliyormuş.. Erik yiyoruz diye Mayıs ayının başında nohut kadar ekşi erikleri mi kopartalım? Bizim işyerinin bahçesinde bir sürü erik var. Mayıs başı olup dediğin kadar olduğunu görüyoruz ama sonrasını göremiyoruz, zira millet başka millet toplayıp bitirmeden telaşıyla bitirmiş oluyor onları. Yoksa ağacın ulaşamadığımız dalındaki 3-5 tane erik için ağacı kökünden kesip seneye eriksiz mi kalalım? Kalabiliriz de, hem odun olur güzel, yakar ısınırız. İyide bundan millete ne? Adamın derdi kaynağın bitmesi değil ki. Adamın derdi açlığını gidermek. Başkası tüketmeden, yakalamadan yakalayıp onu bitirmek... Soru gayet basit Aret. Eğer mesele balığı yakalayıp yemekse, insanları buna şartlandırıyorsan, nasıl birini yakaladığı balığı bırakmaya ikna edebilirsin? Yakalıyor, ama yemiyor, o halde yakalaması bir paradoks olmuyor mu? Ve yakaladığı ve yenebilir olan balığı yememek daha büyük bir paradoks olmuyor mu? Eğer sen balık tutmayı yemek amacıyla yapılan bir eylem olarak gösterirsen, görürsen, yendikten sonra tüm yakalamalar mübah olur. Ki işte bugün olanda budur. Adam orada 5cm'lik kıraçaları dolduruyor boyuna kovaya. Diyorsun, yahu yazık filan, tutma bunları, sal vs. Cevap aynı, hazır ve net: Abi pek güzel oluyo bunlar, çıtır çıtır böyle, tavaya atınca. İşte o adamın salacağı tek balık, ancak yenmeyeceğini düşündüğü balık olacaktır. BUnu değiştiremezsin. Değiştirebilmek için, öncelikle balık tutma eylemini yemek amaçlı bir eylem olmaktan çıkarman gerekir. Bugün mevcut şu dinamit, bohçacılık, yavru katliamı, aşırı avcılık vs. hepsinin temelinde bu yatar. İnsanlar balığı yemek olarak gördüğü sürece, yenebilecek olan balığı tutup yemekte abes bir şey göremez. Ve ne kadar çok yemek varsa o kadar iyi diyerek elinden geldiğince balığı yakalar ve yer, yedirir.
